Pandemi sürecinde gizli tehlike: "Metabolik Sendrom"
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ömer Akyürek, Covid-19 pandemi sürecinde evde kalma sürecinde artış, sonrasında kontrollü hayat, bu süreçte yaşanan psikolojik faktörlerle ve hareketsizlik nedeniyle alınan kiloların 'metabolik sendroma' neden olabileceğini söyledi.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ömer Akyürek, Covid-19 pandemi sürecinde evde kalma sürecinde artış, sonrasında kontrollü hayat, bu süreçte yaşanan psikolojik faktörlerle ve hareketsizlik nedeniyle alınan kiloların 'metabolik sendroma' neden olabileceğini söyledi.
Medicana Konya Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ömer Akyürek, korona virüs sürecinde hareketsizlikten kaynaklanan fazla kalori alımı ve bunun sonucunda insanlarda kilo alımının gözlemlendiğini söyledi. Kilo artışının ardından da gizli tehlike olarak toplumda metabolik sendromun artabileceğini anlatan Dr. Ömer Akyürek, "Metabolik sendrom, ortak genetik ve çevresel faktörlerle ortaya çıkan, artmış bel çevresi, trigliserit yüksekliği, HDL kolesterol düşüklüğü, kan basıncı yüksekliği ve açlık kan glukozu yüksekliği ile karakterize bir kardiyometabolik risk faktörleri demetidir. Metabolik sendromlu kişilerde metabolik sendromu olmayanlara göre gelecekte tip 2 diyabet gelişme riski 5 kat, aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişime riski ise 2 kat daha fazladır" dedi.
"DÜZENLİ EGZERSİZ VÜCUT AĞIRLIĞINI VE YAĞ ORANINI AZALTIR"
Metabolik sendromun az hareket eden, fazla kilolu olan ve sağlıksız beslenen kişilerde daha sık olduğunu kaydeden Dr. Akyürek, "Ayrıca ailesinde diyabet hastalığı ve yüksek tansiyon öyküsü olanlarda metabolik sendrom riski daha fazladır. Ülkemizde yapılan çalışmalar toplumumuzun giderek şişmanladığını; abdominal obezitenin ve metabolik sendrom riskinin hızla arttığını ortaya koymaktadır. Ülkemizde erkeklerin yüzde 31'inde, kadınların ise yüzde 43' ünde metabolik sendrom vardır. Metabolik sendromun önlenmesinde ve tedavisinde en etkili yaklaşım, yaşam tarzının düzenlenmesidir. Bu nedenle fiziksel aktivenin azaldığı ve beslenme bozukluğunun daha da arttığı bu dönemde bir dizi tedbirler almak gerekir. Düzenli egzersiz yapın. Düzenli egzersiz vücut ağırlığını ve yağ oranını azaltır, HbA1c, LDL kolesterol ve trigliseridi düşürür, HDL kolesterolü artırır. Önerilen egzersizler arasında yüzme, bisiklet kullanma, tempolu yürüyüş ve koşu yer almaktadır. Bu amaçla orta yoğunluktaki bu egzersizlerin günde 30 dakikadan az olmamak kaydıyla, haftanın çoğu günü yapılması önerilmektedir" ifadelerini kullandı.
"BESLENMEYE DİKKAT EDİLMESİ GEREKİYOR"
Beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini aktaran Akyürek, "Beslenmenin düzenlenmesi yalnızca obezitenin tedavisinde değil, tansiyon, kan şekeri ve kolesterol profilinin düzeltilmesinde, diyabetin ve kardiyovasküler komplikasyonların önlenmesinde de etkilidir. Son zamanlarda Akdeniz diyeti gibi dengeli diyet modellerinin kalp hastalığı ve farklı kanser türlerinin yanı sıra obezite, kolesterol ve kan basıncı yüksekliği gibi metabolik bozuklukların sıklığında azalma ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Akdeniz diyeti sebze, meyve, baklagiller, zeytinyağı, ceviz, fındık, üzüm gibi liften, kompleks karbonhidratlardan ve tekli doymamış yağlardan zengin, doymuş yağlardan fakir bir diyettir" dedi.
"UYGUN KİLODA OLDUĞUNUZDAN EMİN OLUN"
Metabolik sendromdan korunmak için uygulanabilecek yöntemlere değinen Akyürek, "Uygun kiloda olduğunuzdan emin olun. Tuz tüketiminizi azaltın. Günde toplam 4-5 gramdan fazla tuz tüketmeyin. Bel çevrenizi takip edin. Unutmayın; bel çevreniz aynı zamanda sağlık ölçünüzdür. Kan basıncınızı düzenli olarak ölçtürün. Hipertansiyon hemen her zaman sinsi bir hastalıktır. Tedaviye başlamakta geç kalmayın. Tıbbi destek alın. Metabolik sendrom veya bu sendromu oluşturan her bir risk faktörü çoğu zaman tıbbi tedavi gerektirir. Özellikle ailenizde kalp hastalığı veya şeker hastalığı öyküsü varsa geç kalmayın. Yüksek tansiyonun ve yüksek kolesterolün erken tedavisi sizi kalp hastalığından koruyacak en etkin önlemler arasındadır" şeklinde konuştu.
(İHA)