Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ

Heyelanın oluşturduğu yarıklardan korkan kardeşler yardım istiyor ERZURUM'un Şenkaya ilçesine bağlı Sarıyar Mahallesi'nde heyelan sebebiyle 3 ailenin evlerinin çevresinde yarıklar oluştu.

Heyelanın oluşturduğu yarıklardan korkan kardeşler yardım istiyor

ERZURUM'un Şenkaya ilçesine bağlı Sarıyar Mahallesi'nde heyelan sebebiyle 3 ailenin evlerinin çevresinde yarıklar oluştu. 'Evlerimiz tabutumuz olmasın' diyen kardeşler, yetkililerden yardım bekliyor.

Şenkaya ilçesine 26 kilometre uzaklıktaki Sarıyar Mahallesi'nde hayvancılıkla uğraşan Tahsin, Yasin ve Binali Yeşilyurt'a ait evlerin bulunduğu bölgede heyelandan kaynaklanan yarıklar oluştu. Evindeki hasar sonrası Binali Yeşilyurt çocuklarının yanına yerleşirken, 10 kişinin yaşadığı 2 ayrı evde ise çatlaklar aileleri endişelendiriyor. Çocukların ve hayvanların düşmemesi için yarıklar kazma kürekle kapatılmaya çalışılıyor. Çatlakların oluştuğu evlerini de onararak yaşamlarına devam eden Yeşilyurt kardeşler, evlerinin başlarına yıkılmasından korkuyor.

Tahsin Yeşilyurt, 6 yıldan beri birçok yere başvuruda bulunduklarını ancak sonuç alamadıklarını söyledi. Tahsin Yeşilyurt, çökme tehlikesine karşı ahırların üzerini açıp, çadır çektiklerini kaydetti.

Evlerinin bulunduğu bölgede heyelan olduğunu belirten Yasin Yeşilyurt, yaşadıkları soruna çözüm için ilgili kurumlara dilekçe vermelerine rağmen bir sonuç alamadıklarını ifade etti.

'EVLERİMİZ TABUT OLMADAN YARDIM EDİLSİN'

Hayvanların telef olmaması için ahırların çatılarını sökerek çadır çektiklerini anlatan Yasin Yeşilyurt, "Krediyle aldığımız hayvanlar çökme anında telef olmasın diye ahırların çatısını söktük. Evlerimiz büyük tehdit altında. Bu binalar bize tabut olduktan sonra mı yetkililer bize el uzatacak. Biz de korkmadan yaşamak istiyoruz" diye konuştu.

Heyelan korkusu sebebiyle geceleri uyuyamadıklarını söyleyen Seyran Yeşilyurt ise "Evimizden toprak dökülüyor, geceleri uyuyamıyoruz. Evde yatmaktan korkuyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Mahallenin görüntüsü

-Evlerdeki çatlaklar

-Heyelan nedeni ile oluşan delikler

-Yasin, Tahsin Yeşilyurt'un delikleri göstermeleri

-Hayvanlara saman vermesi

-Koyunlara ot dağıtması

-Koyunların ağıla gelişi

Röpörtajlar

Murat AYDIN / ŞENKAYA (Erzurum),

===============================

Köpeğin vücudundaki 2 kiloluk tümör alındı

ZONGULDAK'ın Ereğli ilçesine bağlı Üçköy köyünde sırtında yaklaşık 2 kilo ağırlığında tümör ile yaşayan sokak köpeği 'Bady' yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. Buse Yiğit oğlu köpeğe evinde bakmaya başladı.

Ereğli'ye bağlı Üçköy köyüne ava giden avcılar, köy etrafında sırtında tümör ile gezen sokak köpeğini fark etti. Köylüler, köpeği alıp, özel veteriner kliniğine götürdü. Köyde yaşayan Buse Yiğitoğlu'nun bakımını üstlendiği köpeğin sırtındaki yaklaşık 2 kiloluk tümör, ameliyatla alındı. 'Bady' ismi verilen köpek, bir süre gözetim altında tutulduktan sonra taburcu edildi. Buse Yiğitoğlu, köpeğin bakımını üstlenerek evine götürdü.

Veteriner hekim Hüseyin Demircan, köpeğin acı çekmesine neden olan tümörü yaklaşık 1 saat süren ameliyat sonrası aldıklarını, sağlık durumunun iyi olduğunu belirterek, "Köylüler beni aradı. Ameliyatı yapıp yapamayacağımızı sordular. Fotoğraflarını çekip gönderdiler. Biz de üzüldük ve ameliyatı yapabileceğimizi söyledik. Üzerinden zaman geçince damarlaşma çok olmuş. Zor bir ameliyattı. Ama bundan sonra Bady acı çekmeyerek özgürce koşabilecek. Sağ olsun arkadaşlarda bakımını üstlendiler. Bizde hastamızı takip edeceğiz. Böyle insanlarda var. Biz köylere gittiğimizde görüyoruz. Elleri ile besliyorlar. Köylerde iyi insanlar olduğunu unutmamak lazım" dedi.

KÖPEĞİ SAHİPLENDİ

Buse Yiğitoğlu, ameliyatla sağlığına kavuşan Bady'e bakmaya devam edeceğini söyledi. Köpeği görünce çok üzüldüklerini ifade eden Yiğitoğlu, "Benim kedilerim var. Onları beslerken bu da peşimize takıldı. Benim de başka bir yere gitmesine gönlüm el vermedi. Bakmaya başladım. Bakmaya da devam edeceğim" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-Köpeğin kliniğe getirilmesi

-Köpeğin sırtındaki tümör

-Hüseyin Demircan'ın köpeğin sırtındaki tümörü incelemesi

-Köpeğin ameliyat sonrası kontrolü

-Veteriner Hüseyin Demircan ile röportaj

-Buse Yiğitoğlu ile röportaj

-Veteriner Hülya Gökmen ile röportaj

-Köpeğin evde bakımı ve beslenmesi

Haber-Kamera: Sinan KABATEPE/EREĞLİ(Zonguldak),

=================================

Prof. Dr. Mustafa Tayar: Evde kendi el dezenfektanınızı üretebilirsiniz

TÜRKİYE'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarının görülmesinin ardından yoğun talep ile birlikte kolonya ve dezenfektan fiyatlarında artış dikkat çekti. Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, evde el dezenfektanlarının üretilebileceğini belirterek, "Etil alkol ve aleo veranın yanında lavanta yağı, çay çiçeği yağı ve karanfil yağıyla desteklenen bir ürünle çok rahat, güvenle kullanılabilen bir el dezenfektanı yapabiliriz. Bu sayede bu işi ahlaksızlık haline getiren, 'korona teröristleri' diyebileceğimiz gruba karşı da etkin bir mücadele vermiş oluruz" dedi.

Koronavirüs dünyada hızla yayılmaya devam ederken hayatını kaybedenlerin sayısında da her geçen gün artış yaşandı. Kovid-19 vakalarının Türkiye'de de görülmesinin ardından maske, kolonya ve dezenfektan fiyatlarında ciddi bir artış meydana geldi. Özellikle el dezenfektanlarındaki fiyat artışından yola çıkan Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, aktar ve eczanelerde bulunan lavanta yağı, çay çiçeği yağı, karanfil yağı, aleo vera ve etil alkolden el dezenfektanı yapılabileceğini söyledi.

'ELLERDE KURUMALAR, ÇATLAMALAR MEYDANA GELDİ'

Kolonya ve alkol bazlı dezenfektanların aşırı kullanılması sonucu elde çatlama, egzama gibi rahatsızlıklarda artış olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Mustafa Tayar, "Koronavirüs konusunda dünya bir sınav veriyor ve bu sınavı da en başarılı şekilde veren ülkelerden biri Türkiye. Hükümetimiz bu konuda çok akıllı hareket ediyor fakat bu arada gözden kaçan birkaç nokta var. Birincisi 'el yıkayalım' diye konuştuk. Günde 15-20 defa el yıkanmaya başladı. Alkol bazlı dezenfektanlar, kolonyalar devreye girince ellerde kurumalar, çatlamalar ve egzama şekillendi. Bu 7'den 70'e hepimizi rahatsız eder hale geldi. Eski tip sabunlar, bunların lavanta özlüsü gibi doğal olarak antibakteriyel sabunları kullanmak ellerimizi bu olumsuz etkilerden kurtaracaktır. Ellerimizi yıkadıktan sonra yumuşatıcı krem, vazelin gibi ürünler kullanmak gerekiyor" dedi.

'EVDE EKONOMİK VE GÜVENLİ DEZENFEKTAN YAPILABİLİR'

Evde rahatlıkla el dezenfektanı üretilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Tayar, "Aşırı artan maske fiyatları, kolonya ve el dezenfektan fiyatları ortaya çıktı. Aktara gidip antibakteriyel ve antiviral etkileri ispatlanan, bütün bu kimyasal olmayan, doğal kökenli malzemelerle de evimizde ihtiyacımızı karşılayacak kadar çok daha ekonomik, çok daha güvenli el dezenfektanı üretme şansımız var. Bu işi ahlaksızlık haline getiren, 'korona teröristleri' diyebileceğimiz gruba karşı da etkin bir mücadele vermiş oluruz. Alkolün antiviral etkisi tanımlanmıştır. Aleo Vera bu konuda doğal kökenli, hem ellerin sağlığı için hem de antiviral etkisinden yararlanmak için kullanılabilir bir madde. İkisinin ana çözeltisinin yanına da yine antiviral ve antibakteriyal etkileri ispatlanmış lavanta yağı, çay çiçeği yağı ve karanfil yağıyla desteklenen bir ürünle çok rahat, güvenle kullanılabilen bir el dezenfektanı yapmış oluruz. Bu korku dönemine biz de tüketici olarak çok daha rahat geçirmiş oluruz diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

DEZENFEKTANIN FİYATI 3 KAT ARTINCA EVDE ÜRETTİ

Eczaneden 7 liraya aldığı el dezenfektanı 21 lira olunca aktardan gerekli malzemeleri alarak el dezenfektanını kendisinin yapacağını söyleyen Hacer Özen, "Sabah eczaneye gittim. Daha öne 7 liraya aldığım el dezenfektanının fiyatı 21 lira, maske 50 lira olmuştu. Ben de doğal yollarla ne yapabilirim diye düşündüm ve aktara geldim. Şu anda 150 liralık bir harcamayla 6 ay kullanabileceğim dezenfektan elde edebiliyorum. Ne olduğunu bilmediğim ürünler kullanmaktansa sağlıklı şeyler kullanmayı tercih ediyorum" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

----------------------

-Dezenfektan yapımından detaylar

-Malzemelerden detaylar

-Genel detaylar

-Haber: Semih ŞAHİN-Kamera: Huzeyfe ÖZDEMİR/BURSA,

=======================================

Engellerini teknoloji ile yenmeye çalışıyorlar

GAZİANTEP'te Büyükşehir Belediyesi tarafından 1 yıl önce faaliyete geçirilen 'Engelsiz Yaşam Merkezinde' neredeyse tüm engel grupları merkezde gördükleri terapilerle engellerini teknoloji ile yenmeye çalışıyor.

13 bin 800 metrekare kapalı, 18 bin 640 metrekare de açık alanda kurulan ve tüm engel gruplarına hizmet veren merkez, engellilerin sosyal yaşama dahil olmalarına katkı sağlıyor.

0-40 yaş arasındaki engellilerin kabul edildiği merkez, bireysel ve grup eğitimlerin yanı sıra hidroterapi havuzu, karanlık oda, robotik kodlama gibi faaliyetlerle teknolojiyi kullanarak engelli bireylere hizmet veriyor.

Büyükşehir Belediyesi Engelliler ve Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Serdar Tolay, merkezde bireylerin sosyal yaşamını etkileyecek birçok atölyenin bulunduğunu ifade etti. Tolay, görme, işitme, zihinsel, dil ve konuşma güçlüğü, özel öğrenme güçlüğü, yaygın gelişimsel ve

bedensel engelli olmak üzere 7 alanda engellielre yönelik faaliyetlerinin bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Engelli bireylerin sosyal yaşamlarına da dokunmayı hedefleyen merkezde müzik, güzel sanatlar, ahşap, ve gastronomi mutfağı gibi sosyal atölyeler bulunuyor. Burada birçok spor faaliyetleri de var. Spor ile algı ve beden hareketlerini yönetecek ve engelli bireylerin kabiliyetlerini güçlendirecek spor oyunlarını yapıyoruz. Buradan tüm engel gurupları faydalanıyor. 7 farklı engelli grupları buradaki çeşitli terapilerden faydalanıyor. ve biz burada engelli bireylerimizde ciddi ilerlemeler görüyoruz. Aynı zamanda burada çok duygusal anlar yaşanıyor. Uzun zaman yürüyemeyen bir bireyin buradan yürüyerek çıktığını gördük. Engelli bireylerin aldıkları eğitimler birbirinden farklı. Bir zihinsel engelli bireyin aldığı eğitim ile işitme engelli bireylerin aldığı eğitim arasında fark var. Her biri özel eğitimler alıyor ve buradaki terapiler öyle düzenlenmiş durumda."

