Haberler

Faik Öztrak'tan Hükümete Tepki: "Körfez'den Kaynak Arayışları Nedeniyle Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk'e Hakarete Sessiz Kalınmasını Kabul...

Güncelleme:

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Hindistan'da geçen hafta yapılan G-20 Zirvesi'nde oluşturulan, "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru"nda Türkiye'ye yer verilmemesini, "Ne masada oturabilen ne de buna çıtını çıkarabilen Erdoğan, uçağına aldığı gazetecilere ‘Türkiyesiz koridor olmaz’ cakaları satsa da ülkemize Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan bu yeni ticaret rotasında yer verilmedi. Biz,’Ülkemizin geleceğini, büyümesini, kalkınmasını çok yakından ilgilendiren bu hatta neden yokuz’ diye soruyoruz. Hükümet sözcüleri, parti sözcüleri hep bir ağızdan hakaret yağdırıyor, iftiralara başlıyorlar, kibirli bir edayla akıl vermeye kalkıyorlar. Ama hakaret de kibir de suçluların telaşını örtmeye yetmiyor. Onlar söylemiyorsa, hakikati biz söyleyelim, Türkiye bugün böylesine önemli bir koridordan dışlandıysa, bunun sebebi bu yönetimin diplomaside yanlış tercihleridir. Kibir abidesi Erdoğan’ın ‘Bir gün öyle, bir gün böyle’ tavırlarıdır" dedi. Öztrak, Kuveytli yazar Abdulaziz Duwaihi bin Rumaih'in Atatürk'ü hedef alan sözlerine, "Şiddetle kınıyoruz. Hükümetin de sessiz kalmamasını, bu kendini bilmez edepsiz hakkında her türlü hukuki yolu kullanmasını bekliyoruz, istiyoruz. Aksi takdirde Körfez’den kaynak arayışları nedeniyle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hakarete sessiz kalınmasını kabul edemeyiz" diyerek tepki gösterdi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Hindistan'da geçen hafta yapılan G-20 Zirvesi'nde oluşturulan, "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru"nda Türkiye'ye yer verilmemesini, "Ne masada oturabilen ne de buna çıtını çıkarabilen Erdoğan, uçağına aldığı gazetecilere 'Türkiyesiz koridor olmaz' cakaları satsa da ülkemize Hindistan'dan Avrupa'ya uzanan bu yeni ticaret rotasında yer verilmedi. Biz,'Ülkemizin geleceğini, büyümesini, kalkınmasını çok yakından ilgilendiren bu hatta neden yokuz' diye soruyoruz. Hükümet sözcüleri, parti sözcüleri hep bir ağızdan hakaret yağdırıyor, iftiralara başlıyorlar, kibirli bir edayla akıl vermeye kalkıyorlar. Ama hakaret de kibir de suçluların telaşını örtmeye yetmiyor. Onlar söylemiyorsa, hakikati biz söyleyelim, Türkiye bugün böylesine önemli bir koridordan dışlandıysa, bunun sebebi bu yönetimin diplomaside yanlış tercihleridir. Kibir abidesi Erdoğan'ın 'Bir gün öyle, bir gün böyle' tavırlarıdır" dedi. Öztrak, Kuveytli yazar Abdulaziz Duwaihi bin Rumaih'in Atatürk'ü hedef alan sözlerine, "Şiddetle kınıyoruz. Hükümetin de sessiz kalmamasını, bu kendini bilmez edepsiz hakkında her türlü hukuki yolu kullanmasını bekliyoruz, istiyoruz. Aksi takdirde Körfez'den kaynak arayışları nedeniyle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakarete sessiz kalınmasını kabul edemeyiz" diyerek tepki gösterdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyerek Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı'nın gündemine ilişkin açıklama yaptı.

"SARAYIN EN BÜYÜK KABUSU, MUHALEFETİN BİRLEŞMİŞ GÜCÜ"

Öztrak, "Mayıs seçimlerinde istediğimiz sonucu alamadığımız için herkesten çok biz üzüldük. Ama Erdoğan'ın en büyük kabusu olan bir başka hususu da görmezden gelemeyiz. Geçtiğimiz seçimde bizim Cumhurbaşkanı adayımız seçmenin yüzde 48'ini bir araya getirdi. Sarayın en büyük kabusu, muhalefetin bu birleşmiş gücü. Saray 7 ay sonra yapılacak seçimde ne döviz kasasında ne de bütçede mayıs seçimlerinde sahip olduğu imkana sahip olmadığının seçim öncesinde söylediği ne varsa ondan çark etmenin ciddi siyasi bedeli olacağının farkında" dedi.

Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim öncesi verdiği vaatler arasında yer alan kamuya alımlarda mülakatı kaldırma sözünü hatırlatırken, "Hükümet seçimden önce bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metnimizden kopya çekip, devlette işe girerken yapılan, mülakatı kaldırma sözü verdi. Seçimden sonra Milli Eğitim Bakanları çıktı, mülakat sürecek, daha önce yüzde 100 mülakata göre öğretmen alınıyordu. Şimdi yüzde 50 KPSS, yüzde 50 mülakat olacak' diye açıklama yaptı. Bir de arkasından 'Ne kadar inançlı biri' olduğunu anlatıp kul hakkına girmeden, ideolojik kayırmaya müsaade etmeyecek şekilde' Mülakat yapacaklarını söyledi. Mülakatı kaldırma sözünden çark ettiklerini itiraf etti. Sözleri aslında devlet yönetiminin nasıl parti yönetimine döndüğünün itirafı" diye konuştu.

Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"GÜNDEMİMİZDE ERDOĞAN'IN GÜVEN VERMEYEN DIŞ SİYASETİ NEDENİYLE TÜRKİYE'NİN KÜRESEL OYUNDAN DIŞLANMASI VARDI: Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün kurulumuzun gündeminde, milletimizi ezip geçen hayat pahalılığı, hükümetin yoksulluğu hızla artıran politikaları ve politikasızlıkları, ülkemizin bir numaralı gündemi haline gelen çocuk açlığı, bunun neticesinde ülkemizin karşı karşıya olduğu bir nesli kaybetme tehlikesi, eğitim politikasının açmazlarının nasıl çözüleceği, ülkede giderek artan hukuksuzluk ve başta Hindistan'dan Avrupa'ya uzanan ticaret yolu olmak üzere Erdoğan'ın güven vermeyen dış siyaseti nedeniyle, Türkiye'nin küresel oyundan dışlanması vardı. Hızla tamamlanan partimizin il kongreleri sürecini, devam eden yerel seçim hazırlıklarımızı da toplantımızda değerlendirdik.

ATATÜRK'E HAKARETLERİNİ ŞİDDETLE KINIYORUZ: Sözlerime başlarken; Kuveytli bir yazarın Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e hakaretlerini şiddetle kınıyoruz. Hükümetin de sessiz kalmamasını, bu kendini bilmez edepsiz hakkında her türlü hukuki yolu kullanmasını bekliyoruz, istiyoruz. Aksi takdirde Körfez'den kaynak arayışları nedeniyle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakarete sessiz kalınmasını kabul edemeyiz.

AHİLİK HAFTASI'NI KUTLUYORUZ: Yine bu hafta Ahilik Haftası… Kültürümüzün ayrılmaz parçası ahilik, sadece bir mesleki dayanışmayı değil aynı zamanda yüksek bir ahlakı ifade eder. Çalışma hayatını doğruluk üzerine inşa eden Ahi Evran'ın 'Kalbini, kapını, alnını açık tut' sözleri dün olduğu gibi bugün de sadece esnafımızın değil, Anadolu ve Rumeli kültürünün pusulasıdır. Ahilik Haftası'nı kutluyoruz.

ŞAHSIM HÜKÜMETİ, MİLLETİN DÖVİZ KASASINI BOŞALTTI, BÜTÇESİNİ TARUMAR ETTİ: 'Eylemsiz öngörü hayal, öngörüsüz eylem ise kabustur.' Tek kişilik şahsım hükümeti, seçimi kazanmak için, milletin döviz kasasını boşalttı, bütçesini tarumar etti. Seçim sonrasında, ekonomi yönetiminin vitrinini değiştirerek işi hallederim sandı, olmadı. Ardından vergi, harç, zam yağmuru altında milleti ezdi. Hatalı politikalarıyla azdırdığı, enflasyon, hayat pahalılığı, yoksulluk, açlık milletin üstüne kabus gibi çöktü. Şimdilerde de hükümet, sürekli vaat veriyor. Hedef ve tahminler açıklıyor, ama arkasında bunu destekleyecek, milleti feraha çıkaracak herhangi bir eylem koymuyor, yok.

