Suat Özçağdaş, Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesinin Artırılmasını Talep Etti: "Yandaşlarınıza Giden İki TL'den 1 TL'yi Kesseniz Her Şey Çok Güzel Olur"

Güncel Haberler

CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, yarın görüşülecek 2026 Milli Eğitim Bakanlığı bütçe teklifi öncesinde yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin artırılmasına yönelik komisyon görüşmelerinde teklifleri olacağını, okullara güvenlik görevlisi, sağlık görevlisi ve temizlik görevlisi atanması gerektiğini vurgulayarak, "AKP'li yandaşlardan geçen yıl 701 milyar lira, bu sene 760 milyar liranın üzerinde alınmaması kararı verilen vergi var. Yani aslında kendi yandaşlarınıza giden iki liradan bir lirasını kesseniz her şey çok güzel olur. Bu bir tercih meselesidir. Para vardır" ifadesini kullandı.

Haber: İleyda ÖZMEN
(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, yarın görüşülecek 2026 Milli Eğitim Bakanlığı bütçe teklifi öncesinde yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin artırılmasına yönelik komisyon görüşmelerinde teklifleri olacağını, okullara güvenlik görevlisi, sağlık görevlisi ve temizlik görevlisi atanması gerektiğini vurgulayarak, "AKP'li yandaşlardan geçen yıl 701 milyar lira, bu sene 760 milyar liranın üzerinde alınmaması kararı verilen vergi var. Yani aslında kendi yandaşlarınıza giden iki liradan bir lirasını kesseniz her şey çok güzel olur. Bu bir tercih meselesidir. Para vardır" ifadesini kullandı.
CHP Milli Eğitim Bakanlığı'ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, parti genel merkezinde basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Yarın görüşülecek 2026 Milli Eğitim Bakanlığı bütçe teklifine ilişkin konuşan Özçağdaş, şunları söyledi:
"Milli eğitim hepinizin malumu 18 milyon öğrencimizin, yedi milyona yakın üniversite öğrencimizin, 1,2 milyon öğretmenimizin bir milyon atanmayan öğretmenimizin toplamda 27-28 milyon insanımızın, yurttaşımızın her gün içinde olduğu bir alan. ve ülkenin geleceğiyle doğrudan ilişkili bir alan. Dolayısıyla bütçe tercihlerimiz, ülkenin birçok alanını etkileyen işler oluyor.
"Eğitime ayrılan pay 10 yıl önceye göre oldukça azalmış durumda"
Bu yılki bütçe geçen yıla göre yüzde 33,9 artmış gözüküyor. Yani TÜİK'in enflasyon oranında neredeyse artmış durumda. ENAG'ın enflasyonuna göre bakarsanız yüzde 60. Biz CHP olarak bunun daha gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Yıllar içerisinde baktığınız zaman eğitimin aldığı payın gerilediğini görüyoruz. 2026 bütçesini görüşüyoruz. 2016 bütçesiyle yani 10 yıl önceyle yine Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin bütçesiyle kıyaslarsak, bu yıl yüzde 3,74 gayri safi yurt içi hasıladan eğitimin aldığı pay, 10 yıl önce yüzde 4,18'di. Merkezi yönetim bütçesinden bu yıl aldığı pay yüzde 15,29, 10 yıl önce yüzde 19,24'tü. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezi yönetim içerisindeki durumunu kıyasladığımızda bu yıl yüzde 10,26, 10 yıl önce yine bir başka AKP iktidarında yüzde 13,38'di. Yine gayri safi yurt içi hasıla açısından baktığımızda bu yıl yüzde 2,51, 2016 yılında yüzde 2,91'di. Dolayısıyla eğitime ayrılan pay 10 yıl önceye göre oldukça azalmış durumda. Bunun doğal olarak eğitime yansıyan süreçleri var.
