2026 Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda.
İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, 2026 Yılı Merkez Yönetim Bütçe Kanun Teklifine 'Hayır' oyu kullanacaklarını belirterek, "Sayın Abdulhamit Gül konuşmasında dedi ki, 'Türkiye'de Türk ile Kürt arasında bir sorun yoktur; PKK sorunu vardır, terör sorunu vardır.' Biz de aynı şeyleri söylüyoruz. Ne farkı var Sayın Abdulhamit Gül'le bizim söylediğimizin? Hiçbir farkı yok. Dolayısıyla bu dille, bu suçlayıcı tavırlarla birbirimizi suçlayarak bu süreci faydalı bir şekilde götüreceğinize inanıyorsanız, sukutuhayale uğrarsınız. Bu sürecin içinde biz yokuz. Sürecin başarısız olmasından bizi müsebbip tutmaya da kalkmayın, bu süreci götüren sizlersiniz, başarısız olursa da bunun ana müsebbipleri zaten yine kendi paydaşlarınız olacaktır. Biz itirazlarımızı seslendirmeye, söylemeye devam edeceğiz" dedi.
(TBMM) - İyi Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, 2026 Yılı Merkez Yönetim Bütçe Kanun Teklifine 'Hayır' oyu kullanacaklarını belirterek, "Sayın Abdulhamit Gül konuşmasında dedi ki, ' Türkiye'de Türk ile Kürt arasında bir sorun yoktur; PKK sorunu vardır, terör sorunu vardır.' Biz de aynı şeyleri söylüyoruz. Ne farkı var Sayın Abdulhamit Gül'le bizim söylediğimizin? Hiçbir farkı yok. Dolayısıyla bu dille, bu suçlayıcı tavırlarla birbirimizi suçlayarak bu süreci faydalı bir şekilde götüreceğinize inanıyorsanız, sukutuhayale uğrarsınız. Bu sürecin içinde biz yokuz. Sürecin başarısız olmasından bizi müsebbip tutmaya da kalkmayın, bu süreci götüren sizlersiniz, başarısız olursa da bunun ana müsebbipleri zaten yine kendi paydaşlarınız olacaktır. Biz itirazlarımızı seslendirmeye, söylemeye devam edeceğiz" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerindeki görüşmeler devam ediyor.
İyi Parti adına ilk sözü alan İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, yüzde 65'lere varan dolaylı vergi oranını eleştirdi. Çömez, gıda enflasyonuna ilişkin iktidarı eleştirerek uygulanan politikalarla gıda enflasyonunun düşmeyeceğini belirtti. Çömez, şöyle dedi:
"Bu kafayla siz bu ülkede gıda enflasyonu düşüremezsiniz. Niye düşüremeyeceğinizi söyleyeceğim, bakın, gıda enflasyonu 2021'den bugüne tam yüzde 684 artmış, dana etinin fiyatı yüzde 925 artmış. Niye 2021 dedim? Sayın Erdoğan'ın 'Ekonominin sorumlusu benim, ben.' dediği tarihten bugüne kadar gıda enflasyonu ve dana eti enflasyonu bu noktaya gelmiş. Bakın, bir nokta daha var burada, önemli bir ayrıntı daha var, AK Parti iktidara geldiğinde kıymanın kilosu 5-6 dolar, bugün kıymanın kilosu 17-18 dolar yani sadece TL değil, dolar üzerinden de inanılmaz bir enflasyona maruz bırakmışsınız bu milleti. Şimdi, niye düşüremezsiniz siz gıda enflasyonu? Bir, iktidara gelir gelmez gübre fabrikalarını haraç mezat sattınız. O yıllarda Gemlik Gübreyle başlayan bu satış furyasına en fazla itiraz edenlerin başında geliyorum. Satıldı, haraç mezat satıldı ve bugün gübreye yapılan zamdan örnek vereceğim size, son dört yıl içerisinde DAP gübresine yüzde 1.146 -bir daha söylüyorum yüzde 1.146- zam gelmiş ve Türkiye'nin gübre ve gübre ham madde ithalatına ödediği para 3 milyar dolar civarında. Dolayısıyla, bu kafayla, gübreye yapılan bu zamla sizin gıda enflasyonu düşürme şansınız yok."
