'Korkma, Aday Olma, Söz Millete Ben Anlatacağım'

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığına aday olmama çağrısını yineleyerek, "Tarihte nadiren bir insanın eline bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük hizmeti yapma şansı geçer. Şimdi Erdoğan'ın eline bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük şansı verme fırsatı geçmiştir. Başbakan, aday olmaktan vazgeçersem korktu derler suçlarlar korkusunu içinden atmalıdır. Korkmasın, böyle bir korkusu varsa ben korkusunu izah etmek için kendisine yardımcı olacağım. Başbakan'ın korktuğundan değil memleketin hayrını düşündüğünden aday olmadığını bütün Türkiye'ye anlatmaya çalışacağım. Sözüm söz, yeter ki aday olmasın" dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sürece ilişkin tartışmalara dikkat çekerek, "Önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şu an yaşanan kaygı olmamıştır. Daima tartışmalar olur partisel mücadele konusudur, siyasal bir konudur. Önceki cumhurbaşkanlarının tümünden farklı siyasal çekişme konusu olmayı aşmıştır. Rejim, anayasa, devlet düzeni tartışmasının temel konusu haline gelmiştir. Şu kişinin gelip gelmemesini konuşmuyoruz, Türkiye'nin anayasal geleceğini, anayasal rejimi, düzenini konuşuyoruz. Ona yönelik tehlikeli algılamaları ortada" diye konuştu.

EN YÜKSEK SADAKAT ANAYASAYA SADAKATTİR

Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye siyasi tarihinde dönüm noktası olacağını belirten Baykal, "Meclis Başkanı, 'yeni Türkiye'ye herkes kendini hazırlasın' diyor. Kim tarif etmiş yeni Türkiye'yi? Bugünkü Türkiye'nin altında 70 milyonun, Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kuvayi Milliye'nin, milli mücadelenin imzası var. Nerede ilan ettiniz, nasıl konuştunuz, ne var kafanızda, neresi yeni bunun?" dedi. Anayasaya sadakat vurgusu yapan Baykal, şunları kaydetti:

"Anayasaya sadakat, en yüksek sadakattir. Bir kişinin ailesine, dostlarına, hemşehrilerine, kendi siyasi düşüncesini, felsefesini, inancını, dini cemaat değerlerini paylaşanlara yönelik sadakati olabilir ama hiçbir ciddi devlet, anayasaya sadakatin üzerine bu sosyolojik sadakatlerin çıkmasına göz yumamaz. Göz yumarsa o devlet düzeni çıkmaza girer. Temel sadakat, en yüksek sadakat, anayasaya olacaktır. Eğer Anayasaya yönelik bir temel hazımsızlık varsa, siz bu hazımsızlığı takip etme düşüncesindeyseniz elinize geçecek fırsatları yetkileri anayasanın özünü temelini değiştirmeye yönelik bir biçimde kullanma arayışı içindeyseniz ve siz o ülke o devlet bunu uygulama fırsatı veriyorsa yanlış yapıyor demektir. Bu yanlıştan huzur çıkmaz barış kardeşlik çıkmaz."

ANAYASA'YI DEĞİŞTİRMEK RESMİ TALEP OLDU

Türkiye'deki hiçbir iktidarın Anayasa'nın değiştirilemez maddelerini değiştirme talebini ortaya koymadığına işaret eden Baykal, şöyle devam etti:

"Bırakınız Atatürk İnönü dönemlerini Bayar Menderes döneminde konulmadı. Demirel, Özal dönemlerinde konulmadı. Herkes anayasanın temel, ana sütunlarını Türkiye için elzem olduğunu biliyordu. İlk kez bir iktidar açıktan anayasanın temel niteliklerinin tartışmaya açılmasını dolayısıyla ilk fırsatta değiştirilmesini talep etti. Resmi talep haline geldi. Türkiye'nin bugünkü anayasasına inanmayan bir iktidarla Türkiye'nin yönetiliyor olmasının sıkıntılarını yaşadık şimdi cumhurbaşkanlığı noktasında da anayasaya inanmayan özünü bulacağı fırsatta değiştirmeyi amaçlayan bir anlayışa cumhurbaşkanlığının teslim edilmesinin yol açacağı sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız. Hükümetin ardından cumhurbaşkanı yetkileri de anayasaya açıktan karşı çıkma niyetindeki zihniyetin eline geçecek. Görmezlikten gelmek mümkün değil. Canım ne olacak seçiliversin, seçilirse Türkiye'nin dengeleri, siyaset süreci çok sakıncalı sonuçlar üretecek şekilde işlemeye başlayacak."

