Haberler

Blockchain’in felsefesi ve sosyolojisi

Adnan Ateş

Adnan Ateş

Gazeteci / Ekovizyon Dergi
11.06.2024 03:14

Blockchain teknolojisi, merkeziyetsizlik, güvenlik ve şeffaflık gibi özellikleriyle finansal ve teknolojik alanlarda devrimler yarattı. Ancak, bu teknolojinin sadece teknik yönleri değil, aynı zamanda felsefi ve sosyolojik etkileri de dikkat çekicidir. Blockchain'in felsefesi, insan ilişkileri ve toplum üzerindeki etkileri, teknolojinin yalnızca bir araç olmanın ötesinde, yeni bir sosyal ve felsefi paradigmayı temsil ettiğini göstermektedir. Bu yazımda, blockchain'in felsefi temelleri ve sosyolojik etkilerini sizlerle paylaşmak istedim. Blockchain'in felsefi ve sosyolojik boyutlarını kapsamlı bir şekilde ele alarak, bu teknolojinin toplum üzerindeki derin etkilerini ve potansiyel geleceğini ön görmek için isterseniz önce felsefi temellerinden başlayalım;

Merkeziyetsizlik ve otonomi

Blockchain teknolojisi, merkezi otoritelerin kontrolünü ortadan kaldırarak, kullanıcıların kendi kendini yönetebildiği bir sistem sunar. Bu durum, klasik devlet ve kurumsal yapılarla kıyaslandığında, bireysel özerklik ve otonomi kavramlarını yeniden tanımlar. Felsefi olarak, bu, Thomas Hobbes'un toplumsal sözleşme teorisine bir meydan okuma niteliğindedir. Hobbes'un devletin mutlak otoritesine olan vurgusunun aksine, blockchain, bireylerin kendi çıkarlarını koruma ve toplumsal düzeni kendi inisiyatifleriyle sağlama kapasitesine sahip olduğunu görebiliyoruz.

Güven ve şeffaflık

Blockchain'in temel özelliklerinden biri, tüm işlemlerin şeffaf ve değiştirilemez bir şekilde kaydedilmesidir. Güven burada (blockchain'da) yeni bir form vebiçim kazanıyor. Güvenilir verilere dayalı mükemmel bir ağ şeklinde kullanıcılara yani bireylere hizmet veriyor. Gruplara, şirketlere ve hatta devletlere de hizmet veren blockchain ağı mükemmel bir mimariye sahip. Zaten onu hosting gibi yapılara kıyasla faklı kılanda bu özelliğidir.

Geleneksel finansal sistemlerde güven, aracı kurumlar ve denetim mekanizmaları tarafından sağlanırken, blockchain'de güven, matematiksel algoritmalar ve kriptografik güvenlik ile sağlanır. Bu durum, epistemolojik olarak, bilgiye ve gerçeğe olan yaklaşımımızı yeniden değerlendirir. Jean-Jacques Rousseau'nun toplumun bilgiye dayalı oluşumuna olan ilgisi, blockchain teknolojisiyle birlikte, bilginin herkes için erişilebilir ve güvenilir hale gelmesini sağlar.

Değişim ve evrim

Blockchain, merkezi olmayan yapısı ile mevcut ekonomik ve toplumsal sistemlerin evriminde bir dönüm noktası olabilir. Bu bağlamda, Michel Foucault'nun iktidar ve bilgi arasındaki ilişkiyi incelediği teorileri, blockchain'in iktidar yapıları üzerindeki etkilerini anlamamıza yardımcı olur. Blockchain, iktidarın merkezi kontrolünden uzaklaşarak, bilgi ve kaynakların daha demokratik bir şekilde dağılmasını sağlar.

Şimdi de sosyolojik etkilerinden biraz bahsedelim. Bakalım toplumsal yapımıza katkısı nedir? Çoğulcu mudur? Yasalara karşı pozisyonu nedir? Peter Drucker'in fikrine ne kadar yakın ona bakalım?

