Birleşik Kamu-İş Üyeleri 2026 Bütçesini Meclis Önünde Protesto Etti: Sosyal Devlet İlkesinden Kopuk Şekilde Hazırlanacak Bütçe, Ekonomik Krizi Emekçiler İçin Daha da...
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu üyeleri, Meclis'te bugün görüşülmeye başlanan Bütçe Teklifi'ne ilişkin taleplerini açıklamak için TBMM Dikmen kapısı önünde bir araya geldi. Konfederasyon Genel Başkanı Orhan Yıldırım, "Ekonomik gerçekleri değil, TÜİK'in hayal ürünü raporlarını; halkın ihtiyaçlarını değil, sermayenin taleplerini esas alarak; sosyal devlet ilkesinden tamamen kopuk şekilde hazırlanacak bir bütçe, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi emekçiler için daha da ağırlaştıracaktır" dedi.
(ANKARA) - Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu üyeleri, Meclis'te bugün görüşülmeye başlanan Bütçe Teklifi'ne ilişkin taleplerini açıklamak için TBMM Dikmen kapısı önünde bir araya geldi. Konfederasyon Genel Başkanı Orhan Yıldırım, "Ekonomik gerçekleri değil, TÜİK'in hayal ürünü raporlarını; halkın ihtiyaçlarını değil, sermayenin taleplerini esas alarak; sosyal devlet ilkesinden tamamen kopuk şekilde hazırlanacak bir bütçe, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi emekçiler için daha da ağırlaştıracaktır" dedi.
Konfederasyon üyeleri, Meclis'te bugün görüşülmeye başlanan 2026 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ne ilişkin taleplerini iletmek için TBMM Dikmen kapısı önünde açıklama yaptı. Üyeler, Meclis önüne içi boş sandıklarla geldi.
Yıldırım, yaptığı açıklamada, yanlış ekonomi politikalarındaki ısrar sonucunda günden güne derinleşen ekonomik krizin halkın ezici çoğunluğunu açlığa mahküm ettiğini belirtti. Konfederasyonunun AR-GE biriminin verilerine göre açlık sınırının ekimde 30 bin 61, yoksulluk sınırının da 92 bin 238 lira olduğunu anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Beslenme ve barınma gibi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan temel ihtiyaçları gidermek bile lüks hale gelmiştir. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir, emekçinin daha da yoksul, işsizin ise daha umutsuz hale geldiği bu karanlık tabloda, TBMM çatısı altında hazırlanacak 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi'ne dair emekçiler adına kaygılarımız vardır.
Hükümet ekonomik gerçekleri değil, TÜİK'in hayal ürünü raporlarını; halkın ihtiyaçlarını değil, sermayenin taleplerini esas alarak; sosyal devlet ilkesinden tamamen kopuk şekilde hazırlanacak bir bütçe, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi biz emekçiler için daha da ağırlaştıracaktır.
Her zaman emekçilerin ve halkın cephesinden bakan, gerçek açlık ve yoksulluk araştırmalarını aksatmadan yürüten ve duyuran, adil bir ekonomik sistem için mücadele eden Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak bugün, Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilerin kapısını çalacağız. Onlara, hazırlanacak bütçe öncesinde gerçek yoksulluğu gösteren raporlarımızı ve derin yoksulluğu hafifletecek çözüm önerilerimizi dosyalar halinde sunacağız. Halktan ve emekçiden yana bir bütçe hazırlanması gerekliliğinin altını çizecek, görüşmelerin ardından süreci yakından takip edeceğiz.
"25 milyonu aşkın yurttaş sefalete itildi"
Bugün TBMM'de bulunmamızın tek nedeni 2026 bütçesi değildir. Yakın geçmişte yaşanan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde kamu emekçilerine yapılan haksızlığı da unutmadık. Bilindiği üzere, üçüncü büyük konfederasyon olarak bulunduğumuz TİS masasında kamu emekçileri açısından hezimet niteliğinde bir karar çıkmıştır. Görüşmeler sırasında, 'müsamere değil, müzakere yürütülmesi gerektiğini', 'insani taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi', 'masanın ve hakem heyetinin yapısının emekçilerin aleyhine kurulduğunu' defalarca vurgulamıştık.
Ne yazık ki uyarılarımız dikkate alınmadı ve kamu emekçileri ile emeklileri, aileleriyle birlikte 25 milyonu aşkın yurttaş sefalete itildi.
Birleşik Kamu-İş olarak, müzakere sürecinden bugüne kadar haklı taleplerimizin takipçisi olacağımızı söyledik, bugün burada bu sözümüzü yineliyoruz.
