Haberler

Abdullah Özdamar'ın Yeni Kitabı Hakkında Söyleşi

Güncelleme:

"İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı"nın yazarı Abdullah Özdamar'dan 'yeni zamanın' akışını başlatan sarsıcı ve etkileyici bir çıkış yaptı.

Merhaba.

" HER ŞEY YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM ŞU ŞİİRLE BAŞLADI. VE BENİ BAŞKA BOYUTLARA ALARAK BU KİTABA TAŞIDI. İŞTE BAK...! / GÖRÜYORMUSUN... / PARMAĞIMIN HEMEN UCUNDA.. / AY İLE YILDIZIN / ARASINA OTURMUŞ / IŞIK ÇİZİYOR." diyorsunuz? Bu şiirin etkisi sizde ne oldu? Nasıl bir etki yarattı ki, bu kitabı yazma ihtiyacı duydunuz?

Bu sorunuza ' İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı' adlı kitabımın başlangıcı olan yazıyla cevap vermek istiyorum:

'' 'DEMOK' yakışıklı bir gençti. Zamanın pazarında 'RASİ' adında güzeller güzeli bir kızla karşılaştı. Birbirlerine ilk görüşte âşık oldular. 'DEMOK' babası 'Monarşi' ye ve annesi 'Oligarşi' ye, 'RASİ' de babası 'Otokrasi' ye ve annesi 'Teokrasi' ye aşklarını anlattılar. Toplu olarak bu aşka ret kararı çıktı. Fakat günden güne büyüyen sevgileri karşısında dayanamayıp el ele kaçtılar. Zor günler yaşamalarına rağmen bir süre sonra çocukları oldu. Ve adını DEMOKRASİ koydular. ''

Yüz yıllarca önce düşünsel ışıklarla hayalleri tohumlayan ve insanları etkileyen bilgelerin günümüze ulaşan ve yayılan ışıklarının bana çarparak oluşturduğu bir etkiden dolayı yazdığım bir şiirdir bu. Bu ışığın huzmelerinden tutarak kırılgan renkli ışıklardan uzaklaşıp yayılgan doğal ışıklarda coşarak kendimden kendimleyerek kendimi kendim kendim akarak yola çıktığım ilk şiirim. Bu yola çıkışla…

_ Düşünüyorum o halde varsın.

_ Düşünüyorsun o halde varım.

_ Düşünüyoruz o halde varlar.

_ Düşünüyorlar o halde varız.

Şeklinde düşünceden düşünceler üretmesi yaparak huzmelerinden tuttuğum bu ışığı ruhumla sarmalayıp 'ben' de 'sen' in varlığına 'sen' de 'ben' in varlığına aynı zamanda 'sen ben' de 'biz' in varlığına ulaştım. Bu 'biz' olabilmenin düşünce varlığını aydınlatan doğal ışığın aydınlığında doğal sevgiyi keşfettim. Bu keşfedişle;

'' Harfleri toparlayıp / Hecelerle sıralayıp / Kelimelere zıplayıp / Cümleler kurmaktır hayat / İnsanlığa sarılıp / Düşünceye sıçrayıp / Fikirlere ulaşıp / Doğruya varmaktır hayat. ''

diyebilmesini öğrendim. Bu şiirdeki doğal ışığı ekmek arası olarak değil de düşünce arası olarak kavrayıp kana kana içtim ve içtikçe kana kana susadım. Bu manada kendimi parmağımın ucundaki kendimin bana gösterdiği ay ile yıldızın arasına oturmuş ışık çizen ''o''nun aydınlığındaki sahnede buldum. O sahne benimdi ve benim olan sadece benim değil insanlığın olmalıydı. Kısaca bu şiirin etkisi bende bu şekilde olmuştur. Ve bu etkiyle ' İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı ' adlı kitabımı yazma ihtiyacı duydum.

" Düşüncemden pislik, kalemimden kirlik damlatmamaya özen göstererek yazıyorum" diyorsunuz. Sizce düşüncedeki pislikler neler olabilir? Kirli kalemlere örnek verebilir misiniz?

