CHP Grup Toplantısı... Özgür Özel: "Ak Parti 2025'te İşçiyi, Emekliyi Yüksek Enflasyon ve Faize Ezdirdi"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "AK Parti 2025’te işçiyi, emekliyi yüksek enflasyon ve faize ezdirdi. 2025 enflasyon hedefini yüzde 17,5 olarak açıkladılar, yılı yüzde 30’la bitirdiler. Ne oldu da bu hedef tutmadı? Ne olduğunu söyleyeyim: 19 Mart sivil darbesi oldu" dedi. Özel, iktidarın asgari ücreti "27–28 bin liranın" altında tutmaya hazırlandığını söyledi.
(TBMM) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Ak Parti 2025'te işçiyi, emekliyi yüksek enflasyon ve faize ezdirdi. 2025 enflasyon hedefini yüzde 17,5 olarak açıkladılar, yılı yüzde 30'la bitirdiler. Ne oldu da bu hedef tutmadı? Ne olduğunu söyleyeyim: 19 Mart sivil darbesi oldu" dedi. Özel, iktidarın asgari ücreti "27–28 bin liranın" altında tutmaya hazırlandığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında iktidara ekonomi üzerinden eleştirdi. İktidarın 2025'te ekonomik hedeflerini tutturamadığını belirten Özel, AK Parti'nin işçileri ve emeklileri enflasyona ezdirdiğini kaydetti. Özel, şunları ifade etti:
"AK Parti 2025'te işçiyi, emekliyi yüksek enflasyon ve faize ezdirdi. 2025 enflasyon hedefini yüzde 17,5 olarak açıkladılar, yılı yüzde 30'la bitirdiler. Bunu sorduğunuzda da utanmadan, çekinmeden, sanki iki-üç puanmış gibi 'enflasyon hedefimizden biraz saptık' diyorlar. Biraz dedikleri sapma yüzde 77.
O birazcık dediğinde fark şu: Bir mal veya hizmet geçen seneden bugüne ne kadar zamlandıysa yarısını hedeflediler, öbür yarısını beceriksizliklerinden, hatta beceriksizlik de değil, kötü niyetlerinden dolayı sizin sırtınıza yüklediler. Gerçekleşen enflasyonun yarısı hedefti. Peki ne oldu? Demokrasilerde olur. Bir hedef koyarsın, tutmaz. Sebebini irdelersin. Deprem olur, hedef tutmaz. Afet olur, hedef tutmaz. Küresel bir kriz olur, etkilerinden etkilenmemen mümkün değildir. Hedef tutmaz, sapar. Allah göstermesin; darbe olur, savaş olur, hiçbir hedef tutmaz.
"19 Mart sivil darbesinin maliyeti 160 milyar dolar"
Ne oldu geçen sene? Geçen sene ne oldu da bu hedef tutmadı? Ne olduğunu söyleyeyim: 19 Mart sivil darbesi oldu. 19 Mart sivil darbesi. Buradan bütün vatandaşlarımıza hatırlatırım. Bu darbenin maliyeti 160 milyar dolar. Devasa bir para. Emekliye lazım paranın yetmiş-seksen katı, asgari ücretliye lazım paranın doksan katı falan bir para. İş çevrelerinin, ekonomi yazar çizerlerinin hiçbirisinin itiraz edemediği en görünür şekli Türkiye'de İstanbul Borsası'nda işlem gören en büyük şirket. Yüzde 9 bir günde düşer mi? Yüzde 9. Yüzde 0,1'lik kar artışı için didiniyor insanlar. Yüz şirketimizin ortalaması bir günde yüzde 9 düşmüş. Bir başka gün yüzde 6. Bu yüzde 9 darbenin günü. Bu yüzde 6, 2 Eylül'de İstanbul İl Başkanlığı'na mahkeme eliyle kayyum atandığının, yani bir partinin siyasi işlerine bir başka partinin atadığı hakimin, bir başka partinin genel başkanının atadığı başsavcının kontrolündeki eski partili bir hakimin müdahalesine yüzde 6. Yüzde 4, Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatma talebi yazısının iddianameyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan Yargıtay'a yollandığı gün. Böyle düşüşler dünyada büyük depremler, büyük afetler olduğunda yaşanır ya da yaşanmaması için dünya kadar tedbir alınır.
Ama Türkiye ekonomisine yapılanlar burada. Tersine, kurultay davası ertelenince ancak kaybın yüzde 5,5'u geri geliyor. ya da kurultay davasının düştüğü gün yüzde 5. Kurultay davasının Eylül ayında ertelendiğinde 6 düştüğü, düştüğü gün 5; toplam 11. Ekonomide bütün şirket karlılıkları, daha doğrusu şirket değerleri üzerinden görülen bu. Peki vatandaşın gördüğü ne? İşte vatandaşın gördüğü, 30 olan enflasyonun aslında 17,5 olacakken olmaması.
Toplam enflasyon ki örneğin asgari ücretlinin enflasyonu Türkiye'de yüzde 63. O parayı temel gıdaya veriyor. O parayı kiraya veriyor. O parayı çocuğunun okul masrafına veriyor. Bunlar da yüzde 63 enflasyon. Ortalamada yüzde 17,5 olacakken 30 olmuş. O da TÜİK'e göre. Tayyip Bey'i üzmeyen istatistik kurumunun verilerine göre, yüzde 30 olmuş. Herkes şunu bilsin.
