Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Sanal Kumar Meselesine İlişkin Eylem Planımız Var, En Güçlü Şekilde Mücadele Edeceğiz
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin MYK toplantısının açılışında sanal kumar ve yasa dışı bahisle mücadele konusunda net talimat verdiğini söyledi. Çelik, "Bu bahis meselesi, sanal kumar meselesi bir pandemi halini almış durumda. Bir eylem planımız var. En güçlü şekilde mücadele edeceğiz" dedi.
(ANKARA) - Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin MYK toplantısının açılışında sanal kumar ve yasa dışı bahisle mücadele konusunda net talimat verdiğini söyledi. Çelik, "Bu bahis meselesi, sanal kumar meselesi bir pandemi halini almış durumda. Bir eylem planımız var. En güçlü şekilde mücadele edeceğiz" dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
"Tabii bu bahis meselesi, sanal kumar meselesi bir pandemi halini almış durumda. Bu, dünyanın her tarafında olduğu gibi maalesef ülkemizde de etkisini gösteriyor. Hatta bazı aile facialarının, maalesef bazı intiharların arkasında bu ve benzeri yanlışlıkların olduğunu çeşitli şekillerde tespit ediyoruz. Tabii ki bununla ilgili olarak bir eylem planımız var. En güçlü şekilde mücadele edeceğiz. Hem siyaset kurumu olarak hem hükümet olarak yapılması gerekenlerin, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda bir eylem planı çıkmıştı. Bundan sonrasında da bunun daha yoğun ve daha sıkı bir şekilde takibi ile ilgili olarak, partideki ilgili birimlerimiz ve tüm MYK'mız üzerine düşeni yapacak.
Burada özellikle bu sanal kumar, bahis gibi meselelerde tavizsiz davranılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu, toplumumuza dönük olarak yozlaşma, çürüme yaymaya çalışan - milli güvenlik problemi desek yeridir - aynı zamanda bir ahlak problemidir, toplumsal güvenlikle ve toplumun geleceği ile ilgili bir problemdir. Aynı zamanda da gelecek nesillerle ilgili bir problemdir. Bugün, bunların elimizdeki cep telefonlarıyla birtakım teknolojik imkanlarla daha kolay ulaşılabilir olması tehdidin büyüklüğünü artırmaktadır. Onun için en sert, en tavizsiz mücadelenin; hukuk içerisinde, hem devletin imkan ve kabiliyetleri hem siyaset kurumunun oluşturması gereken hassasiyetler ve siyasi stratejiler temelinde ortaya konulacağını ifade ediyoruz."
"Suriye üç tane tehditle karşı karşıya"
Ömer Çelik, 8 Aralık'ın Suriye Devrimi ve Hürriyet Günü olduğunu vurgulayarak, Esad rejiminin yıllarca süren katliamlarına rağmen Suriye halkının hürriyete kavuştuğunu, Türkiye'nin meseleyi yalnızca güvenlik açısından değil, ekonomik istikrar ve eğitim altyapısının yeniden kurulması bakımından da ele aldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ölümden kaçıp Türkiye'ye sığınan insanların Esad rejimi iktidardayken zorla geri gönderilmesine karşı durduğunu, 14–28 Mayıs seçimlerinde bu tutumun aleyhine olacağı iddia edilmesine rağmen ahlaki duruşunu bozmadığını, yüzbinlerce Suriyelinin gönüllü ve onurlu şekilde ülkelerine dönmeye başladığını ifade etti.
Suriye halkının bugün daha büyük sınamalarla karşı karşıya olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:
"Suriye'nin birliğinin korunması son derece önemli. Suriye, kendi içerisinde üç tane tehditle karşı karşıya bırakılıyor. Esad artığı gibi birtakım unsurların Lazkiye bölgesinde mevcut Suriye yönetimine karşı birtakım kalkışma planlaması… Lazkiye bölgesinde 'Biz Alevilerin, Şiilerin hakkını savunmak üzere eylem yapıyoruz' diyenlerin, terör eylemi yapanların Alevi ve Şii kardeşlerimizle bir ilgisi yok. Bunlar, Esad'ın katliamcı rejimini bir şekilde diriltmek isteyen unsurlar. Bu Şebbiha unsurlarıyla Alevi ve Şii kardeşlerimizi birbirine karıştırmak çok vahim bir hata olur. Gerçekten Alevi kardeşlerimize, Şii kardeşlerimize, Nusayri kardeşlerimize dönük olarak bir yanlış yaklaşım olursa biz bunun en güçlü şekilde karşısında dururuz. İkinci tehdit güneyde hiçbir şekilde Dürzi kardeşlerimizi temsil etmeyen Siyonizm yanlısı bir kanaat önderi var. Üçüncü tehdit SDG, PYD yapılanması çerçevesinde aktiviteler. Kuzey ve Kuzey Doğu'da bir terör örgütü olarak SDG faaliyet göstermektedir. Yaptığı işi Kürtlerin kazanımı olarak sunması son derece yanlıştır."
