Kesk Samsun Şubesi: "Ödediğimiz Vergileri Sermayeye, Patronlara, Beşli Çetelere Aktaran Bu Bütçeyi Kabul Etmiyoruz"
KESK Samsun Şubeler Platformu, 2026 bütçe teklifine ilişkin, "Bu bütçede kamu emekçileri yok, işçiler yok, emekliler yok, asgari ücretliler yok; gençler, kadınlar, engelliler, çiftçiler, küçük üreticiler, küçük esnaf ve köylüler yok. İstihdama ve kamu ücretlerine kaynak yok. Ürettiğimiz değerleri ve ödediğimiz vergileri sermayeye, patronlara, beşli çetelere aktaran bu bütçeyi kabul etmiyoruz" açıklamasını yaptı.
Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN) – KESK Samsun Şubeler Platformu, 2026 bütçe teklifine ilişkin, "Bu bütçede kamu emekçileri yok, işçiler yok, emekliler yok, asgari ücretliler yok; gençler, kadınlar, engelliler, çiftçiler, küçük üreticiler, küçük esnaf ve köylüler yok. İstihdama ve kamu ücretlerine kaynak yok. Ürettiğimiz değerleri ve ödediğimiz vergileri sermayeye, patronlara, beşli çetelere aktaran bu bütçeyi kabul etmiyoruz" açıklamasını yaptı.
KESK Samsun Şubeler Platformu, Süleymaniye Geçidi'nde bir araya gelerek 2026 yılı bütçesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamayı KESK Samsun Dönem Sözcüsü İsmail Yavuz okudu. Yavuz, şunları söyledi:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde günlerdir, aylardır hepimizin hayatını doğrudan ilgilendiren 2026 bütçe yasa teklifi görüşülüyor. En sonunda bu cumartesi ve pazar günü sonuçlanacak. Elbette ki biz biliyoruz ki hiçbir iktidar 'biz halkı, emekçileri düşünmüyoruz' demez. Toplumun en geniş kesiminin hak ve çıkarlarını gözetmiyoruz demez. Sadece bir avuç zenginin, patronun, yandaşın çıkarlarını esas alıyoruz demez. Tam tersine sürekli olarak aynı nakaratı tekrarlar. 'Biz halktan, emekliden, işçiden, memurdan, kadınlardan, gençlerden yana olan bir hükümetiz' der. Ama bu sözlerle 23 yıldır oyalanan halkın adım adım geldiği nokta ortadadır. Geldiğimiz yer ekonomik krizler, gelir adaletsizliği, yüksek enflasyon, düşük ücretlerdir. Milyonlar açlık sınırının altına itilmiş, yoksulluk ve adaletsizlik bu ülkede normalleştirilmiştir. Yoksulluk, açlık, sefalet ve güvencesizlik adım adım tüm yurttaşlarımızı kuşatmaktadır. Yurttaşların en temel haklarının yok sayıldığı, demokrasinin ve hukukun rafa kaldırılmak istendiği, halk iradesinin hiçe sayıldığı bir otoriter rejim yaratılmaktadır. Emeğiyle geçinenlerin oluşturduğu ülkenin ezici çoğunluğunun üzerine düşürülen karanlık gittikçe koyulaşmaktadır. Buna rağmen iktidar sözcüleri bozuk bir plak gibi her gün aynı şeyleri söylemektedir. 'İşçimizi, memurumuzu, emeklimizi enflasyona ezdirmedik' diyorlar, 'Bütçeden aslan payını eğitime ve sağlığa ayırıyoruz' diyorlar, 'Biz halktan yana bir iktidarız' diyorlar. Oysa bir iktidarın gerçekten kimden yana olduğunu anlamanın en kısa yolu yaptığı bütçeye bakmaktır.
