Haberler

Ahmed Arif şiirleri - Ahmed Arif sözleri ve eserleri

Güncelleme:

21 Nisan 1927'de Diyarbakır'da doğan Ahmed Arifin babası Kerkük'lü Türkmen, annesi Kürt'tür. Diyarbakır Lisesi'nden mezun olunca Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Ahmed Arif şiirlerinde her zaman Anadolu'da yaşayan halkların kardeşliğine vurgu yapar. İşte Ahmed Arif şiirleri - Ahmed Arif sözleri ve eserleri

Ahmed şiirlerinin toplandığı tek kitabı 1968'de yayınlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Yılmaz Erdoğan gibi bir çok şair şiirlerinden alıntı yapmıştır. Sert surat ifadesine karşın insanın içini okşayan şiirleri vardır. Ahmed Arif hala gençliğe damgasını vurmaktadır. Hasretinden Prangalar Eskittim adlı şiiri Ahmet Kaya tarafından şarkı haline getirilmiştir. Ayrıca Cem Karaca tarafından da bir çok şiiri bestelenmiştir.

AHMED ARİF ŞİİRLERİ

Ahmed Arif şiirleri - Ahmed Arif sözleri ve eserleri

  • Hasretinden Prangalar Eskittim
  • Sevdan Beni
  • Ay Karanlık
  • İçerde
  • Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
  • Unutamadığım
  • Anadolu
  • Akşam Erken İner Mahpushaneye
  • Ay Karanlık
  • Suskun
  • Uy Havar
  • Tutuklu
  • Yalnız Değiliz
  • Bir Akşam Üstüdür
  • Otuzüç Kurşun
  • Kalbim Dinamit Kuyusu
  • Karanfil Sokağı
  • Onur Da Ağlar
  • Leylim - Leylim
  • Merhaba
  • Diyarbekir Kalesinden Notlar Ve Adiloş Bebenin Ninnisi
  • Vay Kurban
  • Zulüm
  • Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can Pazarı
  • Yurdum Benim, Şahdamarım
  • Rustemo
  • Kara
  • Togliatti

Anadolu (Bölüm 1)

Beşikler vermişim Nuh'a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,

Anadoluyum ben,

Tanıyor musun?

Utanırım,

Utanırım fukaralıktan,

Ele güne karşı çıplak…

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,

Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım…

Görüyor musun?

Anadolu (Bölüm 2)

Nasıl severim bir bilsen.

Köroğlu'yu,

Karayılanı,

Meçhul Askeri…

Sonra Pir Sultan'ı ve Bedrettin'i.

Sonra kalem yazmaz,

Bir nice sevda…

Bir bilsen,

Onlar beni nasıl severdi.

Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı

Minareden, barikattan,

Selvi dalından,

Ölüme nasıl gülerdi.

Bilmeni mutlak isterim,

Duyuyor musun?

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Her biri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

Anlıyor musun?

Gözlerim

Gözlerim maviliğin ruhudur.

Fecirlerin tebessümü içer.

Berraklığında ilah çocukları uyur

Ve emer sükutu beyaz gölgeler.

"İlkokulu Diyarbakır Siverek İlkokulu'nda okudum. Ortaokulu da Urfa'da okudum. Liseyi ise yatılı olarak Afyon Lisesi'nde. Bütün okul hayatımda tanıdığım en yetenekli, en yiğit, en mert, en bilgili adamlar o lisedeydi, işte o yıllar. Yıl 1943 olmalı… Taş çatlasa 16–17 yaşındayım. Durmadan şiir yazıyorum. Bir dergi, Seçme Şiirler Demeti adıyla kuşe kâğıda basılıyor. Bir sayfanın sol başında Neyzen Tevfik, sağ başında Ahmed Arif. Ben Neyzen Tevfik'in torunu yaşındayım tabii o zaman hatta daha da küçük. Bir de 10 lira geliyor bana dergiden, telif hakkı. Düşünün babam bana ayda 5 lira gönderebiliyor. O yüzden 10 lira büyük paraydı o zaman için." diye anlatır yaşam öyküsünü şair.

