2026 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda.
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, "MESEM’ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken, gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor. Ama bakıyoruz MESEM övgüleri yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil. Bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor. Özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki ‘yoksul işçinin 10 yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM’lere gitsin, Bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma’ diyoruz" dedi.
Haber: Zeynek Bozuklu - Ogün Akkaya
(TBMM) - Dem Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, "MESEM'ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken, gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor. Ama bakıyoruz MESEM övgüleri yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil. Bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor. Özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki 'yoksul işçinin 10 yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM'lere gitsin, bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma' diyoruz" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün kutlanamadığını, Türkiye'nin çocuklar için cehenneme dönüştüğünü ifade ederek, şunları ifade etti:
"Bize yine toz pembe bir eğitim ve bütçe sunumu yaptınız. Ama her 4 çocuktan birinin okula aç gittiği derin yoksulluk koşullarında, okullarda bir öğün ücretsiz yemek talebine bu bütçede de yine yer vermediniz. 'Aslan payını eğitime ayırdık' dediniz, 2026 MEB bütçesi için 2 trilyon 896 milyar TL'lik rakam açıkladınız. Ama MEB bütçesinin yüzde 83'ünün zorunlu ödemelere gideceğini hesap ettiğimiz zaman, eğitimin en temel ve zorunlu ihtiyaçlarına bile bu bütçeden pay ayrılmadığını ifade etmiş oldunuz aslında.
Okulların bir halk sağlığı sorununa dönüştüğü koşullarda temizlikten, hijyenden yoksun olduğu koşullarda 'temel yaşamsal ihtiyaçlar için eğitime bütçe yok' dediniz bir kez daha. Din Öğretimi Müdürlüğü'nün bütçesini 10 kat artış yapmışsınız bu bütçede. Ama iş çocukların bir öğün yemek hakkına gelince, eğitim hakkı mevzu olunca yine 'eğitime bütçe yok' diyorsunuz.
"Ülkemiz devlet eliyle ve Milli Eğitim Bakanlığı pratiği dolayısıyla bir çocuk işçi mezarlığına dönüşmüş durumda"
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Ama biz Dünya Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamadık. Çocuk Hakları Günü'nü konuştuğumuz ya da çocukların haklarını güvence altına aldığımız bir ortam içerisinde değil de çocuklar için ağıt yaktığımız ve göz göre göre çocukları sermayeye sizin politikalarınız dolayısıyla kurban verdiğimiz bir çocukluk gerçekliğini, bir Türkiye gerçekliğini yaşıyoruz çünkü bizler Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamıyoruz. Çünkü ülkemiz geldiğimiz aşamada çocuklar için bir cehenneme dönüşmüş durumda. Çünkü ülkemiz devlet eliyle ve Milli Eğitim Bakanlığı pratiği dolayısıyla bir çocuk işçi mezarlığına dönüşmüş durumda. O yüzden ortada öyle sizin anlattığınız gibi toz pembe bir tablo falan yok Sayın Bakan. Tam tersine bugün çocuklar başta yaşam hakları olmak üzere en temel hakları için, en temel ihtiyaçları için bile bundan mahrum bırakılıyorlar.
"Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocukları daha fazla işçileştirmenin yasal yollarını, yasal kılıflarını arıyorsunuz"
Bakın ülkemizde son bir yıl içerisinde 1 milyona yakın çocuk eğitimden kopmuş durumda. Yine verilerle konuşacak olursak dün itibarıyla 2025 yılı içerisinde 82 çocuk iş cinayetlerine, sermayeye kurban verilmiş durumda. Bu çocukların neredeyse üçte biri 14 yaşının altında. Yaşamını yitiren çocuk işçilerin olduğu sektörlere bakıyoruz. En çok ölen çocukların inşaatta, tarımda ve sanayi sektöründe olduğunu görüyoruz. Yani bu ülkede 13-14 yaşlarında çocuklar fabrikalarda, tarlalarda, asansör boşluklarında ölüme mahkum ediliyorlar. Buna karşı siz ne yapıyorsunuz peki? İşte bütçeye baktık. Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocukları daha fazla işçileştirmenin yasal yollarını, yasal kılıflarını arıyorsunuz. Çünkü mevzu sizin için son derece sınıfsal bir yerde. Siz de sınıfsal bir tercih yapıyorsunuz ve kendi sınıfınızdan yana, sermaye sınıfından yana bir tavır alarak çocukların devlet eliyle işçileştirilmesi için daha fazla gaza basacağınızı ilan ediyorsunuz. Bunun müjdesini veriyorsunuz bize. Çünkü sermaye daha fazla çocuk işçiye ihtiyaç duyuyor. Çünkü sermaye çocuklar üzerinden daha fazla bedava iş hizmete ihtiyaç duyuyor. Tam da bu yüzden tüm meslek liseleri bugün MESEM'leştiriliyor.
"Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil"
MESEM'ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken, gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor. Ama bakıyoruz MESEM övgüleri yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil. Bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor. Özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki 'Yoksul işçinin 10 yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM'lere gitsin, Bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma' diyoruz."
"Bu bütçede öğrenci yok, öğretmen yok, okul yok, gelecek yok"
İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat ise şöyle konuştu:
"Bu bütçe, bir milletin geleceğe dair umudunun hesabı olmalıdır. Ama ne yazık ki önümüzdeki tablo hiç umut verici değil. Bu bütçede öğrenci yok, öğretmen yok, okul yok, gelecek yok. Sayın Bakan, ülkemizde çocuk yoksulluğu, çocuk açlığına dönüştü. Devlet okullarında en azından bir öğün yemek bu bütçede olmalıydı. Yıllardır söylüyoruz. Sayın Bakan, bakanlık verilerine göre zorunlu eğitimde olması gereken 6-17 yaş grubunda 612 bine yakın çocuk okul dışında. Bu geçen dönem de böyleydi.
Bu ülkede eğitim artık devletin değil, ailenin sırtında bir yük. TÜİK verilerine göre son bir yılda eğitim harcamaları yüzde 75 arttı. ve bir öğrencinin, okula başlama maliyetinin 55 bin lira olduğu ifade ediliyor. Okula gitmek artık bir hak değil, bir lüks haline geldi, Sayın Bakan. 5 yaşta okul öncesi okullaşma oranı giderek düşüyor. Özellikle resmi anaokullarındaki düşüş yüzde 39'larda. Diyanetin kurslarında, derneklerin, vakıfların, cemaatlerin, tarikatların açtığı okul öncesi yapılarda çocuk sayısı giderek yükseliyor. Fırsat eşitliği için okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.
"Eğitimi siyasetinizin malzemesi yaptınız"
Bu bütçede öğretmen yok Sayın Bakan. Öğretmenler sefilleri oynuyor. Yüzbinlerce öğretmenin hayatını idame ettiremeyecek bir duruma sokup maneviyattan söz etmek ayıptır. Maaşını kiraya veren, ek ders peşinde koyan öğretmenlerden söz ediyoruz. Öğretmenine sahip çıkmayan bir devlet, geleceğine sahip çıkamaz. Siz öğretmeni iyi ki itibarsızlaştırdınız, liyakatı bitirdiniz. Eğitimi siyasetinizin malzemesi yaptınız.
Bu sistem öğretmeni bağımsız değil, itaat eden memur haline getirdi. Özel okul öğretmenlerini her dinlediğimde yüreğim parçalanıyor. Asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Durumlarına inanmıyorsunuz, 'maaşlar arasında öyle çok büyük farklar yok' diyorsunuz. Devlet okullarındaki meslektaşları ile taban maaşlarının aynı olmasını istiyorlar.
"Bu milletin çocukları sizin deney tahtanız değil"
Siz eğitimi çağdaşlaştırmadınız. Eğitimi hizaya sokmak için uğraşıyorsunuz. Evrensel bilgiyle rekabet edecek gençler yerine, düşünmeye korkan kuşaklar yaratmaya çalışıyorsunuz. Ama başaramıyorsunuz. Eğitimde ideoloji olmaz. Eğitimde tek ölçü vardır. Bilim ve özgür akıl. Bu milletin çocukları sizin deney tahtanız değil. Türkiye'nin geleceği bu dar ideolojik kalıplara sığmayacak kadar büyük. Bu ülkenin gençliği sizin sınırlarınızı aşacak kadar güçlü."
"S orun Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyüklüğünde değil, adaletindedir"
Saadet Partisi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman ise "Bugün burada yalnızca bir bakanlığın bütçesini değil, bu milletin vicdanını, ahlakını, çocuklarımızın geleceğini, devletin kul hakkına bakışını ve bir medeniyet iddiasının inşa edilip edilmediğini konuşacağız" diyerek sözlerine başladı.