"Gelin sahaya çıkalım, çiftçi esnaf size ne söylüyor orada hepsini duyacaksınız"
İYİ Partili Çömez, iktidara rakamlara inanmıyorlarsa sahaya çıkmayı teklif ederek, "Gelin sahaya çıkalım, çiftçi esnaf size ne söylüyor orada hepsini duyacaksınız. Yanı sıra maalesef çocuk suçunda çok ciddi bir artış var. 2024'ün sonundaki çocuk suçlarıyla ilgili dosya sayısı korkunç, 612 bin dosya var. Sadece çocuk istismarı dosyası 63 bin. Yakışıyor mu bu Türkiye'ye. Bütün bunlar sefaletin, yoksulluğun, açlığın ve kötü yönetimin sonucu" dedi.
"Biz bu ülkenin sigortasıyız"
"Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Çömez, "Bu ülkenin terörsüz olmasını hepimiz istiyoruz. Sadece terörsüz değil, teröristsiz Türkiye olsun istiyoruz. Aynı zaman da bu ülkede ihanet olmasın istiyoruz. Fakat bakıyoruz bu komisyonun paydaşları arasında bir görüş ayrılığı var. Birisi diyor ki 'Ben Terörsüz Türkiye'yi kabul etmiyorum.' diğeri diyor ki 'Terörsüz Türkiye', 'Niye kabul etmiyorsun?', 'Çünkü yapılan şeyi biz terör kabul etmiyoruz'. Yani 50 bin kişinin katledilmesini çoluğun çocuğun katledilmesini, polisin, emniyet mensubunun katledilmesini, askerin şehit edilmesini terör olarak kabul etmiyoruz diyor. Raporlarına yazmışlar... Dolayısıyla iktidarın içerisinde, komisyon üyelerinin içerisinde böyle bir ayrışmanın olduğunu vurgulamak istiyorum. Bir kere bizi çok sert eleştiriyorsunuz teşekkür ederiz. Bu eleştirileriniz aslında meseleye nasıl baktığınızın da bir göstergesi. Biz bu ülkenin sigortasıyız. Biz milyonların temsilcisi, milyonların gönlündeki; kaygıyı endişeyi korkuyu veya beklentiyi buraya yansıtan, onların adına siyaset yapan kadrolarız. ve bu duruşumuz devam edecek" diye konuştu.
Ek süre isteyen İYİ Partili Çömez, diğer konuşmacılara 6 dakika ek süre verildiğini söyleyerek 6 dakika ek süre isteyince AK Parti Grubundan "Çetele mi tutuyorsunuz" sözlerine tepki göstererek, "Biz hakkaniyetliyiz. Ne çetelesi? Meclis'te de mi konuşturmayacaksınız?" diyerek tepki gösterdi. Çömez, ülkenin her kesimiyle eşit ve adil yönetilmesini istediklerini belirtti.