Yaptığımız kapsamlı çalışma sonucunda, Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilere hazırladığımız kanun değişikliği tekliflerini sunacağız. Bu teklifler arasında yer alan düzenlemelerle, kamu emekçilerinin kıdem aylığı, aile yardımı, hak edilen ek zam, haftalık çalışma süresindeki adaletsizlik, emeklilik hesabındaki karmaşa, Gelir Vergisi yükü, enflasyon farkı ödemesindeki haksızlık, kıdem tazminatı adaletsizliği, yıllık izin haklarındaki gasplar, kira yardımı ve 3600 ek gösterge gibi birçok sorunun çözüme kavuşması mümkündür. Ayrıca, kamu çalışanlarına yapılan seyyanen zammın taban aylığa ve emeklilere de yansıtılması talebimizi yineliyoruz. Bu düzenleme, hem çalışma barışının sağlanması hem de emekli aylıkları arasındaki adaletsizliğin giderilmesi açısından zorunludur."
"Senden, benden topluyorlar, iç ediyorlar ve faizcilere veriyorlar"
Basın açıklamasının ardından memur ve memur emeklisi maaşlarına sonradan eklenen enflasyon farkları ve 2 yıl önce memur emeklisine verilmeyen seyyanen zamlarla memur ve memur emeklisinin cebinden kesilen ve Hazine'ye aktarılan paraların olduğunu belirten Yıldırım, Hazine'ye aktarılan paraları yanlarında getirdikleri temsili sandıklara koyarak kararları protesto etti.
Yıldırım şunları söyledi:
"Enflasyon farklıyla bir aylık yüzde 2,5'luk fark, her bir memurun maaşından kesilen ama verilmeyen 1400 lira Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından TÜİK uyarlamasıyla bilinçli olarak tüm memurların cebinden hırsız gibi çalınıyor. 4 milyon memur var, bu para Eylül ayında 5 milyar lira ediyor. 2 yıl önce memura 8 bin lira seyyanen zam verdiler. Bir karar aldılar, ilk kez 'Memur emeklisine vermiyoruz' dediler. 2,5 milyon memur emeklisi var. Verilmeyen 8 bin lira enflasyon artışıyla beraber 18 bin 600 lira oldu. Emekliye verilmesi gereken bir deste parayı iç ettiler, çaldıkları paralar da Hazine'ye aktarılıyor. 2,5 milyon memur emeklisine verilmeyen bu para 42 milyar lira yapıyor. Bu para, yüksek faizle uluslararası finans şirketlerinden aldıkları borçların faizlerine gidiyor. Senden, benden topluyorlar, iç ediyorlar ve faizcilere veriyorlar. Finans şirketlerine halktan aldıkları paralar peşkeş çekiyorlar. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Cumhurbaşkanı bu gelişmelerin tümünden sorumludur. Memur ve memur emeklisi açlık ve sefalet yaşıyorsa, asgari ücret 22 bin 104, en düşük emekli aylığı hala 16 bin 800 liraysa biliniz ki bu işte hükümeti kuran ve son karar verici olan Cumhurbaşkanı'nın bu işlerin hepsinde imzası vardır."
Konfederasyon üyeleri, Meclis'te bugün görüşülmeye başlanan 2026 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ne ilişkin taleplerini iletmek için TBMM Dikmen kapısı önünde açıklama yaptı. Üyeler, Meclis önüne içi boş sandıklarla geldi.
Yıldırım, yaptığı açıklamada, yanlış ekonomi politikalarındaki ısrar sonucunda günden güne derinleşen ekonomik krizin halkın ezici çoğunluğunu açlığa mahküm ettiğini belirtti. Konfederasyonunun AR-GE biriminin verilerine göre açlık sınırının ekimde 30 bin 61, yoksulluk sınırının da 92 bin 238 lira olduğunu anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Beslenme ve barınma gibi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan temel ihtiyaçları gidermek bile lüks hale gelmiştir. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir, emekçinin daha da yoksul, işsizin ise daha umutsuz hale geldiği bu karanlık tabloda, TBMM çatısı altında hazırlanacak 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi'ne dair emekçiler adına kaygılarımız vardır.
Hükümet ekonomik gerçekleri değil, TÜİK'in hayal ürünü raporlarını; halkın ihtiyaçlarını değil, sermayenin taleplerini esas alarak; sosyal devlet ilkesinden tamamen kopuk şekilde hazırlanacak bir bütçe, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi biz emekçiler için daha da ağırlaştıracaktır.
Her zaman emekçilerin ve halkın cephesinden bakan, gerçek açlık ve yoksulluk araştırmalarını aksatmadan yürüten ve duyuran, adil bir ekonomik sistem için mücadele eden Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak bugün, Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilerin kapısını çalacağız. Onlara, hazırlanacak bütçe öncesinde gerçek yoksulluğu gösteren raporlarımızı ve derin yoksulluğu hafifletecek çözüm önerilerimizi dosyalar halinde sunacağız. Halktan ve emekçiden yana bir bütçe hazırlanması gerekliliğinin altını çizecek, görüşmelerin ardından süreci yakından takip edeceğiz.