Toplumsal yapılar ve katılım

Blockchain teknolojisi, toplumsal yapıları dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu unutmayalım. Özellikle DeFi (Merkeziyetsiz Finans) ve DAO (Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonlar) gibi yapılar, toplumsal katılımı ve işbirliğini yeni bir düzeye taşımaktadır. Bu tür yapılar, toplulukların kendi kurallarını koyduğu ve kendi işleyişlerini belirlediği özerk alanlar yaratır. Bu durum, toplumsal teori açısından, Peter Drucker'ın "Yapılandırılmış Anarşi" fikri ile paralellik göstermektedir. Mevcut sistem ve yapıları göz önüne aldığımızda biraz 'anarşistlik' durumu olsa da blockchain özellikle merkeziyetsiz finansta merkez bankaları ve genel geçer resmi paralara karşı bir tehdit olma özelliğini de taşımaktadır. İdari yapılar yani devletler ilk başlarda bu yapıya karşı savaş açmışlardı ama artık eskisi gibi bir yaklaşım yok ve yapıya (blockchain)entegre olma konusunda açık veya gizli de olsa dâhil olmaya çalışıyorlar diyebiliriz.

Güven ve toplum

Blockchain, hiç şüphesiz güvenin toplumsal ilişkiler üzerindeki etkilerini tanımlamaya yeni bir yorum getirdi. Geleneksel toplumsal ilişkilerde güven, genellikle kişisel ilişkiler ve toplumsal normlar aracılığıyla sağlanırken, blockchain'de bu güven, şifreleme ve algoritmalar ile temellendirilir. Bu durum, Max Weber'in "rasyonelleşme" teorisiyle ilişkilendirilebilir. Weber'e göre, modern toplumda rasyonel hesaplama ve düzenleme, toplumsal ilişkilerin temelini oluşturur. Blockchain, bu anlayışa yeni bir boyut katarak, güvenin rasyonel ve matematiksel temellere dayandığı bir sistem sunar.

Sosyal adalet ve erişilebilirlik

Blockchain teknolojisi, sosyal adalet ve finansal dâhil edilebilirlik konularında da önemli bir rol oynamakta. Özellikle düşük gelirli bölgelerdeki insanların finansal hizmetlere erişimini kolaylaştırarak, toplumsal eşitliği teşvik eder. Bu bağlamda, John Rawls'un adalet teorisi, blockchain'in bu potansiyelini değerlendirmede önemli bir referans olabilir. Rawls'un "adil dağılım" anlayışı, blockchain'in finansal sistemleri dönüştürme kapasitesini anlamamıza yardımcı olur.

Geleceğe baktığımızda uçsuz bucaksız bir yol görüyoruz. Gelişime ve geliştirilmeye açık bir otoban. Mevcut yapıların veremediği cevabı verebilen, çözemediği sorunu/sorunları çözebilen, eski ve yeniyi entegre edebilen bir yapı görebiliyoruz. Gelelim gelecekte neler yapabilir konusuna?

Teknolojik ve Sosyal Entegrasyon

Blockchain'in gelecekteki gelişimi, teknolojik yeniliklerin yanı sıra sosyal yapılarla entegrasyonunu da içerecektir. Bu süreçte, teknolojinin toplumsal normlar ve değerlerle nasıl uyum sağlayacağı büyük önem taşıyor. Teknolojinin toplumsal yapılarla entegrasyonu, evrimsel bir süreç olarak değerlendirilmeli ve sürekli bir diyalog ve adaptasyon gerektireceği tahmin edilmektedir. Bu yapı ile yapılacak çok iş var. İnşa edilecek çok mimari var. Henüz yolun başındayız.

Düzenleyici çerçeveler ve etik

Blockchain teknolojisinin genişlemesiyle birlikte, uluslararası düzeyde düzenleyici çerçevelerin oluşturulması kesinlikle önem kazanmakta. Bu süreçte, etik kuralların belirlenmesi, teknolojinin adil ve şeffaf bir şekilde kullanılmasını sağlamak açısından kritik olacaktır. Denetleyici ve düzenleyici üst yapılar muhakkak olmalı. Bu bağlamda, teknoloji felsefesi ve etik, blockchain'in toplumsal etkilerini ve potansiyel risklerini anlamada merkezi bir rol oynayacaktır.

Blockchain teknolojisi, yalnızca bir teknoloji değil, aynı zamanda felsefi ve sosyolojik bir devrimdir. Merkeziyetsizlik, güven, şeffaflık ve demokratik katılım gibi temel ilkeler, blockchain'in toplumsal yapıları ve insan ilişkilerini yeniden şekillendirmesine olanak tanımaktadır. Bu süreç, teknolojinin evrimsel bir yolculuğu olarak, hem bireysel özgürlükleri hem de toplumsal adaleti güçlendirme potansiyeline sahiptir. Blockchain'in geleceği, bu felsefi ve sosyolojik perspektiflerin birleşiminden şekillenecek ve daha adil, şeffaf ve erişilebilir bir dünya vizyonunu gerçeğe dönüştüreceği iddia edilmektedir.

title