"Türkiye'nin kurucu partisinin seçimlerde cumhurbaşkanı seçtireceği adayının can ve mal güvenliği yok"
Geçen sene aralık ayında kıymayı 700 liraya alıyorsan, şimdi 800 liraya alıyorsan bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı. Rakamlar bunu söylüyor. 19 Mart'ta Atatürk'ten emanet Cumhuriyet'in kazanımı sandığa el uzatılmasaydı, dünyanın en bilindik metropollerinden birinde 16 milyonu yönetsin diye seçilmiş, yüzde 50'nin üzerinde oyla bir milyon 100 bin farkla seçilmiş Ekrem İmamoğlu'na darbe yapılıp da bütün dünya ya İstanbul gibi metropolde bir seçim önce mazbataya çöküyorlar, bir seçim sonra cumhurbaşkanı adayı olacak diye 30 yıl önce verdikleri diplomaya çöküyorlar.
Yetmiyor, ertesi sabah adamın evine, gırtlağına çöküyorlar. İçeri koyuyorlar, tutukluyorlar, aylarca içeride tutuyorlar. Bu Türkiye'de yatırım yapılır mı kardeşim? Yahu Türkiye'nin kurucu partisinin seçimlerde cumhurbaşkanı seçtireceği adayının can ve mal güvenliği yok. Ülkenin kurucu partisinin İstanbul gibi bir metropolünde il başkanlığının güvencesi yok. Altı bin polisle atanmışı getiriyorlar seçilmişin yerine.
Bu memlekete gidilir mi? Yatırım yapılır mı? Tatil yapmaya korkar adam bu memlekette. Böyle düşündürtüyor. Bu güzel ülkeye bundan büyük kötülük olmaz. Şu Muğla'nın, şu Antalya'nın bir ilçesini verseniz Avrupa'daki ülkenin tapusunu üstüne yaparlar. Böyle bir memleketin turizmine de ticaretine de ihracatına da böyle kötülük yapılmaz. Bir memleketin haysiyetine bu kötülük yapılmaz.
Bugün günlüğü 200-300 liraya aldığı maaşın yarısını köhne, perişan otellere veren emekli, o soğuk odada yatarken şunu düşünüyor: 'Ben bunu mu hak ettim bu kadar emeğin sonunda?' Emekliyim ya, emek vermişim. Devlet takdir etmiş, 'çalışma artık' demiş. 'Ben bakacağım sana' demiş. 'Takatin yok, ben bakacağım; gençler çalışacak, biz bakacağız' demiş. Bu emekliye bu maaş verilir mi? Neden fazlası verilemiyor? İşte bu yüzden verilemiyor. 2025 yılında, hiçbir başka mazeret yokken bu hükümet kendi enflasyon hedefini yarı yarıya tutturamıyorsa, yüzde 77 sapıyorsa artık bunun bir başka izahı yoktur."
AK Parti'li ve MHP'li seçmene: "Bu darbe olmasaydı bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı"
AK Parti'li ve MHP'li seçmenlere seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB operasyonu ile Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ekonomi üzerindeki etkisini anlattı. Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Partili olabilirsin. Başım gözüm üstünesin. MHP'li olabilirsin, başım gözüm üstünesin. Ama bil ki bunlar sandığa sırt dönmeselerdi, kendileri kazandıklarında baş tacı yaptıkları milli iradeye; ta Ekrem İmamoğlu'nun ilk kazandığı İstanbul seçiminde 'mundar oldu' deyip seçimi yenilemeselerdi, beş yıl bütün kötülüklerine rağmen karşısına çıkardıkları Başbakanı, Meclis Başkanı'nı, en güvendikleri bakanını her seferinde artan farklarla yenmeseydi; yendiği için bu sandığa el uzatıp bu darbe olmasaydı bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı.
Ben Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren seçmene hiçbir şey demiyorum. Ama şunu bilsin artık: Senin için oy vermekse, oyu alanın işi de o oyu verene hürmet etmektir. Kim diyorsan o yönetecek. Siz Tayyip Bey'e yönetsin diye oy vermediniz mi? Yönetiyor. Siz İstanbul'da bir başkasına, Ekrem İmamoğlu'na oy verdiniz, yönettirmiyor.
Bu oyunun kuralı bu tarafa demokrasi, bu tarafa otokrasi olabilir mi? Bir maç sadece bir takım kazanırsa oynanabilir mi? Hakem senin takımının formasıyla sahaya çıksa kazandığın maça sevinebilir misin?
Onun için geçmişte, hangi geçmişte demokratik hakkını kullanarak hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun bütün seçmenleri bundan sonraki süreçte demokrasi içinde kalacak, demokrasiye saldırmayan, saldırmayacak, 'gel' deyince gelecek, 'git' deyince gidecek bir siyasete oy vermeye, demokrasiye sahip çıkmaya; bu tek adam rejiminin hepimize yaptığını görmeye, hepimizi bundan kurtarmaya davet ediyorum.
Benim umudum, benim umudum ne Murat Emir'dedir ne Gökhan Günaydın'dadır. Ne Ali Mahir'dedir ne kendimdedir. Benim umudum Anadolu'nun irfan sahibi, Trakya'nın irfan sahibi insanındadır. Bizim umudumuz şu hafızadadır: Tek adam, Çanakkale geçilmeyen Çanakkale'yi bir imzayla geçirtmiştir. O kadar şehit verdiğimiz Çanakkale'den güle oynaya geçip İstanbul'a donanma demir atmıştır. Türkiye yedi parça işgal olmuştur. Tek adam olduğu için. ve bir fikir, bir fikrin sahibi; Cumhuriyet fikrinin sahibi, hakkındaki ölüm fermanına, idam fermanına rağmen Samsun'a çıkmış, önce kurtuluşu sonra kuruluşu örgütlemiştir. Milli kahramanken, 'milli kahraman' lafı yetmez. Hala vatandaşın yüzde 99'unun gönlünde Atatürk sevgisi yaşıyor.