Bütçeler bir ülkenin en siyasi belgesidir. 2026 yılı bütçesi de ne yazık ki emekçilerden, emeklilerden ve çalışanlardan alınarak sermayeye aktarılan bir bütçedir. Ekim ayının ortalarından itibaren başlayan bütçe görüşmelerinde bizler halka ne teklif edildiğine ilişkin üç soru soruyoruz ve bu soruları bütçe teklifinin kendi rakamlarıyla açıklıyoruz. Birinci soru şudur: Bütçenin omurgasını oluşturan vergiler kimlerden toplanacaktır? İktidar bu soruya açıkça şu yanıtı veriyor: Çeşitli muafiyet ve istisnalarla sermaye kesimlerinden alınması gereken 204 trilyon lira vergiyi almayacağız. Toplayacağımız her 100 lira verginin 90 lirasını gelir vergisi ve KDV yoluyla emekçilerden, halktan alacağız; sadece 10 lirasını şirketlerden, holdinglerden, patronlardan alacağız. Yani vergi yükünün tamamını emeğiyle geçinenlerin sırtına yıkacağız diyorlar. Biz vergide adalet istiyoruz. Cevap apaçık ve nettir: Tüm vergi yükünü halka yıkacağız.
Peki topladığınız bu vergileri nereye ve kime harcayacaksınız? Diyorlar ki: Topladığımız her 100 lira verginin 20 lirasını faize, 5 lirasını teşvik, prim ve destek adı altında sermayeye, en az 16 lirasını silah tüccarlarına ve tekellere, 3 lirasını ise beşli çeteye ve yandaş müteahhitlere dolar cinsinden hazine garantisi olarak aktaracağız. Hiç yüzleri kızarmadan, utanmadan her 100 liralık verginin sadece 4 lirasını yoksullukla mücadeleye, 3 lirasını istihdama, 3 lirasını eğitime, 2 lira 80 kuruşunu hukuka ayırıyoruz diyorlar. Araştırma ve geliştirmeye 62 kuruş, bağımlılıkla mücadeleye 11 kuruş, kadının güçlenmesi programlarına ise yalnızca 6 kuruş ayırıyorlar. Yani 100 liralık bütçede yine emekçilere pek bir şey yok. Üstelik 2026 sonunda bütçenin yaklaşık 3 trilyon lira açık vereceği tahmin ediliyor. Bu bütçeyle bizlere daha fazla yoksulluk, daha fazla işsizlik ve daha fazla sefalet teklif ediliyor.
Bu bütçede kamu emekçileri yok, işçiler yok, emekliler yok, asgari ücretliler yok; gençler, kadınlar, engelliler, çiftçiler, küçük üreticiler, küçük esnaf ve köylüler yok. İstihdama ve kamu ücretlerine kaynak yok. Ürettiğimiz değerleri ve ödediğimiz vergileri sermayeye, patronlara, beşli çetelere aktaran bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Bizler yalnızca kamu çalışanları için değil, emeğiyle geçinen herkes için bu ülkeden pay istiyoruz. Çocuklarımızın MESEM cehennemine mahküm edilmediği, gündüzleri işsiz kalınmayan, geceleri aç yatılmayan bir ülke istiyoruz. İnsanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli bir gelecek ve demokratik bir Türkiye istiyoruz. Haktan, emekten, eşitlikten ve adaletten yana bir ülke istiyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek ücret, vergide ve gelirde adalet istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 21 Aralık'ta emek karşıtı, halk karşıtı bu bütçe teklifini oylayacak. Bu teklifin AKP–MHP iktidar bloğunun oylarıyla kabul edileceğini biliyoruz. 21 Aralık, yılın en uzun gecesinin yaşandığı gündür. O gün karanlık daha da çökecek. Ama biliyoruz ki her karanlığın sonu aydınlıktır. 22 Aralık, aydınlığa biraz daha yaklaştığımız gün olacaktır. Buradan, halk için bütçe ve demokratik Türkiye mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi ilan ediyoruz."


