HÜKÜMETİN ÖNGÖRÜSÜZ EYLEMLERİ, MİLLETİMİZİN HAYATINI CEHENNEME ÇEVİRİYOR: Hükümet seçimden sonra, bu yılın enflasyon hedefini dört defa değiştirdi. Seçim öncesinde yüzde 22 olan enflasyon hedefi, seçim sonrasında üçe katlandı, yüzde 65 oldu. Hükümet bu yıl enflasyonla mücadelede havlu attı. Tek haneli enflasyon bu yıl da gelecek yıl da hayal oldu. Hükümetin 'eylemsiz öngörülerinin' yanında, öngörüsüz eylemleri de milletimizin hayatını cehenneme çeviriyor. 2014'ten bu yana yaptıkları ve yapmadıkları nedeniyle, içeride, dışarıda kendine duyulan güveni hızla bitiren şahsım hükümeti, dışarıdan istediği parayı bulamayacağını anladı. Enflasyonu düşürmek için faturayı millete kesmekten başka çaresi de kalmadı.

BU AÇIKLAMA ANLAŞILAN SARAY KORİDORLARINDA RAHATSIZLIK YARATMIŞ: Yeni vitrin de bunun farkında, çıkıyorlar, 'Hedeflenen enflasyona göre maaş artışı' diyorlar. IMF programının ana unsurlarından birini dillendiriyorlar. Enflasyon hedefini üç ayda dört kez değiştiren yönetimin, bu vaadinin Türkçesi, 'telafiden vazgeçtim, çalışanları enflasyona ezdireceğim' demektir. Ama mahalli idare seçimleri öncesinde bu açıklama, anlaşılan saray koridorlarında rahatsızlık yaratmış. Cumhurbaşkanı Yardımcısı apar topar çıkıyor, 'sonradan telafi ediyoruz, çalışanı enflasyona ezdirmiyoruz' diyor. Telafiden vazgeçmediklerini anlatıyor. Tabii bu arada sebebi oldukları yüksek enflasyon ortamında altı ayda bir yapılan telafinin de çalışanları enflasyona ezdirdiğini görmezden geliyor.

ENFLASYONA KALICI ÇÖZÜM YOK, VATANDAŞA ZULÜM ÇOK: 'İç talep dengelenecek" diyerek, milletin karnını doyurabilmek için kullandığı kredi kartlarına, tüketici kredilerine sınır getirmeye başlıyorlar. Milleti alışveriş yapamayacak hale getirerek, enflasyonu düşürmeye çalışmak millete zulümden başka bir şey değildir. Hükümet yine işin ucuzuna kaçıyor. Ortada verimliliği artıracak, maliyetleri düşürecek, doğru dürüst bir program ve plan yok. Enflasyona kalıcı çözüm yok, vatandaşa zulüm çok.

O ZAMAN YİNE YÜKLEN VATANDAŞA: Hükümet, seçimden sonra mazotta vergiyi artırdıkça artırdı. Bir TIR Antalya'dan İstanbul'a gelişte, sadece 13 bin liralık mazot yakıyor. Bunun otoyol parası var, köprü parası var, şoför masrafı var, kamyoncunun karı var, ödenecek vergisi var, işletme giderleri var. Bir de bu aracın Antalya'ya dönüşü var. Gidiş geliş hesap edildiğinde 20 tonluk malın getirilmesi on binlerce lira tutuyor. Hükümetin buna da çözümü yok. O zaman yine yüklen vatandaşa. Yetmiyor hükümet, fiyatını belirlediği mal ve hizmetlere de zam üstüne zam yapıyor. Çaya 100 günde dört kez zam yaptılar. Seçimden sonra çay fiyatı yüzde 90 arttı. Yüksek Hızlı Trene (YHT) sene başında yüzde 15'lik bir zam yapmışlardı. Ama o buzdağının görünen kısmıymış. Seçimden sonra Temmuz'da ve Eylül'de öyle zamlar yüklediler ki daha birkaç ay önce 230 lira olan İstanbul-Ankara bileti şimdi 430 liraya fırladı. Sonra da çıkıyorlar, 'Enflasyonla mücadele birinci önceliğimiz' diyorlar. Enflasyonla mücadele edecekseniz, işe önce kendi koyduğunuz fiyatlardan katladığınız vergilerden, harçlardan, Anayasa'ya aykırı şekilde iki kere aldığınız MTV'den başlayın. Vatandaşın maaşına ücretine kredi kartına musallat olmayın.