"Sürecin başarısız olmasından bizi müsebbip tutmaya da kalkmayın"
İYİ Partili Çömez'in ardından kürsüye çıkan İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu ise, iktidarı şeffaflık üzerinden eleştirdi. Vatandaşların eskiden sadece ekonomiden dert yanarken şimdi adalet duygusunun da zedelendiğini belirterek, "Biz, milleti tüketen, tükenmekte olan bir iktidarın tükeniş bütçesini gördük bu altmış günlük süre içerisinde. Milli iradeyi sadece sandıktan ibaret sayan bir iktidarın tükeniş bütçesi. Ekonomi, güvenlik, beslenme, barınma, kısaca bir insanın yaşamak için ihtiyaç duyduğu temel unsurları her alanda hırpalamış ve hırpalamak da olan iktidarın bir tükeniş bütçesi. Türkiye'nin yoksullaşma meselesi sadece bir bölgenin meselesi değildir, bütün Türkiye'nin meselesidir. Hakkari'den Çankırı'ya, İstanbul kent varoşlarından Kars'a, Ağrı'ya kadar toplumun büyük kesimleri kapsamlı bir yoksullaşmayla karşı karşıyadır. Şunu yapmayın: Yoksulluğun Kürt'ü, Türkmen'i, Alevi'si yoktur. Yoksunluk da hepimiz içindir, zenginlik de hepimiz içindir. Sayın Abdulhamit Gül konuşmasında dedi ki: 'Türkiye'de Türk ile Kürt arasında bir sorun yoktur; PKK sorunu vardır, terör sorunu vardır.'. Biz de aynı şeyleri söylüyoruz, aynı şeyleri bakın, yani bu cümleleri bire bir biz de söylüyoruz ama biz bunları söyleyince oraya çıt çıkmıyor, bize dönüp şu cümleler kuruluyor: 'Ya, siz çözümsüzlükten nemalanmak mı istiyorsunuz arkadaşlar? Sürdürülemez bir siyasetin sahipleri misiniz siz?' Ne farkı var Sayın Abdulhamit Gül'le bizim söylediğimizin? Hiçbir farkı yok. Dolayısıyla bu dille, bu suçlayıcı tavırlarla birbirimizi suçlayarak bu süreci faydalı bir şekilde götüreceğinize inanıyorsanız, sukutuhayale uğrarsınız. Bu sürecin içinde biz yokuz. Sürecin başarısız olmasından bizi müsebbip tutmaya da kalkmayın, bu süreci götüren sizlersiniz, başarısız olursa da bunun ana müsebbipleri zaten yine kendi paydaşlarınız olacaktır. Biz itirazlarımızı seslendirmeye, söylemeye devam edeceğiz" dedi.
"Bürokrasinin temel motivasyonu, ülkeye hizmet değil kendi cebine hizmet haline gelmiştir"
İYİ Parti adına son konuşmacı İYİ Parti Ekonomi ve Kalkınma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Erhan Usta oldu. Usta, iktidarı bürokrasiyi bilerek yok etmekle suçlayarak, "Güçlü ve etkin devlet kurumlarına ihtiyacımız var, güçlü bürokrasiye ihtiyacımız var. Maalesef, bu ülkede bürokrasi ile kırtasiyeciliği birbirinden ayıramayanlar 'bürokratik oligarşi' diye diye bu ülkenin kurumlarını, bürokrasisini mahvettiler. Bu, bilerek yapıldı, isteyerek yapıldı, taammüden yapılmıştır, rastgele yapılmış bir şey değildir. Bu ülkenin kurumları bilerek, isteyerek çökertildi. Mülkiye gitti. Adliyeyle ilgili olan problemleri görüyoruz, silah olarak kullanılan mahkeme teşkilatları, adliyemiz var. Askeriye aynı şekilde, Maliye aynı şekilde, Hariciye aynı şekilde. Devletin en güzide kurumlarının bugün içi boşaltıldı, çökertildi, kimisi de yok edildi. Devlet Planlama Teşkilatı yok; Türkiye'nin beyni yok arkadaşlar, beyinsiz bir organizmanın ne kadar başarılı olacağını varın siz düşünün. Hazine Müsteşarlığı yok, TODAİE yok, Devlet Personel Başkanlığı yok, Maliye Teftiş Kurulu yok, Hesap Uzmanları Kurulu yok; bunların hepsi, maalesef, bilerek, isteyerek yok edildi. Kamu personel sistemiyle ilgili ciddi problemlerimiz var, işe almada problemler var, terfide problemler var; hiçbir objektif değerlendirme artık kalmadı. Özlük hakları zayıflatıldı, artı, dengesizlik oluşmaya başladı özlük haklarıyla ilgili. Hesap verme sorumluluğu kamu personelinde unutuldu. Bürokrasinin temel motivasyonu, ülkeye hizmet değil kendi cebine hizmet haline gelmiştir. Çok net bir şekilde bunu söylüyorum" ifadelerini kullandı.
