İMEEF'te Asya'dan Anadolu'ya Türk çalgıları konuşuldu

Güncel Haberler

İstanbul Müzik Endüstrileri Fuarı'nda sanatçı Bünyamin Aksungur, Türk çalgılarının kültürel ve tarihsel ortaklığını ele aldığı bir workshop gerçekleştirdi. Aksungur, Türk coğrafyasındaki enstrüman çeşitliliği ve Türk devletleri arasındaki etkileşimi anlattı.

İstanbul Müzik Endüstrileri, Ekipmanları ve Ses, Işık, Sahne Teknolojileri Fuarı (İMEEF) kapsamında sanatçı Bünyamin Aksungur, "Asya'dan Anadolu'ya Türk Çalgılar" başlıklı bir workshop düzenledi.
Müzikolog Dr. Ayhan Sarı moderatörlüğünde yapılan workshopta Aksungur, Türk dünyası çalgılarının kültürel ve tarihsel ortaklığını, çeşitliliğini ve gelişimini anlattı.
Nefesli, ritim, vurmalı, tezeneli, yaylı ve klavyeli sazlar olarak kategorilere ayırdığı çalgılarla ilgili Aksungur, "Türk dünyası kendine ait, kendi ihtiyacını karşılayan enstrümanları hangi bölgede yaşıyorlarsa, o bölgenin özelliklerine uygun, kendi genetik ve kültür kodlarına uygun bir şekilde geliştirmiştir." dedi.
Asya'dan Anadolu'ya ve Balkanlar'a uzanan kültürel coğrafyada, çalgıların birbiriyle akraba olduğunu aktaran Aksungur, Avrupa'da yaklaşık 45-50 çeşit enstrüman olduğunu, Türk coğrafyasında ise 400'den fazla enstrüman çeşidinin yer aldığı bilgisini verdi.
Aksungur, Uygur Özerk Bölgesi'nin dutarından Kazakistan'ın dombrasına, Kırgızistan'ın komuzundan Özbekistan'ın doyrasına, Balkanlar'ın sazına, çift tellisine kadar büyük bir çalgı çeşitliliğinin söz konusu olduğunu söyledi.
Türk devletleri ve yerel kültürleri arasındaki etkileşimi anlatırken 10 yıl önce gittiği Doğu Türkistan seyahatinde yaşadıklarına ilişkin Aksungur, şunları kaydetti:
"Bayram namazından sonra Kaşgar'daki Iydgah Camii'nin dışındaki avluda dans ettiklerini gördüm. Yüzlerce yıldır yüz binlerce kişi, geleneksel olarak orada namazdan çıkınca dans ediyorlar. Caminin avlu kapısının iki omuz başına, iki davulcu ve iki zurnacı, surnaycı çıkıyor. Onlar müziğe başlıyorlar. Oradaki 100 bin kişinin 60-70 bini de aynı anda ritmik bir şekilde dans etmeye başlıyorlar. Öğrendim ki buna sema diyorlarmış. Bizim Alevi-Bektaşi kültürümüzün semah töreni ile Mevlevi kültürümüzün sema törenini toplamışlar, Asya'daki eski tarihimizde yer alan şaman ritüellerini de eklemişler, ortaya bu dans çıkmış. Bu dansı yaparken sapay adı verilen müzik aletleri ile ritim tutuyorlardı."
Uygur halk sanatçısı Abdurrehim Heyit tarafından kendisine hediye edilen dutarı da katılımcılara gösteren Aksungur, "Dombra, tambur, tambura. Özbekistan'da tembur, Türkmenistan'da tamdıra, Doğu Türkistan'da tembur. Kelimeler müşterek, yapı müşterek, tarih müşterek." diye konuştu.