Ayşegül Doğan'dan CHP'ye Çağrı: Ana Muhalefet Partisine Yakışan Barış Mücadelesinin Ön Saflarında Yer Almaktır
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı'ya gitme konusunda CHP'ye seslenerek, "Biz ana muhalefet partisine yakışanın barış mücadelesinin ön saflarında yer almak olduğunu düşünüyoruz. En önde görmek istediğimiz siyasi parti ana muhalefet partisidir çünkü kendilerine yakışan da, yaraşan da tam olarak bunun en ön safında yer almaktır. Aksi takdirde Öcalan'ın siyasal muhataplığını inkar etmek üzerinden kurulan, kurulmaya çalışılan her cümle siyasetsizlik olarak algılanır, çözümsüzlük olarak algılanır, barış korkusu olarak algılanır" dedi.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Parti Genel Merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı ve Türkiye siyasetindeki güncel gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.
Sözlerine MYK'nın yoğun gündemli tartışmaları devam ederken bazı yayın organlarında atılan başlıkları eleştirerek başlayan Doğan, "Merkez Yürütme Kurulu tartışmalarımız sürüyor ve bu süre zarfını başka bir şekilde değerlendirmek isteyenler olmuş. Hemen buradan da bir algı yaratmak isteyen, bir manipülasyon yapmak isteyenler olmuş. 'DEM Parti sessizliğe büründü' diye başlık atanlara buradan önce seslenerek başlamak istiyorum. Sözcü'nün internet sitesinde gördük bunu, sessizliğe bürünmedik, biz buradayız. Her zaman olduğu gibi oldukça gür bir sesle bugün yine karşınızdayız" diye konuştu.
"DEM Parti'nin konuştuğu ve en çok konuşulduğu zamanlarda dahi DEM'i DEM'siz konuşma ısrarınızdan vazgeçin"
Doğan, yapılmak istenen maksadı gayet iyi gördüklerini belirterek, "Bizim sesimizi duyurmama gayretini, çabasını ve bu ısrarın arkasında yatan aklı da biliyoruz, tanıyoruz. Şimdi yayında mısınız? Bilmiyoruz tabii. Arkadaşlarımız kontrol etsinler. Sesimizi duyurmak için bu kadar hevesliyseniz umarım şimdi yayındasınızdır. Özellikle sizi izleyen seyircilere buradan DEM Parti adına sesleniyoruz. DEM Parti'nin konuştuğu ve en çok konuşulduğu zamanlarda dahi DEM'i DEM'siz konuşma ısrarınızdan vazgeçin çünkü seyircileriniz bizleri duymak istiyorlar" diye tepki gösterdi.
DEM Parti olarak herkesin tarihi bir sınavyla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Doğan, "Tüm siyasi partiler, tüm Türkiye tarihin sınavı ile karşı karşıyayız. Haftalardır 'Komisyon İmralı'ya gitsin mi' sorusuna yanıt aranıyor. Yanıtı belli, bir eşik yaratıldı. Şimdi bu atlanmaya çalışılıyor. Bu bir soru ya da sorun olmamalı. Olmaması gerektiğini defalarca söyledim çünkü söz konusu olan barış ve bu barışın mimarı da Öcalan. Barışın yolu bunu hatırlamaktan geçer. Onlarca yıldır sürdürdüğü çabayı anımsamaktan ve bunu anlamlandırmaktan geçer. Bununla yüzleşmekten geçer. Bu hakikati kabul etmekten geçer. Bunu tanımaktan geçer. Dolayısıyla bu bir soru ya da sorun değildir" dedi.