ROBOTİK KODLAMA TAKIMI YARIŞMALARA HAZIRLANIYOR

Serdar Tolay, robotik kodlamanın özellikle çocukların zihinsel gelişimine fayda sağladığını belirterek, merkezde kurulan 'Engelsiz Robotik Takımının' yarışmalara hazırlandığını vurgulayarak, "Robotik kodlama uygulamasında engelli bireylerin de istifade etmesi gerekiyor. Bu faaliyetler yaratıcılığı arttırıyor. Çocukların zihinlerinin gelişmesini ve algı yönetiminin güçlü olmasını sağlıyor. Hocamız kendi eğittiği öğrencilerden bir takım yaratmaya çalışıyor. Bu işe meraklı olan bireylerden bir takım oluşturuluyor. Engelsiz robotik takımı. Burada yapılan çalışmalarla çeşitli yarışmalara katılacak bu takımımız. ve ben bu takımın başarılı olacağına gerçekten inanıyorum" diye konuştu.

SUYUN KALDIRMA KUVVETİNDEN FAYDALANILIYOR

Merkezde bedensel engeli bulunan bireylere hidroterapi havuzunda suyla terapide önemli bir gelişme kaydettiklerini bildiren Tolay, "Çocuk ilk havuza girdiğinde yüzemiyor ama 5'inci seanstan sonra seviyesinin ne kadar ileri olduğunu görüyoruz. Bu bireyin ilerde yüzücü olabileceğine inanıyoruz" dedi.

Merkeze gelen bireylerin dışarıda yapamadığı hareketleri suyun içerisinde yaptığını belirten Fizyoterapist  Mehmet Pamukçu ise, "Normal fizik tedavide yer çekiminin kuvveti ile kasların yapmadığı hareketleri  hidroterapi sayesinde çok daha kolay yapabiliyoruz. Bu da çocukların yapamadığı hareketleri su içerisinde yapınca onlara özgüven katıyor. Bu terapiyi bireyler için yararlı buluyoruz" dedi.

'IŞIKLAR İLE ALGI YÖNETİMİNİ GÜÇLENDİRİYORUZ'

Merkezdeki karanlık oda (Snoezelen) sayesinde ise bireylerin algı yönetiminin güçlendiriliyor. Bu terapi ile özellikle otizm vakalarında ciddi ilerlemeler görüldüğünü vurgulayan fizyoterapist Ayşenur Özbay, "Karanlık odayı otizmli ve zihinsel engeli olan bireylerde veya duyusal motor bozuklukları olan çocuklarımızda kullanabiliyoruz. Bu odayı kullanırken temel amacımız çocuklarda sakinleşmeyi sağlamak. Burada kullandığımız su balonları veya klasik müzikler çocuklarda sakinleşmeyi sağlıyor. Odanın değişebilir ışıklarını kullanarak çocukların duyusal durumlarına göre şekillendirebiliyoruz. Çocukların dikkatini çekerek doğru uyaran doğru edaptif cevap ortaya çıkarmak için çalışmalar yapıyoruz" dedi.

Öte yandan veliler ise, çocuklarının gelişiminde ciddi faydalar gördüğünü ifade ederek, merkezden memnun olduklarını ifade ettiler.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------------------

Merkezden görüntüler

Karanlık odada öğrencilerin çalıştırılması

Engelli bireylerin çalışmaları

Engelli bireylerin havuzda çalışmaları

Serdar Tolay ile röp.

Hocalar ve veliler ile röp.

Öğrencilerin robot kullanması

Fizyoterapi dersleri

Genel ve detay görüntüler

Haber: Kamera:  Kadir GÜNEŞ -GAZİANTEP-DHA)

==============================

Koronavirüse karşı 'kırmızı pancar turşusu' tüketin

Uzmanların, koronavirüse karşı bağışıklığı güçlendiren besin tüketimine yönrelik önerileri sürüyor. Antioksidan ve mikroorganizma içeriği yüksek besin öğesi olan kırmızı pancar turşusu da bu öneriler arasında yer aldı. Beslenmenin sağlık ve yaşam kalitesi açısından en önemli unsur olduğunu belirten Uzman Diyetisyen Büşra Atmaca, "Koronavirüse karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmek amaçlı probiyotikten zengin besinlere önem vermemiz gerekecek. Kırmızı pancar anti oksidan özelliği yüksek bir besin. Aynı zamanda da demir ve A vitamini açısından yüksek. Yine kırmızı pancar vücudumuzun oksijenlenmesini artıran bir besin. Solunum yolu sıkıntılarında oldukça önemli olduğunu düşünüyorum" dedi.

?Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan, tüm dünyaya yayılan ve 6 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açan koronavirüsün Türkiye'de de görülmesinin ardından hem halk hem de yetkililer önlemlerini artırdı. Yetkililer kamuya açık olan alanları dezenfekte ederken, vatandaşlar da uzmanların önerileri doğrultusunda maske ve eldiven kullanmaya başlayıp, çantalarından kolonya ve dezenfektan eksik etmiyor. Tüm önlemlerin yanı sıra uzmanlar ayrıca, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Halk da koronavirüsten korunmak için her türlü bağışıklığı güçlendiren yiyeceği almaya çalışıyor.

ANTİOKSİDAN İÇEREN BİR YİYECEK DE PANCAR TURŞUSU

Tüm bu tedbirlerin yanı sıra Uzman Diyetisyen Büşra Atmaca da beslenmenin sağlık ve yaşam kalitesi açısından en önemli unsur olduğunu belirtti. Atmaca, beslenme ve çevresel koşullara dikkat edilerek, koruyucu önlemleri artırmanın insan elinde olduğunu söyledi. Bu süreç içinde vatandaşlara düşen en önemli görevin günlük yaşamdaki hijyen koşullarına dikkat etmek olduğunu ifade eden Atmaca, şalgam turşusu olarak da bilinen pancar turşusunun antioksidan ve mikroorganizma içeren yüksek besin öğesi olduğunu söyledi.

'BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN PROBİYOTİK'

Virüse karşı koruma sağlarken probiyotikten zengin besinlere ağırlık vermemiz gerektiğini vurgulayan Atmaca, "Vücudumuzun savunma askerleri yani bağırsaklarımız bağışıklık sistemimizi oluşturuyor. Biz bu süreç içinde beslenmemize ve bağışıklığımızı güçlendirecek besinleri ne kadar çok tüketirsek o kadar koruyucu önlemleri artırmış olacağız. Okulların da tatil olmasıyla çocuklarımızla birlikte evde vakit geçirmeye daha fazla başlamış durumdayız. Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek besinlerimizin içinde probiyotiklerimiz var. Bizim doğal probiyetiklerimiz arasında yoğurt, kefir evde yaptığımız kırmızı pancar turşusu ve suyu var. Koronavirüsüne karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmek amaçlı probiyotikten zengin besinlere önem vermemiz gerekecek" dedi.

'KIRMIZI PANCAR, SOLUNUM YOLLARI SIKINTILARI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ'

Kırmızı pancarın antioksidan özelliği yüksek bir besin olduğunu kaydeden Atmaca, "Aynı zamanda da demir ve A vitamini açısından yüksek. Yine kırmızı pancar vücudumuzun oksijenlenmesini artıran bir besin. İçinde yüksek miktarda nitrat bulunduruyor bu da vücudumuzun daha fazla oksijenlenmesini sağlıyor. Solunum yolu sıkıntılarında oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Kırmızı pancarı evde haşlayarak suyunu da tüketebiliriz. Unutmayın mucizevi tek bir besin yok ne kadar fonksiyonel beslenmeye önem gösterirsek o kadar bağışıklığımızı güçlendirmiş olacağız. Çocuklarımız da evde bulunduğu bu dönemde cips, kola, kızarmış yiyeceklerden uzak durmalı. Çünkü bağırsak sağlığımız bunları hiç sevmez" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Kırmızı pancar turşusu detayları

Diyetisyen Büşra Atmaca açıklaması

Detayar

Haber-Kamera: Gökhan İÇKİLİ SAMSUN-DHA

================================

Asma köprüden araçları ile geçiyorlar

ARTVİN'in Yusufeli ilçesi Irmakyanı köyündeki vatandaşlar, araçlarıyla Çoruh Nehri üzerinde kurulan, çelik halatlara bağlı 50 metre uzunluğundaki ahşap köprüden geçerek ulaşım sağlıyor.

İlçeye 14 kilometre uzaklıktaki Irmakyanı köyünün yanından geçen Çoruh Nehri üzerine yıllar önce çelik halatlara bağlı 50 metre uzunluğunda ahşap köprü inşa edildi. Başka girişi bulunmayan köye vatandaşlar, araçlarıyla ulaşımı, köprüden geçerek sağlıyor. Otomobilleri ve kamyonlarıyla asma köprüyü kullanan sürücüler, yıllardır kullandıkları köprünün güvenli olduğunu, geçerken de herhangi bir tedirginlik yaşamadıklarını söyledi. Köprünün bağlantısı olan karayolundan araçları ile gelip geçen sürücüler ise sallanan asma köprüden geçen araçları şaşkınlıkla izliyor. Köyün tek girişinin sağlandığı köprüye hayvanların girişini önlemek için takılan kapı da görenlerin dikkatini çekiyor. Sabah köyden erken çıkanların açtığı kapı, akşam köye son gelen kişi tarafından kapatılıyor. Köprüdeki kapı açma kapama geleneği de yıllardır sürdürülüyor.

'İLK GEÇEN TEREDDÜT EDİYOR'

Köylerine ulaşmanın en kısa yolunun asma köprü olduğunu anlatan Fatma Aydın, "Bu köprü olmadığı zaman teleferik kullanıyorduk sonra bu köprü yapıldı. Bundan başka yolumuz yok. Bu köprüden otomobiller, kamyonlar, insanlar geçiyor. Yabancı insanlar geçmekte ilk başta tereddüt ediyor. Ama tehlikeli değilö dedi.

Köye hasta ziyaretine gelen Fahrettin Erdinç de "Çok güzel bir köprü. Bir arkadaşı ziyarete geldim. Korkulacak bir yanı yok. Bu mahalleye sadece bu köprü ile geçiliyor. Biz alıştık artık korkmuyoruz" diye konuştu.

Köprüden geçen Adem Şimşek ise, "Biz yıllardır araçlarımızla bu köprüden geçiyoruz. Köyümüzün tek giriş çıkış yolu burası yaya ve otomobille bu yolu kullanıyoruz. Bu köprüden yıllardır kamyonlar, otomobiller ve insanlar geçiyor. Ailemde ilk başta tereddüt ediyordu gide gele onlarda alıştı. Bir tehlikesi yokö ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Köprüden detaylar

-Köprüden araçla geçenler detay

-Köyden detay

Köy sakinleri ile röp

-Muhabir Anonsu (Mehmet Can PEÇE)

Haber: Mehmet Can PEÇE- Kamera: Tolga Sağlam  ARTVİN - DHA

=================================

Doğu'nun dezenfektanı Erzurum Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesinden

ERZURUM'da Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi Kimya Teknolojisi Bölümü'nde üretilen 20 ton dezenfektan ile Doğu Anadolu Bölgesi 12 ilin ihtiyacı karşılanıyor.

Koronavirüs salgını sonrası Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dezenfektan üretimiyle görevlendirilen meslek liselerinden biri olan merkez Yakutiye ilçesindeki Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi'nde çalışmalar yoğun tempoda sürdürülüyor. Kimya Teknoloji Bölüm Şefi Şener Güngör, teknisyenler, öğrenciler ve okul personelinin günde yaklaşık 14 saat çalışarak 20 ton dezenfektan üretiyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın gönderdiği formüle göre çalışan öğrenci ve okul personeli, bölge illerindeki okullar başta olmak üzere kamu kuruluşlarının taleplerini karşılıyor. Üretilen dezenfektanlar bidonlara doldulurarak kamyonlarla il ve ilçelere sevk ediliyor.