"Eğitim bütçesi rakamların soğuk sıralanışı değildir. Bu, bir milletin evladına hangi gözle baktığını gösteren aynadır. Ahlak ile ilmi, vicdan ile aklı birlikte tutup tutamadığımızın ölçüsüdür" diyen Karaman, şöyle konuştu:
"Kağıt üzerinde milyonlarca lira yazabiliriz. Fakat bu kaynak nesli ihya etmiyorsa, okulları güçlendirmiyorsa, öğretmeni insan onuruna yakışır bir statüye taşımıyorsa, evladımızın güvenle büyümesine hizmet etmiyorsa, o bütçe rastgele harf ve rakam dizisinden ibaret kalır. Bugün önümüzde duran 2026 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi de tam olarak böyle bir sınavdır. Bu sınavın sonucunu belirleyecek olan sadece sizin, bizim oylarımız değil; vicdanların terazisidir, kul hakkının hassas ölçüsüdür. Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, sorun Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyüklüğünde değil, adaletindedir. 2026 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı'na 1 trilyon 943 milyar 965 milyon TL ayrılmıştır. Rakam büyük görünmektedir. Bir önceki yıla göre yüzde 34 artış vardır. Fakat bu artış yüksek enflasyon ve kur kaybı karşısında reel olarak erimiştir. Hatta bütçe bile yalnız TÜİK'in ekim ayı enflasyon artışına kadar artmıştır ki gerçekçi değildir. Bağımsız araştırmaların açıkladığı yüzde 85'e varan fiyat artışları ve dövizdeki yükseliş bu bütçeyi daha çıkış noktasında zayıflatmaktadır. Bakanlığın bütçe kompozisyonu ise yapısal bir çöküşe işaret ediyor.
"Bakanın 'mülakat gibi mülakat' ısrarı, derin yaralar açtı"
Sadece eski bir öğretmen olarak değil, bir vatandaş olarak söylüyorum: Öğretmenlik bu milletin yüz akıdır. Kurtuluşunun teminatı ve fedaarlığının nişanesidir. Fakat bugün bu kutsal mesleğe gönül veren değerli öğretmenlerimiz hiç de hak etmedikleri ekonomik koşullar altında bırakılıyor. Bir öğretmenin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede öğretmenlerimiz öğrencilere ancak sabretmeyi öğretebilirler. Daha da vahimi, 86 bin 136 ücretli öğretmen var. Yaklaşık 50 bin sözleşmeli öğretmen var. Bu güvencesiz kesim 1 milyonluk öğretmen kitlesinin yüzde13'ünü oluşturuyor. Ücretli öğretmenlerin aldığı ders başı ücret kadrolu öğretmenin yarısından da azdır. Aynı sınıfa, aynı derse giren iki öğretmenden birinin asgari ücret altı muamele görmesi, eğitimde kaliteyi değil kırgınlığı büyütür. Bu durum ancak ucuz iş gücünün anlayışı ürünüdür. Ancak ucuz iş gücü görülerek yürütülen bir eğitim sisteminin milyonlarca çocuğa umut olması da mümkün değildir. Çünkü okullar ticarethane değil, ilim ve irfan yuvalarıdır. Bakanın 'mülakat gibi mülakat' ısrarı, derin yaralar açmıştır. Mülakat sistemi kul hakkına dokunuyor. Bakanlık doğru değerlendirmeler yapmış olsa da töhmet altında kalıyor. Bu sistem hukuka aykırı. Liyakat yoksa bereket olmaz, eğitim kurur."
(TBMM) - Dem Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, "MESEM'ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken, gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor. Ama bakıyoruz MESEM övgüleri yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil. Bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor. Özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki 'yoksul işçinin 10 yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM'lere gitsin, bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma' diyoruz" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün kutlanamadığını, Türkiye'nin çocuklar için cehenneme dönüştüğünü ifade ederek, şunları ifade etti:
"Bize yine toz pembe bir eğitim ve bütçe sunumu yaptınız. Ama her 4 çocuktan birinin okula aç gittiği derin yoksulluk koşullarında, okullarda bir öğün ücretsiz yemek talebine bu bütçede de yine yer vermediniz. 'Aslan payını eğitime ayırdık' dediniz, 2026 MEB bütçesi için 2 trilyon 896 milyar TL'lik rakam açıkladınız. Ama MEB bütçesinin yüzde 83'ünün zorunlu ödemelere gideceğini hesap ettiğimiz zaman, eğitimin en temel ve zorunlu ihtiyaçlarına bile bu bütçeden pay ayrılmadığını ifade etmiş oldunuz aslında.