"Bu ülkeyi yoksulluktan, sefaletten, işsizlikten kurtaracak, zenginleştirecek fikir de Tayyip Bey'in değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikridi"
Milli kahramanken 'nasıl yöneteceksin' diyenlere; padişahlığa devam mı, İngiliz tipi krallık mı, Amerikan tipi başkanlık mı diye soranlara… O gün Amerikan tipi başkanlık 200 yıllık bir mevzudur. Cumhuriyet fikrinin sahibi o genç subaylığında Avrupa nasıl kalkınıyor, nasıl güçleniyor, dünyada kimler ileri gidiyor, kimler yerinde sayıyor, kimler aşağı gidiyor görmüştür. Demokrasinin zenginleştirdiğini, güçlendirdiğini görmüş; kendisine krallık, padişahlık değil, 'bir meclis kurduk, ne görev verirse onu yaparız' demiştir.
Sandığı getirmiştir. Onun partisi çok partili, rekabetli sandığı getirmiştir. O gün işgalden sonra 'körler ülkesi' deniyordu. Adı Yaman'a Elazığ. İnsanlar ölürken, salgın hastalıklar kol gezerken; toplu iğnenin fabrikasının da temelini atan, uçak fabrikasını Kayseri'de kuran, vagon fabrikasını yapan, ülkeyi demir ağlarla saran ve bir anda kalkındıran o fikrin sahibidir.
Eğer kendine yetki isteseydi yine işgaldeydik, yine perişandık, belki de sömürgeydik. Yetkiyi millete verdiği için, size emanet ettiği için bu haldeyiz. Bunun için bu ülkeyi yoksulluktan, sefaletten, işsizlikten kurtaracak, zenginleştirecek fikir de Tayyip Bey'in değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikridir.
Bakın, aykırı fikir ne yaptı Türkiye'ye? Geldiklerinde Avrupa'daki 12 ülkeden yüksekti bizdeki asgari ücret. Şimdi Avrupa Birliği'ndeki hiçbir ülkeden yüksek değiliz. Bizde 446 Avro, Almanya'da 2 bin 100 Avro, Fransa'da bin 800 Avro, Yunanistan'da bin 27 Avro.
Geldiklerinde depremden dolayı ÖTV konmuştu, biliyorsunuz. Arabadan da alınıyordu. En düşüğü yüzde 27, en yükseği yüzde 50'ydi. Bugün geldiler, bugün en düşük ÖTV yüzde 70, en yüksek ÖTV yüzde 220. Depremde geçici konan vergiyi yüzde 220'yle uygulamaya devam edip, geldikleri gün sekiz çeyrek altın alan asgari ücreti iki çeyrek altına indirmiş bir iktidardan bahsediyoruz arkadaşlar.
"Ekrem İmamoğlu AK Parti'nin beş yılına göre yarısı kadar kaynak kullanıp iki katı iş yaptı"
Dönüyor dolaşıyor, Ekrem Başkan'a bomboş, ispatlayamadıkları halde dokuz ay sonunda yolsuzluk iftirası atıyorlar. Ekrem İmamoğlu'nun bir önceki beş yılıyla karşılaştırıldığında, AK Parti'nin beş yılına göre yarısı kadar dolar bazında kaynak kullanıp iki katı iş yaptığını görüyoruz. Dört kat bir beceriklilik var. Böyle beceriklilik olur mu? Ne olması lazım dört kat fark için? Dünyada kimsenin yapamadığını bir kişi dört katını yapamaz. Sihirbaz olsa yapamaz.
Demek ki önceden üç katını çalan varmış. Dörtte üçünü çalan varmış. Çalmayınca olmuş bu. Yalansa inanmayan çıksın araştırsın. İmamoğlu öncesi beş yıl, İmamoğlu'nun beş yılı. İki kat iş, yarı fiyatına yapılıyor. Yarısı maliyetine yapılıyor. Bir de ondan sonra dönüyorlar, bize iftira atıyorlar.
İşte yönettiğiniz ülkede deprem sonrası yüzde 50 alınan ÖTV, yüzde 220'ye çıkar. Yirmi üç yıl boyunca her şeyden bu faizi al, bu fazla vergiyi al. Ondan sonra da sekiz çeyrek altını emeklide ikiye düşür. Yedi çeyrek altın alan asgari ücretliyi emeklide bir buçuğa, asgari ücretlide ikiye düşür. Olacak iş mi bunlar arkadaşlar?
"Türkiye'de AK Parti'nin kara düzeni var"
Çok basit bir hesap. Aynı araba Almanya'da da satılıyor, Türkiye'de de satılıyor. Aynı araba. Almanya'daki fiyatı 31 bin avro. Türkiye'deki fiyatı 2,5 milyon lira. 31 bin avro Türkiye'de 1,5 milyon eder ama bizim vergiler yüzünden 2,5 milyon liraya satılıyor.