Ay Karanlık

Maviye / Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine / Rüzgarda asi,

Körsem / Senden gayrısına yoksam

Bozuksam / Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık…

İtten aç / Yılandan çıplak,

Vurgun ve belâ

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille / Sevmelerim,

Sevmelerim gibisi

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

N'olur gel,

Ay karanlık…

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cıgaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çıyansı.

Dört yanım puşt zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş

Etme gel,

Ay karanlık…

Haberin Var mı Taş Duvar?

Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğrunda ölümlere gidip geldiğim

Zulamdaki mahzun resim.

Görüşmecim yeşil soğan göndermiş

Karanfil kokuyor cıgaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..

Adiloş Bebenin Ninnisi

Doğdun,

Üç gün aç tuttuk

Üç gün meme vermedik sana

Adiloş Bebem,

Hasta düşmeyesin diye,

Töremiz böyle diye,

Saldır şimdi memeye,

Saldır da büyü…

Bunlar,

Engerekler ve çıyanlardır,

Bunlar,

Aşımıza, ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü…

Bu, namustur

Künyemize kazınmış,

Bu da sabır,

Ağulardan süzülmüş.

Sarıl bunlara

Sarıl da büyü.

Terk Etmedi Sevdan Beni

Terk etmedi sevdan beni,

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

Can garip, can suskun,

Can paramparça…

Ve ellerim kelepçede,

Tütünsüz, uykusuz kaldım,

Terk etmedi sevdan beni…

Hasretinden Prangalar Eksittim

Seni anlatabilmek seni.

İyi çocuklara, kahramanlara.

Seni anlatabilmek seni,

Namussuza, halden bilmeze,

Kahpe yalana.

Art arda kaç zemheri,

Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu

Dışarda gürül gürül akan bir dünya…

Bir ben uyumadım,

Kaç leylim bahar,

Hasretinden prangalar eskittim.

Saçlarına kan gülleri takayım,

Bir o yana

Bir bu yana…

Seni bağırabilsem seni,

Dipsiz kuyulara.

Akan yıldıza.

Bir kibrit çöpüne varana.

Okyanusun en ıssız dalgasına

Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,

Yitirmiş öpücükleri,

Payı yok, apansız inen akşamdan,

Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,

Seni anlatabilsem seni…

Yokluğun, cehennemin öbür adıdır

Üşüyorum, kapama gözlerini…

Leylim Leylim

Leylim – leylim dünyamızın yarısı

Al yeşil bahar,

Yarısı kar olanda

Gene kavim kardaş, can cana düşman,

Gene yedi boğum akrep,

Sarı engerek,

Alnımızın aklığında puşt işi zulüm

Ve canım yarı geceler

Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,

Mapusanede çeşme

Yandan akar olanda,

Gelmiş yoklamış ecel

Kaburgam arasından.

Yoklasın hele…

Bin yıl, bahar içre ömrünü sürsün

Seni doğuran ana

Öyle Yıkma

Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip…

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.

Unutamadığım

Açardın,

Yalnızlığımda

Mavi ve yeşil,

Açardın,

Tavşan kanı, kınalı, berrak.

Yenerdim acıları, kahpelikleri…

Gitmek,

Gözlerinde gitmek sürgüne.

Yatmak,

Gözlerinde yatmak zindanı.

Gözlerin hani?

"To be or not to be" değil.

"Cogito ergo sum" hiç değil…

Asıl iş, anlamak 'kaçınılmaz'ı,

Durdurulmaz çığı

Sonsuz akımı.

İçmek,

Gözlerinde içmek ayışığını.

Varmak,

Gözlerinde varmak can tılsımına.

Gözlerin hani?

Canımın gizlisinde bir can idin ki

Kan değil, sevdamız akardı geceye,

Sıktıkça cellad,

Kemendi…

Duymak,

Gözlerinde duymak üç ağaçları

Susmak,

Gözlerinde susmak,

Ustura gibi…

Gözlerin hani?