Okulların bir halk sağlığı sorununa dönüştüğü koşullarda temizlikten, hijyenden yoksun olduğu koşullarda 'temel yaşamsal ihtiyaçlar için eğitime bütçe yok' dediniz bir kez daha. Din Öğretimi Müdürlüğü'nün bütçesini 10 kat artış yapmışsınız bu bütçede. Ama iş çocukların bir öğün yemek hakkına gelince, eğitim hakkı mevzu olunca yine 'eğitime bütçe yok' diyorsunuz.
"Ülkemiz devlet eliyle ve Milli Eğitim Bakanlığı pratiği dolayısıyla bir çocuk işçi mezarlığına dönüşmüş durumda"
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Ama biz Dünya Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamadık. Çocuk Hakları Günü'nü konuştuğumuz ya da çocukların haklarını güvence altına aldığımız bir ortam içerisinde değil de çocuklar için ağıt yaktığımız ve göz göre göre çocukları sermayeye sizin politikalarınız dolayısıyla kurban verdiğimiz bir çocukluk gerçekliğini, bir Türkiye gerçekliğini yaşıyoruz çünkü bizler Çocuk Hakları Günü'nü ne yazık ki kutlayamıyoruz. Çünkü ülkemiz geldiğimiz aşamada çocuklar için bir cehenneme dönüşmüş durumda. Çünkü ülkemiz devlet eliyle ve Milli Eğitim Bakanlığı pratiği dolayısıyla bir çocuk işçi mezarlığına dönüşmüş durumda. O yüzden ortada öyle sizin anlattığınız gibi toz pembe bir tablo falan yok Sayın Bakan. Tam tersine bugün çocuklar başta yaşam hakları olmak üzere en temel hakları için, en temel ihtiyaçları için bile bundan mahrum bırakılıyorlar.
"Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocukları daha fazla işçileştirmenin yasal yollarını, yasal kılıflarını arıyorsunuz"
Bakın ülkemizde son bir yıl içerisinde 1 milyona yakın çocuk eğitimden kopmuş durumda. Yine verilerle konuşacak olursak dün itibarıyla 2025 yılı içerisinde 82 çocuk iş cinayetlerine, sermayeye kurban verilmiş durumda. Bu çocukların neredeyse üçte biri 14 yaşının altında. Yaşamını yitiren çocuk işçilerin olduğu sektörlere bakıyoruz. En çok ölen çocukların inşaatta, tarımda ve sanayi sektöründe olduğunu görüyoruz. Yani bu ülkede 13-14 yaşlarında çocuklar fabrikalarda, tarlalarda, asansör boşluklarında ölüme mahkum ediliyorlar. Buna karşı siz ne yapıyorsunuz peki? İşte bütçeye baktık. Çocuk işçiliği ile mücadele etmek yerine çocukları daha fazla işçileştirmenin yasal yollarını, yasal kılıflarını arıyorsunuz. Çünkü mevzu sizin için son derece sınıfsal bir yerde. Siz de sınıfsal bir tercih yapıyorsunuz ve kendi sınıfınızdan yana, sermaye sınıfından yana bir tavır alarak çocukların devlet eliyle işçileştirilmesi için daha fazla gaza basacağınızı ilan ediyorsunuz. Bunun müjdesini veriyorsunuz bize. Çünkü sermaye daha fazla çocuk işçiye ihtiyaç duyuyor. Çünkü sermaye çocuklar üzerinden daha fazla bedava iş hizmete ihtiyaç duyuyor. Tam da bu yüzden tüm meslek liseleri bugün MESEM'leştiriliyor.
"Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil"
MESEM'ler bugün çocuklar için bir ölüm makinesine dönüşmüşken, gençleri meslek sahibi yapma kılıfı adı altında MESEM güzellemeleri yapılıyor. Ama bakıyoruz MESEM övgüleri yağdırmaya doyamayan hiçbir patronun, hiçbir bakanın, hiçbir milletvekilinin çocuğu MESEM'lerde değil. Hakeza sizin kendi çocuğunuz Sayın Bakan, sizin kendi çocuğunuz MESEM'lerde değil. Bizzat sizin sorumlu olduğunuz devlet okullarında bile okumuyor. Özel okullarda okumayı tercih ediyor. Biz o yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki 'Yoksul işçinin 10 yaşında çocuğu ölümle burun buruna MESEM'lere gitsin, Bakan çocukları özel okula gitsin. Yok öyle yağma' diyoruz."