Bir Alman asgari ücretli var, Hans. Bir de bizim asgari ücretli var, Hasan. Aynı arabayı almak için Alman asgari ücretli Hans 15 ay çalışıyor. Aldığı asgari ücreti hiç harcamayacak, biriktirecek; 15 ayda 31 bin avroyu topluyor. Hesap ortada. Aynı araba Türkiye'de 2,5 milyon lira. Bizim Hasan bu parayı toplamak için yemeden, içmeden 99 ay çalışmak zorunda. Bir tarafta 15 ay, bir tarafta 99 ay. Ne fark var arada? Almanya'da demokrasi var. Türkiye'de AK Parti'nin kara düzeni var. Başka hiçbir fark yok arada.
Asgari ücrette bir tartışma sürüyor. Tartışma falan yok. Tam olarak Erdoğan'ın kontrolünde bir sistem var. Sendikalar da isyan etti, kalktılar masadan. Erdoğan ne isterse asgari ücret o. Eskiden biraz şovunu da yapıyordu. Şimdi 22 bin liralık asgari ücret var, açlık sınırı 30 bin lira memlekette.
"Asgari ücreti 27–28 bin lira bile yapmayıp daha altında tutmaya hazırlanıyorlar"
Bu asgari ücrete, gerçekleşen enflasyonu değil, geçen seneki gibi beklenti enflasyonu vermeye hazırlanıyorlar. Asgari ücreti 27–28 bin lira bile yapmayıp daha altında tutup, sonra da dönüp işverene Erdoğan diyor ki: 'Kefenin cebi yok.' Yani diyor ki: 'O kadar parayı nereye götüreceksin, işçiye ver.'
Verecek parası varsa asgari ücreti belirle, insafına kalmadan versin. Ama o da biliyor ki yanında iki kişi çalıştıran lokantacı esnafının, yanında bir kalfa çalıştıran eczacının, berberin bu asgari ücreti, yani 39 bin lira hak edilen asgari ücreti vermesi mümkün değil. Haktır ama yoktur diyor. Onda da yok. Ne yapacak burada? Devlet girecek araya. Ne yapacak? Sosyal güvenlik primini destekleme olarak verecek. Biz kaç önermişiz? Örneğin destekleme primi 10 bin 400 lira. Düşürürsen, verirsen asgari ücret alan için 39 bin lira olur; veren için 29 bin lira olur.
Burada devlet olarak devletliğini yapmayacaksın, ondan sonra küçük esnafın karşısına geçmiş, ya da tekstil ihracatı yapmaya çalışıp perişan olanın karşısına geçmiş, 'kefenin cebi yok' diyeceksin. Memleketi bu hale o mu getirdi? Asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Nasıl memleket? Yani kendisi emeklinin kul hakkını yerken 16 bin 200 lira verirken hiç aklına kul hakkı gelmiyor; sonra işverenin karşısına geçmiş, tasavvuf erbabına dönüşüyor. Bir anda 'kefenin cebi yok' diyor.
Peki o zaman sormazlar mı? Büyük kentlerde kira 30 bin lira. Yapmayı düşündüğün asgari ücret kirayı bile karşılamıyor. Açlık sınırı 30 bin lira, vermeyi düşündüğü emekli maaşı 20 bin lira. 19 bin 800 lira yapacaklar en düşük emekli maaşını; buraya yazıyorum.
20 bin lira, açlık sınırının üçte ikisi. Bir de sonra Ulus'taki oteller haber olunca Aile Bakanı çıkıyor, 'Emekliler orada kalmayı tercih etmiş' diyor. İnsan gerçekten bunları duyunca… Kabinede bir tane kadın bakan var. Ona da tutup kötü bir şey söylemeyeyim diyorum ama ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun kardeşim.
"Türkiye, Kenya'dan 2,5 kat daha pahalıya borçlanıyor"
Türkiye'nin kredi risk primi, emsal ülkelere göre 50–100 arasında olması lazım. Kaç? 208. Darbe sırasında 300'lerin, 350'lerin üzerine çıktı. Yavaş yavaş düşüyor. Ne demek bu? Türkiye, Kenya'dan 2,5 kat daha pahalıya borçlanıyor. Yanlış duymadınız. Mehmet Şimşek sıraya giriyor, Kenya'ya verilen faizle değil, 2,5 katı faizle borçlanıyor. Çünkü dünya Türkiye'ye baktığında bu riski görüyor. Yatırım yapılması riskli, mal alınması riskli, yaşanması tehlikeli bir yer olarak görüyor.
Bir belediye başkanının babasının emekli maaşına el koydular. Kanun kapı gibi yazıyor: Suçun şahsiliği var. Suçlu yok, iftiraya uğrayan bir evlat var. Seksen yıllık şirketlere el koydular. Emekli maaşı çekilen kartı ATM yutuyor. Dünyanın öbür ucundan bakacaklar, yatırım yapmaya gelecekler. Manisa'ya Alman otomobil devi geliyordu, olmadık laflar yüzünden gitti. 'Çin otomotiv devimini' bulduk dediler, onu da Macaristan'a kaptırdılar. On bin işçi çalışacaktı.
2025'in 11 ayında maaşlılar 2,3 trilyon lira gelir vergisi ödedi. Şirketlerden alınan vergi 1,2 trilyon. Çalışanlar, şirketlerin iki katı vergi ödüyor. Bu AK Parti'nin kara düzenidir arkadaşlar. Bu düzen yıkılmadan emekli de doymaz, asgari ücretlinin de yüzü gülmez."