Bu sorunuza vereceğim cevabıma bir şiirimle başlamak istiyorum:

'' Bizi sevgiyle çarp / Aşka böl / Hiçbir şeyden çıkarma / Her şeyle topla / Aklından / Ve kalbinden. ''

diyebilen bir insan amaçsızlığının doğurduğu zamansızlıktan oluşan hayat sıkıntısından kurtularak kendi nedenini çözmüş ve bu çözüşle kendisinin farkına varmış bir insandır. Bu farkına varışla sevgi özüne ve aşkın közüne ermiş insanlar asla düşüncelerinde pisliklerin oluşmasına fırsat vermezler.

Eğer oluşabilen düşünce pisliği mevcut ise

'' Bir elim kalbimde / Diğer elimde üstünde / Dinlerim kalbimin / Duruşlarını. ''

diyerek bu duruşlarda düşünce pisliklerini yok edebilirler. Çünkü; önemli olan kalbin vuruşlarında duyduğumuz ses değil kalbin duruşlarında hissettiğimiz sestir. Kalp duruşlarında hissettiğimiz bir şey olmazsa kalbin vuruşları hayatı ve yaşamı çekilmez hale getiren anlamsız bir sese dönüşür. Kısaca hayatın gerçek anlaşılırlığı kalbin vuruşlarında değil kalbin duruşlarında gizlidir. Bu manayı anlayarak kavramak diyalektik düşünceyi doğurur ve bu doğuşla insan öz sevginin daima büyüyen çemberiyle evrensel bütünselliğe ve dolayısıyla kainata erer. Fazla uzatmadan şimdiye kadar söylediklerimin özünü bir formülle özetlemeye çalışayım:

AKIL X KALP : ZAMAN = SEVGİ X AŞK : MEKÂN = ?

Bu formül üzerinden saatler boyu karşılıklı konuşabilir, tartışabilir ve soru işaretinin bulunduğu yerde cevabın ne olması gerektiğini bulmaya çalışabiliriz. Son kez şunu söylemek isterim:

KİRLİ KALEMLER KİMLER?

Düşüncelerdeki pislikler ancak ve ancak bu şiirsel formül ve bu formülden türetilecek başka formüllerle temizlenebilir. Sorunuzun devamında olan "kirli kalemler kimlerdir"e gelince; Ülkeleri ve insanları birbirlerinden ayıran sınırları: Sağa dön, sola dön, uygun adım marş, marş, marşlarla değil, İlime dön, bilime dön, sevgi adım, aşk, aşk, aşklarla çizebilseydik… Bugün insan daha da bir mutlu ve dünya daha da bir mavi olurdu. Dolayısıyla gelecek… Aslında kurduğum bu son cümle kirli kalemleri daha doğrusu kalemlerini silah gibi kullananları kalplerinin duruşlarında değil kalplerinin vuruşlarında şekillenen yaşam hırslarıyla ve ihtiraslarıyla dünyayı kana, insanları acıya boğanları olduğu gibi ortaya koymaktadır.

KEMAN ÇALAN BİR ORANGUTAN

Kendi gerçeğinizin heykelini "Keman Çalan Bir Orangutan" olarak tarif ediyorsunuz. Biraz daha açar mısınız bunu?

İnsanları anlamaya başlayıp bu anlayışla hayatı kavramaya çalıştığım zaman içerisinde düşünceleşmenin ve fikirleşmenin özgünlüğünü mantığımla yontup şiirlerle işleyerek içimde yaptığım bir heykeldir bu. İçimdeki çocuğun da bu heykelin oluşumunda büyük bir etkisi vardır. İnsanların ve hayatın karşısında bana şiirle direnmeyi ve aynı zamanda sevgiyi, aşkı ve Tanrıyı fark ettirmeyi başaran o içimdeki büyük çocuk… Bu konudaki duygularımı kitabımdaki bir şiirim daha güzel ifade eder:

" En kalın toprağın / Açılan en derin / Çukuruna gömün beni / İyice de çiğneyin / Başucuma şiirlerinizi / Ayakucuma da / Keman çalan / Bir orangutan / Heykeli dikiverin / Ve gidin / Söyleyerek / İnsanlığın şarkısını. "

Bu şiirden sonra sağ ol diyorum içimdeki çocuğa ve içimdeki çocuğun içindeki Tanrıya.