"Türkiye'nin demokrasi sorunu ve hepimizi ilgilendiren bir sorun"
Doğan, hiç kimsenin artık başka gerekçelere sığınmaması gerektiğine değinerek, şöyle konuştu:
"Herkes aklını, kalbini ve vicdanını ortaya koyarak konuşmalı ve buna göre bir karar almalı. Bu savaşın sürmesinden mi yanasınız yoksa müzakereyle sorunların çözümünden mi yanasınız? Biz barışın gelmesinden yanasız. Biz Türkiye'nin demokratikleşmesinden yanayız. Biz eşit kardeşlikten yanayız. Biz yüzleşmekten yanayız. Biz inkarcılık dönemini topluca geride bırakmamız gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Bu anlamda tarihi görev elbette siyasilere düşüyor. Hiçbir parti bu süreçten kendini muaf tutamaz, tutmamalıdır. Kürt sorunu ve onun çözümü siyasi partilerin ve onların programlarının ya da çıkarlarının çok daha ötesinde bunu hep söyledik çok daha üstünde bir mesele çünkü Türkiye'nin demokrasi sorunu ve hepimizi ilgilendiren bir sorun. O yüzden doğru ve gerekli olan Sayın Öcalan'la görüşmek ve buna dair hiçbir kaygıya endişeye ya da komplekse kapılmamaktır. Biz tüm siyasi partilerin bu demokratik olduğu olgunluğu gösterebilmelerini bekliyoruz.
Nasıl ki Komisyon böyle bir temsiliyetle oluştuysa bu Komisyon'un yarın yapacağı tartışma böyle bir güçlü temsiliyetle ve olumlu bir şekilde nihayetlenmelidir. Gerekliliği yerine getirmekten kaçınmamak gerekir. Öcalan bir savaşı bitiriyor. Silahların tümden devre dışı kaldığı, söze alanın açıldığı, demokratik siyaset alanının genişlediği bir gelecek inşaatından bahsediyor ve taktik yapmıyor, taktiksel yaklaşmıyor. Bu bir stratejik yaklaşım ve bununla ilgili yıllardır kararlılık gösteriyor. Yeniden tanımlayalım. Konuşalım. Diyalog kuralım. Temasta olalım. Eşit kardeşlik hukukumuzu güçlendirelim. Bu sese kulak vermeden nasıl yol alacağız? Bu hakikati görmeden nasıl ivme kazanacak süreç? İşte gerekliliğin nedenleri bunlar. Zamanı artık barışa kurmalıyız."
"En önde görmek istediğimiz siyasi parti ana muhalefet partisidir"
CHP'ye çağrıda bulunan Doğan, "Biz ana muhalefet partisine yakışanın barış mücadelesinin ön saflarında yer almak olduğunu düşünüyoruz. En önde görmek istediğimiz siyasi parti ana muhalefet partisidir çünkü kendilerine yakışan da, yaraşan da tam olarak bunun en ön safında yer almaktır. Aksi takdirde Öcalan'ın siyasal muhataplığını inkar etmek üzerinden kurulan, kurulmaya çalışılan her cümle siyasetsizlik olarak algılanır, çözümsüzlük olarak algılanır, barış korkusu olarak algılanır. Biz böyle bir tuzağa düşmeyecek iradeyi tüm siyasi partilerin göstereceğine, göstermeleri gerektiğine inanıyoruz" ifadesini kullandı.
"Nice Türk ve Kürt gencine böyle bir borcumuz var"
Doğan, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun yarın İmralı'ya gidip gitmeme görüşme gündemiyle toplanacağını hatırlatarak, "Orada bulunan üyelerin karar verme zamanı. Üyelerin vereceği karar Türkiye'nin geleceğini ilgilendiriyor. Bu konuda mütereddit tavır sürdürmeye eğilimi olanlar asıl korkması gerekenlerdir. Bu bir risk değil, bir fırsat. Tüm siyasetçiler için bir fırsat. Toplumsal bir fırsatı kalıcı hale getirmenin imkanını doğru zamanda, doğru yerde değerlendirmenin olanağı bu. O nedenle biz bu fırsatı pekiştirecek adımları atmaktan, bunları teşvik etmekten, bu konuda sorumluluk üstlenmekten kaçınmıyoruz. Ayrıca şunu da hep hatırda tutuyoruz. Kaybettiğimiz binlerce cana borcumuz var. Onurlu bir barış, demokratik bir yaşam borcumuz var. Nice Türk ve Kürt gencine böyle bir borcumuz var" diye konuştu.