Ürettikleri dezenfektanın yüzey temizlemede kullanıldığını belirten Kimya Teknolojisi Bölümü Atölye Şefi Şener Güngör, Doğu Anadolu illerinin yanısıra Karadeniz'deki bazı illerin ihtiyaçlarını da karşıladıklarını söyledi. 8 öğrencinin yanısıra okul personelinden de faydalandıklarını kaydeden Güngör, bakanlık tarafından gönderilen formüle göre üretim yaptıklarını kaydetti. Piyasada sahtelerinin de olabileceğine dikkat çeken Güngör, "Dezenfektanların iyi kontrol edilerek alınması lazım. Aksi takdirde virüsle mücadele ederken çevreye zarar verebiliriz. Çünkü bunların hepsi kimyasal madde. Kullanımı çok önemli. Bunlara çok dikkat etmek lazım. Bakanlık onaylı belgeli ürünlerin alınması gerekir" dedi.

SİPARİŞLERE YETİŞEMİYORLAR

Kongre caddesindeki okul binasında il ve ilçelerden gelen talepleri tek tek not alan Atatürk Mesleki Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Osman Aksakal, sabah 8'den başlayan üretimin 22.00'ye kadar sürdüğünü kaydetti. Bakanlığın görevlendirmesi sonucu öğrenci, teknisyen ve personelle üretimi başlattıklarını belirten Aksakal, "Sabah 8'de başlayıp, gelen talepleri karşılayana kadar çalışma devam ediyor. Bazen gece 22.00'ye kadar çalışmalar sürüyor. 5 ton olan günlük kapasitemizi 15 ile 20 ton arasına yükselttik. Doğu Anadolu ile birlikte Karadeniz'in bazı kentlerine de biz dezenfektan gönderiyoruz. 12 ilin ihtiyacını burada yaptığımız üretimle karşılıyoruz. Ürettiğimiz dezenfektanın 1 litresi 1 lira 30 kuruş. 20 litrelik bir bidonun fiyatını yaklaşık 31 liraya isteyen kurumlara gönderiyoruz. Siparişleri karşılamak için her gün aynı tempoda çalışmamızı sürdürüyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Dezenfektan üretilen laboratuvar

-Laboratuvar önünde bekleyen kamyon

-Dezenfektan doldurulan bidonların kamyona yüklenmesi

-Üretilen dezenfektanın bidonlara doldurulması

-Okul Müdürü Osman Aksakal ile röp

-Laboratuvarda çalışmalardan genel ve detaylar

-Atölye Şefi Şener Güngör ile röp

-Bidonların kamyone yüklenmesi

-Öğrencilerin çalışmalarından detay

-Okul müdürünün sipariş telefonlarına cevap vermesi

Haber-Kamera: Salih TEKİN / ERZURUM,

====================================

Kahraman anne, alevlerin arasına girip, minik kızını kurtardı

KARS'ın Susuz ilçesinde, sobadan çıkan yangında alevlerin arasında kalan 3 yaşındaki Esin Irmak'ı, annesi Sevilay Yarıcı (30) kurtardı. Alevlerin arasına dalıp, minik kızının kurtaran 5 çocuk annesi Yarıcı yaşadığı korku dolu anları, "Bahçede çamaşır asıyordum. Evin ateş alıp yandığını gördüm. Evde yalnız olan kızım 'anne' diye bağırıyordu. Hiç düşünmeden alevlerin arasına girip, çocuğumu çıkardım" diye anlattı.

Susuz'un İstiklal Mahallesi'nde 5 Mart Perşembe günü öğle saatlerinde yaşanan olayda, baba Selçuk Yarıcı (46), 5 çocuğu ile eşini bırakıp, iş bulmak için İstanbul'a gitti. Anne Sevilay Yarıcı da 4 çocuğunu okula gönderdi. En küçük kızı Esin ile evde kalan anne, yıkadığı çamaşırları asmak için bahçeye çıktı. Bir süre sonra evden dumanlar yükseldiğini gören anne, Esin'in "Anne" diye çığlık attığını duydu. Başörtüsünü ağzını ve burnunu kapatacak şekilde maske yapan Sevilay Yarıcı, alevler içinde kalan eve girdi. Kızını alıp, dışarı çıkardı. Tesadüfen olay yerinden geçen polis ekibi, anne ve kızının yardımına koştu. Polisler Esin'i alıp, hastaneye götürürken ihbarla gelen itfaiye ekipleri yangına müdahale etti. Ancak ev tamamen yandı.

'TEK SEVİNCİM ÇOCUĞUMUN KURTULMASI'

Vücudunun büyük bölümde yanıklar oluşan Esin, ilk müdahalenin ardından sevk edildiği Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Merkezi'nde tedaviye alındı. Irmak'ın sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi.

Kızının başucundan ayrılmayan anne Sevilay Yarıcı, "Kızımın yandığı odaya girdiğimde soba ve borular devrilmişti. Nasıl olduğunu anlamadım. Allah kimseye o anları yaşatmasın. Canımı düşünmeden alevlerin arasına girip, yavrumu çıkardım. Çok şükür sağlık durumu iyi. Yaşanan bu olaydan sonra eşim geri döndü. Şimdi 4 çocuğumla birlikte yakınlarımızın yanına yerleşti. Eşyalarımızın tamamı yandı. Çocuklarımızın eğitimi için ineklerimizi de satmıştık. Eşim iş de bulamadı. Buradan çıkıp gitsek bile bir evimiz yok. Tek sevincim çocuğumun kurtulması oldu" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Yanık merkezinden detay

-Hüseyin Taşdemir'in vücudunun sarılı haldeki görüntüsü

-Annesi Zozan Taşdemir ile röp

Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

============================

Isparta'da bu yıl 12- 13 bin ton gül rekoltesi bekleniyor

ISPARTA Gül- Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Gülbirlik) Genel Müdürü Hasan Çelik, Türkiye'nin gül bahçesi Isparta'da her yıl mayıs ayı başında başlayan gül hasadı için tüm hazırlıkları tamamladıklarını belirterek, bu yıl 12-13 bin ton civarında gül çiçeği rekoltesi beklediklerini söyledi.

Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, Isparta bölgesinde geçen yıl gül çiçeği üretim rekoltesi açısından bir sıkıntı olmadığını söyledi. 11 bin ton civarında rekolte olduğunu, ufak tefek sıkıntılara rağmen gül çiçeğinin firmalar tarafından alınıp, işlenerek, ürünlerin pazarlama safhasına kadar getirildiğini aktaran Hasan Çelik, "Isparta'da geçmiş yıllara oranla ya da dünyanın gül yağı sektörünün ihtiyacı ile kıyasladığımız zaman gerek Bulgaristan'da gerekse Türkiye'de bir arz fazlası söz konusu oldu. Bundan dolayı gül yağı fiyatlarında bir düşüşe neden oldu. Bu düşüş sebebiyle gül çiçeği fiyatlarında geçen yıllara göre bir düşüş olmuştu. Ama sektördeki bu üretici firmaların bir kısmının elinde bir miktar daha gülyağı kaldığını biliyoruz. Geçen yıl temmuz ayındaki fiyatlarla bugünkü fiyatları karşılaştırdığımızda halen daha düşüşün devam ettiğini biliyoruz" dedi.

'12-13 BİN TONA KADAR ÇIKACAĞINI TAHMİN EDİYORUZ'

Geçen kış dönemi içerisinde gül çiçeğinin rekoltesini etkileyecek önemli bir doğa olayı yaşanmadığını anlatan Çelik, "Her şey normal gidiyor. Mayıs ayına böyle devam ederse rekoltede herhangi bir sıkıntı olmayacağını düşünüyoruz. ve bu miktarın 12-13 bin tona kadar çıkacağını tahmin ediyoruz. Rekabet ettiğimiz Bulgaristan, Fas, İran gibi ülkeleri de devreye soktuğumuzda, tüm bunların üretim toplamını dikkate alırsak, geçen sene başlangıcını gördüğümüz ve hissettiğimiz bu sıkıntının 2020 yılında da devam edeceğinin sinyallerini veriyor. Yani pazarlama noktasında ve fiyatlar konusunda muhtemelen aynı sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız. Önemli olan burada şudur; gül çiçeğini alıp işlemekten ziyade satabilmek önemlidir. Yani pazarda kendinize bir yer bulup ürününüzü pazarlayabiliyorsanız bu çok önemlidir. Pazar sadece sizi etkileyen bir pazar değil. Tüm sektörlerde olduğu gibi yapacağınız çok bir şey yoktur. Biz Gülbirlik olarak 2019 yılında üretimini yaptığımız gül yağları ve gül konkretleri gibi ürünlerimizin pazarlamasını tamamladık. Şu an da 2020 yılı gül çiçeği sezonu için fabrikalarımızı ve diğer branşlarımızı tamamlamak üzereyiz. Hayırlısıyla kazaya belaya kalmadan don riskiyle karşılaşmadan mayıs ayına ulaşabilirsek alımlarımızı başlatacağız. Gül çiçeklerimizi işleyip, yağlarımızı ve konkretlerimizi alıp tekrar pazara sunacağız" diye konuştu.

'KORONAVİRÜS İÇİN KARANTİNA OLUŞMUŞSA, SATIŞLAR YAVAŞLAR'

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs hakkında da konuşan Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, "Koronavirüs ister istemez dünyada uluslararası ticareti de sekteye uğratıyor. İnsanlar ihracat ve ithalatlarını durdurdu. Umarım havaların ısınmasıyla bu tehlike ortadan kalkar, her şey normale döner diye umut ediyoruz. Çalıştığımız ülkelerden koronavirüsle ilgili çok üst düzeyde tedbirler almışsa ve insanlar çarşı, pazar ve alışveriş merkezlerine gidemiyorlarsa ve evlerinde karantinaya alınmış durumdaysa tabii ki sizin satışlarınızın yavaşlaması söz konusudur. Bütün bunlara rağmen gerek Avrupa ve gerek Uzakdoğu'da mesela Çin'de ithalat ve ihracatta çok önemli olmamakla birlikte kısmi bekleyiş süresi var. Ama Avrupa ve diğer pazarlarda şu ana kadar hiçbir sıkıntı görmedik. Ama bu görmeyeceğimiz anlamına gelmez. Dünyanın baş edemediği bir konudan bahsediyoruz" dedi.

DİKİM KONUSUNDA VATANDAŞLARA UYARI

Kentte gül dikimlerinin artık durduğunu kaydeden Çelik, şöyle dedi:

"Dikim alanları son 2020'ye gelene kadar hızlı bir şekilde devam etti. Dikimler artık durdu. Ama öncesinde çok dikim alanı oluşturulmuştu. Bölgemizde 18-20 bin dekarlık alandan bahsedilirken, şu an 35 bin dekarlara kadar ulaştığını tahmin ediyoruz. Bu nereden baksanız 2 katına çıkan bir dikim alanıdır. Ama pazara çıktığınızda pazarda öyle bir genişleme ya da alternatif pazarlar oluşturulamadığı için aynı pazara 1 misli daha fazla yapılan üretimle hitap edeceğinizden dolayı bu sıkıntıyla karşılaşmak her zaman için muhtemeldir. Çok çok fazla bir ürün oluştu. Bunun bir doyum noktası var. Bir ihtiyaç var. İhtiyaç fazlası arz- talep dengesinin bozulması durumunda her zaman için üreticinin aleyhine, kullanıcının lehine durumlar söz konusu oluyor. Bütün bunlara çok da karamsar olunmamasını gerektiğini düşünüyorum. Vatandaşımızın biraz daha dikkatli olmasını istiyoruz. Ekim dikim yapacak olanların mutlaka ilgili mercilerle kontak halinde olmasında fayda var diye düşünüyoruz" diye konuştu.

