FED, Neden İstihdama Vurgu Yapıyor?
Son günlerin en büyük tartışma konusu ve piyasayı yönlendiren etkenin, FED ve ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) olası para politikası kararları ve bu kararlara yönelik beklentilerin oluşturduğunu ifade edebiliriz.
Mevcut duruma baktığımızda bir yanda ekonomisini toparlamaya çalışan Avrupa, diğer yandaysa ilk faiz artırımının tartışıldığı ABD yer alıyor ve iki ekonomi arasındaki bu ayrışma, fiyatlamaları gözle görülür bir şekilde etkiliyor.
Piyasaları peşinden sürükleyen FED’in, ilk faiz artırımına ilişkin beklentilere göz attığımızda ise, merkez bankasının birçok açıklamasında hala zayıf istihdamdan bahsettiğini duyuyoruz. Ancak, Banka neden gözle görülür bir şekilde iyileşen istihdama rağmen hala bu konu üzerinde durmayı sürdürüyor ve bu tutumunda haklı mı?
ABD’de işsizlik oranı, geride bıraktığımız bir yıl içerisinde %7,3’ten %5,9’a kadar geriledi. Bu gerilemeyle birlikte, kriz başlangıcı döneminden bu yana en düşük işsizlik oranına ulaşılmış olundu. Fakat böyle yüksek ivmedeki bir toparlanmada bile, ileride alınabilecek kararlar sonrası büyük çatlaklar oluşturabilecek sorunlar söz konusu. Bunların başında part-time, yani yarı zamanlı istihdam rakamının ulaştığı seviyeler geliyor.
“2005 yılına endekslenmiş grafikte, tam zamanlı ve yarı zamanlı arasındaki keskin ayrımın kriz sürecinde başladığı görülüyor.”
Amerika’da, 7 milyon vatandaşın tam zamanlı işlerde çalışmak istemesine rağmen, yarı zamanlı işlerde fırsat bulabilmiş durumda. İstatistik kurumları bunu istek dışı yarı zamanlı işsizlik olarak da tanımlıyor. İş kalitesini de etkileyen bu göstergeye göz attığımızda, resesyonun başlangıcı olan Aralık 2007 tarihinden bu yana yarı zamanlı çalışanlarda %54’lük bir artış dikkat çekiyor. Kriz sürecinde sert bir şekilde zirve gören bu istatistik, geri çekilme konusunda ise aynı çabayı göstermiyor. Bunda birçok etkenin kombine etkisinden söz edilebilir. Şirketlerin karlılığını artırma – riski düşürme çabası ve Amerikalıların seçeneklerinin azalması gibi etkenler sayılabilir.
“İstihdam piyasasındaki olumlu görünüme rağmen, yarı zamanlı işlerden tam zamanlı işlere geçiş sürecinin aynı ivmeyle ilerlemediğini görüyoruz.”
Yarı zamanlı istihdamdaki artış bir yandan da iş kalitesiyle ilgili soru işaretlerini gündeme getiriyor. Kriz sürecinde oldukça değişim gösteren iş yapısı, insanların seçme şansını ortadan kaldırmakla birlikte, verimliliğin de düşmesine neden oluyor.
Diğer bir sorun, iş arayışında olan insanların pes etmesi. Cesareti kırılan ve yaş, vasıf ve iş bulamama gibi nedenlerle arayıştan vazgeçebiliyor. Bu da kısa vadede dengesiz hareketler gerçekleşmesine neden olabilmekte. Genel görünüme baktığımızda ise Aralık 2010 tarihindeki zirve sonrasında gerileme mevcut. Fakat mevcut rakam 700 bini gösteriyor ve bu da resesyonun başladığı sürecin yaklaşık iki katını gösteriyor.
Uzun süredir iş arayıp bulamayan kesim de, korkutucu bir tablo oluşturabilecek potansiyele sahip. Resesyon başlangıcında, işsiz sayısının %17’sini 6 ay veya daha uzun süredir iş arayıp bulamayan bu sınıf oluşturuyordu. Uzun süreli işsizliğin son zamanlarda bir miktar düşmesine rağmen, politika yapıcılar açısından endişe oluşturduğu biliniyor.
İstihdam piyasasındaki düzelmeye rağmen, bu çatlaklar olası faiz artırımında genişleyebilecek daha büyük sorunlara yol açabilecek başlıklar olabilir. İşte FED bu nedenle istihdamdaki artışa rağmen hala “atıl” kapasite ve alt başlıkları inceleyeceği ifadeleri üzerinde bu kadar vurgu yapıyor.