"Hane başına düşen konut sayısında artış var ama konut sahipliği oranında bir düşüş var"
Ev sahibi olma oranında düşüş varken hane başına düşen konut sayısında artış olduğuna dikkat çeken Usta, "Ankara'da 50 milyon liraya eğer bu kadar çok daire satılıyorsa bu işte bir problem var demektir. Üstelik, bu ülkede bu vesileyle konut sahipliği oranından bahsetmek istiyorum. Bakın, 2002 yılında -hep 2002'yi mukayese yapıyorlar ya- konut sahipliği oranı yüzde 73,1. Bu ne demek? Yani en az bir konuta sahip olan hane demek. Bu oran kaça düştü biliyor musunuz 2004'te? Yüzde 56'ya düştü. 17 puandan fazla konut sahipliği oranı düştü. Aslına bakarsanız, ortalama hane başına düşen konut sayısı arttı, yani 1 tane konutu olanın 2, 3, 4, 5 oluyor, konut sayısında bir artış var, hane başına düşen konut sayısında artış var ama konut sahipliği oranında bir düşüş var. Bunun rakamlarını hesap edebilirsiniz. Şöyle tahmin ediyorum ki en azından 2002'den sonra hane olanların çok önemli bir kısmı, maalesef, bir tane dahi konuta sahip olamadılar. İşte, bu kadar yolsuzluğun olduğu bir ortamda, gelir bu kadar adaletsiz paylaşılıyor. Bir tane yolsuzluk örneği daha vereceğim. Bunun detaylarını Plan ve Bütçe Komisyonunda çok detaylı bir şekilde anlattım, merak eden arkadaşlar oraya bakabilir. EPDK... Türkiye'deki yolsuzlukların en fazla yapıldığı kurumlardan bir tanesi EPDK. Şimdi, 2023 yılında EPDK rüzgar ve güneş santralleri lisanslarını veriyor, 2024'te de ihaleyle bu sefer -EPDK ihale yapmıyor, ihalesiz veriyor- Enerji Bakanlığı veriyor. Bakın, Enerji Bakanlığının ihale olarak verdiği lisanslarla EPDK'nin ihalesiz olarak verdiği lisansları mukayese ettik. 34 bin megavatlık bir lisans verdi çünkü EPDK. Buradan, yirmi yıl boyunca, bu millete, bu hazineye atılacak kazık ne kadar biliyor musunuz? 53,1 milyar dolar, evet, 53,1 milyar dolar" diye konuştu.
"Milleti tüketen iktidarın biz bu tükeniş bütçesine hayır oyu kullanacağız"
İYİ Parti Grubu olarak 'hayır' oyu kullanacaklarını söyleyen Usta, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dışişleri Bakanına sorduk ya, bu kadar iyiyiz, bölgesel güç haline geldik, Suriye'yle niye münhasır ekonomik bölge anlaşması yapmıyorsunuz? Önce Suriye'yle sonra hatta Mısır'la yapmamız lazım; niye yapmıyorsunuz bunu? Ses yok. Burnumuzun dibinde Meis Adası var, değil mi? Bakın, kıta sahanlığı meselesi çok önemli bir mesele. Şimdi, uluslararası hukuka göre kıta sahanlığı ana kıtalar, ana karalar üzerinden yapılır ama bu Sevilla haritasına göre Yunanistan, 'Meis Adası benimdir ve Meis Adası üzerinde kıta sahanlığı yapacağım' diyor arkadaşlar; bize 2 kilometre, Yunanistan ana karasına 580 kilometre ama burada kıta sahanlığını ortaya koyuyor. Halbuki uluslararası başka örnekler var. İngiltere ve Fransa tahkim kararı var; bakın aynı. Orada ana kıtalar üzerinden yapılmış, eşit mesafe yöntemine göre orta noktayı bulmuşlar, kıta sahanlıklarını ona göre ayırmışlar. Yemen-Eritre kararı var. Bütün uluslararası mahkeme kararları bizim lehimize olmasına rağmen biz şunu bırak kabul ettirmeyi karşı tarafa iddia dahi edemiyoruz, Meis Adası üzerinden bir kıta sahanlığı yapılıyor. Dolayısıyla, tabii, bu şekildeki bir dış politikanın getirdiği sonuç da fakirlik olacaktır. Dolayısıyla, milleti tüketen iktidarın biz bu tükeniş bütçesine İYİ Parti Grubu olarak 'hayır' oyu kullanacağımızı ifade ediyorum."


