(Sürecek)
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında iktidara ekonomi üzerinden eleştirdi. İktidarın 2025'te ekonomik hedeflerini tutturamadığını belirten Özel, AK Parti'nin işçileri ve emeklileri enflasyona ezdirdiğini kaydetti. Özel, şunları ifade etti:
"AK Parti 2025'te işçiyi, emekliyi yüksek enflasyon ve faize ezdirdi. 2025 enflasyon hedefini yüzde 17,5 olarak açıkladılar, yılı yüzde 30'la bitirdiler. Bunu sorduğunuzda da utanmadan, çekinmeden, sanki iki-üç puanmış gibi 'enflasyon hedefimizden biraz saptık' diyorlar. Biraz dedikleri sapma yüzde 77.
O birazcık dediğinde fark şu: Bir mal veya hizmet geçen seneden bugüne ne kadar zamlandıysa yarısını hedeflediler, öbür yarısını beceriksizliklerinden, hatta beceriksizlik de değil, kötü niyetlerinden dolayı sizin sırtınıza yüklediler. Gerçekleşen enflasyonun yarısı hedefti. Peki ne oldu? Demokrasilerde olur. Bir hedef koyarsın, tutmaz. Sebebini irdelersin. Deprem olur, hedef tutmaz. Afet olur, hedef tutmaz. Küresel bir kriz olur, etkilerinden etkilenmemen mümkün değildir. Hedef tutmaz, sapar. Allah göstermesin; darbe olur, savaş olur, hiçbir hedef tutmaz.
"19 Mart sivil darbesinin maliyeti 160 milyar dolar"
Ne oldu geçen sene? Geçen sene ne oldu da bu hedef tutmadı? Ne olduğunu söyleyeyim: 19 Mart sivil darbesi oldu. 19 Mart sivil darbesi. Buradan bütün vatandaşlarımıza hatırlatırım. Bu darbenin maliyeti 160 milyar dolar. Devasa bir para. Emekliye lazım paranın yetmiş-seksen katı, asgari ücretliye lazım paranın doksan katı falan bir para. İş çevrelerinin, ekonomi yazar çizerlerinin hiçbirisinin itiraz edemediği en görünür şekli Türkiye'de İstanbul Borsası'nda işlem gören en büyük şirket. Yüzde 9 bir günde düşer mi? Yüzde 9. Yüzde 0,1'lik kar artışı için didiniyor insanlar. Yüz şirketimizin ortalaması bir günde yüzde 9 düşmüş. Bir başka gün yüzde 6. Bu yüzde 9 darbenin günü. Bu yüzde 6, 2 Eylül'de İstanbul İl Başkanlığı'na mahkeme eliyle kayyum atandığının, yani bir partinin siyasi işlerine bir başka partinin atadığı hakimin, bir başka partinin genel başkanının atadığı başsavcının kontrolündeki eski partili bir hakimin müdahalesine yüzde 6. Yüzde 4, Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatma talebi yazısının iddianameyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan Yargıtay'a yollandığı gün. Böyle düşüşler dünyada büyük depremler, büyük afetler olduğunda yaşanır ya da yaşanmaması için dünya kadar tedbir alınır.
Ama Türkiye ekonomisine yapılanlar burada. Tersine, kurultay davası ertelenince ancak kaybın yüzde 5,5'u geri geliyor. ya da kurultay davasının düştüğü gün yüzde 5. Kurultay davasının Eylül ayında ertelendiğinde 6 düştüğü, düştüğü gün 5; toplam 11. Ekonomide bütün şirket karlılıkları, daha doğrusu şirket değerleri üzerinden görülen bu. Peki vatandaşın gördüğü ne? İşte vatandaşın gördüğü, 30 olan enflasyonun aslında 17,5 olacakken olmaması.
Toplam enflasyon ki örneğin asgari ücretlinin enflasyonu Türkiye'de yüzde 63. O parayı temel gıdaya veriyor. O parayı kiraya veriyor. O parayı çocuğunun okul masrafına veriyor. Bunlar da yüzde 63 enflasyon. Ortalamada yüzde 17,5 olacakken 30 olmuş. O da TÜİK'e göre. Tayyip Bey'i üzmeyen istatistik kurumunun verilerine göre, yüzde 30 olmuş. Herkes şunu bilsin.
"Türkiye'nin kurucu partisinin seçimlerde cumhurbaşkanı seçtireceği adayının can ve mal güvenliği yok"
Geçen sene aralık ayında kıymayı 700 liraya alıyorsan, şimdi 800 liraya alıyorsan bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı. Rakamlar bunu söylüyor. 19 Mart'ta Atatürk'ten emanet Cumhuriyet'in kazanımı sandığa el uzatılmasaydı, dünyanın en bilindik metropollerinden birinde 16 milyonu yönetsin diye seçilmiş, yüzde 50'nin üzerinde oyla bir milyon 100 bin farkla seçilmiş Ekrem İmamoğlu'na darbe yapılıp da bütün dünya ya İstanbul gibi metropolde bir seçim önce mazbataya çöküyorlar, bir seçim sonra cumhurbaşkanı adayı olacak diye 30 yıl önce verdikleri diplomaya çöküyorlar.
Yetmiyor, ertesi sabah adamın evine, gırtlağına çöküyorlar. İçeri koyuyorlar, tutukluyorlar, aylarca içeride tutuyorlar. Bu Türkiye'de yatırım yapılır mı kardeşim? Yahu Türkiye'nin kurucu partisinin seçimlerde cumhurbaşkanı seçtireceği adayının can ve mal güvenliği yok. Ülkenin kurucu partisinin İstanbul gibi bir metropolünde il başkanlığının güvencesi yok. Altı bin polisle atanmışı getiriyorlar seçilmişin yerine.
