Siyasi İstikrar Yabancı Yatırımcıya Kapı Açtı!
Mart ayından bugüne geldiğimiz noktada yabancı işlemlerinde ciddi oranda bir azalma olduğunu görüyoruz. Son beş aylık dönemi mercek altına alacak olursak siyasi belirsizliğin baş göstermesi, Türkiye’nin bir yılda iki kez seçime gitmesi ve artan güvenlik problemlerinin yarattığı endişeler yabancı yatırımcının önünü kesti diyebiliriz.
Düşen yabancı takas oranının, 7 Haziran seçimleri sonrasında hükümetin kurulmasıyla artması bekleniyordu ancak ne yazık ki beklenen olmadı. Geçtiğimiz seçimde milletvekilleri dağılımının dört partiye yayılması ve partiler arası koalisyon görüşmelerine rağmen hükümetin kurulamaması Türkiye’nin ikinci kez sandık başına gitmesine neden oldu. Bu süre içerisinde, deyim yerindeyse Türk piyasalarında borusu öten yabancı yatırımcıların, yaşanan siyasi belirsizliğin etkisiyle ilgisinin azaldığını söyleyebiliriz. Artan risk ve belirsizliklerin etkisiyle kredi derecelendirme kuruluşlarının birbiri ardına kredi notu üzerinde baskıları artıran açıklamaları yabancı girişini olumsuz etkileyen bir diğer neden oldu.
Siyasi çıkmazın yaşandığı süre içerisinde Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı, FED’in ilk faiz artışını yıl içerisinde gerçekleştireceği ihtimalinin de ağırlık kazanmasıyla kayıplarını derinleştirmişti. Kurda rekor üstüne rekor yaşandığı günlerde gözler TCMB’ye çevrilmiş ve kurda yaşanan ralliye dur demesi beklenmişti. Banka, dolardaki tırmanışı frenlemek adına zaman zaman müdahalelerde bulundu ancak kurdaki yükselişi dizginleyemedi.
7 Haziran seçimlerinde hükümetin kurulamayarak koalisyonu göstermesi tahvil faizlerinde de etkisini gösterdi. Yükselişe geçen faizler koalisyon hükümetinin kurulamamasıyla erken seçim kararının açıklanmasının ardından içeride yaşanan negatif gelişmelerle 10 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 10’u aşarak yeniden çift haneye yükseldi. Yükselen faizler yabancı yatırımcılarında ilgisinin azalmasına neden oldu. Aşağıda yer alan grafikte de görüldüğü gibi yabancı yatırımcıların DİBS’den çıkış eğiliminde olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Türk Lirası, yaklaşan genel seçim ile hem hükümet tarafında hem de ekonomide nasıl bir tablo çizileceğine yönelik belirsizliklerin etkisiyle kan kaybederken, içeride yaşanan endişeler Türk hisse senedi piyasasını da olumsuz etkiledi. Yabancı yatırımcıların hisse senedi stokları risk ve belirsizliklerin etkisiyle ciddi oranda azalış gösterdi.
Takvimler 1 Kasım tarihini gösterdiğinde, Türk halkı yeniden sandık başına geçti. Beş ay sonra gerçekleştirilen ikinci seçimde seçmen bu kez tek parti iktidarı dedi ve AK Parti yüzde 49.48 oy çoğunluğu ile tek başına iktidar oldu. Tek parti iktidara gelmesine geldi ancak yabancı yatırıcıların en çok merak ettiği, yeni kurulacak hükümetin ekonomi kanalının nasıl olacağı idi. Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın 1 Kasım seçimleri için tekrar aday olduğunun açıklanması piyasalara umut olmuştu. 26. Dönem'de Babacan başta olmak üzere Mehmet Şimşek ve Nihat Zeybekçi’nin yeniden milletvekili olmasıyla ekonominin vitrini şekillenmiş oldu. Hem siyasi istikrarın sağlanması hem de hükümetin ekonomi kanalının piyasanın istediği isimlerle şekillenmesi ile Türkiye artık önünü görebiliyor hale geldi.
2 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi genel seçim sonuçlarının ardından siyasi belirsizliğin ortadan kalkmasıyla yüzde 9,60 ile 10 Temmuz'dan bu yana en düşük seviyesine gerilerken 10 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 9,22 ile 5 Haziran'dan bu yana gördüğü en düşük seviyesine inerek yeniden tek haneli seviyelere geriledi. Tüm bu gelişmeler ile yabancı yatırımcının DİBS’e olan ilgisinin artması beklenirken azalan hisse senedi stoklarında da artış gerçekleşmesi bekleniyor.
1 Kasım seçimleri öncesinde kredi derecelendirme kuruluşlarının politik riskin kredi notunu negatif yönde etkileyebileceği yönündeki açıklamaları, bu yıl gerçekleştirecekleri toplantıda not düşürecekleri yönündeki beklentileri artırmıştı. Ancak geldiğimiz noktada çözülen siyasi kördüğüm ile not üzerindeki baskıda ortadan kalkmış oldu. Seçim sonrasında değerlendirmelerde bulunan Fitch Ratings, politika belirsizliğinin ve öngörülemezliğin çözülmesinin, reformların uygulanmasının, sürdürülebilir büyümenin desteklenmesinin, dış hassasiyetleri azaltacak bir yeniden dengelenmenin ülke reytingi için pozitif olabileceği ifadelerine yer verdi. Moody’s’ten yapılan açıklamada ise, “Seçim sonuçları kısa vadede siyasi belirsizliği azaltıyor. Ancak kredi notuna etkisi, yeni hükümetin düşük büyüme, yüksek enflasyon ve oynak sermaye hareketlerine karşı nasıl bir politikası belirleyeceğine bağlı olacak. AK Parti’nin çoğunluğu kazanması siyasi belirsizliği azaltmasına rağmen bankalar gelişmekte olan ülkelere yönelik riskten uzak duruş ve yüksek jeopolitik risklerle karşı karşıya” ifadelerine yer verildi. Moody’s’in 4 Kasım’da gerçekleştireceği bir toplantısı bulunuyorken, bu hafta 6 Kasımda S&P’nin de Türkiye’nin not görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunması bekleniyor.