Beyin ameliyatlarında atılan bir doku Alzheimer için umut olabilir mi?
BBC sağlık ve bilim muhabiri James Gallagher, Alzheimer hastalığının bilimsel olarak tedavi edilmesinin mümkün olup olmadığını araştıran bir ameliyata tanıklık ediyor.
.
Alzheimer hastalığını tedavi etmek imkansız derecede zor mu, yoksa başarılabilir mi?
Bunu öğrenmek için, demans araştırmalarına öncülük eden bir merkezde beyin ameliyatını izlemeye davet edildim.
İngiltere'deki Edinburgh Kraliyet Hastanesi'nde ameliyat önlüğümü giymiş halde bir ameliyathanenin arka tarafındayım.
Odada bulunan bir düzine insanın yoğun dikkati, tıbbi cihazların çıkardığı gürültüye rağmen sakin bir atmosfer yayıyor.
Ameliyat masasındaki hastaya anestezi yapıldı ve üzeri örtüldü.
Yukarıdaki büyük ekranda beyin emarını (MR) görebiliyorum.
Tümörün büyük, parlak beyaz kitlesini gözden kaçırmak imkansız.
Kanser, hastanın kolonunda (kalın bağırsak) başladıktan sonra beynin derinliklerine yayılmış.
Beyin cerrahı Prof. Paul Brennan, "Beynin yüzeyinde değil, bu yüzden kortekste mümkün olduğunca küçük ancak tümöre kadar inebileceğimiz kadar büyük bir delik açmamız gerekiyor" diyor.
Beynin dış katmanı olan korteks, dil, hafıza ve düşünme süreçlerinde rol oynuyor.
Beynin iç kısımları daha yumuşak ancak korteksin kesilmesi gerekiyor.
Prof. Brennan, cerrahi bir matkap kullanarak kafatasından bir parça çıkarıyor.
Beynin pembe renkte ve kanla dolu hali artık görülebiliyor, kalbin ritmine göre hafifçe atıyor.
Yanımda duran kişi, Edinburgh Üniversitesi'nde Alzheimer üzerine araştırmalar yapan Dr. Claire Durrant.
Elinde buz gibi soğuk, yapay omurilik sıvısı dolu bir kap tutuyor. Omurilik sıvısı, beyni ve omuriliği saran sıvı.
Beyin ameliyatlarının çoğunda, çıkarılan korteks bölümü tıbbi bir atık olarak bertaraf ediliyor.
Ancak Edinburgh Üniversitesi dünyada, bu parçayı izin alınarak demans araştırmaları için toplayan sayılı merkezlerden biri.
Bu kısım oldukça hızlı ilerliyor. Prof. Brennan, beynin başparmak tırnağım kadar bir bölümünü muhafaza edebilmesi için kavanoza yerleştiriyor.
Ardından, hızlıca teşekkür edip üzerimizi değiştiriyoruz ve şehrin diğer ucundaki üniversiteye doğru yola koyuluyoruz.
Arabanın arka koltuğunda otururken, birkaç dakika önce bu beyin parçasının hâlâ bir adamın düşüncelerinin ve geçireceği ameliyatla ilgili korkularının bir parçası olduğunu fark ediyorum.
Dr. Durrant, "Her zaman, o kişinin muhtemelen hayatının en kötü gününde kıymetli bir hediye aldığımızı düşünürüm" diyor.
Laboratuvarı, demans ve diğer hastalıkları anlamak için canlı yetişkin beyin dokusu üzerinde çalışan az sayıdaki merkezden biri.
"Bu teknikleri geliştirerek, birçok farklı ve korkunç nörolojik hastalıktan arınmış bir dünyaya doğru ilerlemeyi umuyoruz" diyor.
Birleşik Krallık'ta yaklaşık bir milyon kişi çeşitli demans türlerinden muzdarip ve bunların en yaygını Alzheimer hastalığı.
Peki, hastalık tamamen iyileştirilebilir mi?
Dr. Durrant'ın laboratuvar ekibi, Alzheimer hastalığının temel biyolojisini anlayarak cevabı bulmaya çalışıyor.
Hâlâ çok önemli bilinmeyenler var; Alzheimer hastalığında nöronlar arasındaki bağlantıların, yani sinapsların neden kaybolduğuna dair kesin bir açıklama yok.
Laboratuvarda beyin dokusunu hazırlayan dört bilim insanı, tıpkı bir pit stop ekibi (motor sporlarında hızla araca müdahale eden ekip) gibi senkronize bir şekilde çalışıyorlar.
Bu da araştırmanın Formula 1 pilotu Jackie Stewart tarafından kurulan Race Against Dementia (Demansa Karşı Yarış) yardım kuruluşu tarafından desteklenmesiyle oldukça uyumlu.