Bu memlekete gidilir mi? Yatırım yapılır mı? Tatil yapmaya korkar adam bu memlekette. Böyle düşündürtüyor. Bu güzel ülkeye bundan büyük kötülük olmaz. Şu Muğla'nın, şu Antalya'nın bir ilçesini verseniz Avrupa'daki ülkenin tapusunu üstüne yaparlar. Böyle bir memleketin turizmine de ticaretine de ihracatına da böyle kötülük yapılmaz. Bir memleketin haysiyetine bu kötülük yapılmaz.
Bugün günlüğü 200-300 liraya aldığı maaşın yarısını köhne, perişan otellere veren emekli, o soğuk odada yatarken şunu düşünüyor: 'Ben bunu mu hak ettim bu kadar emeğin sonunda?' Emekliyim ya, emek vermişim. Devlet takdir etmiş, 'çalışma artık' demiş. 'Ben bakacağım sana' demiş. 'Takatin yok, ben bakacağım; gençler çalışacak, biz bakacağız' demiş. Bu emekliye bu maaş verilir mi? Neden fazlası verilemiyor? İşte bu yüzden verilemiyor. 2025 yılında, hiçbir başka mazeret yokken bu hükümet kendi enflasyon hedefini yarı yarıya tutturamıyorsa, yüzde 77 sapıyorsa artık bunun bir başka izahı yoktur."
AK Parti'li ve MHP'li seçmene: "Bu darbe olmasaydı bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı"
AK Parti'li ve MHP'li seçmenlere seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB operasyonu ile Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ekonomi üzerindeki etkisini anlattı. Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Partili olabilirsin. Başım gözüm üstünesin. MHP'li olabilirsin, başım gözüm üstünesin. Ama bil ki bunlar sandığa sırt dönmeselerdi, kendileri kazandıklarında baş tacı yaptıkları milli iradeye; ta Ekrem İmamoğlu'nun ilk kazandığı İstanbul seçiminde 'mundar oldu' deyip seçimi yenilemeselerdi, beş yıl bütün kötülüklerine rağmen karşısına çıkardıkları Başbakanı, Meclis Başkanı'nı, en güvendikleri bakanını her seferinde artan farklarla yenmeseydi; yendiği için bu sandığa el uzatıp bu darbe olmasaydı bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı.
Ben Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren seçmene hiçbir şey demiyorum. Ama şunu bilsin artık: Senin için oy vermekse, oyu alanın işi de o oyu verene hürmet etmektir. Kim diyorsan o yönetecek. Siz Tayyip Bey'e yönetsin diye oy vermediniz mi? Yönetiyor. Siz İstanbul'da bir başkasına, Ekrem İmamoğlu'na oy verdiniz, yönettirmiyor.
Bu oyunun kuralı bu tarafa demokrasi, bu tarafa otokrasi olabilir mi? Bir maç sadece bir takım kazanırsa oynanabilir mi? Hakem senin takımının formasıyla sahaya çıksa kazandığın maça sevinebilir misin?
Onun için geçmişte, hangi geçmişte demokratik hakkını kullanarak hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun bütün seçmenleri bundan sonraki süreçte demokrasi içinde kalacak, demokrasiye saldırmayan, saldırmayacak, 'gel' deyince gelecek, 'git' deyince gidecek bir siyasete oy vermeye, demokrasiye sahip çıkmaya; bu tek adam rejiminin hepimize yaptığını görmeye, hepimizi bundan kurtarmaya davet ediyorum.
Benim umudum, benim umudum ne Murat Emir'dedir ne Gökhan Günaydın'dadır. Ne Ali Mahir'dedir ne kendimdedir. Benim umudum Anadolu'nun irfan sahibi, Trakya'nın irfan sahibi insanındadır. Bizim umudumuz şu hafızadadır: Tek adam, Çanakkale geçilmeyen Çanakkale'yi bir imzayla geçirtmiştir. O kadar şehit verdiğimiz Çanakkale'den güle oynaya geçip İstanbul'a donanma demir atmıştır. Türkiye yedi parça işgal olmuştur. Tek adam olduğu için. ve bir fikir, bir fikrin sahibi; Cumhuriyet fikrinin sahibi, hakkındaki ölüm fermanına, idam fermanına rağmen Samsun'a çıkmış, önce kurtuluşu sonra kuruluşu örgütlemiştir. Milli kahramanken, 'milli kahraman' lafı yetmez. Hala vatandaşın yüzde 99'unun gönlünde Atatürk sevgisi yaşıyor.
"Bu ülkeyi yoksulluktan, sefaletten, işsizlikten kurtaracak, zenginleştirecek fikir de Tayyip Bey'in değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikridi"
Milli kahramanken 'nasıl yöneteceksin' diyenlere; padişahlığa devam mı, İngiliz tipi krallık mı, Amerikan tipi başkanlık mı diye soranlara… O gün Amerikan tipi başkanlık 200 yıllık bir mevzudur. Cumhuriyet fikrinin sahibi o genç subaylığında Avrupa nasıl kalkınıyor, nasıl güçleniyor, dünyada kimler ileri gidiyor, kimler yerinde sayıyor, kimler aşağı gidiyor görmüştür. Demokrasinin zenginleştirdiğini, güçlendirdiğini görmüş; kendisine krallık, padişahlık değil, 'bir meclis kurduk, ne görev verirse onu yaparız' demiştir.
