16. Büyükelçiler Konferansı... Bakan Fidan: "Suriye'de İşimiz Yeni Başlıyor"

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Son 15 yılda Suriye sahasında tarihin en zorlu sınavlarından birini verdik. Bunun siyasi ve ekonomik maliyetini ödedik, ancak insanlık onurundan taviz vermedik. Bu süreçte yalnız bırakıldığımız, birçok ülkenin terör örgütleriyle taktiksel işbirliklerine girdiği dönemler oldu. Ancak biz rotamızdan şaşmadık. Ve nihayetinde tarih kendi hükmünü verdi. 8 Aralık 2024, Suriye halkı için yeni bir umut sayfasının açıldığı bir milat oldu. Ancak Suriye’de işimiz aslında yeni başlıyor. Biz inanıyoruz ki; dış müdahalelerden arınmış, istikrarlı bir Suriye, bölgemiz için büyük bir artı değer olacaktır” dedi.

(ANKARA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Son 15 yılda Suriye sahasında tarihin en zorlu sınavlarından birini verdik. Bunun siyasi ve ekonomik maliyetini ödedik, ancak insanlık onurundan taviz vermedik. Bu süreçte yalnız bırakıldığımız, birçok ülkenin terör örgütleriyle taktiksel işbirliklerine girdiği dönemler oldu. Ancak biz rotamızdan şaşmadık. ve nihayetinde tarih kendi hükmünü verdi. 8 Aralık 2024, Suriye halkı için yeni bir umut sayfasının açıldığı bir milat oldu. Ancak Suriye'de işimiz aslında yeni başlıyor. Biz inanıyoruz ki; dış müdahalelerden arınmış, istikrarlı bir Suriye, bölgemiz için büyük bir artı değer olacaktır" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da bir otelde, "Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika" temasıyla düzenlenen 16. Büyükelçiler Konferansı'nın resmi açılış törenine katıldı.

Fidan, törende yaptığı konuşmada, Bakanlığın geçmişten bugüne devlet teşkilatı için müstesna bir kurum olduğunu belirtti. Kadim bir devlet geleneğinin temsilcileri olduklarını kaydeden Fidan, "Hariciye teşkilatımız, devletimizin bekası ve milletimizin refahı için daima kritik roller üstlenmiş, milletimizin takdirine defaatle mazhar olmuştur. Tarihin en zorlu dönemeçlerinde, ustaca icra ettiği diplomasiyle, üzerine düşeni başarıyla yerine getirmiştir. Bugün de gücümüzü, milli iradenin tecellisiyle çeyrek asırdır ülkemize liderlik eden Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü duruşundan alıyor, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu kararlılıkla inşa ediyoruz. Şunu özgüvenle ifade etmek gerekir ki, Türkiye, diplomasi geleneği ve kurumsal hafızası bakımından, bugün dünyada ancak bir elin parmaklarıyla sayılabilecek köklü ülkeler arasındadır" ifadelerini kullandı.

Tecrübelerin, sınamaların bitmediğini ve bitmeyeceğini gösterdiğini dile getiren Fidan, "Ancak bir şeyden kesinlikle eminiz: güçlü Türk diplomasisi, derin birikimi ve her geçen gün daha da gelişmekte olan yetenekleriyle her türlü sınamanın altından başarıyla kalkacak kudrettedir. Şartlar ne olursa olsun vazifemiz bakidir: devletimizin ali menfaatlerini korumak ve uluslararası alanda hak ettiği yeri almasını sağlamak" diye konuştu.

"B arışı diplomatik araçlarımızla bizzat biz inşa etmek zorundayız"

Fidan, bu yılki temanın "Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika" olduğunu, bu temanın edilgenliği reddeden, uluslararası sistemin açıklarını kapatmaya talip, düzen kurucu dış politika anlayışının bir yansıması olduğunu söyledi. Bakan Fidan, şöyle devam etti:

"Zira, uluslararası sistemin tıkandığı ve çözüm mekanizmalarının felç olduğu bu ortamda, barışı, istikrarı ve refahı diplomatik araçlarımızla bizzat biz inşa etmek zorundayız. Bu inşa sürecinde en büyük dayanağımız, şüphesiz Hariciyemizin köklü kurumsal müktesebatı üzerine inşa ettiğimiz kapasite ve yeteneklerimizdir. Zamanın ruhu değişiyor. Diplomasinin doğası da buna göre evriliyor. Bugünlerde siz de şahit olmuşsundur sıkça tartışılan bir konu var: iletişim teknolojilerinin hızlandığı, liderlerin birbirine doğrudan ulaşabildiği, yapay zekanın veri analizi yaptığı bir çağda, klasik diplomata ve diplomasiye hala bu denli ihtiyaç var mı? Şunu gözden kaçırmamalıyız. İçinde bulunduğumuz çağın birçok açıdan belirsiz ve öngörülemez yapısı, diplomatik ilişkileri ve diplomatların rolünü hiç olmadığı kadar hayati kılmaktadır. Peki neden? Birincisi, enformasyon ile nitelikli bilgi arasındaki fark derinleşmiştir. Bugün dünya dev bir veri yığınına dönüşmüş durumda. Çok kısa sürede her türlü bilgiye erişmek mümkün. Ancak o devasa gürültünün ve bilgi kirliliğinin içinden milli menfaatlerimizi ilgilendiren kritik emareleri ve nitelikli bilgiyi tespit edebilmek ve stratejik analiz yapabilmek her zamankinden zorlu ve hayati hale gelmiştir. Bulunduğunuz başkentlerde sadece ne konuşulduğunu değil, ne kastedildiğini, sahadaki siyasi ve kültürel kodlara hakim, yetenekli ve kalifiye diplomatlar anlayabilir. Bu nedenle, diplomatik faaliyetleri asla salt bilgi taşıyıcılığına indirgeyemeyiz. Bilginin bağlamsal, işlevsel ve kullanılabilir bir düzleme oturması esastır.

"Gü nümüzün diplomat profili, muhtelif alanlarda stratejik hakimiyet gerektiriyor"

İkinci olarak, dış politikada olağanüstü bir gündem çeşitliliğiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, günümüzde diplomatlarımızın uluslararası ilişkilerdeki rolü ve etkinliği her zamankinden daha hayati duruma gelmiştir. Bugün diplomatik kariyer memurlarımız müzakere masalarından resmi ziyaretlerin organizasyonuna, kalkınma yardımlarından insani faaliyetlere, konsolosluk hizmetlerinden kültürel etkinliklere, arabuluculuktan kriz yönetimine kadar geniş bir yelpazede görevlerini fedakarca ifa etmektedir. Bugün, ticaret, finans, enerji, teknoloji ve göç gibi alanlar birer hibrit savaş unsuruna dönüşmüştür. Dolayısıyla, günümüzün diplomat profili, muhtelif alanlarda stratejik hakimiyet gerektirmektedir. Bir başka deyişle, günümüz dünyasında diplomat esasen çok yönlü bir stratejist olmak durumundadır."

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gelinen noktada Türk dış politikasında, "Türkiye eksenli, bağımsız ve milli bir vizyon" esasını benimsediklerini belirterek, "360 derece perspektifiyle yürüttüğümüz dış politikamız, işte bu güçlü vizyonun hem mimarı hem de taşıyıcısıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlere istikametini çizdiği, Türkiye Yüzyılı hedefiyle; yakın coğrafyasında güvenlik ve refah üreten, bölgesel ve küresel düzeyde düzen kurucu rolünü pekiştiren, uluslararası ticarette pazar payını ve rekabetçiliğini artırmış ve uluslararası sisteme kendi özgün siyasi ve kültürel katkısını sunabilen, saygın ve lider bir Türkiye inşa ediyoruz" diye konuştu.

" Orta Doğu'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Orta Asya'ya Türkiye'nin tutumunun dikkate alınması tesadüfi değil"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, güçlü Türkiye vizyonunu sahada somut icraata dönüştürmek için yoğun çaba sarf edildiğini söyleyen Fidan, şunları kaydetti:

"Bugün Orta Doğu'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Orta Asya'ya Türkiye'nin tutumunun kurulan denklemlerde dikkate alınması, bir 'Türkiye Vizyonu'ndan bahsedilmesi tesadüf değildir. Bu, gece gündüz demeden sebatla çalışan Hariciye teşkilatımızın ve arkanızdaki güçlü siyasi iradenin eseridir. Bizim zihnimizdeki Türk dış politikası tasavvuru nettir: Türk diplomasisi zaman ve mesafe tanımaz. Ufkumuzun sınırları yoktur. Şiarımız ise şudur. Gerek uluslararası düzenle gerek bölgesel krizlerle gerekse insanlığın geleceğiyle ilgili her konuda, Türkiye'nin her daim söyleyecek özgün bir sözü, masaya koyacak kendi doktrini vardır ve olacaktır.

