AB Bakanı Bağış'tan Diplomasi Dersi

Güncel Haberler

Egemen Bağış, Anadolu Ajansı Haber Akademisi'nde ''Türkiye'nin Avrupa Birliği Süreci'' konulu bir konuşma yaptı.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, CHP'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) süreciyle ilgili hazırladığı kendi
ilerleme raporuyla ilgili eleştirileri hakkında, "Türkiye'yi şikayet etme üzerine
kurgulanmış bir zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi
hazırladığımız ilerleme raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de
kalkışabilirler, hiç şaşırmam" dedi.

Bağış, AA Haber Akademisi'nin "Diplomasi Haberciliği" ve "Finans
Haberciliği" sertifika programında, "Avrupa Birliği Süreci" konulu bir konuşma
yaptı.

AA'yı böyle anlamlı bir projeye ev sahipliği yaptığı için kutlayan Bağış,
AA'nın kendine yakışanı yaptığını söyledi.

AA'nın 93 yıllık bir kuruluş olduğunu, 2020 yılında 100. yılını
kutlayacağını anımsatan Bağış, AA'nın bu vizyon çerçevesinde çok önemli bir
çalışma yaptığını belirterek, "Özellikle böylesine bir sertifika programıyla
Türkiye'nin insan kaynağı gücünü artıracak bir çalışma yapmış olmanızı tebrik
ediyorum. Kemal Bey başta olmak üzere bütün Anadolu Ajansı ekibini kutluyorum"
dedi.

AA'nın tarih boyunca hep bir okul ve bugün Türkiye'nin önde gelen
gazetecilerinin bir çoğunun AA kökenli olduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:


"Dün Sayın Ali Kırca'nın misafiriydim. Bu akşam yayınlanacak bir Siyaset
Meydanı programının çekimini yaptık. Kendisi, etrafındakiler, Show TV'nin Genel
Yayın Yönetmeni, Tuba Hanım, benimle birlikte gelen basın müşavirim konuşurken
herkesin aslında Anadolu Ajansı kökenli olduğunu görmüş olduk. Anadolu Ajansı hep
bir okul olmuştur. Ama şimdi meslek içerisindeki eğitimin dışında mesleğe
hazırlamak için böyle bir çalışmayı yapıyor olmasını da ben çok çok anlamlı
buluyorum.

Bu, sadece Anadolu Ajansı için değil, ülkemiz için çok anlamlı bir proje.
Kemal hiç bozulmasın, belki bir kısmınızı ileride ben Anadolu Ajansı'ndan
çalabilirim. Diğer bakanlarımız kendi bakanlıklarında değerlendirebilir. Çünkü o
birikime sahip olan, lisan bilen, konulara hakim olan, küresel vizyonu olan
elemanlara bu devletin ihtiyacı var ve Anadolu Ajansı gibi bir okulda yetişiyor
olmanız bizim için de çok önemli bir gösterge olacak."

-"AB de bu krizi geride bırakacaktır"-

Türkiye'nin AB sürecinde 2012 yılının, birçok kişinin Türkiye ile AB'nin
ilişkilerinin bitmesini beklediği bir yıl olduğuna işaret eden Bağış, ancak 2012
yılının Türkiye'nin 53 yıllık AB tarihinin en bereketli, en çok reform
gerçekleştirilen yıllarından biri olduğunu söyledi.

Ayrıca, tarihte ilk defa Türkiye'nin özgüveni ile kendi ilerleme raporunu
yazdığına dikkati çeken Bağış, böylece bir yıl içinde atılan reform adımlarından
270 sayfa döküm ortaya çıktığını kaydetti.

AB sürecinin Türkiye'nin demokratikleşme, şeffaflaşma, zenginleşme süreci
olduğuna işaret eden Bağış, eski başbakanlardan Adnan Menderes 1959'da ilk
başvuruyu yaptığında Türkiye'de kişi başına düşen gelirin 400 dolar olduğunu
anımsattı.