"Esas olan 10 Mart anlaşmasının uygulamasıdır"
"'Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge' dediğimizde tablo açıktır" diyen Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Irak'ın tamamında terör örgütünün tasfiyesinin tamamlanması için silah bırakılması gerektiği gibi Suriye'de de SDG terör örgütünün varlığının sona ermesi gerekmektedir. Burada da esas olan 10 Mart anlaşmasının uygulamasıdır. 10 Mart Antlaşması'nın uygulanması ve arkasından silahın bırakılması; bu şekilde, farklı teröre bulaşmamış silahlı unsurların Suriye ordusuna entegre olması ve bunun da 10 Mart Antlaşması'nın ortaya koyduğu çerçeve içerisinde gerçekleşmesi, aslında silah bırakmanın tamamlanması açısından iyi bir çerçeve sunmaktadır. Şimdi, 10 Mart Antlaşması esasında bu silah bırakmayı öngörüyor. Suriye'deki bu terör örgütü SGD'nin oradaki varlığını demokrasi kelimesiyle yan yana, Suriye'deki çeşitli kesimlerin hakkını hukukunu savunmakla yan yana koymak çok büyük bir yalandır; çok büyük bir siyasi yalandır.
Bu örgütlerin dilinden demokrasi vurgusu düşmemektedir. Elbette hepimiz Suriye'de demokrasi istiyoruz. Biz; Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii, Alevi, Nusayri, Dürzi, Ezidi, Süryani olmak üzere Suriye'nin tüm unsurlarının eşit vatandaşlar olarak Suriye'nin geleceğine imza atmasını istiyoruz. Ancak demokrasi vurgusu yapıp, ardından sözde kantonlar oluşturarak oradaki demografiyi değiştirmek, demografik mühendislik yapmak; akabinde yerel halka açık ve görünür baskılar uygulamak, petrol gelirleri üzerinden bir terör devleti kurmaya çalışmak kesinlikle adem-i merkeziyetçilik olarak tanımlanamaz. Bu şekilde adlandırılamaz, adı böyle konulamaz. Burada herhangi bir terör örgütünün varlığı, meşru kavramlarla maskelenemez. Bir makyaj faaliyetiyle bir tasfiyenin gerçekleştiği söylenemez. Bu nedenle doğru olan yöntem, herkes açısından doğru olan yol, 10 Mart Anlaşması'nın uygulanması ve silah bırakmanın sağlanmasıdır.
Buradaki güçler Suriye'de Milli Savunma Bakanlığına ve İçişleri Bakanlığına bağlı olacaktır. Bu durum, Suriye'deki bütün silahlı gruplar açısından geçerlidir. Eğer tek bir Suriye isteniyorsa ki biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini en güçlü şekilde savunuyoruz bölünmez bir Suriye istiyorsak, bunun 'tek vatan, tek ordu, tek devlet' anlayışı çerçevesinde gerçekleşmesi gerekir."
"Suriye'de TSK konvoyu olağanüstü bir durum değil"
Çelik, açıklamasının devamında gazetecilerin sorularını yanıtladı ve "Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye'ye gidecek mi?" sorusuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye ziyareti konusunda bir takvim oluşmadığını belirterek yanıt verdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin konvoyuna ilişkin soruları da yanıtlayan Çelik, TSK konvoyuna dair paylaşılan görüntülerin doğru olduğunu belirtti ve olağanüstü bir durumun söz konusu olmadığını, bölgede görev yapan birliklerin yeni birliklerle yer değiştirdiğini açıkladı.



