MİLYONLARCA EMEKLİ, CUMHURİYET'İN 100'ÜNCÜ YILINDA İKRAMİYE ÇIKAR MI DİYE BEKLİYOR: Getirdikleri Orta Vadeli Program'da, bu yıl ek bütçe kanunuyla verilmemiş, 974 milyar liralık bir harcama yetkisi daha kullanacaklarını açıkladılar. Anlaşılan yerel seçimlerden önce bütçeyi darmadağın etmeye devam edecekler. Tabii parayı bulabilirlerse. Bu kifayetsiz yönetimle yoksulluğu geçtik, artık bu mümbit topraklarda açlığı konuşuyoruz. Emeklimiz aç… Açlık sınırının altındaki aylıklarla hayatta kalmaya çalışıyor. Yok kök aylık, yok seyyanen derken hükümet milyonlarca emekliye enflasyon telafisi için vermesi gereken yüzde 25'lik artışı bile vermedi. Emeklileri, 'Maaşlarınıza ekimde bakacağız, olmadı yılbaşına kadar sabredin' diye oyalayıp duruyorlar. Bu ülke için alın teri döken milyonlarca emekli, "Cumhuriyet'in 100. yılında bir ikramiye çıkar mı?' diye bekliyor. Bir yerlerden 5 bin lira fısıldanıyor, emekli dernekleri bir ikramiye verilecekse, en az 10 bin lira olması gerektiğini söylüyor. 100. yıl ikramiyesi tabii ki verilsin. Ama unutmamak gerekir ki ikramiye tek seferlik bir ödemedir. Buna karşın emeklinin ihtiyacı, insanca yaşamasına yetecek sürekli bir aylıktır.

SADECE EMEKLİ DEĞİL, EMEKÇİ DE AÇ: Karabük'te 78 yaşındaki Kasım Özkan, arkasında borçlarını yazdığı bir liste bırakıp, 'Borçlarımı ödeyin, hakkınızı helal edin' deyip canına kıyıyor. Bundan birkaç ay önce kira ödemekte zorlanan genç çiftlerin evlerini kapatıp analarının babalarının yanına döndüğünü konuşuyorduk. Şimdi, barınma krizi baba evlerini de vurdu. Yaşını başını almış insanlar, evlerini kapatıp huzurevi sırasına giriyor. Huzurevi başvuruları rekorlar kırıyor. Hükümet bu hallere düşürdüğü insanlara aylığını mı artırsam, ikramiye mi versem, verirsem ne kadar versem diye kırk dereden su getiriyor. Sadece emekli değil, emekçi de aç...

ERDOĞAN, SÖZLERİNDEN DE ÇARK EDİYOR: Evlatlarımız da aç… Bu yıl seçimlerden önce, ocak ayında Erdoğan çıktı, '1,8 milyon öğrenciye ücretsiz verdiğimiz yemeği şubat itibariyle okul öncesine yayarak 5 milyon öğrenciye çıkarıyoruz' dedi. Seçim bitti okul yemeği yaygınlaştırılacağına, deprem bölgesi hariç durduruldu. TÜİK; '7 milyon 662 bin 807 çocuğumuz dengeli beslenemiyor' diyor. Birleşmiş Milletler; 'Türkiye'de yetersiz beslenme nedeniyle 1 milyon 251 bin 285 çocuğun bodurluk sorunu yaşadığını' söylüyor. Biz, CHP olarak TBMM'de '1 öğün ücretsiz yemek' önergesi veriyoruz. Hükümet ve ortakları reddettiler. Yetmiyor Erdoğan kendi sözlerinden de çark ediyor. Bu ülkede, dört kişilik bir hanede, ana, baba, çocuklar herkes asgari ücretle çalışsa bile yoksulluk sınırı üzerinde bir gelire ulaşamıyor.