O zamanlar Türkiye'de sadece 14 üniversite, yıllık turizm gelirinin de 9
milyon dolar olduğuna işaret eden Bağış, "Bugün hamdolsun 200'ün üzerinde
üniversitemizle, 30 milyar doların üzerinde sadece turizm gelirimizle, 2012'deki
ihracatımız 152 milyar dolar oldu, kendi rekorumuzu kırdık. Türkiye farklı bir
yola doğru gidiyor. Ama Türkiye'nin bugün geldiği noktada AB sürecinde atılan
reform adımlarının çok ama çok büyük etkisi var" dedi.

AB bir ekonomik krizden geçse de kişi başına refahın en yüksek olduğu
coğrafyanın Avrupa olduğuna dikkati çeken Bağış, "Kişi başına refah derken sadece
gelirden bahsetmiyorum. Gelir, insan hakları standartı, hijyen standartı, eğitim
kalitesi, sağlık kalitesi, ulaşım kalitesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü,
bütün bunlar açısından AB standartları dünyadaki en yüksek standart" diye
konuştu.

Türkiye'de çok krizler yaşandığını ve 1999'da yüzde 8 bin faizler
görüldüğünü anımsatan Bağış, "Biz nasıl onları geride bıraktıysak, AB de bu krizi
geride bırakacaktır" dedi.

AB'nin kurulduğundan beri krizlerle yaşadığını dile getiren Bağış ancak
AB'nin bütün krizleri fırsata çevirmeyi başardığını kaydetti.

Şimdi yeni bir Avrupa'nın nasıl şekilleneceğinin tartışıldığını ifade eden
Bağış, AB içinde yeni bir süreci irdeleyenler bulunduğunu söyledi. AB içerisinde
"çok vitesli Avrupa", "geometrik Avrupa" ve "ayrıcalıklı ortaklık" modellerinin
tartışıldığını belirten Bağış, şöyle devam etti:

"Şu bir gerçek ki, Türkiye'nin bu sürecinde izlemekte olduğu politika,
AB'nin kendisi ile ilgili kararları vereceği bir süreçte en doğru politikadır.
Biz bugüne kadar AB'den gelen teklifleri hep temkinli bir şekilde değerlendirdik.
Ayrıcalıklı ortaklık dediklerinde, 'Olmayan bir şeyi bize teklif dahi etmeyin,
bunu biz kendimize hakaret kabul ederiz' dedik. Ama şimdi ayrıcalıklı ortaklığı
kendileri için konuşmaya başladılar. İngiltere, İsveç gibi avro kullanmayan
ülkeler, 'Bir farklı üyelik statüsü oluşsun, biz o statüde kalalım ama avroya
geçmeyelim, Yunanistan'ın, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın ekonomik
krizinden biz etkilenmeyelim' deme noktasına gelmeye başladılar."

Bu yüzden Türkiye'nin bu süreci iyi takip etmesi gerektiğine işaret eden
Bağış, her ülke kendi ulusal çıkarlarını nasıl gözetiyorsa Türkiye'nin de ulusal
çıkarlarını gözetecek şekilde önündeki opsiyonlara bakarak bir değerlendirme
yapması gerektiğini söyledi.

Bağış, Türkiye'nin bu konuda ne kadar doğru bir politika izlediğini en son
13-14 Aralık AB zirvesinde alınan kararların bir kez daha tescil ettiğini
vurgulayarak, Türkiye'nin temkinli davranışının ne kadar doğru bir politika
olduğunun da görüldüğünü belirtti.

Bakan Bağış, "Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde nasıl bir kurumsal yapılanma
çıkarsa çıksın, biz kendi çıkarlarımızı gözeterek, ona göre gerekli adımları
atacağız" dedi.

-"Bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur"-

Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin artık eşitler arasındaki bir müzakere
noktasına gelmeye başladığına işaret eden Bağış, müzakere masasındaki özgüvenli
duruşlarının müzakere masasına; 75 milyonun onurunu, şerefini, milli benliğini,
kimliğini temsil ettikleri bilinciyle oturmalarından kaynaklandığını söyledi.

Krize rağmen AB'nin bugün hala en önemli cazibe merkezi olduğunu ifade eden
Bağış, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle yaptığı ticaretin toplam ticaretinin yüzde
40'ı olduğunu, Türkiye'ye gelen küresel yatırımın yüzde 80'inin AB üyesi
ülkelerden kaynaklandığını anımsattı.

