1 Yazıp 300 Düşündüm
Ama yine de bir çıkar yol bulamadım. Biraz masal havasında bir başlangıç oldu farkındayım ama özü de “masal” gibi aslında; “Asgari Ücret” için öngörülen 1.000 TL’den 1.300 TL’ye yaklaşık %30 artış böyle düşünmemize sebep oluyor.
Seçim sürecinin en popüler vaadi “asgari ücret” üzerinden yürütüldü. Hatta partiler arası açık artırım usulü yükseltilerek rakamlar üzerinden spekülasyonlar yapıldı. O kadar ki AK Parti 7 Haziran seçimleri öncesi diğer partilerin aksine böyle bir vaadde bulunmamışken, 1 Kasım seçimleri öncesi istemeyerek de olsa bir bakıma da mecburiyetten seçmenin nabzını tutmayı başardı.
Seçim sonuçlarında da karşılığını yüksek bir oyla tek başına iktidar olarak geri aldı. Algı yaratmadan bakmak gerekirse olayın özüne; hükümetin “asgari ücreti” tek başına belirleme gibi bir yetkisi bulunmamakta. Hele ki elini taşın altına sokmadan, teşvik veya vergi muafiyeti sağlamadan seçmene verdiği vaadi yerine getirmesi de pek mümkün gözükmüyor.
Hükümet asgari ücret tespit komisyonundaki önemli bir aktör olmakla beraber komisyon;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının belirleyeceği üyelerden birinin başkanlığında;
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından 2 temsilci, TÜİK temsilcisi, Kalkınma Bakanlığı temsilcisi ve Hazine Müsteşarlığı temsilcisi,
-Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci,
-Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci olmak üzere 15 üyeden oluşuyor.
Bir de masanın diğer tarafındaki işverenler açısından olaya değerlendirelim. Aslına bakarsanız işverenlerin en büyük kaygısı bu maliyetin tek taraflı olarak üstlenilmesi olarak düşünülmektedir. Ama asgari ücretteki bu artış beraberinde firmaların bünyesindeki diğer personel ücretlerindeki değişimi de beraberinde getireceğinden, olaya bir bütün olarak baktığımızda en zor kısmın dengelerin korunması olarak karşımıza çıktığı görülmektedir.
Resime büyük çerçeveden bakarsak; iki tarafta medya üzerinden santranç oynamaya ve hamlelerine karşılık vermeye çalıştığı gözlenmektedir. Hükümet asgari ücretin 1.Ocak’tan itibaren 1.300 TL olacağı ve kararlılığını, buna G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı'nın “İşverenlere tavsiye ediyorum. Biraz az kazanın, kazandıklarınızı dar gelirli insanlarla paylaşın” mesajını ve desteğini dile getiriyor. Diğer taraftan da işverenler de komisyonun toplanmasına az bir süre kala bu artışın nelere yol açacağını ve kabul edilemez olduğunu medya üzerinden yüksek sesle dile getirmeye devam etmektedirler.
Bütün bunları alt alta koyduğumuzda bu seneki asgari ücret tespit görüşmelerinin çok çetin geçeceğe benziyor. Bununla beraber bu şartlarda rakamın bu seviyelere çıkması pek de mümkün gözükmüyor. Fakat masanın etrafındakilerin fedakarlığıyla ve elini taşın altına sokarlarsa 1.300 TL. rakamını yakalanmayacak bir rakam olmadığının altını çizmek gerekiyor.