Karadeniz'deki gerilimin perde arkası: Kontrollü çatışmadan güç rekabetine

Güncel Haberler

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Karadeniz'de yükselen rekabeti ve gerilimin perde arkasını AA Analiz için kaleme aldı.

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Karadeniz'de yükselen rekabeti ve gerilimin perde arkasını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Karadeniz'de son dönemde artan gemi saldırıları, insansız hava aracı (İHA) hareketliliği ve hava sahası ihlalleri, bölgenin güvenlik mimarisinde yeni bir kırılma eşiğine işaret ediyor. Sivil deniz ticaretinin ve liman altyapılarının hedef alınması, Karadeniz'de uzun süredir korunan "kontrollü çatışma" dengesini zorluyor. Türkiye'nin hem diplomatik uyarıları hem de sahadaki caydırıcı refleksleri, Karadeniz'in daha geniş bir bölgesel hesaplaşma alanına dönüşmesini engellemeye yönelik kritik bir rol oynuyor.
Karadeniz'de değişen güvenlik dengesi
Rusya-Ukrayna Savaşı'yla Karadeniz, yalnızca çatışmanın lojistik arka planı olmaktan çıkarak doğrudan güvenlik rekabetinin merkezlerinden biri haline geldi. Savaşın ilk aşamalarında askeri hedeflerle sınırlı kalan deniz ve hava faaliyetleri, son dönemde sivil alanlara doğru genişlemeye başladı. Bu durum, Karadeniz'deki güvenlik risklerinin hem kapsamını hem de etkisini artırıyor.
Karadeniz'de oluşan yeni tablo, klasik cephe savaşından ziyade, askeri güç kullanımı ile siyasi mesajların iç içe geçtiği bir "gri alan" rekabetine işaret ediyor. Deniz, hava ve insansız sistemlerin eş zamanlı kullanımı, taraflar arasındaki angajman sınırlarını belirsizleştirirken, istenmeyen tırmanma ihtimalini de güçlendiriyor.
Sivil gemilerin hedef alınması ne anlama geliyor?
Son haftalarda Karadeniz'de yaşanan gemi saldırıları ve Ukrayna'daki limanlara yönelik bombardımanlarda Türk ticaret gemilerinin zarar görmesi, çatışmanın niteliğinde önemli bir eşik anlamına geliyor. Sivil deniz trafiğinin hedef alınması, Karadeniz'de bugüne kadar görece korunan "kontrollü çatışma" anlayışının aşınmakta olduğunu gösteriyor.
Bu tür saldırılar yalnızca askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve psikolojik baskı aracı olarak da değerlendirilmeli. Sivil gemilerin güvenliğinin zedelenmesi, üçüncü ülkeleri de doğrudan risk altına sokarken, Karadeniz'i uluslararası ticaret açısından daha kırılgan bir alana dönüştürüyor. Türkiye'nin bu noktadaki net tutumu, sivil denizciliğin çatışmanın parçası haline getirilmesine karşı açık bir uyarı niteliği taşıyor.
Ticaret yolları ve enerji altyapısı neden kritik?
Karadeniz, küresel tahıl ticareti, enerji taşımacılığı ve bölgesel lojistik ağlar açısından stratejik bir konuma sahip. Liman altyapılarına yönelik saldırılar ve deniz güvenliğindeki belirsizlik, yalnızca bölge ülkelerini değil, küresel arz ve fiyat dengelerini de doğrudan etkiliyor.
Sigorta maliyetlerinin artması, navlun fiyatlarının yükselmesi ve bazı ticaret hatlarının fiilen riskli hale gelmesi, Karadeniz kaynaklı ekonomik baskının önümüzdeki dönemde daha görünür olabileceğine işaret ediyor. Enerji terminalleri ve deniz bağlantılı altyapıların hedef haline gelmesi ise Karadeniz'i askeri gerilimin ötesinde, stratejik ekonomik risk alanına dönüştürüyor.
Dronlar ve gri alan gerilimi
Karadeniz'de artan İHA faaliyetleri, çatışmanın karakterinde yaşanan dönüşümün en somut göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor. Düşük maliyetli ancak yüksek etkili bu sistemler, hem istihbarat toplama hem de caydırıcılık amacıyla yoğun biçimde kullanılıyor.
Türk hava sahasına giren bir İHA'nın F-16'lar tarafından düşürülmesi, Ankara'nın Karadeniz'de oluşan yeni güvenlik ortamına karşı pasif bir tutum benimsemeyeceğini açık biçimde ortaya koydu. Bu tür olaylar, Karadeniz'de angajman kurallarının giderek daha hassas bir denge üzerine kurulduğunu gösteriyor.
Türkiye'nin dengeleyici rolü
Türkiye, Karadeniz'deki gelişmeler karşısında hem diplomatik hem de askeri düzlemde dengeleyici bir politika izliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sivil gemilerin hedef alınmaması gerektiğine yönelik açıklamaları, Türkiye'nin Karadeniz'de istikrarın korunmasına verdiği önemin altını çiziyor.
Montrö Sözleşmesi çerçevesinde izlenen yaklaşım, Türkiye'nin Karadeniz'i doğrudan bir NATO-Rusya çatışma alanına dönüştürmeme stratejisinin temel dayanaklarından biri olmayı sürdürüyor. Bu politika, aynı zamanda Ankara'nın bölgesel güvenlikte öngörülebilirlik ve denge arayışını yansıtıyor.
Karadeniz daha geniş bir hesaplaşma alanına mı dönüşüyor?
Mevcut gelişmeler, Karadeniz'in önümüzdeki dönemde daha yoğun ve çok boyutlu bir rekabet alanına dönüşme ihtimalini artırıyor. Sivil hedeflerin çatışma denklemine dahil edilmesi ve insansız sistemlerin yaygınlaşması, bölgeyi uzun süreli bir gri alan geriliminin merkezine taşıyabilir.
Bununla birlikte, Türkiye'nin dengeleyici rolü ve tarafların doğrudan çatışmadan kaçınma eğilimi, Karadeniz'de kontrolsüz bir tırmanmanın önündeki en önemli fren mekanizmaları olarak öne çıkıyor.
Karadeniz'de yaşanan son gelişmeler, bölgenin kırılgan güvenlik mimarisinin ciddi biçimde test edildiğini ortaya koyuyor. Sivil deniz ticaretinin hedef haline gelmesi ve dron faaliyetlerindeki artış, Karadeniz'i klasik bir cepheden ziyade gri alan rekabetinin merkezine taşıyor.
Bu süreçte Türkiye'nin caydırıcılık ve diplomasi eksenli yaklaşımı, Karadeniz'in daha geniş bir bölgesel hesaplaşma alanına dönüşmesini engelleyen temel denge unsurlarından biri olmaya devam ediyor.
[Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.