"Bu yıl 1 trilyon 943 milyar lira bütçemiz"
Bu yıl 1 trilyon 943 milyar lira bütçemiz. 652 milyarlık bir YÖK ve üniversiteler bütçesi var. ÖSYM var. Diğer Kredi Yurtlar Kurumu gibi bütçeler var. Toplamda 2 trilyon 896 milyar gibi bir rakam. Bu bütçenin yüzde 74'ü personel giderlerinin, yüzde 9'u SGK giderleri. Dolayısıyla bütçenin yüzde 83'ü personel giderlerine harcanıyor. Biz Sayın Bakan gibi 'Fonlanıyor' demeyi tercih etmeyiz. Çünkü öğretmenlerimizin ülkemin geleceğine yaptıkları hizmetin düşük bir karşılığı. Yüzde 7'si mal ve hizmet giderleri, yüzde 8'i sermaye giderleri, yüzde 2 cari giderler. Buna da baktığımızda eğitimde çok ihtiyacımız var. Eğitimde fark yaratacak işler için bir yatırım bütçesine ihtiyacımız var. Adalet ve Kalkınma Partisi ilk iktidar olduğunda yüzde 17,18'di eğitime yatırımda ayrılan pay. Bu sene itibariyle yüzde 8,25. Yani yarısından bile az durumda. Ecevit hükümetlerinin yüzde 30'lara varan yatırımlarını söylemiyorum bile. AKP dönemini AKP dönemiyle karşılaştırıyorum.
"Öğrencilerin sayısının arttığını, üniversitelerin sayısının arttığını fakat o oranda bir bütçe ayrılmadığını da görüyoruz"
YÖK üniversite bütçelerine baktığımız zaman yine 2016'da yani 10 yıl önce 0,90 iken, bugün 0,84. Merkezi bütçe içinde 4,14 iken bugün 3,44. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin en çok övündüğü ülke için iyi bir icraat olarak sunduğu şeylerden biri bugün itibariyle 208 yüksek öğretim kurumumuz olması. İktidar olduklarında bu sayı 93'tü. ve bu alınan payları oradan kıyaslarsanız aslında öğrencilerin, üniversitelerin sayısının arttığını fakat o oranda bütçe ayrılmadığını görüyoruz. Ben kendi adıma Türkiye'de daha fazla üniversite olmasını olumlu bir gelişme olarak görürüm. Niteliksel tarafını tartışmak ve bir kenara koymak suretiyle söylüyorum. Ama eğer bütçeden benzer bir biçimde fazla pay ayrılmıyorsa yükseköğretimde yaşadığımız sorunları da tarif eden bir iş var."
"ÇEDES başta olmak üzere uygulamalarla eğitimin dinselleşmesiyle ilgili gericileşmesiyle ilgili problemler var"
Eğitimde yaşanan sorunlardan bahseden Özçağdaş, "Yine tartışmaya açılan 4 + 4 + 4 sisteminden gelen sorunları var. Açık öğretim ve hayalet sınıflar gibi problemlerimiz var. ÇEDES başta olmak üzere uygulamalarla eğitimin dinselleşmesiyle ilgili gericileşmesiyle ilgili problemler var. Çocuklarımız için artık ölüm mekanizmasına dönüşmüş, daha geçen hafta bir çocuğumuzu kaybettiğimiz MESEM gibi uygulamalar var. Mesleki eğitimde yapılan yanlışlar var. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin her seçim döneminde vadetmesine rağmen okul öncesinde Türkiye'nin ihtiyaçları var. Eğitime katkı payı gibi seçim döneminde verilen vaatlerin tam tersinde yapılan işler var. Hepinizin malumu olduğu üzere özel okulların sayısının artması ve eğitimin piyasalaşma, eğitimin satın alınabilir bir hizmet haline dönüşmesi sorunu var. Hane halkı harcamalarını dünyanın en fazla olduğu ülkelerden biri olması eğitimin yoksul alt kesimleri tarafından finanse ediliyor olması meselesi var. Kırılgan gruplara yönelik alınmayan tedbirler var. Özel eğitim ihtiyacı olan bireyler göçle gelmiş olan bireyler, çeşitli sağlık sorunları yaşayan bireyler gibi çok sayıda gruplar var.
"Altyapı ve donanım eksiklikleri var"
Okulların temizlik ve güvenlik problemi olduğunu hangi siyasal görüşten olurlarsa olsunlar ailelerin üzerinde ittifak ettiği bir konu. Köy okullarının geldiği durum sayıların azaltılması, taşımalı eğitimin getirdiği sorunlar güvenlik de dahil, yakıcı alanlar halinde. Altyapı ve donanım eksiklikleri var. Ülkenin, bazı çocukları evlerinde tabletleri, bilgisayarları, internet imkanları var. Bazıları hele de deprem bölgesindeyse örneğin 21 metrekarede dört tane çocuk verilen sözler tutulmadığı için oralarda ders çalışmaya çalışır haldeler. Dolayısıyla bizim temel görevlerimizden biri bu fırsat eşitliğini ve sonuç eşitliğini de yaratabiliyor olmak olmalı. Afete dirençli olmadığı için yıkılan ve yıllardır temeli bile atılmayanlar ya da güçlendirme yapıp iki yıl sonra tekrar yapılanlar gibi burada tek tek konuşmamız gerekmeyen ama okulları bir afet merkezi olarak da kuracak yeni bir bakışa da olan ihtiyacı dile getirmek gerekir.