"25 milyonu aşkın yurttaş sefalete itildi"
Bugün TBMM'de bulunmamızın tek nedeni 2026 bütçesi değildir. Yakın geçmişte yaşanan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde kamu emekçilerine yapılan haksızlığı da unutmadık. Bilindiği üzere, üçüncü büyük konfederasyon olarak bulunduğumuz TİS masasında kamu emekçileri açısından hezimet niteliğinde bir karar çıkmıştır. Görüşmeler sırasında, 'müsamere değil, müzakere yürütülmesi gerektiğini', 'insani taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi', 'masanın ve hakem heyetinin yapısının emekçilerin aleyhine kurulduğunu' defalarca vurgulamıştık.
Ne yazık ki uyarılarımız dikkate alınmadı ve kamu emekçileri ile emeklileri, aileleriyle birlikte 25 milyonu aşkın yurttaş sefalete itildi.
Birleşik Kamu-İş olarak, müzakere sürecinden bugüne kadar haklı taleplerimizin takipçisi olacağımızı söyledik, bugün burada bu sözümüzü yineliyoruz.
Yaptığımız kapsamlı çalışma sonucunda, Meclis'te grubu bulunan tüm siyasi partilere hazırladığımız kanun değişikliği tekliflerini sunacağız. Bu teklifler arasında yer alan düzenlemelerle, kamu emekçilerinin kıdem aylığı, aile yardımı, hak edilen ek zam, haftalık çalışma süresindeki adaletsizlik, emeklilik hesabındaki karmaşa, Gelir Vergisi yükü, enflasyon farkı ödemesindeki haksızlık, kıdem tazminatı adaletsizliği, yıllık izin haklarındaki gasplar, kira yardımı ve 3600 ek gösterge gibi birçok sorunun çözüme kavuşması mümkündür. Ayrıca, kamu çalışanlarına yapılan seyyanen zammın taban aylığa ve emeklilere de yansıtılması talebimizi yineliyoruz. Bu düzenleme, hem çalışma barışının sağlanması hem de emekli aylıkları arasındaki adaletsizliğin giderilmesi açısından zorunludur."
"Senden, benden topluyorlar, iç ediyorlar ve faizcilere veriyorlar"
Basın açıklamasının ardından memur ve memur emeklisi maaşlarına sonradan eklenen enflasyon farkları ve 2 yıl önce memur emeklisine verilmeyen seyyanen zamlarla memur ve memur emeklisinin cebinden kesilen ve Hazine'ye aktarılan paraların olduğunu belirten Yıldırım, Hazine'ye aktarılan paraları yanlarında getirdikleri temsili sandıklara koyarak kararları protesto etti.
Yıldırım şunları söyledi:
"Enflasyon farklıyla bir aylık yüzde 2,5'luk fark, her bir memurun maaşından kesilen ama verilmeyen 1400 lira Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından TÜİK uyarlamasıyla bilinçli olarak tüm memurların cebinden hırsız gibi çalınıyor. 4 milyon memur var, bu para Eylül ayında 5 milyar lira ediyor. 2 yıl önce memura 8 bin lira seyyanen zam verdiler. Bir karar aldılar, ilk kez 'Memur emeklisine vermiyoruz' dediler. 2,5 milyon memur emeklisi var. Verilmeyen 8 bin lira enflasyon artışıyla beraber 18 bin 600 lira oldu. Emekliye verilmesi gereken bir deste parayı iç ettiler, çaldıkları paralar da Hazine'ye aktarılıyor. 2,5 milyon memur emeklisine verilmeyen bu para 42 milyar lira yapıyor. Bu para, yüksek faizle uluslararası finans şirketlerinden aldıkları borçların faizlerine gidiyor. Senden, benden topluyorlar, iç ediyorlar ve faizcilere veriyorlar. Finans şirketlerine halktan aldıkları paralar peşkeş çekiyorlar. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Cumhurbaşkanı bu gelişmelerin tümünden sorumludur. Memur ve memur emeklisi açlık ve sefalet yaşıyorsa, asgari ücret 22 bin 104, en düşük emekli aylığı hala 16 bin 800 liraysa biliniz ki bu işte hükümeti kuran ve son karar verici olan Cumhurbaşkanı'nın bu işlerin hepsinde imzası vardır."
- AK PARTİ
- AVRUPA BİRLİĞİ
- AZERBAYCAN
- BASKETBOL
- BELEDİYE
- BEŞİKTAŞ
- CHP
- ÇEVRE
- DEM
- DİPLOMASİ
- DOĞA
- DONALD TRUMP
- DEVLET BAHÇELİ
- EĞİTİM
- EKREM İMAMOĞLU
- ELON MUSK
- EMEKLİ
- EMLAK
- ENERJİ
- ENFLASYON
- ESNAF
- FENERBAHÇE
- FİKSTÜR
- FİLİSTİN
- FUTBOL
- GALATASARAY
- GASTRONOMİ
- GAZZE
- GÜNCEL
- GÜVENLİK
- GÖÇMEN
- HAKAN FİDAN
- HASTANE
- HAYVAN HAKLARI
- HIRSIZLIK
- HUKUK
- IRAK
- İNSAN HAKLARI
- İRAN
- İSRAİL
- İSTANBUL
- İŞÇİ
- İTFAİYE
- JANDARMA
- JOSE MOURINHO
- KAZA