AB sürecinde bazı şeyleri koparmak değil tam tersine daha da sağlamlaştırmak
bilinciyle hareket ettiklerini vurgulayan Bağış, Türkiye'ye AB'den yılda ortalama
900 milyon avronun hibe olarak geldiğini, bununla pekçok projenin
gerçekleştirildiğini anlattı.

Bugüne kadar 300 bin vatandaşın Avrupa'ya eğitime gönderildiğini söyleyen
Bağış, bu süreçte Türkiye'nin çok büyük kazanımları olduğunu söyledi.

Sinop hapishanesinin bile AB fonlarıyla yenilendiğini ve müzeye
dönüştürüldüğünü anlatan Bağış, AB sürecinde Türkiye'de demokratikleşme adına çok
önemli adımlar atıldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bu ülkede insanlar 'Kürdüm' demeye
korkardı. Bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapabiliyorsa,
mahkumlar kendilerini ziyaret eden anneleriyle ana dillerinde konuşabiliyorsa,
Avrupa'daki bazı siyasiler kendi Roman vatandaşlarını sınırdışı etmekten
bahsederken bizim Başbakanımız 20 bin Roman vatandaşı ile kucaklaşabiliyorsa,
onların yeni konut ve meslek edindirme programlarının duyurusunu yapabiliyorsa,
112 yıl aradan sonra Akdamar'da, 88 yıl aradan sonra Sümena'da Hristiyan
vatandaşlarımız kendi inançları çerçevesinde dua edebiliyorsa, katsayı gibi
insanlık dışı bir uygulamaya bu ülkede son verilebildiyse, AB sürecinin bunda çok
büyük bir payı vardır."

Türkiye'de hala yapılması gereken şeyler olduğunu ifade eden Bağış, "Ama bu
dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur. Bizi eleştiren ülkeleri biraz
incelediğimizde o ülkelerde de aslında çok ciddi ihlallerin olduğunu, eksiklerin
olduğunu, atılması gereken adımlar olduğunu görüyoruz" dedi.

-Türkiye'nin kendi ilerleme raporu-

Türkiye'nin kendi ilerleme raporunu kendisinin yazdığını anımsatan Bağış,
şöyle devam etti:

"Biz artık kendi ilerlemelerimizin dökümünü kendimizin çıkarabileceği
özgüvene sahibiz. Bu rapor alternatif bir rapor değil, onların da raporu olsun
ama bizim de kendi raporumuz olsun, çünkü onların yazdığı raporda eleştiride son
derece bonkör davrandıklarını övgüde çok cimri davrandıklarını gözlemledik. Biz
de dedik ki, 'O zaman kendi yaptıklarımızın bir dökümünü çıkaralım. Hangi fasılda
ne yapmışız.' Çünkü AB'nin kendi ilerleme raporu aslında bir şeyi itiraf ediyor.
'Türkiye 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydetti' diyor. İlerleme olmayan fasıl da
açıp kapadığımız, yani tamamen artık rafa kalkmış bir fasıldır. Yani biz her
fasılda ilerleme kaydediyoruz ama onlar bir tane fasıl açamıyorlar."

Türkiye'nin kendi raporunu hazırlamasının AB sürecindeki kararlılığını da
ortaya koyduğunu dile getiren Bağış, "Çok şükür artık kendi raporunu kendi
yazacak özgüvene sahip bir ülkeyiz" dedi.

Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP'nin sözcülerinin Türkiye'nin ilerleme
raporu ile ilgili eleştirilerini dile getirdiklerini anımsatan Bağış, şöyle devam
etti:

"Onların zaten yapısı bu, Türkiye'yi şikayet etme üzerine kurgulanmış bir
zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi hazırladığımız ilerleme
raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de kalkışabilirler, hiç
şaşırmam. Ama biz şu ana kadar Avrupa'dan bir itiraz duymadık, bir tek Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi ile CHP'den eleştiri geldi. Bu da onların aslında kimlerle
paralel zihniyete sahip olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Avrupa'da da bize, 'Niye siz ilerleme raporu yazıyorsunuz' diyecek kadar
zavallı kimse olduğuna inanmıyorum, özellikle Komisyon'da. Benim kendi yaptığım
işin bir dökümünü çıkarmamdan daha doğal bir hakkım olabilir mi?"