HARCAMALARINIZDAN KISMAYACAKSINIZ, ÇOCUKLARIN BOĞAZINDAN KISACAKSINIZ, BÖYLE BİR ŞEY OLMAZ: Beslenemeyen çocuklar, bir ülke için en büyük yıkımdır. İyi beslenememenin sonucu, iyi gelişememek, iyi eğitim alamamaktır. Çocuk açlığının vicdani ağırlığının yanında ülkeye maliyeti, küresel yarışma gücüne sahip olmayan bir insani sermaye açığını bir nesil boyu taşımaktır. Bu gerçek bir felakettir. Hükümeti, sebebi oldukları, kriz yüzünden bir nesli kaybetmemek için ülkenin beşeri sermayesinin telafi edilemez şekilde zarar görmemesi için anne ve çocuklar için beslenme programlarını hızla ve eksiksiz hayata geçirmeye çağırıyoruz. Siz kendi harcamalarınızdan kısmayacaksınız, çocukların boğazından kısacaksınız, böyle bir şey olamaz. Birinci öncelik bu ülkede hiçbir çocuğun, yatağına aç girmemesi mutlaka sağlanmalıdır. .

MÜLAKATI KALDIRMA SÖZÜNDEN ÇARK ETTİKLERİNİ İTİRAF ETTİ: Hükümet seçimden önce bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metnimizden kopya çekip, devlette işe girerken yapılan, mülakatı kaldırma sözü verdi. Seçimden sonra Milli Eğitim Bakanları çıktı, mülakat sürecek, daha önce yüzde 100 mülakata göre öğretmen alınıyordu. Şimdi yüzde 50 KPSS, yüzde 50 mülakat olacak' diye açıklama yaptı. Bir de arkasından 'Ne kadar inançlı biri' olduğunu anlatıp kul hakkına girmeden, ideolojik kayırmaya müsaade etmeyecek şekilde' Mülakat yapacaklarını söyledi. Mülakatı kaldırma sözünden çark ettiklerini itiraf etti. Sözleri aslında devlet yönetiminin nasıl parti yönetimine döndüğünün itirafı. Devlette kural olur. Genç öğretmenlerimizin kariyeri de ülkemizin geleceği çocuklarımızın eğitimi de bir bakanın insafına bırakılamaz. Diğer taraftan Bakanın ideolojik kayırma sözleri, bugüne kadar, gençlerin haklarını çatır çatır nasıl yediklerinin KPSS'den derece yapanları mülakatlarda nasıl elediklerinin kurumları partilerinin il başkanlarının emrine nasıl verdiklerinin, torpil listelerinin de bir itirafı. Erdoğan seçimden önce, yüzde 50 mülakat demedi. Kamuya alımları, gençlerimizin sınavlardaki başarı sırasına göre yapacağız' dedi. Eveleyip gevelemeyin, vatandaşa verdiğiniz sözün gereğini yapın.

BUGÜNE KADAR YAPTIKLARININ MİLLETE NE HAYRI OLDU Kİ YENİ YAPACAKLARININ BİR HAYRI OLSUN: Bunca değişiklik yaptıkları anayasayı, bugüne kadar da sayısız defa çiğnemeyi de ihmal etmediler. Şimdi seçime doğru yeniden yeni anayasa yapma derdine düştüler. Bugüne kadar yaptıklarının millete ne hayrı oldu ki, yeni yapacaklarının bir hayrı olsun. Nitekim, seçimden önce 'tek millet' diye bas bas bağıran Erdoğan ve partisi, seçimden sonra 'anayasada milletin çeşitliliğini yansıtmak' gibi ipe sapa gelmez sözler ediyorlar. CIA'in eski istasyon şefi Graham Fuller'in ulus devletimizi 'çok uluslu' şeklinde tanımlaması gibi bir 'çeşitlilik' edebiyatıdır tutturmuş gidiyorlar. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, milleti; 'Ortak hatıra mirasına sahip olan, bu mirasın korunması ve devamı için 'ortak' irade gösteren, beraber yaşamak konusunda ortak' olurda birleşen insan cemiyetidir' diye tarif ediyor. Millet olmak, her şeyden önce 'ortak' olmaktır. Ulus olmak, ayrılmak değil, bir olmaktır. Biz bu hinliklerin, bu coğrafyada nelere sebebiyet verdiğini çok yakın zamanda civar ülkelerin kan deryası içinde ne mücadeleler verdiğini yaşayarak gördük. BOP eş başkanının ortağı da CIA sosuyla terbiye edilmiş bu sözler hakkında ne düşünüyorsa, bir zahmet çıkıp söylesin.