Sandığı getirmiştir. Onun partisi çok partili, rekabetli sandığı getirmiştir. O gün işgalden sonra 'körler ülkesi' deniyordu. Adı Yaman'a Elazığ. İnsanlar ölürken, salgın hastalıklar kol gezerken; toplu iğnenin fabrikasının da temelini atan, uçak fabrikasını Kayseri'de kuran, vagon fabrikasını yapan, ülkeyi demir ağlarla saran ve bir anda kalkındıran o fikrin sahibidir.
Eğer kendine yetki isteseydi yine işgaldeydik, yine perişandık, belki de sömürgeydik. Yetkiyi millete verdiği için, size emanet ettiği için bu haldeyiz. Bunun için bu ülkeyi yoksulluktan, sefaletten, işsizlikten kurtaracak, zenginleştirecek fikir de Tayyip Bey'in değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikridir.
Bakın, aykırı fikir ne yaptı Türkiye'ye? Geldiklerinde Avrupa'daki 12 ülkeden yüksekti bizdeki asgari ücret. Şimdi Avrupa Birliği'ndeki hiçbir ülkeden yüksek değiliz. Bizde 446 Avro, Almanya'da 2 bin 100 Avro, Fransa'da bin 800 Avro, Yunanistan'da bin 27 Avro.
Geldiklerinde depremden dolayı ÖTV konmuştu, biliyorsunuz. Arabadan da alınıyordu. En düşüğü yüzde 27, en yükseği yüzde 50'ydi. Bugün geldiler, bugün en düşük ÖTV yüzde 70, en yüksek ÖTV yüzde 220. Depremde geçici konan vergiyi yüzde 220'yle uygulamaya devam edip, geldikleri gün sekiz çeyrek altın alan asgari ücreti iki çeyrek altına indirmiş bir iktidardan bahsediyoruz arkadaşlar.
"Ekrem İmamoğlu AK Parti'nin beş yılına göre yarısı kadar kaynak kullanıp iki katı iş yaptı"
Dönüyor dolaşıyor, Ekrem Başkan'a bomboş, ispatlayamadıkları halde dokuz ay sonunda yolsuzluk iftirası atıyorlar. Ekrem İmamoğlu'nun bir önceki beş yılıyla karşılaştırıldığında, AK Parti'nin beş yılına göre yarısı kadar dolar bazında kaynak kullanıp iki katı iş yaptığını görüyoruz. Dört kat bir beceriklilik var. Böyle beceriklilik olur mu? Ne olması lazım dört kat fark için? Dünyada kimsenin yapamadığını bir kişi dört katını yapamaz. Sihirbaz olsa yapamaz.
Demek ki önceden üç katını çalan varmış. Dörtte üçünü çalan varmış. Çalmayınca olmuş bu. Yalansa inanmayan çıksın araştırsın. İmamoğlu öncesi beş yıl, İmamoğlu'nun beş yılı. İki kat iş, yarı fiyatına yapılıyor. Yarısı maliyetine yapılıyor. Bir de ondan sonra dönüyorlar, bize iftira atıyorlar.
İşte yönettiğiniz ülkede deprem sonrası yüzde 50 alınan ÖTV, yüzde 220'ye çıkar. Yirmi üç yıl boyunca her şeyden bu faizi al, bu fazla vergiyi al. Ondan sonra da sekiz çeyrek altını emeklide ikiye düşür. Yedi çeyrek altın alan asgari ücretliyi emeklide bir buçuğa, asgari ücretlide ikiye düşür. Olacak iş mi bunlar arkadaşlar?
"Türkiye'de AK Parti'nin kara düzeni var"
Çok basit bir hesap. Aynı araba Almanya'da da satılıyor, Türkiye'de de satılıyor. Aynı araba. Almanya'daki fiyatı 31 bin avro. Türkiye'deki fiyatı 2,5 milyon lira. 31 bin avro Türkiye'de 1,5 milyon eder ama bizim vergiler yüzünden 2,5 milyon liraya satılıyor.
Bir Alman asgari ücretli var, Hans. Bir de bizim asgari ücretli var, Hasan. Aynı arabayı almak için Alman asgari ücretli Hans 15 ay çalışıyor. Aldığı asgari ücreti hiç harcamayacak, biriktirecek; 15 ayda 31 bin avroyu topluyor. Hesap ortada. Aynı araba Türkiye'de 2,5 milyon lira. Bizim Hasan bu parayı toplamak için yemeden, içmeden 99 ay çalışmak zorunda. Bir tarafta 15 ay, bir tarafta 99 ay. Ne fark var arada? Almanya'da demokrasi var. Türkiye'de AK Parti'nin kara düzeni var. Başka hiçbir fark yok arada.
Asgari ücrette bir tartışma sürüyor. Tartışma falan yok. Tam olarak Erdoğan'ın kontrolünde bir sistem var. Sendikalar da isyan etti, kalktılar masadan. Erdoğan ne isterse asgari ücret o. Eskiden biraz şovunu da yapıyordu. Şimdi 22 bin liralık asgari ücret var, açlık sınırı 30 bin lira memlekette.
"Asgari ücreti 27–28 bin lira bile yapmayıp daha altında tutmaya hazırlanıyorlar"
Bu asgari ücrete, gerçekleşen enflasyonu değil, geçen seneki gibi beklenti enflasyonu vermeye hazırlanıyorlar. Asgari ücreti 27–28 bin lira bile yapmayıp daha altında tutup, sonra da dönüp işverene Erdoğan diyor ki: 'Kefenin cebi yok.' Yani diyor ki: 'O kadar parayı nereye götüreceksin, işçiye ver.'
