Ersoy Toptaş

Külçe altın, dolar ve BIST100: Enflasyona karşı kazanç oranları

11.11.2025 01:04
Haber Detay Image

Piyasalar, bugün itibariyle dışarıdan bakıldığında verilere uygun olarak sakin bir tablo çiziyor. Türkiye'nin risk primi ni gösteren CDS'lerin 246 baz puana kadar gerilemesi, uygulanan para politikasının uluslararası sermaye nezdinde bir karşılık bulduğunu gösteriyor. Ancak bu sakinliğin altında, yerli yatırımcının davranışları ve resmi veriler, dikkat çekici bir ayrışmayı ortaya koyuyor.

Bu bariz çelişkiyi anlamak için, ekonomideki iki farklı hikayeye odaklanmalıyız:

Yabancının Hikayesi: Cazip Faiz ve Düşen Risk

Merkez Bankası'nın politika faizini %39,50 seviyesinde tutması ve bu faizin TÜİK'in açıkladığı %32,87'lik yıllık enflasyonun üzerinde kalması, uluslararası yatırımcı için cazip bir ortam yaratıyor. Kısa vadede yüksek faizden kar elde etmek isteyen yabancı sermaye için bu teknik olarak pozitif bir reel faiz sinyalidir. CDS'teki gerileme (246 baz puana düşüş), bu politikanın yabancıların risk algısını iyileştirdiğinin en net kanıtıdır.

Yerlinin Hikayesi: Reel Getiri ve Güvensizlik

Ancak yerli yatırımcının karar alma süreci tamamen farklıdır. Yerel yatırımcı, politika faizi ne değil, paralarının alım gücünü koruyup korumadığına bakıyor. TÜİK'in açıkladığı reel getiri oranları, bu güvensizliği net bir şekilde gösteriyor:

Altın Açık Ara Lider: Külçe Altın, Ekim ayında enflasyondan arındırılmış olarak aylık bazda %12,61 reel getiri sağladı.

Borsa ve Döviz Kaybetti: Buna karşılık, Borsa İstanbul (BIST 100) endeksi ekim ayında %4,82 reel kayıp yaşarken, Amerikan Doları tutanlar ise aynı ayda %1,31 oranında reel kayıp yaşadı.

Bu rakamlar, geçtiğimiz ay boyunca enflasyona karşı alım gücünü somut olarak artırabilen tek ana yatırım aracının külçe altın olduğunu gösteriyor.

Piyasa Duyarlılığındaki Ayrışma

Piyasadaki duyarlılık da belirgin bir şekilde ikiye bölünmüş durumda. Yabancı yatırımcılar yüksek getiri potansiyelini öne çıkarırken, yerli yatırımcılar enflasyon ve belirsizlikler nedeniyle temkinli kalıyor.

Bu iki gösterge arasındaki fark devam ettiği sürece, ekonominin mevcut denge üzerinde ilerlemesi beklenir.

Sanayi üretimindeki aylık -%2,2 gibi düşüş, ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın bir göstergesidir. Olası bir iç veya dış gelişme (örneğin küresel bir resesyon ), yabancı yatırımcıların eğilimini değiştirebilir ve yerli yatırımcıların temkinli duruşuyla birleşerek piyasada bir satış dalgasını tetikleyebilir.

Sonuç olarak, mevcut istikrarın kalıcı olması, sadece faiz oranlarına değil, aynı zamanda mali disiplin, beklenti yönetimi ve yapısal adımlara bağlıdır.

Yazarın Tüm Yazıları

title