FELSEFENİN ÇOCUK DİLİ

Kitabınızın ismi "İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı". Ve kitabın tanıtımında şöyle diyorsunuz: " Bu kitabın sayfalarında felsefenin çocuk diliyle konuşacak, felsefenin çocuk kulağı ile duyacak, felsefenin çocuk gözüyle görecek ve felsefenin çocuk tebessümüyle düşüneceksiniz." Felsefenin çocuk dili, felsefenin çocuk gözüyle ne anlatmak istiyorsunuz?

Şimdiye kadarki konuşmalarımızda ben sizin gözlerinize bakarken sizin felsefenin çocuk dilinde konuştuğunuzu, felsefenin çocuk kulağı ile duyduğunuzu, felsefenin çocuk gözüyle gördüğünüzü ve felsefenin çocuk tebessümüyle düşündüğünüzü fark ediyorum. Ve inanıyorum ki siz de benim gözlerime bakarken aynı farkındalık içerisindesiniz. O halde aynı duygularla bunu birlikte başardık. Ve şöyle devam etmek istiyorum bu manadan sonra. Amacım bu kitabı yazarken okuyucularla tıpkı sizde olduğu gibi karşılıklı olarak aynı duygusal farkındalığa ve manaya ulaşmaktır. Yani okuyucu ' İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı ' adlı kitabımı eline alıp okumaya başladığı andan itibaren o da benim gibi, bizim gibi felsefenin çocuk diliyle konuşabilmeli, felsefenin çocuk kulağı ile duyabilmeli, felsefenin çocuk gözüyle görebilmeli ve felsefenin çocuk tebessümüyle düşünebilmeli. Sizinle bunu başardığımı fark ediyorum. İnşallah okuyucularla da başarabilirim.

Edebiyat alanında başka neler yapmaktadır Abdullah Özdamar? Bundan sonraki çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?

Bu sorunuza olan cevabımı bir şiirimle başlatmak istiyorum:

" Ne kadar uzağa / Atsam kalemimi / Hep yakınına / Düşüyorum. "

Bu şiirimin manasında birbirleriyle iç içe olan ve daima büyüyen sevgi ve aşk çemberlerini düşüncelerimdeki doğallıkla ve fikirlerimdeki sadelikle kalemimle çevirirken (tıpkı çocukluğumuzda bir elimizde sopayla çember çevirdiğimiz gibi) yaşadığım büyük haz beni daima edebiyat alanında tutuyor. Bu tutuşla veya tutuşmuşlukla bir yandan 'İçimdeki Çocuğun İçindeki Tanrı' adlı kitabımın devamını yazmaya gayret ederken, bir yandan da bu güne kadar yazmış olduğum şiirlerimi içeren bir kitap yayımlatmak istiyorum.

YENİ ZAMANIN YENİ DUALARINI YAZACAĞIM

Hedefime gelince... Anahtarı akıl, kilidi fikir, menteşesi kalp olan sevgi kapısını açabilmek… Bu açmışlıkla gidebildiğim yere gide bilimim kadar, gide bilimim yere, gide bilgenin kadar, gide fikirim yere, gide zikirim kadar, gide yârimin yere, gide şiirim kadar gitmek. Bu gitmeleri başarabilirsem bana okuyucular muhakkak gelmiş diyeceklerdir. Buna eminim. Bu eminlikle sevdayı hüzne doldurup, hüznü de sevdaya boşaltarak, geceye bir kaşık gündüz katıp karıştırarak, bir karınca kıskacında taşımayı öğrendiğim aşkın üzerine yemin ederim ki; yeni zamanın akışını başlatarak, yeni akrepler, yeni yelkovanlar yapmaya hazırım. Ve yeni zamanın yeni dualarını yazmaya ve okumaya.

Tanıştığımıza çok memnun olduk. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bana bu fırsatı yarattığınız ve bu güzel ortamda bana da yer verdiğiniz için size ve bu güzelliğe vesile olan herkese teşekkür ederim. Tekrar görüşmek dileği ile…

Kaynak: Bültenler / Kültür Sanat

Abdullah Özdamar Kültür Sanat Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title