PAZAR SONRASI GÜL ÇİÇEĞİ TABAN FİYATI AÇIKLANIYOR

Isparta'da her yıl gül çiçeği taban fiyatını ürünün pazara çıkmasının ardından belirlediklerini söyleyen Çelik, üreticiye fiyatlandırma konusunda bazı birliklerin çok önceden fiyat açıklamakla batma noktasına geldiklerini gördüklerini söyledi. Çelik, şöyle dedi:

"Çoğunun da battığını biliyoruz. Ama Gülbirlik'te uzun zamandır uygulanan bir sistem var. Ürün elinize gelip satış bağlantılarını gerçekleştirmeden vereceğiniz her türlü fiyat havada kalır. Yani bu sizin üretici olarak aleyhinize de olabilir, lehinize de olabilir. Üreticiler olarak baktığınızda aynı risk onlarda da söz konusudur. Her kooperatifin yöneticisi yetkilisi, kooperatifi ayakta tutmak ve onun ortaklarına en üst seviyede faydalı olmak onların ürünlerini en iyi şekilde değerlendirmekle mükelleftir. Bu açıdan bizim son dönemlerde yaptığımız uygulama çok başarılı bir şekilde sonuç verdi. Şöyle ki, ürünü alıyoruz, işliyoruz ve pazara çıkarıyoruz. Pazarda satış sözleşmelerimizi yaptıktan sonra elde edeceğimiz gelire bakıyoruz ve bu gelirden sonra yaptığımız masrafları da düştükten sonra geride kalan kısım neyse bunun tamamını üreticiye ödüyoruz. 2020 yılında da aynı şekilde devam edecek. Ortaklarımızın hak ve hukuku korunması konusunda elimizden geleni yapacağız."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Gül bahçelerinden detay

-Gül toplanırken detay

-Gül bahçesini gezen turistler

-RÖP: Hasan Çelik

HABER -KAMERA: Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA, -

=====================================

Öğrencilerin tasarladığı 'sensörlü dezenfektan' cihazının videosu, tıklanma rekoru kırdı

EDİRNE'nin Keşan ilçesinde özel okulda bilişim teknolojileri ve yazılım dersi 7'nci sınıf öğrencilerince, öğretmenleriyle birlikte 'sensörlü dezenfektan' cihazı yapıldı. Cihazın çalışma aşamasının görüntüleri, yayınlandığı sosyal medya hesaplarında kısa sürede 3 milyonun üzerinde izlenmeye ulaştı.

Keşan'da, özel okulda bilişim teknolojileri ve yazılım dersinde 7'nci sınıf öğrencileri tarafından koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında 'sensörlü dezenfektan' cihazı yapıldı. Cihazın çalışma aşamasının yer aldığı görüntüler, okulun Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Öğretmeni Emre Topaloğulları tarafından sosyal medya hesabına yüklendi. Görüntüler, kısa sürede beğenilip, içinde robotik parçalar üreten uluslararası bir firmanın da bulunduğu çok sayıda hesapta paylaşılarak, 3 milyonun üzerinde izlenmeye ulaştı.

Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Öğretmeni Emre Topaloğulları, "Dersimiz genellikle teknoloji ağırlıklı işlendiğinden, dersimizde gündem ve teknoloji görüşmelerimizi öğrencilerimizle sürekli yapıyoruz. Yine dünyanın gündeminde olan koronavirüs nedeniyle derste kendi aramızda neler yapabileceğimizi konuştuk. Öğrencilerimizle beraber böyle bir fikir ortaya çıktı. Kendi düşüncelerimizle elimizden geleni yaptık. Ortaya böyle güzel bir proje çıktı. Bir mikro denetleyiciye yapmak istediğimiz kodları yükleyerek ve yapmak istediğimiz işlemleri birleştirerek istediğimiz projeyi düzenleyebiliyoruz" dedi.

'DEZENFEKTANA DOKUNMADAN, SENSÖR ALGILIYOR'

Cihazın, mesafe sensörüyle çalıştığını ifade eden Topaloğulları, "Nesne veya bir uzaklık gördüğü zaman program motorlara komut veriyor. 90 derecelik bir açıyla motorlara güç uygulanıyor ve motorlar çalışıyor. Mesafe sensörü 20 santim yakınlığında bir obje gördüğünde motorlar 90 derecelik açıyla çalışıyor. Böylece dezenfektanın butonuna da basılmış oluyor. Bu sayede de elimize dokunmadan dezenfektan gelmiş oluyor. Koronavirüse karşı etrafa dokunmamız ve kendimizi korumamız gerekiyor. Biz de bunu en aza indirgemek istedik. Dezenfektana dokunmadan mesafe sensörüyle algılanarak bunun yapılabileceğini düşündük. Sensörle bu işi yaptık" diye konuştu.

'3 MİLYONUN ÜZERİNDE İZLENMİŞ'

Emre Topaloğulları, cihazla ilgili sosyal medyada yayınladıkları videonun çok sayıda kullanıcı tarafından beğenilip, paylaşılarak, 3 milyonun üzerinde izlendiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Bizim böyle bir tahminimiz yoktu. Videoyu koronavirüs etiketleriyle paylaştık. Ama bizim için güzel duygular. Şöyle bir mesaj verebiliriz, 'geleceğin dili kodlama'. Kodlamayı da herkesin öğrenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Genelde yurt dışı hesaplarında bu video çok yayıldı. Altına çok fazla Türk bayraklı yorum yapılmış. Bu bizi gururlandırdı. Yaptığımız mikro denetleyicinin markası videoyu resmi sosyal medya hesaplarında paylaştı. Oradan gördüğümüz 2 milyonun üzerinde izlenme almış. Birçok hesapta daha paylaşılmış. Gördüğümüz kadarıyla 3 milyonun üzerinde izlenmiş. Halen daha paylaşılıyor ve izleniyor. Geri dönüşlerde oluyor. Kodları isteyenler oluyor. Biz açık kaynak kodlarını sosyal medyadan da paylaşıyoruz"

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Öğrencilerin tasarladığı 'sensörlü dezenfektan' cihazı

-Cihazın çalışması

-Cihazın parçaları

-Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Öğretmeni Emre Topaloğulları röp.

-Sosyal medyada yayınlanan video

-Detaylar

Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),-

=====================================

2 çift güvercin 12 bin liraya satıldı

AFYONKARAHİSAR'ın Sandıklı ilçesinde Süs Tavukları Yetiştiricileri Derneği her hafta cuma günleri kanatlı hayvan mezatı, cumartesi günleri de güvercin mezatı düzenliyor. Yoğun ilgi gören mezatlarda Sandıklı mermeri Osmanlı serisi ve kara kanat miski cinsi 2 çift güvercin 6'şar bin liradan 12 bin liraya satıldı.

Sandıklı Süs Tavukları Yetiştiricileri Derneği'nin Alparslan Türkeş Parkı'ndaki hizmet binasında yaklaşık 4 yıldır her hafta kanatlı hayvan mezatı, son 2 haftadır da güvercin mezatı düzenleniyor. Kanatlı hayvan mezatında süs tavukları, ördek, hindi, güvercin gibi 200'ün üzerinde kanatlı hayvanın satışı yapılırken, cumartesi günleri düzenlenen güvercin mezatında ise 100'e yakın güvercin satışı yapılıyor. Bu hafta yapılan mezatta Murat Gökhan Evli'ye ait bir çift 'Sandıklı mermeri Osmanlı serisi' cinsi güvercini Nuri Dilek 6 bin liraya, yine Osman Selçuk'a ait 'Kara kanat miski' cinsi bir çift güvercini de Ali Semiz 6 bin liraya satın aldı. Güvercin mezatının ikinci haftasında 2 çift güvercin 12 bin liraya satılmış oldu.

Dernek Başkanı Ali Keskin, mezatların yoğun ilgi gördüğünü belirterek, "3 yılı aşkın süredir Sandıklı'da kanatlı sektörünü canlandırmak, üreticilerin ürünlerini müşterilerine pazarlamak babında bu çatı altında devam ediyoruz. Sandıklı'da da 30 yıldır gelenek hale gelmiş güvercin mezatını da derneğimiz çatısı altında yapmaya başladık. İki haftadır yapıyoruz. Bu anlamda elimde bulunan güvercin Sandıklı Mermeri Osmanlı serisi bir kuş. Bu güvercin Türkiye genelinde 7-8 binlerden aşağı düşmüyor ve bu sektörde popülerliğini sürdürüyor" dedi.

'150-200 BİNLERE KADAR ÇIKABİLİR'

Sandıklı mermeri Osmanlı serisi güvercinlerin sahibi Murat Gökhan Evli, "Kostüm kuşunun her türlüsünü sever ve besleriz. Lakin Sandıklı mermeri yöre olarak bizim zevkle beslediğimiz kuşlardan. Alım satımları da alıcı ile satıcı arasında. Alıcının alım gücü ne kadarsa bu kuşların da fiyatı o kadar artıyor. 6-7 binden ziyade 150-200 binlere kadar çıkabiliyor. Yani bakkaldan sakız alıyor gibi bunun parası şu diye bir şey yok. Alıcının sevdiğine göre iki kişi arasında alınıp satılabiliyor" dedi.

'BU KUŞLARIN SEVGİSİ BİZE ATADAN GEÇME'

Kara kanat miski cinsi güvercinlerin sahibi Osman Selcuk, "Kuşlarımız kendi ırklarının standartlarını taşıyor. Sevdiğimiz bir abimize değerinde gitmiştir. Bize bu kuş sevgisi dededen, babadan yani atadan geçmiştir. Ticaret değil severek, zevkle yaptığımız bir şey. İnşallah daha ileriye taşıyabiliriz bu işi" diye konuştu.

'EDERİNİN DAHA FAZLA OLDUĞUNA İNANIYORUM'

Kara kanat miski güvercinlerini satın alan Ali Semiz de "Bu kuşların ederinin daha fazla olduğuna inanıyorum. Ama arkadaşımız bizleri kırmadı bu fiyatlara bıraktı. Biz de bu işlere bir mola vermiştik. Bu kuşlar ile tekrar başlıyoruz. Yöremizde böyle kuşlar üreten arkadaşlara da teşekkür ederiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Mezadın açılışından görüntü

-Sandıklı Mermeri cinsi güvercinlerin mezatı başlarken ve mezatta güvercinler yakın görüntü

-Sandıklı Mermeri cinsi güvercinlerin mezatı esnasında fiyat artarken salondan değişik açılardan görüntü

-Satış sonrası salonda sandıklı mermeri cinsi güvercin uçarken görüntü

-Sandıklı mermeri kuşu alan ve satan birlikte ellerinde güvercinler ile görüntü

-RÖP1: Ali Keskin(Süs Tavukları Yetiştiricileri derneği başkanı)

-Mezatta kara kanat miski cinsi güvercinler yakın görüntü

-Mezatta kara kanat miski cinsi güvercinler  ile birlikte salon görüntüsü

-Kara kanat miski cinsi güvercinlerin satışından görüntü

-Kara Kanat güvercinler  alıcısı ve satıcısı ellerinde güvercinler ile birlikte

-Güvercinler dördü de masada görüntü

-RÖP2: Murat Gökhan Evli(Sandıklı Mermeri güvercinlerin satıcısı)

-RÖP3: Osman Selcuk(Kara kanat miski güvercinlerinin satıcısı)

-RÖP4: Ali Semiz(Kara Kanat Miski kuşlarının alıcısı)

-Kuşları satan ve alanlar ellerinde kuşlar ile görüntü

HABER -KAMERA: Ahmet DAĞLI/SANDIKLI (Afyonkarahisar), -

==========================================

'Sebze meyvede 'seç-al' yasaklansın'

ANTALYA Ticaret Borsası (ATB) yönetim kurulu üyesi ve Antalya Toptancı Hal esnafından Cüneyt Doğan, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'ye çağrıda bulunarak, tüm sebze ve meyve satışlarında tezgahtarların steril eldiven kullanmasının sağlanması ve vatandaşa 'seç-al' şeklindeki satışın yasaklanmasını istedi.

ATB yönetim kurulu üyesi ve Antalya Toptancı Hal esnafından Cüneyt Doğan, semt pazarları, market, manavlarda sebze ve meyve satışında Türk halkının genellikle ürünleri tek eliyle kontrol ederek ve beğenmediğini geri bırakarak satın aldığını söyledi. Doğan, "Halkımız sebze ve meyveyi seçerek almayı seviyor. Malum şu anda tüm dünyada etkili ve ülkemizde de görülen koronavirüs salgını var. Bu virüsün temas yoluyla bulaştığı söyleniyor. Dolayısıyla tüm market, manav ve pazarlarda sebze ve meyvelerin seç-al yöntemiyle alınması yasaklanmalı" dedi.

Bir kişi domates alırken tek tek elleyip, beğenmediğini geri bıraktığını belirten Doğan, "İkinci bir kişi geliyor aynı şekilde domatesi elleyip bırakıyor. Derken üçüncü kişi gelip o domatesi satın alıyor. Eğer önceki iki kişiden birinde koronavirüs varsa domatese bulaşmış olacak ve virüsün yayılmasına sebep olabilir. Eğer 'seç-al yöntemi devam ederse, vatandaşlarımız aldıkları sebze ve meyve ürünleri, mikrobu öldürme özelliği olduğu için mutlaka sirkeli suyla yıkamalıdır" dedi. Cüneyt Doğan, tezgahtarların steril eldiven kullanmasının sağlanması gerektiğini de vurguladı.