"Komisyon heyeti kurulursa Grup Başkanvekilimiz ve Komisyon üyesi Gülistan Kılıç Koçyiğit bizi temsilen o heyette yer alacak"
DEM Parti olarak Merkez Yürütme Kurulu'nun bugünkü toplantısında Komisyon'un Öcalan ile görüşmeyi kabul ettiği takdirde oluşturulacak heyet içinde yer alacak Komisyon üyesini belirlediğine dikkat çeken Doğan, "Eğer bir kişi ile temsil edilirse DEM Parti Grup Başkanvekilimiz aynı zamanda komisyonda da koordinatör Grup Başkanvekili olarak görevi üstlenen arkadaşımız Gülistan Kılıç Koçyiğit bizi temsilen o heyette yer alacak. Bu tartışmada hem Komisyon Koordinasyonumuz hem Merkez Yürütme Kurulumuz tarafından yapıldı, nihayetlendi. Eğer birden fazla kişiyle temsil edilecek olursak DEM Parti olarak bu heyetin içinde o zaman komisyon üyelerimizden bir isim daha belirleyeceğiz ya da gerektiği kadar isim belirleyeceğiz. En geniş katılımla, en geniş temsiliyetle kurulacak bir heyetin İmralı Adası'nda Sayın Öcalan'la görüşmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Orta Doğu'da değişen bu parametrelerde Türkiye'nin dış politikası artık bir iç politika haline geldi"
Doğan, Orta Doğu'da da pek çok parametrenin değiştiğine işaret ederek, "Değişen bu parametrelerde Türkiye'nin dış politikası artık bir iç politika haline geldi. Şimdi değişen bu parametreler içerisinde şöyle bir gerçeklik de oldu. Hiç yan yana gelmeyeceğini düşündüğümüz, belki müzakere girişiminde dahi bulunmayacaklarını düşündüğümüz gruplar, siyasi partiler görüşmeler yapıyor. Ancak değişmeyen bir durum var. Değişmeyen bu durum da Türkiye'nin Suriye'de özel olarak da Kuzeydoğu Suriye'ye yaklaşımıdır" dedi.
"Sayın Mazlum Abdi, Türkiye'de ağırlansa var olan sorunlar yüz yüze konuşularak aşılmaya çalışılsa güzel olmaz mı?"
Türkiye'nin Suriye politikasında tek tutarlı tutumunun bu olabileceğini söyleyen Doğan, şunları kaydetti:
"Ne yazık ki bugüne kadar hep bir güvenlik meselesi, hep böyle bir tehdit unsuru ya da tehdit oluşturan bir varlıkmış gibi anlatmaya çalışageldi. Bakınız sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye, Kuzeydoğu Suriye ile bugün Kürdistan bölgesel yönetimiyle kurduğu ilişkilerin bir benzerini hatta daha ilerisini kurmayı hedeflese, dostluk kursa, temas halinde olsa tıpkı Kürdistan Bölge Başkanlığı Türkiye'de ağırlandığı gibi tıpkı Sayın Neşirvan Barzani, Sayın Mesut Barzani Türkiye'de ağırlandığı gibi Sayın Mazlum Abdi de Türkiye'de ağırlansa var olan sorunlar yüz yüze konuşulsa diyalogla temasla aşılmaya çalışılsa güzel olmaz mı?
