Avustralya Merkez Bankası İçin Zor Karar
Globalleşmenin etkilerinin net bir şekilde hissedildiği süreçte, birçok ekonomi dış etkenlere bağlı faktörlere maruz kalmakta ve birçok politikasını da buna göre şekillendiriyor. Bu ekonomiler sadece küçük ve orta ölçekli de değil. Aralarında ABD, Çin ve Euro Bölgesi gibi devler de var. Önümüzdeki hafta, Avustralya Merkez Bankası’nın (RBA) gerçekleştireceği faiz beyanatı, dış faktörler ve iç dinamikler arasında verilecek zor bir kararı temsil ediyor.
“Enflasyon mu FED mi?”
RBA’nın kararının kritik hale gelmesindeki en büyük etkenler olarak gittikçe zayıflayan enflasyon ve FED süreci görülüyor. Özellikle 28 Ekim’de açıklanan enflasyon rakamı, gittikçe daha kritik bir sürece yol alındığını gösterdi.
Yukarıdaki grafikte, yıllık bazdaki enflasyon rakamının hareketleri görülüyor. Sorunun kritik hale geldiğini hissettiren görsel faktörlerden sadece biri, 2008 krizi sonrasında yaşanan düşük enflasyon ortamının artık daha alışılmış, daha uzun süre dayanılması gereken bir hale gelme ihtimali. Çarşamba gününün ilk saatlerinde açıklanan rakam, önümüzdeki hafta gerçekleşecek RBA beyanatına ilişkin beklentileri de net bir şekilde terse çevirdi.
Yukarıdaki tablo, Avustralya Menkul Kıymetler Borsası`nda (ASX) işlem gören 30 günlük bankalar arası mevduat faiz oranına ilişkin vadeli işlemleri gösteriyor. Kısaca RBA gösterge faiz oranı beklentisi olarak ifade edebiliriz. Dikkat edilmesi gereken iki değişim var. Bunlardan biri, 28 Ekim’de açıklanan zayıf enflasyon rakamı sonrası faiz indirim beklentisinin tamamen terse dönerek ön plana çıkması. Faiz indirim eklentisi, enflasyon rakamı sonrasında 31%’den 67%’ye çıkmıştı. Bu durum, Avustralya Doları değerlemelerine de konu olarak para biriminde sert değer kayıplarına neden oldu. Dikdörtgen ile belirttiğimiz ve faiz indirimi ile faizin sabit bırakılma ihtimallerinin eşitlenmeye çalıştığı bölüm ise bizi diğer başlığa getiriyor; FED süreci.
“RBA, FED’i daha fazla bekleyecek mi?”
Birçok ekonomide para politikalarının karar mekanizmaları, faiz aracını müdahale amacıyla sıkça kullanmak istemez. Ek olarak, yeni bir kriz ortamının her zaman kapıda olduğu ve Çin ile Avrupa’daki ağır gidişin bu duruma destek olabileceği düşünüldüğünde, faiz ortamının karmaşadan önce yeni indirimlere açık olabilecek kadar yüksek olması da arzu edilir. Bu durum, RBA’nın kararını zorlaştıran ikinci seçeneği daha net ortaya koyuyor. Bu zamana kadar, FED’in faiz artırım beklentileri ve bununla birlikte güçlenen Dolar, Çin zayıflamasının negatif etkilerini tamamen nötr hale getiremese de, pozitif katkı sağlıyordu. Ancak, FED’in Aralık toplantısına ilişkin beklentiler hala net değil, değişimler ise fiyatlamaları etkiliyor. RBA için, FED’in faiz artırımı dış kaynaklı rahatlatıcı bir etki sağlayabilir. Ancak Banka, bu belirsizliği bekleyebilecek mi?
Chicago Ticaret Borsası’nda (CME) işlem gören FED 30 günlük mevduat faiz oranı vadeli kontratlarındaki son değişimler yukarıdaki grafikte görülebilir. Kısaca bu tabloyu da FED’in faiz beyanatına ilişkin beklenti olarak değerlendirebiliriz. FED’e yönelik beklentiler oldukça belirsiz. 28 Ekim FOMC beyanatı sonrasında ılımlı ekonomik koşullara dikkat çekilmesi, hem önceki günlere, hem de önceki aylara kıyasla piyasanın Aralık’ta faiz artırımı ihtimaline bakışını güçlendirdi. RBA ve FED’in beyanatlarına ilişkin ortak özellik ise, sonraki beyanatlara ilişkin beklentilerin neredeyse tamamen belirsiz hale gelmiş olması.
“Çin verileri değişime neden olabilir”
RBA’nın faiz beyanatı öncesinde, takvim içerisinde görülen en önemli gelişme, Pazar ve Pazartesi sabahları Çin’de açıklanması beklenen imalat aktivitesi rakamları olacak. Lojistik ve Satın Alma bölümü tarafından hazırlanan resmi rakamlarda aktivitenin genişlediği görülse de, sınırda seyir devam ediyor ve asıl dikkat çeken rakam Caixin’in hazırladığı PMI verisi olabilir. Pazartesi sabahı açıklanacak veri, aralıksız 7 aydır Çin imalat aktivitesinin gerilediğini gösteriyordu. Açıklanacak veriler Avustralya Doları’nı etkileyebilir. Ancak piyasalar, Salı sabahı RBA kararını bekliyor olacak.