'SATIŞLARIMIZ SEÇME OLMAZSA DÜŞER'

Doğan'ın pazar ve marketlerdeki sebze ve meyvelerde, 'Seç-al' yönteminin yasaklanması önerisi, karşılık bulmadı. Antalya'nın Uncalı Semti'ndeki Pazartesi Semt Pazarı'nda tezgah açan Ercan Ceylani, "Biz de bunu isteriz ama vatandaş bunu tercih etmez" derken 15 yıllık pazarcı Arif Zeybekoğlu, "Antalya'da bu sistem olmaz, yasaklanmaz. Bizim satışlarımız seçmece olmazsa düşer. Halk bizim seçip paketlememizi istemez" dedi.

'ANTALYA'DA SEÇME KALKMAZ'

Semt pazarında koronavirüse karşı maskeyle gezen Süleyman Baskın ise öneriyi makul buldu, "Düzgün koyarlarsa seçmeden alırım. Ama maalesef karışık koyuyorlar. Seçerek alırım" dedi. Pazarın 21 yıllık esnafı Bayram Gültekin ise "Seçmece olmasa daha iyi olur. Bazı müşteriler çok seçmek istiyor. Antalya'da seçmek serbest. Virüs de gelse kıyamet de kopsa Antalya'da seçme işi kalkmaz" dedi.

ÖKSÜRÜKLE DE BULAŞIR

Akdeniz Üniversitesi'nde çalışan semt pazarında alışveriş yapan Burcu Özer ise önerinin koronavirüs dönemine mahsus olduğunu savundu. Özer, "Pazarda seçme her daim olacak. Seçerek almayı tercih ederim. Virüslü insan öksürdüğü zaman virüsü her zaman her türlü bulaştırır. Seçmemek mantıklı gelmedi. Önde farklı arkaya farklı ürün koyarlar. Esnaf sürekli para elliyor onun ürünü ellemesi ne kadar mantıklı" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Meyve ve sebze seçenlerden detay görüntü

-DHA Muhabirİ Ahmet İstek in anonsu

-Esnaf Ercan ceylani ile röp

-Esnaf Arif zeybekçioğlu ile röp

-Vatandaş Süleyman Baskın ile röp

-Vatandaş Burcu Özer ile röp

-Esnaf Bayram Gültekin ile röp

-Detaylar

HABER: Mehmet ÇINAR -Ahmet İSTEK -KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA,

==================================

Koronavirüs propolis satışlarını artırdı

TÜRKİYE'de, koronavirüsün görülmesinin ardından, vatandaşlar alınan tüm önlemlerin yanı sıra bağışıklık sistemini güçlendirmek için de çeşitli besinler aramaya başladı. Bu sırada arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı tamamen doğal bir ürün olan ve bağışıklık sistemini güçlendirmesiyle bilinen propolisin de satışları arttı.

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan, tüm dünyaya yayılan ve 6 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açan koronavirüsün Türkiye'de de görülmesinin ardından hem halk hem de yetkililer önlemlerini artırdı. Yetkililer kamuya açık olan alanları dezenfekte ederken, vatandaşlar da uzmanların önerileri doğrultusunda maske ve eldiven kullanmaya başlayıp, çantalarından kolonya ve dezenfektan eksik etmiyor. Tüm önlemlerin yanı sıra uzmanlar ayrıca, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Halk da koronavirüsten korunmak için kelle paçadan bala kadar her bağışıklığı güçlendirici olan yiyeceği almaya başladı.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN PROPOLİS

Vatandaşlar tarafından bu dönemde yoğun olarak seçilen besinlerden biri de propolis oldu. Arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı güçlü antioksidan ve antimikrobiyal etkilere sahip olan ve tamamen doğal bir arı ürünü olan propolis kovandaki mikropları yok etmek ve sterilizasyonu sağlamak için kullanılıyor. İnsan sağlığına olan faydaları da araştırılan propolisin bağışıklık sistemini güçlendirdiği öğrenildi. Birçok hastalıkta tedaviye destek olarak kullanılan propolisin satışlarında da şu sıralar artış yaşanıyor. Bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerin de virüs kaynaklı enfeksiyonları daha kolay atlatığının da uzmanlar tarafından sürekli olarak söylenmesi, propolisin satışlarında etkili oldu.

'BALDAN ÇOK PROPOLİS SATILIYOR'

Van Arıcılar Birliği Başkanı Halil Tandoğan, bal ve ürünlerinin satışında artış yaşandığını ama özellikle propolis satışlarında çok daha artış yaşadıklarını belirterek, "Propolis, arılar tarafından doğada toplanıp kovan ve bal ürünlerinin tamamında dezenfekte olarak kullanıyor. Soğuk algınlığında, kanserle mücadelede yardımcı olan eskiden beri insanlıkla beraber arıyı bilen toplumlar bu ürünün çoktan fark etmiştir. Bağışıklık sistemi güçlü olan kişiler virüs kaynaklı enfeksiyonları daha kolay atlatır. Propolis, birçok hastalıkta vücudun direnç sağlamasına yardımcı olarak destekliyor. Koronavirüste bahsi geçen yüksek ateşin, aslında ağrılarına yol açtığını da hesaba katarsak en iyi ağrı kesici, bağışıklık sistemi için de en iyisi propolisdir. Birçok hastalıkta tedaviye yardımcı olarak kullanıyor. Bizim de bugünlerde en çok sattığımız üründür. Sağlıklı olmak için önceden önlem almamız gerekiyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

---------------------------------

-Baldan detaylar

-Propolisten detaylar

-Van Arıcılar Birliği Başkanı Tandoğan ile röportaj

-Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Gülay KUYUCU- Orhan AŞAN/VAN, -

===================================

'Beyaz kod' rekortmeni doktor: Koronavirüsten sonra hastaların tavrı daha sıcak

SAĞLIK çalışanlarına yönelik şiddete çabuk müdahale etmeyi amaçlayan 'beyaz kod' uygulamasını Türkiye'de en çok kullanan doktor olan, Acil Tıp Uzmanı Dr. Güneri Kuruöz, koronavirüs vakasının ardından hastaların ve hasta yakınlarının doktorlara karşı daha sıcak bir tavır gösterdiğini söyledi. Kuruöz, "Koronavirüs vakalarından sonra hekimlere karşı daha sıcak bir tavrın olduğunu söyleyebilirim. Bizlerle iletişim konusundaki dikkatin arttığını görüyorum. Öyle bir durum olmadan düzelmeler gerçekleşseydi, bizim için daha değerli olurdu" dedi.

Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi Acil Tıp Uzmanı Dr. Güneri Kuruöz, bugüne kadar yaklaşık 40 kez, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete daha hızlı müdahale etmek ve bu tarz olayları engellemek için başlatılan 'beyaz kod' uygulamasına başvurdu. Savcılığa suç duyurusunda bulunduğu dosyalardan bugüne kadar 31 dava açılan Kuruöz, 5 davanın daha hala devam ettiğini söyledi. Acil servislerdeki iş yükünün çok ağır olduğunu söyleyen Kuruöz, "Bitlis'te göreve başladım, daha sonra memleketim olan Aksaray'a geçtim. Sonra uzmanlığımı yapmak için Aydın'a geldim, ardından Urfa ve şimdi de İzmir'deyim. Bu süreç içinde hep acil servislerde çalıştım ve sözlü olsun fiziki olsun bir sürü saldırıyla karşı karşıya kaldım. Bunlar çok yorucu süreçler, sürekli mahkemelere gitmek oldukça sıkıntılı günler yaşatıyor" dedi.

'YILDA YAKLAŞIK 110 BİN BEYAZ KOD'

Yılda yaklaşık 110 bin beyaz kod verildiğini aktaran Kuruöz, "Bunlar buzdağının görünen kısmı, birçok kişi de korktukları için ya da çeşitli nedenlerden dolayı beyaz kod veremiyor.  Acil servislerdeki çalışma koşulları oldukça kötü durumda. Bir sürü fiziki saldırıya maruz kalıp hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu. Bu konuda, hekime ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddettin bir an önce önlenmesi gerekmektedir" dedi.

'VİRÜS VAKALARINDAN SONRA BİZE DAHA SICAK BİR TAVIR VAR'

Doktorlar olarak halkın evlatları olduklarını, halktan kopuk olmadıklarını dile getiren Kuruöz, "Sadece koronavirüs değil, tüm durumlarda hekimlerle hasta yakınlarının uyumlu bir şekilde çalışmasını isteriz. Son zamanlarda bilim insanları koronavirüs vakalarıyla birlikte ekranlarda konuşmaya ve daha çok değer görmeye başladı. Hekimler olarak bizler de birkaç adım daha öne çıkmış olduk. Her zaman böyle dayanışma içinde olmak isteriz, halkımızın bizlerin bilimsel duruşuna ve çalışmalarına saygılı olmalarını bekleriz. Koronavirüs vakalarından sonra hekimlere karşı daha sıcak bir tavrın olduğunu söyleyebilirim. Bizlerle iletişim konusundaki dikkatin arttığını görüyorum. Öyle bir durum olmadan düzelmeler gerçekleşseydi bizim için daha değerli olurdu" dedi.

Kuruöz, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Aslında bilimsel çalışmalarım ve sosyal yanlarımla anılmak isterdim. Ama maalesef böyle şiddet konularıyla anılıyorum. Bundan dolayı da bir bakıma kırgınım."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Dr. Güneri Kuruöz ile röportaj

Kuruöz'den detay görüntü

Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi'nden görüntüler

Haber: Davut CAN - Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR,

======================================

Silahla marketi soyan genç, güvenlik kamerasında

İZMİR'in Bornova ilçesinde, 16 yaşındaki G.K.'nin markette, kasiyeri tabancayla etkisiz hale getirerek, yaklaşık 3 bin lirayı alıp kaçtığı gasp olayı güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Kaçtıktan kısa süre sonra yakalanan G.K. tutuklandı.

Olay, cumartesi günü akşamı Yeşilova Mahallesi 4032 Sokak'ta bulunan bir market zincirinin şubesinde yaşandı. Markete müşteri gibi gelen G.K., bir süre rafların arasında dolaştı. Ardından da yanında getirdiği tabancayı çıkartıp, kasiyere doğrulttu. Kasadaki parayı isteyen G.K., yaklaşık 3 bin lirayı alıp, koşarak kaçtı. İhbar üzerine çalışma başlatan polis, G.K.'yı kısa sürede, olayda kullandığı tabanca ve çaldığı parayla yakalandı. Gözaltına alınarak, Çocuk Şube Müdürlüğü'ne teslim edilen G.K., sevk edildiği adliyede tutuklandı.

GÜVENLİK KAMERASINDA

Öte yandan, gasp olayı marketin güvenlik kamerasınca saniye saniye görüntülendi.

Görüntülerde, G.K.'nin markete girmeden önce yüzünü bir şalla kapattığı, içeride başka müşteriler olup olmadığını kontrol ettiği ardından da kapüşonunu takarak, gasp olayı gerçekleştirmesi yer alıyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Marketten görüntü

Polis ekiplerinden görüntü

Güvenlik kamerasından görüntü

Haber-Kamera: Halil İbrahim KARABIYIK/ İZMİR,

==============================

Merdiven altı el temizleme jeline dikkat

DENİZLİ'de, antibakteriyel el temizleme jeli üreten şirket koronavirüs nedeniyle talep patlaması yaşadı. Ayda 5 bin adet üretim yapan firma, üretim miktarını günde 50 bin adete çıkardı. Şirketin yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sarı, merdiven altı üretilen jeller konusunda uyararak, "Fırsatçılar merdiven altı ürünlerin üzerine antibakteriyel yazıyor. Antibakteriyel diyebilmek için devletin onayı gerekiyor. Bu yazılanlara bakıp her ürünü almasınlar. Alkol değerini kontrol etsinler. 65 ve 70 derece üzeri olan ürünleri tercih etsinler" dedi.

Merkezefendi ilçesi Bozburun Mahallesi'nde faaliyet gösteren temizlik, kozmetik ve gıda takviyesi imalatı yapan şirket, 2009 yılından bu yana antibakteriyel el temizleme jeli üretimi de yapmaya başladı. Koronavirüsten önce yurt içi ve dışına el temizleme jeli satan şirket, salgının giderek yayılmasıyla birlikte talep patlaması yaşadı. 'Önce Türkiye' anlayışıyla ihracatı durduran şirket, salgından önce ayda 5 bin adet üretim yaptığı el temizleme jeli talebini karşılamak için üretim bandını genişletip, günde 50 bin adete çıkardı. Şirket bünyesinde yer alan ve 25 kişinin çalıştığı çağrı merkezinde telefonlar da sürekli olarak çalıyor. Stokçulara fırsat verilmemesi için de el temizleme jeli almak isteyenlere, 5'ten fazla satış yapılmıyor.