"Bu bütçede öğrenci yok, öğretmen yok, okul yok, gelecek yok"
İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat ise şöyle konuştu:
"Bu bütçe, bir milletin geleceğe dair umudunun hesabı olmalıdır. Ama ne yazık ki önümüzdeki tablo hiç umut verici değil. Bu bütçede öğrenci yok, öğretmen yok, okul yok, gelecek yok. Sayın Bakan, ülkemizde çocuk yoksulluğu, çocuk açlığına dönüştü. Devlet okullarında en azından bir öğün yemek bu bütçede olmalıydı. Yıllardır söylüyoruz. Sayın Bakan, bakanlık verilerine göre zorunlu eğitimde olması gereken 6-17 yaş grubunda 612 bine yakın çocuk okul dışında. Bu geçen dönem de böyleydi.
Bu ülkede eğitim artık devletin değil, ailenin sırtında bir yük. TÜİK verilerine göre son bir yılda eğitim harcamaları yüzde 75 arttı. ve bir öğrencinin, okula başlama maliyetinin 55 bin lira olduğu ifade ediliyor. Okula gitmek artık bir hak değil, bir lüks haline geldi, Sayın Bakan. 5 yaşta okul öncesi okullaşma oranı giderek düşüyor. Özellikle resmi anaokullarındaki düşüş yüzde 39'larda. Diyanetin kurslarında, derneklerin, vakıfların, cemaatlerin, tarikatların açtığı okul öncesi yapılarda çocuk sayısı giderek yükseliyor. Fırsat eşitliği için okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.
"Eğitimi siyasetinizin malzemesi yaptınız"
Bu bütçede öğretmen yok Sayın Bakan. Öğretmenler sefilleri oynuyor. Yüzbinlerce öğretmenin hayatını idame ettiremeyecek bir duruma sokup maneviyattan söz etmek ayıptır. Maaşını kiraya veren, ek ders peşinde koyan öğretmenlerden söz ediyoruz. Öğretmenine sahip çıkmayan bir devlet, geleceğine sahip çıkamaz. Siz öğretmeni iyi ki itibarsızlaştırdınız, liyakatı bitirdiniz. Eğitimi siyasetinizin malzemesi yaptınız.
Bu sistem öğretmeni bağımsız değil, itaat eden memur haline getirdi. Özel okul öğretmenlerini her dinlediğimde yüreğim parçalanıyor. Asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Durumlarına inanmıyorsunuz, 'maaşlar arasında öyle çok büyük farklar yok' diyorsunuz. Devlet okullarındaki meslektaşları ile taban maaşlarının aynı olmasını istiyorlar.
"Bu milletin çocukları sizin deney tahtanız değil"
Siz eğitimi çağdaşlaştırmadınız. Eğitimi hizaya sokmak için uğraşıyorsunuz. Evrensel bilgiyle rekabet edecek gençler yerine, düşünmeye korkan kuşaklar yaratmaya çalışıyorsunuz. Ama başaramıyorsunuz. Eğitimde ideoloji olmaz. Eğitimde tek ölçü vardır. Bilim ve özgür akıl. Bu milletin çocukları sizin deney tahtanız değil. Türkiye'nin geleceği bu dar ideolojik kalıplara sığmayacak kadar büyük. Bu ülkenin gençliği sizin sınırlarınızı aşacak kadar güçlü."
"S orun Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyüklüğünde değil, adaletindedir"
Saadet Partisi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman ise "Bugün burada yalnızca bir bakanlığın bütçesini değil, bu milletin vicdanını, ahlakını, çocuklarımızın geleceğini, devletin kul hakkına bakışını ve bir medeniyet iddiasının inşa edilip edilmediğini konuşacağız" diyerek sözlerine başladı.