Kime nasıl bir zararı olabilir bunun? Olsa olsa Halklar yararına çok önemli bir adım atmak olur. Barış için. Üstelik bölgesel bir barışı hedeflemek için bir adım atmış olursunuz. Beklentimiz Türkiye'nin böyle adımlar atması. Mesela Nusaybin ve Mürşitpınar Sınır Kapıları açılsa güzel olmaz mı ya da yeni ilişkiler geliştirilse ve bir el uzatılsa, ticari ilişkiler geliştirilse, ekonomik, kültürel Sanatsal o kadar çok benzerliklerimiz var ki, o kadar çok ortaklıklarımız var ki, tam da böyle bir döneme girdik. 27 Şubat çağrısında Sayın Öcalan'dan bütünleşmeden bahsediyordu. Bütünleşme için böyle adımlar atılsa sembolik değil, tarihsel anlamı olan, yüzleşebilen, buna cesaret eden adımlar atılsa, Türkiye'ye yakışan bu olmalı. Türkiye'de siyasi partilerin öncülük etmesi gereken bu olmalı. Kısır tartışmalara boğulmak yerine yeni dönemin her sayfasını yeni adımlarla ilmek ilmek örerek inşa etmek olmalı."
"Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sağ olsun sorulan sorulara yanıt veriyor ancak işlenen suça seyirci kalıyor"
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un Demirtaş'ın tahliye edilmesi konusuna ilişkin yaptığı çeşitli açıklamaları hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sağ olsun sorulan sorulara yanıt veriyor ancak işlenen suça seyirci kalıyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Kobani kumpas davası tutsakları neden serbest bırakılmıyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı neden uygulanmıyor? En son geçen hafta yaptığımız toplantıda da ifade ettik. Bunu söyledik. Dedik ki bu kararların bağlayıcılığı var. Hangi mahkeme böyle bir yetki aşımı yapabilir? Mahkemenin takdirine bırakılacak bir durum değil. Anayasa ihlal ediliyor ve böylelikle bir suç işleniyor. Buna nasıl seyirci kalınabilir daha fazla? Bizzat Adalet Bakanı'nın az önce adalet ve hakkaniyet vurgulu bir açıklaması vardı. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaktan başlayalım. Niye tutuyorsunuz bu insanları hala içeride? Zaten dokuz yıldır haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuluyor. ve hiçbir şüphe dahi yok suç işlendiğine dair ortada. Bir yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına saygılı olduğunuzu söyleyeceksiniz ve bunların yüzde 90'ının bu ülkede uygulandığını iddia edeceksiniz. Öte yandan tüm Türkiye'nin gözü önünde Demirtaş'ı, Yüksekdağ'ı, Tayfun Kahraman'ı, Osman Kavala'yı, Çiğdem Mater'i, Mine Özer'i, Can Atalay'ı içeride tutmaya devam edeceksiniz. Bu paradoksal durumdan en hafif değin. Bu suç işleme haline seyirci kalmaktan vazgeçmek gerekiyor çünkü bu da Türkiye'ye yakışmıyor. Böyle mi demokratik bir ülke olduğunu iddia ediyor Türkiye? Böyle mi bir hukuk devletine dönüş emaresi verecek?"
İnsan Hakları, Ayşegül Doğan, Dış Politika, DEM Parti, Demokrasi, İmralı, Güncel, İmralı, DEM Parti, Demokrasi, Muhalefet, Ayşegül Doğan, Dış Politika, İnsan Hakları, Güncel, Haberler
- AK PARTİ
- AVRUPA BİRLİĞİ
- AZERBAYCAN
- BASKETBOL
- BELEDİYE
- BEŞİKTAŞ
- CHP
- ÇEVRE
- DEM
- DİPLOMASİ
- DOĞA
- DONALD TRUMP
- DEVLET BAHÇELİ
- EĞİTİM
- EKREM İMAMOĞLU
- ELON MUSK
- EMEKLİ
- EMLAK
- ENERJİ
- ENFLASYON
- ESNAF
- FENERBAHÇE
- FİKSTÜR
- FİLİSTİN
- FUTBOL
- GALATASARAY
- GASTRONOMİ
- GAZZE
- GÜNCEL
- GÜVENLİK
- GÖÇMEN
- HAKAN FİDAN
- HASTANE
- HAYVAN HAKLARI
- HIRSIZLIK
- HUKUK
- IRAK
- İNSAN HAKLARI
- İRAN
- İSRAİL
- İSTANBUL
- İŞÇİ
- İTFAİYE
- JANDARMA
- JOSE MOURINHO
- KAZA