Düzensizliğin ve belirsizliğin arttığı bir çağdayız. Fizik kuralları (Entropi) bize der ki, 'Düzensizlik kendi haline bırakılırsa sürekli artar'. Başka bir deyişle, kainatta her şey kendi haline bırakıldığında, doğal olarak daha düzensiz bir duruma doğru ilerleme eğilimindedir, insan perspektifinden bakıldığında.  Bugün maalesef küresel güvenlik mimarisi kendi haline bırakılmıştır.

Bakanlığımızın çalışma prensiplerini ve devlet içindeki rolünü üç temel sütun üzerine yeniden inşa ediyoruz. İlk olarak, Bakanlığımızın temel görevlerinden biri devletimizin dış politikadaki muhtelif güç unsurlarının ve çeşitli alanlardaki ilişkilerinin stratejik envanterini tutmaktır. Elimizde ne var, hangi sahada hangi araçlarımız mevcut? Hangi ilişkileri geliştiriyoruz? Bunu anlık olarak bilen ve yöneten bir veri merkezi gibi çalışmaktayız. Bu sayede sağlıklı politikalar üretebiliyoruz. Bu minvalde, sizin sahadan süzüp merkeze sunduğunuz değerlendirmeler büyük önem taşımaktadır.

İkinci olarak, pozisyon üreten bir Bakanlığız. Krizler kapımıza dayandığında 'Ne yapacağız' diye sormuyoruz. Kriz gelmeden senaryoları çalışıp, o konuda Türkiye'nin nerede durması gerektiğini, milli menfaatlerimizin hangi yönde ağır bastığını belirliyoruz. Başkalarının ürettiği kavramlarla, başkalarının çizdiği sınırlar içinde siyaset oluşturma devri çoktan kapanmıştır. Sizlerden beklentim açık ve nettir: günlük mesainin yoğunluğunda büyük resmi hiçbir zaman için gözden kaçırmayın. Stratejik öngörülerinizi ve yaratıcı fikirlerinizi merkezle paylaşmaktan çekinmeyin.

Üçüncü olarak, Dışişleri Bakanlığımız, dış ilişkilerin tamamının eş güdümünden, koordinasyonundan sorumludur. Bu anlayış doğrultusunda, ülkemizin, güvenlik, savunma, istihbarat, teknoloji, ekonomi, ticaret, enerji, ulaştırma, sağlık, kültür, turizm dahil, tüm hedeflerini bütüncül olarak ele almamız gerekmekte. Bu sahaların tamamında dış ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla uygulama ve koordine etme sorumluluğumuzu ilgili kurum ve kuruluşlarımızla yakın ve etkin bir eş güdüm içinde yerine getirmekteyiz. Bir başka ifadeyle, tüm devlet kurumlarımızın enerjisini tek bir noktaya odaklayan mercek görevini üstlenmekteyiz. Bu görevi daha da etkin kılacak çalışmaları sizler her gün yürütüyorsunuz, yürütmeye de devam edeceksiniz."

ki devletli çözüm vizyonunu hayata geçirmek çalışmaya devam edeceğiz"

Fidan, Gazze'de İsrail'in işlediği soykırım karşısında küresel vicdanının sesi olduklarını kaydederek, Filistin meselesinde en başından beri izlenen ilkeli tutumun, ateşkesin sağlanmasında başat rol oynadığını belirtti. Fidan, "Çabalarımız uluslararası kamuoyları nezdinde büyük yankı buldu. Artık Batı başkentlerinde dahi iki devletli çözüm kabul görüyorsa, bunda diplomasimizin ısrarlı ve ilkeli duruşunun payı büyüktür. Bugün geldiğimiz noktada, Filistin'de kalıcı barış için önümüzde halen uzun bir yol bulunmakta. Bu bilinçle, iki devletli çözüm vizyonunu hayata geçirmek için sabırla ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

"Türkiye, barış masasını yeniden kurmaya hazır"

Rusya-Ukrayna savaşının dördüncü yılını geride bıraktığını ve savaşın başladığı ilk günden bu yana Türkiye'nin ilkesinin net olduğunu vurgulayan Fidan, "'Savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmaz'. Bu inançla, savaşın diplomasi masasında sona ermesi için en yoğun gayreti gösteren ülke olduk. İstanbul, halen tarafların teknik düzeyde bir araya gelebildiği ve barışın parametrelerini tartışabildiği yegane platform olma özelliğini korumaktadır. Bu, Türk diplomasisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Türkiye, savaşın diplomatik yollarla bitirilmesi için her türlü inisiyatifi almaya, kolaylaştırıcı rol oynamaya ve barış masasını yeniden kurmaya hazırdır" ifadelerini kullandı.