"Böyle bir devlet yönetimi anlayışı CHP açısından kabul edilemez"
Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakan bir okula gitmişti. Okulda öğretmene sordu 'Ne ihtiyacınız var' diye. Öğretmen bir talepte bulundu. Sayın Bakan da döndü dedi ki 'Evet bunu yapalım.' Şimdi böyle bir devlet yönetimi anlayışı CHP açısından kabul edilemez. Yani bir Bakan bir okula gidecek, öğretmen bir talepte bulunacak, bunu yapalım diyecek. Peki 60 bin okul daha var. Bakan 60 bin okula gidemeyeceğine göre oradaki ihtiyaçları kim önceliklendirecek?"
"Atanmayanların sayısı bugün bir milyon oldu"
Özçağdaş, öğretmenlerin de yaşadığı sorunlara dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin belki de en çok zarar verdiği meslek gruplarından biri öğretmenler olmuştur. Bir yanda norm kadro açığı var bir yanda norm fazlası var. 50 kilometre, 100 kilometre her gün başka bir yere gitmesi istenilen öğretmenler var, başlı başına hem bir insan hakları problemi hem de kaynak israfı. Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Meclis jimnastiği gibi iki yılda bir getirdiği bir şey. İnancımız odur ki Anayasa Mahkemesi'nden dönecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Gaziantep'ten Sayın Ecevit'e bağırıyordu 'Neden atamıyorsun' diye, 68 bindi o zaman atanmayanların sayısı. Bugün bir milyon oldu. Eğer bir ülkede bir milyon üniversite eğitimi almış ve öğretmen olmayı bekleyen insan varsa bu açık bir planlama iflasıdır. Bunun sorumlusu başından sonuna kadar Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Dolayısıyla bu bir milyon öğretmenle sorunlarını çözmemelerinin yanı sıra dalga geçer gibi konuşmalarını da ayıpladığımı söylemek isterim.
"Milli Eğitim Bakanlığına bir tür Cihannüma genel merkezi gibi gören bir yaklaşım var"
100 bine yakın ücretli öğrenmen var Türkiye'de. En yükseği asgari ücret seviyesinde alabiliyor. Şöyle düşünün iki tane sınıf öğretmeni var. Bir tanesi ücretli öğretmen bütün derslere gidiyorsa saatleri dolduruyorsa asgari ücret alabiliyor. Ama öbürü ondan iki kat daha fazla maaş alabiliyor. Böyle bir eğitim sistemi olmaz. Böyle bir çalışma düzeni olmaz. ve çok üzüntü verici olan şey Bakanlık utanmadan, sıkılmadan 'Öğretmene ihtiyacımız yok. Kadro atamayacağız' demeye devam ediyor. Eğer 100 bin ücretli öğretmen var da 100 bin kadro açığı vardır. Bu konuda bir yasa teklifimiz de var. Bunu da Meclis gündemine getireceğiz. Tabii bir başka önemli sorun ücretli öğretmenler. Özel sektörde çalışan öğretmenler. Yine Sayın Bakan'ın icadıyla kendisi müsteşarken özel sektör öğretmenine bir gecede taban maaşı hakkını kaybettiler. 1960'lı yıllardan bu yana vardı. Bir gece operasyonuyla 177 bin civarında öğretmenin elinden alındı ve şimdi bir tür mevsimlik tarım işçisi gibi dokuz aylık sözleşmelerle, belirli süreli sözleşmelerle iki dudak arasında kararlarla çalışan özel okullar sistemimiz var. Bu da kabul edilebilir bir iş değil. Milli Eğitim Bakanlığı'nı bir tür Cihannüma genel merkezi gibi gören bir yaklaşım var. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın liyakatli kadroların  ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı gibi çok farklı uzmanlıkları bünyesinde barındıran bir yapı olması ihtiyacı vardır. Bunların hiçbirisini görmüyoruz.