Koronavirüs nedeniyle el temizleme jelinde çok fazla bir talep olduğuna dikkat çeken şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sarı, talebi karşılamak için üretim bandını maksimum seviyeye çıkardıklarını söyledi. Merdiven altı el temizleme jellerine karşı vatandaşları da uyaran Sarı, üzerinde antibakteriyel yazan her ürünün gerçek olmayabileceğini, alkol temininde sıkıntısı yaşandığını bu nedenle ürünlerde metil alkole karşı dikkatli olunmasını istedi.

'ANTİBAKTERİYEL YAZAN HER ÜRÜN GERÇEK DEĞİLDİR'

El temizleme jelinde yurt dışından büyük talep olduğunu ancak dikkate almadıklarını belirten Sarı, "İhracatı durdurduk. Türkiye'deki talebi karşılamaya çalışıyoruz. Önceliğimiz kendi vatandaşımız. Ancak burada fırsatçılara da taviz verilmesin. Şirket olarak fiyat artışı yapmadık. Stokçuluğu önlemek adına toplu sipariş almıyoruz. 5 adetten fazla satış yapmıyoruz. Aynı fiyattan sonuna kadar devam edeceğiz. 100 mililitrelik el temizleme jelini 11 lira 50 kuruştan satıyoruz. Asla vatandaşımızı mağdur etmeyeceğiz. Merdiven altı üretime karşı vatandaşlarımız dikkatli olsun. Fırsatçılar merdiven altı ürünlerin üzerine antibakteriyel yazıyor. Antibakteriyel diyebilmek için devletin onayı gerekiyor. Bu yazılanlara bakıp her ürünü almasınlar. Alkol değerini kontrol etsinler. 65 ve 70 derece üzeri olan ürünleri tercih etsinler" dedi.

METİL ALKOLE KARŞI UYARDI

Piyasada, antibakteriyel el temizleme jeli yapımında kullanılan etil alkol temininde sıkıntı yaşandığını ifade eden Sarı, "Vatandaşımız el temizleme jeli alırken dikkat etmesi gereken noktalar var. Maalesef piyasada etil alkol temini zorlaştığı için bazı art niyetli üreticiler, koronavirüsü bahane ederek vatandaşlarımızı yanıltmaya çalışıyor. Merdiven altı üretilen el temizleme jelleri ve diğer ürünlerde metil alkol kullananlar olabilir. Bu nedenle vatandaşımız koronavirüsten kendini korumak isterken, metil alkol içeren ürünlerden dolayı zehirlenmeler yaşayabilir. Ellerimize, gözlerimize zarar verir, solunum yoluyla da akciğerlerde hasara neden olur. Vatandaşın bir el temizleme jelindeki alkol oranını bilmesi ya da kontrol etmesi mümkün değil. Alkol bazlı olup olmadığını da anlayamaz. Bu nedenle ilgili birimler, el temizleme jeli üreten firmaları kontrol altında tutmalıdır. Piyasadaki ürünlerde kontrol altına alınmalıdır. Bazı firmaların düne kadar el temizleme jeli yoktu. Koronavirüsten sonra bir anda el temizleme jeli satmaya başladı. Üretim bandını ne zaman kurdu da el temizleme jeli satmaya başladılar şaşırtıcı. Vatandaşımız bunlara da dikkat etsin, mağdur olmamak için el temizleme jeli alırken, bildikleri markaların ürünlerini alsın" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

El temizleme jellerinin paketlenmesinden görüntü

İşçilerden görüntüler

Şirketin Yönetim Kurulu Başkan Bekir Sarı ile röp.

Sarı'nın eline antibakteriyel jel sürmesinden görüntü

Genel ve detay görüntüler

Haber: Ramazan ÇETİN - Kamera : Deniz TOKAT/DENİZLİ,

========================================

İstilacı balık türleri ile mücadele için gırgır ve trol teknelerine izin istiyorlar

MUĞLA'nın Marmaris ilçesinde, balıkçı teknesi sahipleri ve balık hali esnafı, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın Ege-Akdeniz sahillerini istila eden zehirli balon balığı ve aslan balığı ile mücadelede, kıyı ve amatör balıkçılar için 'Kuyruğunu getir 5 lira al' projesinin amacına ulaşması için yasak olan koylarda avlanma izni verilmesini istedi.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, Ege ve Akdeniz sahillerini istila eden zehirli tür olan balon balığı ve aslan balıkları ile mücadele için kıyı ve amatör balıkçılar için bir süre önce başlattığı 'Kuyruğunu getir 5 lira al' projesine Marmarisli ve Gökovalı balıkçılardan farklı öneri geldi. İstilacı türlerle topyekün mücadelenin şart olduğunu belirten balıkçılar, sadece kıyı ve olta balıkçılarının değil gırgır ve trol tekneleriyle avlananların da projeye dahil edilmesi gerektiğini kaydetti. Gökovalı kaptan İsmail Atışık konuyla ilgili şöyle konuştu:

"35 yıldır gırgır teknesi ile balıkçılık yapıyorum. Bakanlığın projesi istilacı türlerin neslini kara sularımızda yok etmek için çalışma gibi görünüyor. Güney Ege'de denizin birçok noktasında gırgır ve trol tekneleri ile avlanmak yasak. Yasak olan bu deniz sahalarında gırgır ve trol tekneleriyle avcılık yapanlara izin verilmelidir. Yıllardır Güney Ege ve Gökova Denizi açıklarında birçok deniz noktasında avlanmak yasak olduğu için avlanabileceğim hiçbir yer kalmadı. İzin verip bizim önümüzü açarlarsa yasak olan denizlerde avlanır balon balığı ve aslan balığı neslini kontrol altına alırız. Geçen hafta Marmaris'in Selimiye Mahallesi açıklarında toplam 1.5 ton balon balığı tuttuk. Her bir balon balığının ağzında denize atılmış paragadi ve olta iğnesi ucu vardı. Şu anda Gökova Körfezi ve Güney Ege'nin kıyıya yakın sahillerinde balon balığı ve aslan balığı istilası var. Bakanımız bizlere destek verir ise bunun önlemini tüm trol ve gırgır avcılığı yapan meslektaşlarımızla alırız."

'BU BALIKLARIN OLTA VE AĞLARLA TUTULMASI ÇOK ZOR'

Marmaris'te 40 yıldır balık avcılığı ve satışı yapan Durmuş Ali Yücel, 'Kuyruğunu getir 5 lira al' kampanyasından yeni haberdar olduğunu belirtip, "Zehirli, istilacı tür balıkları olta ile yakalamak çok zor. Çünkü misinaları kesip atıyor, bu türler. Balon balığının olta ve ağlarla tutulması neredeyse imkansız. Bakanlığın kampanyası çok güzel düşünülmüş, umarım geliştirilerek devam eder. Ancak, bu tür desteklerle denizlerimizdeki istilacı balık türleri kontrol altına alınabilir" dedi.

'DENİZLERDE BALIK KALMAYABİLİR'

Yaklaşık 18 yıldır balıkçılık ve avcılık yapan Koray Koyuncu da balon ve aslan balığının olta ile yakalanmasının çok zor olduğuna değinip, "İstilacı bu türler denizlerimizdeki diğer balık türlerinin yumurtaları yiyor. Böyle giderse denizlerimizde balık kalmayacak. Sadece olta balıkçılığı ile bu tür ile mücadele güç" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :

Marmaris Limanı'na demirli trol ve gırgır teknelerinden görüntü

Gırgır teknesi sahibi 35 yıllık balık toptancısı İsmail Atışık ile röp.

Marmaris Kapalı Pazaryeri'nde balıkçılar ile röp.

Balon balığı ve aslan balığı fotoğrafı

Marmaris Balık Hali(nden görüntü

Marmaris'in hakim tepeden görüntüsü

Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Ali GÜNDOĞAN / MARMARİS (Muğla),

================================

Bitlis'te kar ve çöpler ayrıştırılıyor

BİTLİS'te yaşanan çetin kış şartları sonrasında ortaya çıkan kar birikintileri ve çöpler belediye ekipleri tarafından toplanarak ayrıştırılıyor. Ekipler, çöpleri çöp toplama merkezine, karları da şehir dışına taşıyor. Bitlis Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Aslan, belediye ekiplerinin her mevsimde olduğu gibi bahar ayları öncesinde de çalışmalara başladığını söyledi.

Bitlis Belediyesi, bahar ayları ile birlikte kış aylarında cadde ve sokaklardan biriken kar birikintileri ile çöpleri iş makine ve insan gücü ile toplayarak, ayrıştırıyor. Çöpleri çöp toplama merkezine götüren ekipler, karları da şehir dışına taşıyor. Bitlis Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Aslan, belediye ekiplerinin her mevsimde olduğu gibi, bahar ayları öncesinde de çalışmalara başladığını söyledi.

Aslan, "Bitlis'te geçtiğimiz son bir ay içerisinde yoğun bir kar yağışı oldu. Daha önce yağan kar yağışı ile 2 günde kar kalınlığı 2 metreyi aştı. Kar yağışı sırasında, çöp toplama işlemi biraz zorlukla yapılıyor. Çöp konteynırına ulaşamayan insanlar, çöplerini ve külleri konteynerların etrafına bırakıyor. Bahar ayları ile birlikte karlar yerden kalktıkça, çöp toplama faaliyetini temizlik işleri ve zabıta ekiplerimizle birlikte başlattık. Kardan çöpü ayıklamak zor oluyor. Ancak, hem koronavirüs ve bahar ayları münasebeti ile arkadaşlarımız gece gündüz demeden temizlik çalışmalarına devam ediyorlar. Külün karın üzerinde bıraktığı kötü görüntüden biz de rahatsız olduk.  Ama, bunu hızlı bir şekilde bertaraf ediyoruz. Kardan dolayı gelen kirliliği hızlıca bitireceğiz" dedi.

Aslan, çöplerin katı atık tesislerine gönderildiğini belirterek, "Toplanan çöp ve karları kamyonlarla daha önceden belirlediğimiz alanlara götürüyoruz. Kar doğaya da faydalı. Daha çok kırsala götürüyoruz. Burada çöpler ayrıştırıldıktan sonra, karları da doğaya karışması için bırakıyoruz. Çöpleri de katı atık tesisimize götürüyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------------------

-Bitlis'ten genel görüntü

-Çöp toplayan işçiler

-Toplanan çöplerden detaylar

-Kar ve çöplerden detaylar

-İş makinesi ile kömür küllerinin toplanması

-Kamyonlara yüklenmesi

-Kar ve çöp birikintilerinden detaylar

-Genel  ve detaylar

-Bitlis Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Arslan ile röportaj

Haber-Kamera: Özcan ÇİRİŞ-Ceren KURTYE/BİTLİS, -

==============================

Limonlu Deresi'ndeki taşkın, 2 bin dönümlük araziyi su altında bıraktı

MERSİN'in Erdemli ilçesinde dört gün önce yüksek kesimlerde etkili olan sağanakla birlikte eriyen kar, Limonlu Deresi'ne taşkın ve sel suyu olarak geldi. 2 bin dönümlük araziyi su altında bırakan taşkın, derenin debisinin yüksek olması nedeniyle etkisini azaltmaya başladı.

Dört gün önce ilçenin yüksek kesimlerinde etkisini gösteren sağanak, karların eriyip, Limonlu Deresi'nin taşmasına neden oldu. Taşkınla beraber piknik alanları, narenciye ve muz bahçeleri su altında kaldı. 2 bin dönümün su altında kaldığı bölgede, derenin debi yüksekliği nedeniyle taşkın etkisini azaltmaya başladı. Erdemli Ziraat Odası Başkanı Rasim Şahin, Limonlu Sulama Suyu Kooperatifi Başkanı Bünyamin Ergün ve Limonlu Mahalle Muhtarı Orhan Çelik, taşkında zarar gören narenciye ve muz bahçelerinde incelemede bulundu. Derenin her yıl taştığını anlatan Rasim Şahin, taşkınların derenin ıslah çalışmalarının yapılmamasından kaynaklı olduğunu dile getirdi. Çiftçilerin çok zor durumda olduğunu belirten Şahin, "1700 ile 2000 dönümlük narenciye ve muz serası selden etkilendi. Çiftçilerimizin bu sorunlarının bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Hasar tespit çalışmaları devam ediyor. Yetkililerimizden bu soruna bir an önce çözüm bulunmasını ve ıslah çalışmasının tamamlanmasını istiyoruz" dedi.