" Suriye, Türk diplomasinin alnının akıyla çıktığı bir başka örnek oldu"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

"Rejimin devrilmesinin seneidevriyesinde Suriye, Türk diplomasinin tarihin doğru tarafında durduğu ve alnının akıyla çıktığı bir başka örnek olmuştur. Geriye dönüp baktığımızda, son 15 yılda Suriye sahasında tarihin en zorlu sınavlarından birini verdik. Bunun siyasi ve ekonomik maliyetini ödedik, ancak insanlık onurundan taviz vermedik. Bu süreçte yalnız bırakıldığımız, birçok ülkenin terör örgütleriyle taktiksel işbirliklerine girdiği dönemler oldu. Ancak biz rotamızdan şaşmadık. ve nihayetinde tarih kendi hükmünü verdi. 8 Aralık 2024, Suriye halkı için yeni bir umut sayfasının açıldığı bir milat oldu. Ancak Suriye'de işimiz aslında yeni başlıyor. Biz inanıyoruz ki; dış müdahalelerden arınmış, istikrarlı bir Suriye, bölgemiz için büyük bir artı değer olacaktır. Türkiye, bu süreçte dost ve kardeş Suriye halkının yanında olmaya kararlılıkla devam edecektir."

Mevcut başarılarla yetinilemeyeceğinin, dünyanın giderek daha çetin bir rekabetin içine girdiğini kaydeden Fidan, diplomaside elde edilen her başarının ardından önlerinde aşılması gereken yeni bir eşiğin belirdiğini söyledi. Fidan, "Bugün uluslararası sistemin çeşitli alanlarda kilitlendiğini görüyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde reform ihtiyacından tutun da küresel ticaret sistemindeki adaletsizliklere kadar pek çok alanda tıkanıklıklar mevcut. Bu düğümleri çözmek için özgün fikirler üreten, sorunlara bölgesel ve yaratıcı çözümler sunan ülkeler ön plana çıkmakta. Kendimizi sürekli rekabetçi bir konumda tutabilmemizin yolu, inisiyatif geliştirebilme kapasitemizden geçiyor" diye konuştu.

" Algıların çoğu zaman gerçeğin önüne geçtiği bir çağda, haklı olmanız yetmiyor"

Fidan, diplomasi mimarisinin bir diğer boyutunun söylem olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Ancak bunu doğru ve sürekli güncellenen bir söylem ile tahkim etmeniz gerekir. Algıların çoğu zaman gerçeğin önüne geçtiği bir çağda, haklı olmanız yetmiyor maalesef. Haklılığınızı doğru anlatmak ve kitlelerle ulaştırmak zorundasınız. Bu çerçevede sizden beklentimiz, görev yaptığınız ülkelerde Türkiye'nin haklı tezlerini ve vizyonunu, bulunduğunuz coğrafyanın diline ve kodlarına en uygun şekilde tercüme ederek, zihinlerde kalıcı bir etki bırakmaya devam etmenizdir. Son yıllarda başardıklarımız bize şunu gösterdi. Çağımız, bölgesel ortaklıklar ve sahiplenme yaklaşımı üzerinden ilerliyor. İddia sahibi olmak, sadece söz söylemek değil, zamanın ruhuna hükmetmektir. Eğer konjonktür dinamikse, bizim diplomasimiz de o denli çevik olmak zorundadır. Geleceği şekillendirmek isteyenler, olayların arkasından sürüklenen değil, bu dinamizmin mantığını ve doğasını çözüp, o dinamizmi bizzat yöneten ve yönlendiren bir akılla hareket etmelidirler. İşte tam bu noktada Türkiye, artan küresel düzensizliğe karşı, düzen kurucu vasfa sahip az sayıda aktörden biri olarak sahneye çıkmaktadır. Başka bir devletin sistemini felç edecek bu krizlerin 4-5 tanesini aynı anda yönetebilme kapasitesine çok şükür sahibiz. Bu hem tarihimizin bize yüklediği misyonun hem de uluslararası ilişkilerin mevcut koşullarının doğal bir sonucudur. Kadimden moderne tevarüs eden devlet aklımızla, krizleri sadece göğüslemiyor, onları fırsata dönüştürüyoruz."