MİLLETİN GÜNDEMİNE TAKLA ATTIRMAK İÇİN BOŞA UĞRAŞMASINLAR: Tek kişilik bu ucube rejimin başının, 'Özgürlükçü anayasa' sözleri ise tam bir traji-komedi. Milletin gündemine takla attırmak için boşa uğraşmasınlar. "Açım, kiramı ödeyemiyorum diyenlerle, hakkını arayan öğretmene, ormanı koruyan çevreciye ters kelepçe takanlarla, Madımak gibi bir insanlık suçunun, zaman aşımıyla üstünü örtenlerle, sendikaya üye olanların işten atılanların, ses çıkardı diye, kafasına kalkan vurarak gözaltına alanlarla, Ayder Yaylası'nda imara tepki gösterenleri, hakimlerine 'Aldırırım seni' diye tehdit ettirenlerle, iktidarını 12 Eylül'de başlayan sürece borçlu olanlarla, mevcut anayasayı tanımayıp Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayanlarla, bu rejimin müellifleriyle, yerel seçimler öncesinde anayasa tartışmak, milletin açlığının üstüne şal örtmek isteyenlerin, zulmünü, yerel seçimlerin ardından daha da artırmayı hedefleyenlerin, değirmenine su taşımak olur.

HAKARET DE KİBİR DE TELAŞINI ÖRTMEYE YETMİYOR: Bu hafta Merkez Bankası yeni faiz kararını açıklayacak. Karar öncesi faizlerle ilgili bir açık artırma sürüp gidiyor. Umarız yeni ekonomi yönetimi faiz ilacını kullanırken, kendilerinden önceki yönetimin hatalı politikalarıyla ekonomide neden olduğu kırılganlıkların farkındadır. Zombi şirketlerin borçlu ailelerin batmasına neden olmanın zincirleme etkilerini görüyordur. Yönetilemeyen bir diğer alan ise diplomasi… Türkiye, son G-20 zirvesinde planlanan yeni stratejik ticaret yolu, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridorundan dışlandı. Ne masada oturabilen ne de buna çıtını çıkarabilen Erdoğan, uçağına aldığı gazetecilere 'Türkiyesiz koridor olmaz' cakaları satsa da ülkemize Hindistan'dan Avrupa'ya uzanan bu yeni ticaret rotasında yer verilmedi. Biz, 'Ülkemizin geleceğini, büyümesini, kalkınmasını çok yakından ilgilendiren bu hatta neden yokuz?' diye soruyoruz. Hükümet sözcüleri, parti sözcüleri hep bir ağızdan hakaret yağdırıyor, iftiralara başlıyorlar. Kibirli bir edayla akıl vermeye kalkıyorlar. Ama hakaret de kibir de suçluların telaşını örtmeye yetmiyor.

TÜRKİYE, KORİDORDAN DIŞLANDIYSA BUNUN SEBEBİ BU YÖNETİMİN DİPLOMASİDE YANLIŞ TERCİHLERİDİR: Onlar söylemiyorsa, hakikati biz söyleyelim, Türkiye bugün böylesine önemli bir koridordan dışlandıysa, bunun sebebi bu yönetimin diplomaside yanlış tercihleridir. Kibir abidesi Erdoğan'ın 'Bir gün öyle, bir gün böyle' tavırlarıdır. Milletin çıkarının önüne başka çıkarlar koyarak yapmaya çalıştığı küçük kurnazlıklardır. Önce kafa tutup, sonra tükürdüğünü yalayan siyasetidir. Bunların, bölgede ve dünyadaki muhataplarında güveni bitirmesidir. Sadece diplomaside değil, her alanda kötü yönetimle ülkemizin geleceği kararıyor. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bu hükümet tekrarlıyorum; 'Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan' bu hükümet, milletimize kopkoyu bir kabus yaşatıyor.