"Eğitim bütçesi rakamların soğuk sıralanışı değildir. Bu, bir milletin evladına hangi gözle baktığını gösteren aynadır. Ahlak ile ilmi, vicdan ile aklı birlikte tutup tutamadığımızın ölçüsüdür" diyen Karaman, şöyle konuştu:
"Kağıt üzerinde milyonlarca lira yazabiliriz. Fakat bu kaynak nesli ihya etmiyorsa, okulları güçlendirmiyorsa, öğretmeni insan onuruna yakışır bir statüye taşımıyorsa, evladımızın güvenle büyümesine hizmet etmiyorsa, o bütçe rastgele harf ve rakam dizisinden ibaret kalır. Bugün önümüzde duran 2026 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi de tam olarak böyle bir sınavdır. Bu sınavın sonucunu belirleyecek olan sadece sizin, bizim oylarımız değil; vicdanların terazisidir, kul hakkının hassas ölçüsüdür. Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, sorun Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyüklüğünde değil, adaletindedir. 2026 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı'na 1 trilyon 943 milyar 965 milyon TL ayrılmıştır. Rakam büyük görünmektedir. Bir önceki yıla göre yüzde 34 artış vardır. Fakat bu artış yüksek enflasyon ve kur kaybı karşısında reel olarak erimiştir. Hatta bütçe bile yalnız TÜİK'in ekim ayı enflasyon artışına kadar artmıştır ki gerçekçi değildir. Bağımsız araştırmaların açıkladığı yüzde 85'e varan fiyat artışları ve dövizdeki yükseliş bu bütçeyi daha çıkış noktasında zayıflatmaktadır. Bakanlığın bütçe kompozisyonu ise yapısal bir çöküşe işaret ediyor.
"Bakanın 'mülakat gibi mülakat' ısrarı, derin yaralar açtı"
Sadece eski bir öğretmen olarak değil, bir vatandaş olarak söylüyorum: Öğretmenlik bu milletin yüz akıdır. Kurtuluşunun teminatı ve fedaarlığının nişanesidir. Fakat bugün bu kutsal mesleğe gönül veren değerli öğretmenlerimiz hiç de hak etmedikleri ekonomik koşullar altında bırakılıyor. Bir öğretmenin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede öğretmenlerimiz öğrencilere ancak sabretmeyi öğretebilirler. Daha da vahimi, 86 bin 136 ücretli öğretmen var. Yaklaşık 50 bin sözleşmeli öğretmen var. Bu güvencesiz kesim 1 milyonluk öğretmen kitlesinin yüzde13'ünü oluşturuyor. Ücretli öğretmenlerin aldığı ders başı ücret kadrolu öğretmenin yarısından da azdır. Aynı sınıfa, aynı derse giren iki öğretmenden birinin asgari ücret altı muamele görmesi, eğitimde kaliteyi değil kırgınlığı büyütür. Bu durum ancak ucuz iş gücünün anlayışı ürünüdür. Ancak ucuz iş gücü görülerek yürütülen bir eğitim sisteminin milyonlarca çocuğa umut olması da mümkün değildir. Çünkü okullar ticarethane değil, ilim ve irfan yuvalarıdır. Bakanın 'mülakat gibi mülakat' ısrarı, derin yaralar açmıştır. Mülakat sistemi kul hakkına dokunuyor. Bakanlık doğru değerlendirmeler yapmış olsa da töhmet altında kalıyor. Bu sistem hukuka aykırı. Liyakat yoksa bereket olmaz, eğitim kurur."
Kaynak: ANKA / Güncel
İnsan Hakları, Perihan Koca, Milletvekili, DEM Parti, Ekonomi, Mersin, Güncel, Mersin, DEM Parti, Perihan Koca, Milletvekili, İnsan Hakları, Ekonomi, Güncel, Haberler
- AK PARTİ
- AVRUPA BİRLİĞİ
- AZERBAYCAN
- BASKETBOL
- BELEDİYE
- BEŞİKTAŞ
- CHP
- ÇEVRE
- DEM
- DİPLOMASİ
- DOĞA
- DONALD TRUMP
- DEVLET BAHÇELİ
- EĞİTİM
- EKREM İMAMOĞLU
- ELON MUSK
- EMEKLİ
- EMLAK
- ENERJİ
- ENFLASYON
- ESNAF
- FENERBAHÇE
- FİKSTÜR
- FİLİSTİN
- FUTBOL
- GALATASARAY
- GASTRONOMİ
- GAZZE
- GÜNCEL
- GÜVENLİK
- GÖÇMEN
- HAKAN FİDAN
- HASTANE
- HAYVAN HAKLARI
- HIRSIZLIK
- HUKUK
- IRAK
- İNSAN HAKLARI
- İRAN
- İSRAİL
- İSTANBUL
- İŞÇİ
- İTFAİYE
- JANDARMA
- JOSE MOURINHO
- KAZA