Sadece 3. Yargı Reform Paketi'nin Türkiye'de 33 bin 500'ün üzerinde
tutuklunun serbest bırakılmasına yol açtığını anımsatan Bağış, "Sen onu kendi
ilerleme raporunda görmediysen, benim en azından bunun bir dökümünü çıkarmam
gerekmez mi?" dedi.

-Fransa'daki karikatür-

Türkiye'de sadece farklı inanç gruplarına iade edilen mülklerin toplam
değerinin iki milyar avronun üzerinde olduğuna işaret eden Bağış, şunları
kaydetti:

"AB üyesi ülkelerde farklı inanç gruplarına, ülkenin çoğunluğunu oluşturan
inanç grubunun dışındaki inançlara bu kadar hoşgörüyle yaklaşabilen bir tane ülke
göstersinler. Ama tam tersine maalesef işte Fransa'da bir dergi (Charlie Hebdo)
çıktı. Yine bizim değerlerimize hakaret etmeyi marifet zannediyorlar. Gerçekten
bu Fransa'da ortaya çıkan paçavra bizim değerlerimize, Peygamberimize hakaret
etmekle bir yere varacağını sanıyorsa yanılıyor. Bir değil, iki değil, üç değil.
Eğer o Fransızlar o paçavra ile ilgili gerekli adımları atmazlarsa, biz onları
münasip yere göndermeyi de biliriz.

Geçmişte Hollandalı parlamenter bize o karikatürü vermeye kalktığında
tepkimiz ne olduysa, bu yayın hakkında bizim tepkimiz de aynısı olur. Biz
başkalarının değerlerine, başkalarının kutsallarına hakaret edilmesine temelden
karşıyız. Hiç kimse bir diğerinin kutsalına hakaret etmeyi marifet saymamalıdır."

Bugün Avrupa'da ciddi bir İslamofobi endişesi taşındığını ve bu
İslamofobi'nin eylemlere yansıdığını belirten Bağış, sabah Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez ile yaptığı görüşmede kendisinden Avrupa'da bazı yerlerde camilerin
önüne domuz kafası bırakıldığını öğrendiğini ve bu nedenle "çok ürperdiğini"
anlattı.

Bağış, "Böyle bir hastalıklı zihniyetle hep birlikte mücadele etmemiz,
onların tedavisine katkı vermemiz gerekir. O tür sapıkça eylemleri
gerçekleştirenlerin, kızılmaya değil, acınmaya ihtiyacı vardır ve tedaviye
ihtiyacı vardır. Burada da bize düşen bir görev vardır. Hep beraber bununla
mücadele etmeliyiz. İslamofobi gerçekten bir insanlık suçudur" dedi.

Bakan Bağış, Birleşmiş Milletler ve AB'nin de İslamofobi'yi ele alması,
insanlık suçu olarak tescilleyip ilan etmesi gerektiğini ifade etti.

-Basın özgürlüğü-

Bazılarının Türkiye'yi basın özgürlüğünde dünyanın çok çok gerisinde kalmış
bir ülke gibi göstermeye çalıştığını da belirten Bağış, son sekiz yılda ABD'de
kapanan gazete sayısının 154, İngiltere'de 2011 yılında kapanan gazete sayısının
32 olduğunu, bunların bir kısmının ekonomik, bir kısımının siyasi sebeplerle
kapandığını söyledi.

Yasadışı yollarla haberedindiği için kapanan gazeteler olduğunu dile
getiren Bağış, gözaltına alınan, tutuklanan gazete sahipleri bulunduğunu
kaydetti.

Bağış, "Bizim ülkemizde bir tek gazetecinin bile mesleğinden ötürü
tutuklanması kabul edemeyeceğimiz bir şeydir. O konuda da mücadele etmek
istiyorsak AB standartlarını önemsememiz gerekir."

Muhabir: Murat Ünlü

Yayıncı: Ogün Duru - ANKARA