SARAYIN EN BÜYÜK KABUSU, MUHALEFETİN BU BİRLEŞMİŞ GÜCÜ: Mayıs seçimlerinde istediğimiz sonucu alamadığımız için herkesten çok biz üzüldük. Ama Erdoğan'ın en büyük kabusu olan bir başka hususu da görmezden gelemeyiz. Geçtiğimiz seçimde bizim Cumhurbaşkanı adayımız seçmenin yüzde 48'ini bir araya getirdi. Sarayın en büyük kabusu, muhalefetin bu birleşmiş gücü. Saray 7 ay sonra yapılacak seçimde ne döviz kasasında ne de bütçede mayıs seçimlerinde sahip olduğu imkana sahip olmadığının seçim öncesinde söylediği ne varsa ondan çark etmenin ciddi siyasi bedeli olacağının farkında. ve şimdi, yüzde 30'un altına düşen oyuyla, belediyelerin yüzde 100'ü almak için yüzde 48'lik muhalefeti dağıtmanın muhalefeti, bizleri kavgalı ev olarak göstermenin tek çare olduğunu biliyor, bu oyunu oynuyor. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Yılgınlığa kapılmayacağız.

DEMOKRASİ ŞÖLENİ OLACAK KURULTAYIMIZA HIZLA İLERLEYECEĞİZ: Yüz yıllık bir parti olmanın gururuyla, Atatürk'ün kurduğu parti olmanın sorumluluğuyla hareket edeceğiz. Yenileneceğiz. Bu süreçte etik sınırları aşmayan her tartışmayı, istişareyi, hataların düzeltilmesi, mücadelemizin güçlenmesi için fırsat olarak göreceğiz. Yenilenme sürecimizi bu ruhla sürdürerek bir demokrasi şöleni olacak kurultayımıza hızla ilerleyeceğiz. Bir yandan da tüzüğümüzle ilgili dokümanları yenileyeceğiz.

CHP'Lİ BAŞKANLARIN HEMŞERİLERİ RAHAT BİR NEFES ALDI: Genel Seçimleri Mayıs'ta yaptık, ama henüz seçim süreci bitmedi. Son yerel seçimlerde büyük bir zafer kazanmıştık. O günden bugüne; CHP'li başkanlar tarafından yönetilen belediyeler vatandaşa hizmetin en güzel örneklerini verdi. CHP'li başkanların yönettiği belediyelerde kaynaklar halk için kullanıldı. CHP'li başkanların hemşerileri, rahat bir nefes aldı. Geçinemeyen emeklisinden, destek bekleyen çiftçisine, kahvaltısız okula giden öğrencisine, hepsinin yardımına bizim belediyelerimiz ellerindeki imkanlarla koştu. Çalışanların maaşlarını ödeyemez hale gelen, deprem bölgesinde hemşerileri su beklerken kola ihalesine çıkan hastaneye giden yolda bile rant gören, vatandaş için değil yandaş için çalışan parselci saray belediyelerinde ise millet illallah dedi. Belediyeleri millete hizmet için bir araç olarak değil, para kazanılan bir meslek kupon arazi dağıtım yeri olarak görenlerin, artık bu millete yapacağı hiçbir hizmet yoktur. Biz, çağdaş bir yerel yönetim her vatandaşın hakkıdır diyoruz. Siyaset iddia demektir. Bu seçimde tüm büyükşehir belediyelerini kazanmayı ve tüm vatandaşlarımızı hak ettikleri sosyal demokrat belediyecilikle buluşturmayı hedefliyoruz."

"GENEL BAŞKANIMIZIN TALİMATIYLA ARKADAŞLARIMIZI GÖREVLENDİRDİK"

İl kongrelerinde yaşanan gerginliklere ilişkin yöneltilen soruya Öztrak, "Diğer partilerde de olduğu bizim partimizde de bazen istenmeyen manzaralarla durumlarla karşılaşılabiliyor. Genel Başkanımızın talimatıyla arkadaşlarımızı görevlendirdik. İnceleme sonuçlarına göre de hareket edeceğiz" yanıtını verdi.

"SAYIN ÖZEL'İN KENDİ TERCİHİDİR"

CHP Grup Başkanı Özgür Özel'in MYK toplantılarına katılamayacağını söylemesine ilişkin sorulan soruya Öztrak, "Sayın Özel'in kendi tercihidir" dedi.

Kaynak: ANKA / Güncel

Mustafa Kemal Atatürk Faik Öztrak Türkiye Hükümet Ekonomi Körfez Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title