'MUZLAR HASADI YAPILAMADAN DEVRİLDİ'

Seralar ve bahçelerin 4 gündür su altında olduğunu dile getiren Limonlu Mahalle Muhtarı Orhan Çelik, her yıl bu sorunu yaşadıklarını aktardı. Muzların devrildiği ve hasadının yapılamadığını vurgulayan Çelik, "Limonlu Deresi'nin ıslah çalışmasının yapılması gerekiyor ve yetkililerden destek bekliyoruz" diye konuştu.

'SERALAR 4 GÜNDÜR SULAR ALTINDA'

Muz üreticisi ve Limonlu Sulama Suyu Kooperatifi Başkanı Bünyamin Ergün ise, üreticinin 4 gündür suyun içinde yüzdüğünü söyleyip, sorunlarının çözüme kavuşturulmasını istedi.  Öte yandan derenin debisinde 50 santimetrelik düşüşün yaşandığı, ilerleyen günlerde daha da düşmesi beklendiği belirtildi.

Görüntü Dökümü

-----------------------

Taşan Limonlu Deresi

Erdemli Ziraat Odası Başkanı Rasim Şahin derede inceleme yaparken

Suyun içinden geçen motorsikletli

Ziraat Odası Başkanı Şahin ve beraberindekiler muz serasında inceleme yaparken

Muhabir anonsu

Muz serası görüntüsü

Ziraat Odası Başkanı Şahin ile röp.

Limonlu Mahallesi Muhtarı Orhan Çelik ile röp.

-Genel görüntü

Haber-Kamera: Mehmet DOĞANER/ERDEMLİ (Mersin),

==============================

Amik Ovası'nda havuç hasadı devam ediyor

HATAY'daki Amik Ovası'nda yer alan Kırıkhan ilçesinde, aroması ve tadıyla bilinen Kırıkhan havucunun hasadı devam ederken, üretici Sait Öktem düşük fiyatlardan sıkıntılı olduklarını söyledi.

Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde havuç hasadı devam ediyor. Üretici Öktem, aroması, tadı ve kalitesi bakımından güzel olan Kırıkhan havucunun aralık ayı ortalarında başlayan hasadının, haziran ayı ortalarına kadar devam edeceğini söyledi. Tarladan toplanan ve tesislere kadar getirilen havucun kilogramının 70 kuruştan satışa sunulduğunu kaydeden Öktem, "Kırıkhan'da 15-20 bin dekar alanda havuç üretimi yapıyoruz. Özelliği bakımından farklı yerlerde ekilen havuçlara göre daha taze ve kaliteli, meyve olarak da yenilen, aroması yüksek, şeker bakımından zengin olan havuç, bize bu yıl beklenen fiyatı vermedi" dedi.

'GİRDİLER YÜKSEK'

Girdilerin yüksek oluşu nedeniyle bekledikleri fiyatı bulamadıklarını dile getiren Öktem, havucun başta iç piyasa olmak üzere Bulgaristan, Romanya, İran, Irak ve Ürdün ile Orta Doğu pazarına ihraç edildiğini anlattı. Havucun kilogram başına 70 kuruştan satışa sunulduğunu belirten Öktem, dekar başına bin lira zarar ettiklerini ifade etti. Tarlada çalışan işçilerin de günde 40 liraya havuç topladıklarını aktaran Öktem, günde ortalama 200 kilogram havuç toplandığını bildirdi.

Görüntü Dökümü

-------------------------

Havuçlar temizlenirken

Traktörle getirilen havuçlar

Yıkandıktan sonra banttan geçirilirken

İşçiler havuçları paketlerken

Paketleme tesisinden detay görüntüler

Üretici konuşması

İşçiler tarlada toplarken

İşçinin konuşması

Haber-Kamera: Ferhat DERVİŞOĞLU-Mehmet KOCACIK/KIRIKHAN,(Hatay),

================================

Hasankeyf'in son hali görüntülendi

BATMAN'da, Ilısu Barajı nedeniyle su altında kalan 12 bin yıllık Hasankeyf ilçesinin son hali görüntülendi. Hasankeyf'i son kez görmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Son yağışlarla su seviyesinin 90 metreye yükseldiği baraj gölü kıyısında tekneler için limanların yapımı da sürüyor.

Tarihi Hasankeyf'in eski yerleşim birimi ile Dicle Nehri kıyısındaki bazı köyler Ilısu Barajı nedeniyle su altında kaldı. Bir yandan 12 bin yıllık Hasankeyf su altında kalırken, diğer yandan ise turizme kazandırılması için çalışmalar da sürüyor. Su seviyesinin 90 metreye yükseldiği baraj gölü havzasında, turizme kazandırılması amacıyla tekneler için yapımına başlanan 3 limanın inşası da sürüyor.

SON KEZ GÖRMEK İSTEYENLERİN SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Hasankeyf'in yeni yerleşim alanında yaşayanlar, turizm potansiyelinden daha fazla yararlanmak istediklerini belirterek, "Hasankeyf'te müthiş bir göl manzarası oluştu. Bir tarafta tarih diğer tarafta ise büyük bir göl havzası. Bu manzara hiçbir yerde yok. Su sporları, tekne turları ve diğer aktivitelerle Hasankeyf, turizmden ciddi anlamda yararlanmış olur" diye konuştular.

'MÜZEYİ ZİYARET EDENLER TEKNE TURU DA YAPABİLECEK'

Son yağışlarla birlikte Ilısu Baraj Gölü havzasında su seviyesinin 90 metreye ulaştığını belirten Devlet Su İşleri (DSİ) 16'ncı Bölge Müdürü Ali Naci Kösalı, limanların yapım çalışmalarının bu yıl ortasında tamamlanacağını söyledi. Kösalı, "Küçük Saray önündeki limanın yanı sıra yeni yerleşim biriminin yakasında da iki limanın yapımı sürüyor. Arkeopark alanında bölgenin en zengin müzesi var. Yeni limanın biri de bu müzemizin önünde olacak. Müzeyi ziyaret edenler tekne turu da yapabilecek. Diğer liman ise yeni yerleşim bölgesine yakın yerde inşaatı sürüyor. Arkeopark alanında da El Rızık minaresinin yapımı sürüyor. Bu yılın ortasında çalışmalar tamamlanmış olacak" dedi.

Görüntü Dökümü

----------

Hasankeyf'e ziyarete gelenlerin görüntüsü

Hasankeyft'ten görüntü

Baraj suların görüntüsü

Ziyaretçilerle röportaj

Muhabir Arif Arslan anonsu

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Arif ARSLAN-Reşat YİĞİZ/HASANKEYF(Batman)

===============================

Fırsatçıların yeni adresi hisseli arsalar

İMAR izni olan hisseli arsa sahipleri, birkaç metrekarelik hisse sahibinin imza vermemesi nedeniyle inşaat yapamıyor. Az miktardaki hisselerine karşılık astronomik rakamlar talep eden fırsatçılar yüzünden, diğer hissedarların arsalarında aldıkları inşaat kararı yıllarca rafa kalkıyor.

Diyarbakır'da imar izni olan 27 bin metrekarelik arsanın 160 hissedarı, küçük hissesi olan birkaç fırsatçı yüzünden mağduriyet yaşıyor. Cüzi miktardaki hisselerine karşılık astronomik rakamlar talep eden fırsatçılar yüzünden, diğer hissedarların arsalarında aldıkları inşaat kararı yıllarca rafa kalkıyor. Arsa sahipleri de mağduriyetlerinin giderilmesi için kanun değişikliğine gidilmesini talep ediyor.

İmar izni olan hisseli arsa sahibi Mehmet Tarhan, arsalarındaki hissedarların yüzde 95'inin yapı yapılması için karar alarak imza verdiğini, ancak 2 metre veya 7 metre hissesi olan birkaç kişinin imza vermemesi yüzünden 9 yıldır inşaata başlayamadıklarını söyledi. Tarhan, mağduriyetlerinin giderilmesi için yasa çıkarılması talep ederek, şunları söyledi: "Bizim arsamızda hissedarların yüzde 95'i ev sahibi olmak için evet diyor. Ama birkaç metresi olan hisse sahipleri imza vermediği için yapı yapılamıyor. Kat ittifak kanununun 14'üncü maddesi var, orada deniyor ki, üyelerin ve paydaşların tamamının imza vermesi lazım. Bizim talebimiz bu kanunun değiştirilerek mağduriyetlerimizin giderilmesidir. Bizim gibi binlerce mağdur var."

'2 METREKARE KARŞILIĞINDA BİR DAİRE TALEP EDİYORLAR'

Ahmet İhsan Neziroğlu ise, 1973 yılından beridir bu arsada hissesinin olduğunu belirterek, ölen hisse sahiplerinin haklarının çok sayıda varislere bölünmesinden dolayı da sorun yaşadıklarını, 2 metrekare hissesi bulananların dahi daire talep ettiğini anlattı.

'27 BİN 656 METREKARE Mİ BÜYÜK, 2 METREKARE Mİ?'

Bir başka hissedar Mehmet Yasin Can da, arsalarının 27 bin 658 metrekare olduğunu, 2 metrekare bir hisse sahibi yüzünden kendilerinin mağdur edildiğini ifade ederek, "27 bin 656 metrekare mi büyük, yoksa 2 metrekare mi büyük?" dedi.

'BİNLERCE KİŞİ MAĞDUR'

Hisseli arsalardaki bu durumdan emlakçılar da şikayetçi. Arsa sahiplerinin müteahhit ile anlaşmak için kendilerine geldiğini belirten emlakçı Bahattin Rıfat Boz, hisse sahiplerinden inşaat için imza topladığını, ancak cüzi miktarda hissesi olan birkaç kişinin fahiş talepleri yüzünden bunu gerçekleştiremediklerini söyledi. Hem emlakçıların hem de arsanın diğer hissedarlarının büyük mağduriyet yaşadığını anlatan Boz, kentsel dönüşümde uygulanan 3'te 2 kararın hisseli arsalar için de uygulanması gerektiğini ifade ederek, Türkiye'nin her yerinde bu durumdan kaynaklı binlerce kişinin mağduriyet yaşadığını belirtti.

Görüntü Dökümü

-------

Mağduriyete konu arsa

Muhabir Mehmet Mucahit CEYLAN'ın anonsu

Mağdur hissedarların röportajları

Emlakçı Bahattin Rıfat Boz'un röportajı

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN- Nurettin FİDANCAN/DİYARBAKIR,

===============================

Göçmenlerin Yunanistan sınırında bekleyişi 19'uncu gününde

TÜRKİYE'nin sınırlarında 'serbest geçiş' uygulamasının ardından Avrupa ülkelerine gitmek için Edirne'ye akın eden göçmenlerin Yunanistan'a geçişleri sürerken, Pazarkule Sınır Kapısı çevresinde yaklaşık 10 bin kişi, olumsuz hava şartlarına rağmen 19 gündür bekliyor.

Türkiye'nin düzensiz göçmenlere sınırlarında 'serbest geçiş' uygulamasının ardından Avrupa ülkelerine gitmek isteyen göçmenlerin Edirne'ye gelişleri sürüyor. Yunanistan göçmenlerin ülkelerine geçişlerini engellemek için Pazarkule Sınır Kapısı'nın karşısında bulunan Kastanies Sınır Kapısı'nı kapattı. Tampon bölgeye beton bloklar yerleştiren Yunan güvenlik güçleri, sınırdaki önlemlerini de en üst seviyeye çıkardı. Göçmenler sınırın kapatılması üzerine Meriç Nehri'ni lastik botlarla aşıp, Yunanistan'a geçişlerini sürdürüyor. Yunan güvenlik güçleri, yakaladığı göçmenleri darbedip, üzerindeki para ve elbiseleri alıp, Türkiye'ye zorla gönderiyor.

Pazarkule Sınır Kapısı çevresinde yaklaşık 10 bin göçmenin sınırı geçmek için bekleyişinde de 19'uncu güne girildi. Yunan güvenlik güçleri, burada bekleyen göçmenlerin geçişlerini engellemek için sert müdahalelerde bulunuyor. Yunanistan'ın gerçek mermi, gaz bombası, plastik mermi, biber gazı ile gerçekleştirdiği saldıralar sırasında bugüne kadar 3 göçmen vurularak öldürüldü, 213 göçmen de yaralandı. Yaralı 13 göçmenin ise hastanelerde tedavisi sürüyor.

