ABD Merkez Bankası’nın (FED) geride bıraktığımız hafta içerisinde yaptığı kritik açıklamalar küresel piyasalar için son derece önemliydi diyebiliriz. Tahmincilerin toplantı öncesinde FED’in para politikası kararları hakkında uzun zamandır ilk kez bu kadar ayrı görüşler içerisinde yer aldığı görülürken, yine de çoğunluğun düşündüğü gibi Banka bir faiz artırımına gitme kararı almaktan kaçındı. Peki, FED’in faiz artırımını ötelemesinin ardından ortaya nasıl bir tablo çıktı?

“FED neden erteledi?”

Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) 17 Eylül’de tamamlanan toplantısından çıkan sonuçlar merakla bekleniyordu. FED Başkanı Janet Yellen ve ekibi, %0.25 ile rekor düşük seviyesinde bulunan politika faiz oranını değiştirmedi ve artırım bekleyenlere de cevap olabilecek nedenler ile alınan kararın gerekçelerini sıraladı. Öncelikle söz konusu bu faktörlere odaklanmak, FED’in faiz artırım zamanlaması konusunda önemli ipuçları verebileceği için daha faydalı olacak… 

FED’in faiz artırmamasının nedenleri;

 ABD’de enflasyon halen düşük

 Çin başta olmak üzere global ekonomiye ilişkin son dönemde artan riskler

 Petrol fiyatlarındaki volatilite

 Güçlü Dolar’ın ABD ekonomisine verebileceği olası zararlar

Bu faktörleri ortaya koymak, FED’in faiz artırımını ne zaman düşüneceğine ilişkin ipuçlarını yakalayabilme adına gerekli olduğu için önemli. FED’in, söz konusu dinamiklerde, arzu ettiği yönde değişimler görmeden bir faiz artırımına gitmeyeceğini varsayarsak, öne çıkan bu dört etkene ilişkin tahminler ile artırımın zamanlamasın konusunda öngörüde bulunabilir.

“FED artırım için neyi bekliyor?”

Son FOMC toplantısının ardından bir faiz artırımı yapılmamasının nedenlerini yukarıda ortaya koymuştuk. Eğer bu faktörlerde Banka’nın görmeyi beklediği gelişmeler olursa, FED faiz artırımına daha yakın bir duruş ortaya koyabilir, hatta beklenen “faiz artırım” kararını alabilir.

Enflasyon düşük

ABD’de enflasyon oranı ekonomik aktivitelerin hızlandığına işaret edeceği düşünülen seviyelerden şimdilik uzak görünüyor. FED’in tahminlerine göre değerlendirdiğimizde ise 2016’nın sonlarına yaklaşmadan da %2 olan hedefe doğru ilerlemesi beklenmiyor. 

Dünyanın en büyük ekonomisinde Temmuz ve Ağustos aylarına ait enflasyon oranı %0.2 seviyesinde gerçekleşti. FED’in fiyat değişimlerini takip etmek için kullandığı enflasyon göstergesi kişisel tüketim arcamaları fiyat endeksi (Personal Consumption Expenditures - PCE) ise, FED’in Eylül ayında yayımladığı rakamlara göre 2018’den önce %2 seviyesine gelmeyecek. Bu yıl sonunda %0.4, gelecek yıl sonunda ise %1.7 civarında olması bekleniyor.Tabi ki FED faiz artırımlarına başlamak için enflasyonun tam olarak %2 seviyesine çıkmasını beklemeyecek. Yıllarca uygulanan genişlemeci para politikasının ardından ekonomi normalleşmeye başlarken, FED’in de yavaş yavaş bu şartlara ayak uydurmaya başlaması gerekiyor ki, bol para döneminin olası yan etkileri önümüzdeki yıllarda ekonomide balonlar oluşmasına açmasın. Dolayısı ise FED enflasyonun yükseleceğine ilişkin ikna edici kanıtlar görürse, enflasyonda yükseliş başlamadan faizi artırım rotasına girmeyi düşünebilir. Ancak henüz enflasyon tarafında faizi yükseltmenin gerekli olacağı bir yukarı yönlü hareket görüldüğünü söylemek zor…   Bu paralelde FED’i faiz artırımına ikna edecek bir enflasyon oranı artışı için piyasalar yayımlanacak ilgili rakamları yakından izlemeye devam edeceklerdir.  

Bu yazımızda, Eylül ayında FED’in faizleri sabit tutmasına neden olan faktörleri ortaya koyarak, bunlardan ABD’deki enflasyon oranını değerlendirdik. Bir sonraki incelemelerimizde ise Çin faktörünü masaya yatırarak, söz konusu Merkez Bankası’nın faiz artırım kararına ne kadar yakın olduğuna yönelik analizimize devam edeceğiz.