Verecek parası varsa asgari ücreti belirle, insafına kalmadan versin. Ama o da biliyor ki yanında iki kişi çalıştıran lokantacı esnafının, yanında bir kalfa çalıştıran eczacının, berberin bu asgari ücreti, yani 39 bin lira hak edilen asgari ücreti vermesi mümkün değil. Haktır ama yoktur diyor. Onda da yok. Ne yapacak burada? Devlet girecek araya. Ne yapacak? Sosyal güvenlik primini destekleme olarak verecek. Biz kaç önermişiz? Örneğin destekleme primi 10 bin 400 lira. Düşürürsen, verirsen asgari ücret alan için 39 bin lira olur; veren için 29 bin lira olur.
Burada devlet olarak devletliğini yapmayacaksın, ondan sonra küçük esnafın karşısına geçmiş, ya da tekstil ihracatı yapmaya çalışıp perişan olanın karşısına geçmiş, 'kefenin cebi yok' diyeceksin. Memleketi bu hale o mu getirdi? Asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Nasıl memleket? Yani kendisi emeklinin kul hakkını yerken 16 bin 200 lira verirken hiç aklına kul hakkı gelmiyor; sonra işverenin karşısına geçmiş, tasavvuf erbabına dönüşüyor. Bir anda 'kefenin cebi yok' diyor.
Peki o zaman sormazlar mı? Büyük kentlerde kira 30 bin lira. Yapmayı düşündüğün asgari ücret kirayı bile karşılamıyor. Açlık sınırı 30 bin lira, vermeyi düşündüğü emekli maaşı 20 bin lira. 19 bin 800 lira yapacaklar en düşük emekli maaşını; buraya yazıyorum.
20 bin lira, açlık sınırının üçte ikisi. Bir de sonra Ulus'taki oteller haber olunca Aile Bakanı çıkıyor, 'Emekliler orada kalmayı tercih etmiş' diyor. İnsan gerçekten bunları duyunca… Kabinede bir tane kadın bakan var. Ona da tutup kötü bir şey söylemeyeyim diyorum ama ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun kardeşim.
"Türkiye, Kenya'dan 2,5 kat daha pahalıya borçlanıyor"
Türkiye'nin kredi risk primi, emsal ülkelere göre 50–100 arasında olması lazım. Kaç? 208. Darbe sırasında 300'lerin, 350'lerin üzerine çıktı. Yavaş yavaş düşüyor. Ne demek bu? Türkiye, Kenya'dan 2,5 kat daha pahalıya borçlanıyor. Yanlış duymadınız. Mehmet Şimşek sıraya giriyor, Kenya'ya verilen faizle değil, 2,5 katı faizle borçlanıyor. Çünkü dünya Türkiye'ye baktığında bu riski görüyor. Yatırım yapılması riskli, mal alınması riskli, yaşanması tehlikeli bir yer olarak görüyor.
Bir belediye başkanının babasının emekli maaşına el koydular. Kanun kapı gibi yazıyor: Suçun şahsiliği var. Suçlu yok, iftiraya uğrayan bir evlat var. Seksen yıllık şirketlere el koydular. Emekli maaşı çekilen kartı ATM yutuyor. Dünyanın öbür ucundan bakacaklar, yatırım yapmaya gelecekler. Manisa'ya Alman otomobil devi geliyordu, olmadık laflar yüzünden gitti. 'Çin otomotiv devimini' bulduk dediler, onu da Macaristan'a kaptırdılar. On bin işçi çalışacaktı.
2025'in 11 ayında maaşlılar 2,3 trilyon lira gelir vergisi ödedi. Şirketlerden alınan vergi 1,2 trilyon. Çalışanlar, şirketlerin iki katı vergi ödüyor. Bu AK Parti'nin kara düzenidir arkadaşlar. Bu düzen yıkılmadan emekli de doymaz, asgari ücretlinin de yüzü gülmez."
(Sürecek)
Kaynak: ANKA / Güncel
Asgari Ücret, Özgür Özel, AK Parti, Ekonomi, Güncel, Mart, AK Parti, Enflasyon, Özgür Özel, Asgari Ücret, CHP Genel Başkanı, CHP Grup Toplantısı, Ekonomi, Güncel, Haberler
- AK PARTİ
- AVRUPA BİRLİĞİ
- AZERBAYCAN
- BASKETBOL
- BELEDİYE
- BEŞİKTAŞ
- CHP
- ÇEVRE
- DEM
- DİPLOMASİ
- DOĞA
- DONALD TRUMP
- DEVLET BAHÇELİ
- EĞİTİM
- EKREM İMAMOĞLU
- ELON MUSK
- EMEKLİ
- EMLAK
- ENERJİ
- ENFLASYON
- ESNAF
- FENERBAHÇE
- FİKSTÜR
- FİLİSTİN
- FUTBOL
- GALATASARAY
- GASTRONOMİ
- GAZZE
- GÜNCEL
- GÜVENLİK
- GÖÇMEN
- HAKAN FİDAN
- HASTANE
- HAYVAN HAKLARI
- HIRSIZLIK
- HUKUK
- IRAK
- İNSAN HAKLARI
- İRAN
- İSRAİL
- İSTANBUL
- İŞÇİ
- İTFAİYE
- JANDARMA
- JOSE MOURINHO
- KAZA