BARZANİ DE BEN DEĞİLİM DER

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın açıklamalarını anımsatan Baykal, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanı'nın uyarısı, üniversite, yargı adına, TSK adına yapılan konuşmalar sanıyor musunuz ki iktidarın başındaki kişiye Başbakan'a yönelik şahsi husumet dolayısıyla, onunla çekişme ve sürtüşme ihtiyacı içinde olduklarından dolayı uyarı yapma ihtiyacı içine girmişlerdir. Onunla bir özel hesapları vardır da onun için mi bu uyarıları yapmak gereğini duymuşlardır. Bu uyarıları yapanlar toplumun en duyarlı en yüksek algılama düzeyinde ülkeye yönelik tehlikeleri tehditleri herkesten evvel kavramak ve bunları önlemek üzere hazırlanmış olan temel kurumlardır. O sorumluluk içinde bakarak demektedirler ki sakın ha yanlış yapmayın. Sadece sözde değil özde de anayasayı içine sindiren birisini oraya tayin edin atayın demektedir. Kimse şahsi kavga, dar parti kavgası yapmıyor. AKP yetkilileri çıkıp diyor ki Genelkurmay Başkanı güzel konuştu cumhurbaşkanı yanlış konuştu. Sanki Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanı'nın söyledikleri ters. Bu ne mantık, bu ne akıl? Genelkurmay Başkanı'nın söyledikleri bize yönelik değildi. Eğer Genelkurmay Başkanı'nın konuşması size yönelik değilse Barzani de çıkıp der ki 'Genelkurmay Başkanı'nın konuşması bana da yönelik değildir'."

GENELKURMAY BAŞKANI ZARAFETLE KONUŞTU

Baykal, Büyükanıt'ın "demokrasiye, hukuka saygılı, toplumu sıkıntıya sokmamak üzere ama bir yandan da görev yapma anlayışını yansıtmak ihtiyacı içinde dikkatle zarafetle nezaketle" konuştuğunu ifade ederek, "Bir şeyi söylüyorsa bunu söylenmemiş kabul etmek, kimseye yarar getirmez. Herkesin bunu anlaması lazım. Herkes bu memleketi hayrı yararı iyiliği için konuşuyor. Bunu görmek lazım bunları reddedeceksin üniversiteleri yargıyı, TSK adına söylenenleri yok sayacaksın, 1 milyon insan meydanda karşına çıkacak onu da yok sayacaksın cumhurbaşkanı olacaksın. Bu cumhurbaşkanı topluma ülkeye devlete millete hayır getirecek" dedi.

ARINÇ'A TEPKİ

Baykal, TBMM Başkanı Arınç'ın, "Yeni Cumhurbaşkanı devletin temel değerleri ile halkın temel değerlerini birleştirecektir" sözlerine, şu tepkiyi gösterdi:

"Gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları milletin değerleri ile devletin değerlerini birleştirmemiş. Atatürk mü İnönü mü Celal Bayar mı Demirel mi Özal mı birleştirmiyordu? Devletimizin değerleri ile milletimizin değerleri arasında çelişki yaratmak isteyenler bu memlekete en büyük kötülüğü yapmaktadır. Milletin değerleri ile devletin değerleri arasında hiçbir çelişki yoktur. Devletin temel değeri ile milletin temel değeri Atatürk milliyetçiliğidir. Siz Atatürk milliyetçiliğini, milletin temel değeri değil diyerek bir başka anlayış etrafından şekillendirmeye kalkarsanız yanlışlık yapmış olursunuz."

PEYGAMBERİMİZLE DİNİMİZLE İFTİHAR EDİYORUZ

Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğunu ve insanların ezici çoğunluğunun Müslüman olduğunu belirten Baykal, şöyle devam etti:

"İnancımıza, imanımıza, dinimize, kültürümüze milletçe de devletçe de sahip çıkıyoruz. Peygamberimizle, mabedimizle, camilerimizle, dini kimliğimizle iftihar ediyoruz. Ama aynı zamanda hukukun üstünlüğünü esas alan laik, demokratik sosyal Türkiye cumhuriyeti ile de iftihar ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devlet düzeni olan başka bir devlet yok. Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti kimliğimiz üstünlüğümüzdür, milletimizin dini inancı ile çelişen hiçbir tarafı yoktur. Türkiye cumhuriyeti, milletimizin cumhuriyetidir. Çelişki yaratmak isteyenler millete en büyük zararı verirler. Şimdi bu konularla ilgili çelişki başlayacak. Biz Recep Tayyip Erdoğan ile değil Türkiye Cumhuriyetinin huzuru ile meşgulüz."