"Yüksek öğretimde bir koordinasyon eksikliği olduğu net"
Teftiş ve denetim sistemi yine bu iktidar döneminde bile isteye tarumar edilmiş bir yöntemdir. Biz devletin bütün kaynaklarının kamusal eğitime harcanması gerektiğini düşünüyoruz. Her kuruşun yoksul aile çocuklarına harcanması gerektiğini düşünüyoruz. Okul bütçesiyle ilgili defalarca Sayın Bakana çağrıda bulunduk. Geçtiğimiz yıl öğrenci başına bin lira vermesini, bu yıl bin 500 lira vermesini söyledik. Bu bütçeler okullara gitmiyor. Gitmediği zaman doğal olarak okulları temizleme görevi olan, personel ihtiyacı olan okul yönetimleri de ailelerden korkunç rakamlar istemek durumunda kalıyorlar. Yüksek öğretime gelince bir koordinasyon eksikliği olduğu net.
"Akademik özgürlükler konusunda Türkiye facia bir durumda"
Akademik özgürlükler konusunda, idari ve mali özerklik konusunda, Türkye facia durumda. Öğrencilerin yaşadığı barınma, kurs ve sosyal koşulları geçen hafta Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinde konuştuk. Bakanlık üç, dört kişilik odalara iki yatak daha koyduğunda öğrencilerin yurt sorununu çözdüğünü düşünüyor. Burası bir yaşam alanı olarak tasarlanmalı. Türkiye açısından çok üzücü, çok ayıp üniversiteli işsizliği meselesi var. Hem en yüksek oranda üniversite işsizliği var hem üniversite mezunu işsizlerin oranı üniversite mezunu olmayan, işsizliğin oranından yüksek olduğu tek ülke Türkiye. Yani yaparsa Adalet ve Kalkınma Partisi yapar. Bunun doğal sonucu olarak da ciddi bir beyin göçü var. Okullaşma oranı ilkokullarda 98.9'dan 95.4'e düştü. ve düzenli olarak düşüyor. Ortaokullarda 93.1'den 89.1'e düştü. Önceki yıla göre okul öncesindeki beş yaştaki okullaşma oranı ki Adalet ve Kalkınma Partisi sürekli bunu zorunlu hale getireceğini söyleyip her seçim dönemi seçim bittikten sonra unuttuğu vaatlerden biridir. Yüzde 84.3'ten yüzde 82.5'e düştü. Üç beş yaşta 51.9'a düştü. Ortaöğretimde yüzde 88'den 82.9'a düştü. Yani Türkiye'nin çok temel okullaşma gibi bir problemi var.
"Türkiye'de 611 bin 612 çocuk okulun dışında"
Türkiye'de 611 bin 612 çocuk okulun dışında. Nerede oldukları belli değil. Bakanlığın bununla ilgili hiçbir derdi yok. Yani bunun 6-9 yaş arası 77 binden fazla çocuk var. Yani tam eğitim almamız gereken yaşta. Sayın Bakan diyor ki 'Toplumun büyük bir kesimi 12 yıllık eğitimin yüksek olduğunu ve tartışılması gerektiği ifade ediyor. Benim görüşüm de öyle' diyor. 'Siyasi muhalifler sanki onların fikirlerini almak zorundaymışım gibi davranıyor. Sizin fikrinizi almak zorunda değilim' diyor. Şimdi dervişin fikri neyse zikri de odur demişler. Sayın Bakan, bütün demokratik yaklaşımını burada ortaya koymuş. Eğer bir ülkede milyonlarca çocuğun kaç yıl eğitim alacağı tartışılacaksa bu arada ben katılmam ama bu görüşlerini ifade eden kurumların görüşleri kıymetlidir ama siz kendi siyasi görüşleriniz çerçevesinde birlikte siyaset yaptınız, kiminizin siyasetçi, kiminizin vakıf yöneticisi olduğu kurumlar üzerinden siyaseti ve ülkeyi tasarlamaya kalkarsanız o toplumun büyük kesimi olmaz.