Beyinden alınan örnek önce jöle kıvamlı sıvının içine yerleştiriliyor.
Ardından, 10-20 beyin hücresi derinliğinde dilimler halinde kesiliyor ve doku canlılığını korumak için özel kuluçka makinelerinde saklanıyor.
Ekip daha sonra beyin dilimlerini, Alzheimer hastalığı olan kişilerin beyinlerinde biriken amiloid ve tau adı verilen toksik proteinlere maruz bırakıyor.
Bu, sinapsların tahribatına tanık olmalarını ve bunu durdurmanın bir yolunun olup olmadığını görmelerini sağlıyor.
Dr. Durrant'ın şu ana kadarki deneyimi, onu Alzheimer tedavisinin imkansız olmadığına ikna etmiş.
"Şu anda elimizdeki kanıtlar bunun bir hastalık olduğunu gösteriyor ve geçmiş deneyimlerden hastalıkların tedavi edilebileceğini biliyoruz. Belki bir gün Alzheimer hastalığının insan olmanın doğasında olduğuna dair kanıtlar buluruz, ancak şu anda bunu göremiyorum" diyor.
"Alzheimer araştırmalarında bugüne kadar gördüğüm en umut verici gelişme bu. Gerçekten de ömrüm boyunca anlamlı bir değişim göreceğimize dair umudum var."
Alzheimer'ın tedavisinde umut verici gelişmelerden biri, Lecanemab ve Donanemab adlı iki ilacın hastalığın ilerleme hızını yavaşlatmasıydı.
Bu bilimsel bir başarıydı ancak hastalar üzerindeki etkisinin fark edilemeyecek kadar küçük olduğu belirtildi.
İkisinin de finansmanı Birleşik Krallık NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) tarafından sağlanmıyor.
Ancak Edinburgh Üniversitesi'ndeki Beyin Bilimi Keşif Merkezi'nin direktörü Prof. Tara Spires-Jones, bu iki ilacın Alzheimer tedavisi için "kapıyı araladığını" düşünüyor.
Laboratuvarındaki devasa bir perdenin arkasından beni selamlıyor.
Perde ışığı engelleyerek, beyin örneklerini lazer ile aydınlatan son derece hassas bir konfokal mikroskopta çalışabilmesini sağlıyor.
Profesör, astrosit adı verilen yıldız şeklindeki bağışıklık hücrelerinin Alzheimer hastalığındaki rolünü inceliyor.
Alzheimer hastalığının birden fazla yönden ele alınması gerekebileceğine dair giderek yaygınlaşan bir kanı var.
Lecanemab ve Donanemab'ın her ikisi de amiloid adı verilen toksik yapışkan proteini hedef alıyor.
Diğer tau proteinini hedef alan ilaçların klinik denemeleri devam ediyor.
Alzheimer hastalığını anlamak konusunda bağışıklık sisteminin önemi, enflamasyon, kan damarlarının sağlığı ve genetik ile çevrenin etkisi gibi konular da hastalıkla ilgili bilgimizi ilerletiyor.
Prof. Spires-Jones'a göre üç önemli an yaşanacak:
Ona göre, "gerçekten hayat değiştirecek" bir tedaviye beş ila on yıl uzaktayız ve hastalığı yeterince erken teşhis edip durdurarak "hayatı normale döndürebilecek" noktaya ulaşacağız.
Umut var ancak Alzheimer hastalığının tedavi edilmesinin mümkün olduğunu kanıtlamak için araştırmalara ve klinik denemelere ihtiyaç duyulacak.
Profesör Spires-Jones, "İnsan beyni o kadar olağanüstü karmaşık ki, bunu insanlarda bizzat görmemiz gerekiyor" diyor.
- AK PARTİ
- AVRUPA BİRLİĞİ
- AZERBAYCAN
- BASKETBOL
- BELEDİYE
- BEŞİKTAŞ
- CHP
- ÇEVRE
- DEM
- DİPLOMASİ
- DOĞA
- DONALD TRUMP
- DEVLET BAHÇELİ
- EĞİTİM
- EKREM İMAMOĞLU
- ELON MUSK
- EMEKLİ
- EMLAK
- ENERJİ
- ENFLASYON
- ESNAF
- FENERBAHÇE
- FİKSTÜR
- FİLİSTİN
- FUTBOL
- GALATASARAY
- GASTRONOMİ
- GAZZE
- GÜNCEL
- GÜVENLİK
- GÖÇMEN
- HAKAN FİDAN
- HASTANE
- HAYVAN HAKLARI
- HIRSIZLIK
- HUKUK
- IRAK
- İNSAN HAKLARI
- İRAN
- İSRAİL
- İSTANBUL
- İŞÇİ
- İTFAİYE
- JANDARMA
- JOSE MOURINHO
- KAZA