Bu çerçevede tarih boyunca Türkiye'nin inisiyatif geliştirme kapasitesinin yeni bir olgu olmadığına değinen Fidan, çevredeki her krizin Türk hariciyesinin çözüm kapasitesini ve vizyonunu harekete geçiren bir imtihan sahası olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, "Bugün de yenilikçi diplomasi anlayışımız çerçevesinde, bölgemizin ihtiyaçlarına yönelik yaratıcı platformlar geliştirmeye devam ediyoruz. Temmuz ayında İstanbul'da ilk toplantısını düzenlediğimiz, ikinci toplantısını Ocak ayında düzenleyeceğimiz Balkan Barış Platformu, bunlardan biridir. Gönül coğrafyamızı teşkil eden Türk dünyasında da yeni bir dayanışma çağını inşa ediyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı'nın Dönem Başkanlığı'nı, 2026 yılında ülkemizde düzenleyeceğimiz zirveyle Azerbaycan'dan devralacağız. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanlığını halen yürütmekteyiz. Özellikle Filistin meselesi bağlamında, İslam aleminin ortak vicdanını harekete geçirmek için yoğun mesai harcıyoruz" şeklinde konuştu.

"Sinirlioğlu'nun AGİT Genel Sekreterliği'ne seçilmesi Türk diplomasisinin yetiştirdiği kadroların itibarını gösteriyor"

BM'de mazlumların sesi olmaya devam ettiklerini, BM Güvenlik Konseyi'nin reform ihtiyacını en yüksek seviyede dile getirdiklerini kaydeden Fidan, "Karadeniz'den Balkanlar'a, Afrika Boynuzu'ndan Güney Asya'ya, arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz. AGİT bağlamında, teşkilatın yeniden işlevsel hale getirilmesini destekliyoruz. Bugün de aramızda bulunan Büyükelçi Sayın Feridun Sinirlioğlu'nun AGİT Genel Sekreterliği görevine seçilmesi, Türk diplomasisinin yetiştirdiği kadroların uluslararası camiada ulaştığı itibarı göstermektedir" dedi.

"NATO Zirvesi'nin hazırlıklarını titizlikle yürütmekteyiz"

Bakan Fidan, Türkiye'nin NATO ittifakındaki konumunun hayati önemde bulunduğu, 2026'da Türkiye'nin NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapacağını hatırlatarak, "Ankara'da düzenlenecek Zirve, Soğuk Savaş sonrasındaki en büyük dönüşümlerden birini yaşayan İttifak'ın birliği ve dayanışması bakımından tarihi bir buluşma olacaktır. Bu tarihi Zirve'nin hazırlıklarını titizlikle yürütmekteyiz" diye konuştu.

Dışişleri Teşkilatı'nı hem nitelik hem nicelik olarak geliştirdiklerini söyleyen Fidan, "Bakanlık olarak kapsamlı bir dönüşüm süreci içindeyiz. Yıllardır dile getirilen kronik personel açığımızı kapatmaya yönelik önemli adımlar attık. Kurum kültürümüzü nesilden nesile taşımak adına, ustalar ile çıraklar arasındaki köprüyü sağlam tutmamız önem taşımakta. Bu konuda sizlere güveniyoruz" dedi.

İnşası süren yeni Dışişleri yerleşkesi projesinin, kurumsal vizyonun sembol projelerinden biri olduğunu belirten Fidan, Bakanlığın yeni yerleşkesinin temel atma töreninin 12 Eylül'de yapıldığını belirtti. Fidan, "Yeni yerleşkemizle birlikte teşkilatımız ilk kez kendisi için inşa edilmiş, tarihi misyonumuza ve temsil görevimize yakışır, müstakil bir binaya kavuşacaktır. Elektronik arşiv ve bilgi yönetimi sistemlerimizi geliştirerek, kurumsal hafızamızı kalıcı hale getiriyoruz. Dijital altyapımızı güçlendirerek, hızımızı ve etki alanını artırıyoruz" ifadelerini kullandı.

Dünyanın dört bir yanında, bazen en zorlu coğrafyalarda, bazen çatışma bölgelerinde büyük bir özveriyle görev yapan Büyükelçileri yürekten selamladığını dile getiren Bakan Fidan, "Burada bir teşekkürü de bu başarının görünmez kahramanlarına borçluyuz. Yoğun mesainizin meşakkatini, vatan hasretini ve sık sık değişen düzenin getirdiği yükü sizlerle birlikte omuzlayan saygıdeğer eşlerinize ve sevgili evlatlarınıza, şahsım ve teşkilatım adına en derin minnet duygularımı da buradan ifade etmek istiyorum. Bu birlik ve beraberlik ruhuyla, gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum" dedi.

Kaynak: ANKA / Güncel
title