Suskun

Kimseler duymasın,

Duymasın, ölürüm ha.

Aymışam yarı gece,

Seni bulmuşam sonra.

Seni, kaburgamın altın parçası.

Seni, dişlerinde elma kokusu

Bir daha hangi ana doğurur bizi?

Ruhum… Mısra çekiyorum haberin olsun.

Çarşıların en küçük meyhanesi bu,

Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.

Derimizin altında o ölüm namussuzu…

Ve Ahmed'in işi ilk rasgidiyor.

İlktir dost elinin hançersizliği…

Ağlıyor yeşil.

Rüya, bütün çektiğimiz.

Rüya kahrım, rüya zindan.

Nasıl da yılları buldu,

Bir mısra boyu maceram…

Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,

Bilmezler nasıl sevdik,

İki yitik hasret,

İki parça can.

Çatladı yüreği çakmaktaşının,

Ağıyor gökkuşaklarının serinliğinde

Çağlardır boğulmuş bir su…

Ağıyor yeşil.

Onur da Ağlar

Gözlerinin pınarında

Bir bulut,

Boşandı boşanacak

Nerdeyse

Aklımdan geçenleri

Okuyorsun su gibi.

Dünya gördü

Bizi boğazladılar…

Tutma gözyaşlarını

Onur da ağlar…

Bırak yıkansın gökyüzü,

Lacivert, yeşil, altın

Işıkları günbatımın.

İşte şafaktayız gene

Çırılçıplak

Ve mavi.

İşte sanki dağ yeli

Ve işte sanki meltem…

Kimse toz konduramaz

Kesip attığımız tırnağa bile.

Sen en güzel kızısın

Bütün galaksilerin

Bense tözüyüm artık

Akkor tözüyüm

Prometheus'u yakan

Kara sevdanın…

Ne alnımızda bir ayıp

Ne koltuk altında

Saklı haçımız

Biz bu halkı sevdik

Ve bu ülkeyi.

İşte bağışlanmaz

Korkunç suçumuz..

Karanfil Sokağı

Tekmil ufuklar kışladı

Dört yön, on altı rüzgar

Ve yedi iklim beş kıta

Kar altındadır.

Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar

Ray, asfalt, şose, makadam

Benim sarp yolum, patikam

Toros, Antitoros ve asi Fırat

Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler

Vatanım boylu boyunca

Kar altındadır.

Döğüşenler de var bu havalarda

El ayak buz kesmiş, yürek cehennem

Ümit, öfkeli ve mahzun

Ümit, sapına kadar namuslu

Dağlara çekilmiş

Kar altındadır.

Şarkılar bilirim çiğ tutmuş

Resimler, heykeller, destanlar

Usta ellerin yapısı

Kolsuz, yarı çıplak Venüs

Trans-nonain sokağı

Garcia Lorca'nın mezarı,

Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin

Kar altındadır.

Duvarları katı sabır taşından

Kar altındadır varoşlar,

Hasretim nazlıdır Ankara.

Dumanlı havayı kurt sevsin

Asfalttan yürüsün aralık,

Sevmem, netameli aydır.

Bir başka ama bilemem

Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat

Kalbim, bu zulümlü sevda,

Kar altındadır.

………..

Karanfil sokağında bir camlı bahçe

Camlı bahçe içre bir çini saksı

Bir dal süzülür mavide

Al al bir yangın şarkısı,

Bakmayın saksıda boy verdiğine

Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

Yalnız Değiliz

Bir ufka vardık ki artık

Yalnız değiliz sevgilim.

Gerçi gece uzun,

Gece karanlık

Ama bütün korkulardan uzak.

Bir sevdadır böylesine yaşamak,

Tek başına

Ölüme bir soluk kala,

Tek başına

Zindanda yatarken bile,

Asla yalnız kalmamak.

…………….

Kaynak :

Kaynak: Haberler.com / Gündem

Ahmed Arif Haberler

Bakmadan Geçme

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title