"2023 Eylül'den bu yana 16 çocuk hayatını kaybetti"
MESEM'lerde sadece 2023 Eylül'den bu yana 16 çocuk hayatını kaybetti. En son 12 Kasım'da Alperen hayatını kaybetti. Bunların her birisi kokusunu içimize çekmeye doyamadığımız bir evlattır. Hükümet böyle görürse belki bir çözüm bulabiliriz. Asansör boşluğundan düşeceksin, makineye kolunu kaptıracaksın, balkondan aşağı düşeceksin ve bunu bir iş eğitimi olarak adlandıracaksın. Bu bir faciadır, bu bir katliamdır. Böyle iş eğitimi falan olmaz. Çok iyi bir örnek istiyorlarsa ben buradan Sayın Bakan'a çağrı yapıyorum: Cumhurbaşkanı adayımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Elazığ'da çok güzel bir mesleki lise yaptı. Gitsinler baksınlar nasıl oluyormuş bu mesleki teknik lisesi. Her çocuğumuzun bir öğün sıcak yemek yeme hakkı var. Bu anayasal olarak bizim sorumluluğumuz. Bütün çocuklarımıza okullarda yemek vermek istiyoruz. Bunun toplam maliyeti 235 milyar lira.
"65 bin güvenlik görevlisine ihtiyaç var"
Sonra okullar temizlenmeyince on yıl önce gönderdikleri genelgeler uygulanmayınca CHP'li belediyelerden yardım istenince buna da kızıyorlar. Sen okulu temizle. Biz zaten başka işler yapmak istiyoruz. Okullarda 300, 500, bin kişi olan öğrencisi olan okullar var. Bir tane sağlık görevlisi yok. Peki birçok çocuğumuzu okulda kaybettik.Sağlık elemanlarına ihtiyacımız var. bunun için bir yasa teklifi verdik. Aynı şekilde bu güvenlik meselesi okuldan içeri giriyorlar, çocukların harçlıklarını almak istiyorlar, korumak isteyen okul müdürlerinin burnunu kırıyorlar, okullar yol geçen hanına dönmüş durumda. Öğretmenleri öldürüyorlar. Müdürleri öldürüyorlar. Zarar veriyorlar. Hiç kimse kusura bakmasın. Önce o çocukların korunması gerekiyor. Dolayısıyla bununla ilgili bir yasa teklifi verdik. 65 bin güvenlik görevlisine ihtiyaç var. Bütün bunların rakamı 224 milyar lira yapıyor.
"Milli eğitim bütçesinin artması gerektiğini düşünüyoruz"
Peki bu kadar para nereden bulunacak? Para var. Para sorunu yok. AKP'li yandaşlardan geçen yıl 701 milyar lira, bu sene 760 milyar liranın üzerinde alınmaması kararı verilen vergi var. Orada beşli çete var. Oradan gidip vergileri alabilirsiniz bir zahmet, eğer böyle yaparsanız 65 bin güvenlik, 70 bin sağlık görevlisi, 100 bin temizlik görevlisi, ücretli öğretmenlerin yerine öğretmen ataması gibi her gün bir öğün sıcak yemek, bir bardak su gibi yurttaş olmaktan kaynaklanan hakları verebilirsiniz. Yani aslında kendi yandaşlarınıza giden iki liradan bir lirasını kesseniz her şey çok güzel olur. Dolayısıyla özetle durum budur. Bu bir tercih meselesidir. Para vardır. Kayıt zamanı 'Efendim müdürler kayıt parası alıyorsa bana bildir.' Milli Eğitim Bakanlığı bir fetva makamı değil. Milli Eğitim Bakanlığı çözüm makamı. Kendi yandaşından 750-760 milyar almayacaksın, toplamda her okula 23 milyar göndermeyeceksin, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi yüzde 1,18. Nasıl almayacak okul müdürü? En son yine mülakattan vazgeçmediler. seçimlerde söylediklerinin tersine, sadece 15 bin atama yaptılar. Milli eğitimde yaşanan sorunlar Türkiye'nin geleceğine dair en önemli sorunlar. Çünkü tabii kendisini iktisat profesörü olarak gören bir parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı var ama iktisadi alanda yapmış olduğunuz yanlışları doğru kararlarla, doğru kadrolarla çözebilirsiniz. Bu size belli bir süreye mal olur. Ama çözersiniz. Fakat eğitimde yaptığınız her tür yanlış ve eksiklik sizin on yıllara sari olarak sorun yaşamanıza sebep olur. Biz milli eğitim bütçesinin bütün bütçenin çekirdeği olduğuna inanıyoruz. Milli eğitim bütçesinin artması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yönde tekliflerimiz olacak yarın komisyonda."