Başbakan Erdoğan'ın, "anayasayı değiştireceğim" diyerek iktidara gelmediğini ancak bu yöndeki arayışlara girdiğini savunan Baykal, "Türkiye'yi yolsuzluktan kurtaracağım diye geldi. Boğazına kadar yolsuzluğa battı. Vatandaşlar ona oy vermiş olabilirler ama Atatürk cumhuriyeti istiyorlar. Bu seçim bunun için önemli. Belki yarın Erdoğan kendisi de şaşıracak, kendi harekete geçirdiği süreçler öyle bir hal alacak ki kendisi de şaşıracak.Bir bakan çıkıp tarikatlardan yakınıyor. Ne var bunların altında? Yarın siz de bunun tutsağı haline gelebilirsiniz. Söz konusu olan Erdoğan değil laik Türkiye cumhuriyetinin istikbali geleceğidir" diye konuştu.

ARINÇ'A "BÖLÜCÜ" TEPKİSİ

Arınç'ın "Meclis dindar cumhurbaşkanı seçecek" açıklamasına ise, Baykal şu tepkiyi gösterdi:

"Dindar bir insanın cumhurbaşkanı olmasına hiçbir itirazımız yok. Elbette insanlar istedikleri şekilde dini inançlarını gönüllerinde ibadetlerinde anlayışlarında uygulamalarında elbette yaşayabilir, yaşatabilirler. Ama bunu vasıf diye koymaya kalktıkları zaman size sorarlar siz ne hakla kimin dindar olup olmadığını belirlemeye kalkıyorsunuz. Siz kim oluyorsunuz da insanları dindardır dindar değildir diye bölmeye kalkıyorsunuz. Özal, Demirel dindar değil miydi? Ondan öncekiler dindar değil miydi? Bu ne biçim laf, ne anlayış? Türkiye, tehlikeli ayrışmanın içine çekilmeye çalışılıyor. Bu söylem Türkiye'yi şimdiden tahrik etmeye başlamıştır. Meclis Başkanı, cumhurbaşkanı tanımını böyle yapıyor. Bu bölücülük değilse nedir? Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet düzenini tahrik etmek değilse nedir? Türkiye'nin toplumsal huzuruna mayın döşemek değilse nedir?"

KORKMA VAZGEÇ

Cumhurbaşkanının Anayasa'nın 102. maddesine göre seçileceğini belirten ve 367 milletvekili gerekliliğini yineleyen Baykal, şunları kaydetti:

"Diğer fıkralar turları tanzim ediyor. '184'le Meclis toplanır' diyenler anayasanın 102. maddesindeki bu düzenlemeyi nasıl izah ederler? 'Canım tekrar, temenniden ibarettir' diye yazılmış mı diyeceksiniz? Hukukta böyle bir şey var mı? Bu tanzim, bu konu Anayasa Mahkemesi'ne gider. Türkiye öngörmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalabilir. Başbakan derhal uzlaşma arayışına girmelidir. Tarihte nadiren bir insanın eline bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük hizmeti yapma şansı geçer. Şimdi Erdoğan'ın eline bir şeyi yapmayarak ülkesine en büyük şansı verme fırsatı geçmiştir. Başbakan cesur davranmalıdır. Cesaret burada aday olmamayı göze alacak cesareti sergilemelidir. Aday olmaktan vazgeçersem korktu derler suçlarlar korkusunu içinden atmalıdır. Böyle bir korkuya gerek yok. Korkmasın böyle bir korkusu varsa ben korkusunu bu izah etmek için kendisine yardımcı olacağım. Başbakan'ın korktuğundan değil memleketin hayrını düşündüğünden aday olmadığını bütün Türkiye'ye anlatmaya çalışacağım. Sözüm söz yeter ki aday olmasın. Bizimle konuşmayacakmış, sağolsun, önemli olan bizimle uzlaşıp uzlaşmaması değil. Önemli olan meydanda bir araya gelmiş 1 milyon insanla uzlaşsın. Onlarla uzlaştığı zaman bizimle uzlaşmış demektir. Umarım Sayın Başbakan, tarihi sınav noktasında yanlış bir şey yapmaz, yapmayacağı umudumu koruyorum. Yapmayacağını düşünüyorum, akıl sağduyu mantık bunu gerektirir, inşallah Türkiye gerilime, cumhuriyet krizine sürüklenmez." (ANKA)

Haberler