Pazarkule Sınır Kapısı tampon bölge ile çevresinde çadır kuran göçmenlerin, soğuk havada bekleyişleri devam ediyor. Tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan göçmenlere, günde 3 öğün yiyecek verilirken, giyim ihtiyaçları da karşılanıyor. Bölgede kurulan sahra hastanesinde ise 7 binin üzerinde göçmene sağlık hizmeti sunuldu, 1500'ün üzerinde çocuğa aşı yapıldı.

SINIR, GÖÇMEN KAMPI GİBİ

Türkiye'den Yunanistan'a açılan Pazarkule Sınır Kapısı bölgesi kurulan 3 bin çadırla kadın ve çocuklarıyla kalan göçmenler bu alanı göçmen kampına çevirirken, kentte hava sıcaklığının 10 derece düşmesi ve zaman zaman yağan yağmur göçmenlerin en büyük sorunu oluyor. Soğuk havadan en çok çocukların etkilendiği görülürken göçmenler Yunanistan'ın kapıları kendilerine açmasını istiyor. Pazarkule bölgesinde kalan göçmenlerin Yunanistan'ın kapıları açana kadar bölgeden ayrılmayacağını dile getiriyor.

YUNAN TARAFINDA ÖNLEMLER DEVAM EDİYOR

Türkiye Yunanistan tarafına geçen göçmenlerin güvenliğini havadan ve karadan takip ederken Yunan tarafının önlemleri artırması dikkat çekiyor. Pazarkule'nin hemen karşısında bulunan Kastanies bölgesinde siper kazıp ağır silahlarla önlem alan Yunan polisi, sınırda jiletli ve dikenli barikatlar kurarak göçmenlerin ülkelerine geçmesini engellemeye çalışıyor. Tüm çabalara rağmen binlerce göçmenin Yunanistan'a geçişlerinin devam ettiği belirtildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------------------------

-Pazarkule çevresinde bekleyen göçmenler drone ile havadan

-Sınır havadan detaylar

-Göçmenlerden detaylar

-Kamp içinden detaylar

-Bölgeden detaylar

-Muayene edilen çocuklar

-Sınırdan detaylar

Haber-Kamera: Ali Can ZERAY/EDİRNE,-

===============================

'Koronavirüs' korkusu kuryelerin işlerini artırdı

TÜRKİYE'de koronavirüs görülmesinin ardından önlemlerini artıranlar, kalabalık alanlarda bulunmamak için alışverişi internet üzerinden yapmaya başladı. Bunun üzerine motorlu kuryelerin mesaisi arttı. İzmirliler de gıda ve temizlik alışverişini internetten yapıyor. Kentteki kuryeler, önceki aya oranla yaklaşık 3 saat fazladan mesai yapıyor.

Koronavirüsün Türkiye'de de görülmesinin ardından hem halk hem de yetkililer önlemlerini artırdı. Yetkililer kamuya açık alanları dezenfekte ederken, halk da uzmanların önerileri doğrultusunda maske ve eldiven kullanmaya, çantalarında kolonya ve dezenfektan taşımaya başladı. Önlemlerin yanı sıra kamuya açık ve kalabalık alanlarda bulunmak istemeyenler, internet üzerinden alışverişe geçti. İnternetten siparişler artınca motorlu kuryelerin de mesaisi arttı.

'PARA ALIŞVERİŞİ YAPMAK İSTEMİYORLAR'

Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Burhan Akgül, kurye hizmeti veren personelin çok yoğun günler yaşadığını belirtip, market alışverişleri dahil internet üzerinden alışveriş yapıldığını söyledi. Halkın virüs korkusuyla evlerinde yemek yapmayı tercih ettiğini anlatan Akgül, yemek siparişlerinden çok mutfak ihtiyaçlarında artış olduğunu kaydetti. Akgül, "İnsanlar para alışverişi de yapmak istemiyor. Bu yüzden online ödemeli alışveriş yapıyor" dedi.

En çok siparişin makarna, şeker, un, yağ gibi market ürünlerinden verildiğini dile getiren Akgül, "Vatandaşlar erzak ya da temel ihtiyaç malzemelerini stoklamaya başladı. Öyle bir korku sardı ki ne varsa almaya başladılar. Peçete, ıslak mendil, kolonya alıyorlar. Kolonya kara borsa gibi satılıyor. Bir ay öncesiyle karşılaştırıldığında yaklaşık 3 saat fazla mesai yapıyoruz. Bir kurye günde 20 paket taşıyorsa şu anda 50 paketin üstüne çıktı. Sokaklarda insan da azaldı. Bunda virüsün etkisi var" diye konuştu.

'EL TEMASINDAN VE PARA ALIŞVERİŞİNDEN KAÇINIYORUM'

İzmir'de kurye olarak çalışan Kerem Kaçmaz da virüs korkusunun birçok davranışı etkilediğini belirterek, "Müşterilerin yanlarına gidiyoruz. Eskiden onlara yakın temas halindeyken şimdi tedirginiz. Ürünleri teslim ederken bir şeye dokunmamaya çalışıyoruz. Özellikle POS makinesi hem bizim hem de müşterilerimizin el temasına maruz kalıyor. Artık kullandıktan sonra ıslak mendille temizlemeye başladık" dedi.

Market alışverişlerini internet üzerinden yapan Mehmet Ali Ceylan ise çok hassas dönemden geçildiğini vurgulayarak, "Gerekmediği sürece dışarı çıkmıyorum. El temasından ve para alışverişinden kaçınıyorum. İhtiyaçlarımı online sipariş tercih ediyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Kuryenin torbaları motosiklete yüklemesinden görüntü,

Kuryenin siparişi teslim etmesinden görüntü,

Kuryenin post makinesini temizlemesinden görüntü,

Burhan Akgül ile röportaj

Kerem Kaçmaz ile röportaj

Müşteri Mehmet Ali Ceylan ile röportaj

Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR,

===============================

Datçalılar İngiltere'ye götürülen 'Knidos Aslanı'nı istiyor

MUĞLA'nın Datça ilçesindeki Knidos Antik Kenti'nde yapılan kazılarda, İngiliz arkeolog Sir Charles Thomas Newton tarafından 1858-1859 yılları arasında bulunup, İngiltere'ye götürülen ve hala British Museum'da sergilenen Knidos Aslanı'nın Türkiye'ye iade edilmesi için başlatılan kampanyada, bugüne kadar 4 bin imza toplandı.

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne gönderilmek üzere emekli öğretim görevlisi ve belgesel film yönetmeni Ertuğrul Karslıoğlu (74) ile Datça'nın Yazıköy Mahallesi'nde oturan ev kadını Gülkadın Taş Kocadurmuş'ın (58) öncülüğünde, geçen yıl 13 Temmuz'da başlatılan kampanyayla bugüne kadar 4 bin imzanın toplandığı açıklandı. Knidos Aslanı'nın Türkiye'ye kazandırılması için özverili bir çalışma yürüten Karslıoğlu ve Kocadurmuş, Datça Limanı'nda, anıtın mermerden yapılan birebir kopyasının önünde stant açarak, imza kampanyasına devam etti.

'ÇOK ÖNEMLİ VE ÇOK DEĞERLİ'

Kampanyaya öncülük eden Ertuğrul Karslıoğlu, Knidos Aslanı'nın İngiltere'ye götürülüşüne dair çeşitli iddiaların var olduğuna dikkat çekerek, "Aslan bir biçimde buradan alınarak, İngiltere'ye götürülmüş. Kimileri, padişahtan izin alınarak götürüldüğünü, kimileri ise kaçırıldığını söylüyorlar. Her ne şartta olursa olsun, Knidos Aslanı'nın burada bulunması gerekiyor. Datça aslanı heykeli, dönemine göre çok önemli ve çok değerlidir. Bu ebatta, bu büyüklükte, bu tonajda başka böyle bir heykel yok. Bu heykel, British Museum'da sergileniyor. İnsanlar, bu heykeli görebilmek için para ödüyorlar. Biz bu heykeli artık kendi yerinde görmek istiyoruz" dedi.

'HALK, KNİDOS ASLANINI İSTİYOR'

Knidos belgeseli çekimleri için bölgede çalışma yaparken, buradaki insanlardan aslanın hikayesini dinlediklerini ifade eden Karslıoğlu şunları söyledi:

"Topladığımız imzaları Kültür ve Turizm Bakanlığı'na göndereceğiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan başarılı çalışmalar sonucu, yurt dışından birçok eserin ülkemize geri kazandırıldığını biliyoruz. Bakanlığın bu çalışmalarından yola çıkarak, böyle bir imza kampanyası başlattık. Yazıköy Mahallesi başta olmak üzere Knidos Antik Kenti'ne yakın olan yerleşim yerlerindeki insanlar konuya çok duyarlılar. Uluslararası bazı kuruluşlar da, tarihi eserlerin bulundukları yerlerde sergilenmesinden yana tavır sergiliyor. Knidos Aslanı'nın da, İngiltere'den alınarak, kendi yurduna getirilmesinin zamanı artık geldi."

'KNİDOS ASLANI DATÇA'NINDIR'

İmza kampanyasının bir diğer öncüsü Gülkadın Taş Kocadurmuş ise, Knidos Antik Kenti'ne 8 kilometre mesafede Yazıköy'de doğup büyüdüğünü belirterek, "Ben, Knidos Aslanı'nın evinde büyüdüm. O tarihlerde aslan yoktu. Zaman içinde, aslanın buradan alınıp İngiltere'ye götürüldüğünü öğrenince arkasına düştük. Köydeki yaşlılar anlatırlardı. 'Burada bir aslanımız vardı, Ege ile Akdeniz'in hakimiydi' diye çok hikayeler dinledik. O yıllarda üzerinde durduğu kaidesi boş duruyordu. Knidos Aslanı bizimdir. Bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Aslanın evinde olmasını istiyoruz. Köylüler ile uzun yıllar konuşup, ne yapacağımızı düşündük. Çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Kimisi aslanı, padişahın verdiğini söylüyordu. Kim vermiş, kim vermemiş biz bilemeyiz. Ama biz aslanı evinde istiyoruz. Her kültür varlığı yerinde daha güzeldir. Bu imza kampanyasında görev bugün bende, yarın kızımda, daha sonra ise torunumda olacak.  Aslan evine gelene kadar imza kampanyasını sürdüreceğiz" diye konuştu.

'DATÇA İÇİN SİMGESEL ÖNEMİ VAR'

Kampanyaya imza verenlerden Gülser Dabis (67) ise Knidos Aslanı'nın, mutlaka ve mutlaka Datça'ya getirilmesi gerektiğin söyledi.

Knidos aslanı heykelinin, Datça ve Datçalılar için çok büyük bir öneme sahip olduğuna dikkat çeken Turan Yıldız (62) ise, "Knidos Aslanı'nın simgesel olduğu kadar, aynı zamanda çok değerli bir eser olduğunu biliyorum. Ancak simgesel öneminin, Datça ve Datçalılar için çok daha değerli olduğuna inanıyorum. Böyle bir eser, ülkemize kazandırılması halinde, Datça'nın kültürüne çok büyük bir katkı sağlayacaktır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Stanttaki imza kampanyasından görüntü

Datça limanındaki Knidos aslanının görüntüleri…

Kampanyayı başlatan Ertuğrul Karslıoğlu (74) ile röp.

Gülkadın Taş Kocadurmuş ile röp.

Kampanyaya imza verenlerden Gülser Dabis konuşma

Turan Yıldız (62) ile röp.

Knidos Antik Kentinden görüntü

Haber- Kamera: Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla),


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Koronavirüs Türkiye Haberler

Et entegre tesisinde büyükbaş hayvana eziyet! Baltayla vura vura öldürdüler

Et entegre tesisinde büyükbaş hayvana eziyet! Baltayla vura vura öldürdüler

Suudi Arabistan'da kurallar yıkılıyor! Ülke tarihinde ilk kez mayolu defile düzenlendi

Suudi Arabistan'da kurallar yıkılıyor! Ülke tarihinde ilk kez mayolu defile düzenlendi

7 Ekim'deki baskının sembol ismi olmuştu! Hamas'ın kaçırdığı genç kadının cansız bedeni bulundu

7 Ekim'deki baskının sembol ismi olmuştu! Hamas'ın kaçırdığı genç kadının cansız bedeni bulundu

Amasya'da büyükbaş hayvana balta ve bıçakla eziyet eden 5 kişi tutuklandı

Amasya'da büyükbaş hayvana balta ve bıçakla eziyet eden 5 kişi tutuklandı

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title