Haberler

Başbakan Yardımcısı Arınç."Artık Bu Anayasa'nın Temeli, Ruhu ve Kalbi 12 Eylül 2010 Referandumuyla...

"Birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa, ama yenisini yapamadığımız için halen yürürlükte."

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, mevcut Anayasa'nın ruhunun 12 Eylül 2010 referandumuyla tamamen yok olduğunu belirterek,

"Birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa, ama yenisini yapamadığımız için halen yürürlükte. Onu halen yürürlükte tutmak ve içi boş bir anayasayı meşru olarak kabul edip, yeni anayasa yapmaktan kaçmak bence çok büyük bir ayıp, bu ayıbı devam ettirmememiz gerekiyor. Bunu bütün siyasi partiler temel olarak benimsemeli" dedi.

Arınç, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün düzenlediği "3. Avrupa Medya Buluşması" konferansına katılmak üzere gittiği Paris'te HABERTÜRK televizyonunda canlı yayına katılarak, gündeme dair konuları değerlendirdi.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, Meclis'te grubu bulunan 4 partiden eşit üye katılımıyla TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in çağrısı üzerine toplandığını, kendi içtüzüklerine göre çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Başbakan Yardımcısı Arınç,

"Bunlardan bir tanesinin kabul etmemesi halinde mutabakat olmuyor. İçlerinden birisinin masadan kalkması halinde komisyon dağılıyor. Bu şunu gösteriyor;

'hiçbirimizin kırmızı çizgisi yok, bütün teklifleri oturalım konuşalım, mutabık kalırsak kalırız, kalamazsak zaten içtüzüğümüz böyle bir komisyonun çalışmasına izin vermiyor' dediler. Yoksa herkes kırmızı çizgilerinin altını çizerek masaya gelseydi hiçbir netice almak mümkün olmayacaktı" diye konuştu.

Mevcut Anayasa'nın 2, 3 ve 4. maddelerinin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler olduğunu hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Teorik olarak yeni bir anayasa yapılırken bu maddeleri, daha da zenginleştirecek, açıklayacak yeni bir şekle bürümek mümkün. Bunların hiçbirisi ayeti kerime değil. Bu maddelerde 'generaller' yazmıyor, bunun içinde 'Ergenekon, Balyoz' yok. Ancak hem 1961 Anayasası hem 1982 Anayasası, kabul etmediğimiz için rahatlıkla söyleyebilirim. 61'de çok kritik rakamla, ama 80'den sonraki anayasa daha büyük oranla kabul edildi. Bunun farklı izahları var, yani 'seçimlere bir an evvel gidelim', 'anayasaya (hayır) dersek bunlar temelli başımıza kalırlar' bu tür korkular var. Olaylar sebebiyle 80 darbesine sıcak bakan kesim var Türkiye'de. Her gün binlerce insanın öldüğü, yaralandığı, toplumsal olayların suikastlere dönüştüğü toplumda bunları bitirecek birisi gelsin de kim gelirse gelsin beklentisi vardı. Ben o tarihte Milli Selamet Partisi il başkanıydım Manisa'da. Çevremde olan biteni en iyi gözlemleyen bendim, bizim maruz kaldığımız pek çok kötü olayı hatırlayan, yaşayan da bendim.

Anayasanın yüksek oranda kabul edilmesinin temelinde 'bunlar çok iyidir, iyi ki darbe yaptılar' anlayışı değil, bir şekilde Türkiye belki terörden kurtuldu, bunlar darbecidir askerdir, bir daha gitmezler, bunların istediklerini yapalım endişesi, bir an evvel seçimler başlasın endişesi de vardı. Geçici 15. maddede, diğer maddelerde darbecilere koruma sağlayan hükümler bulunuyordu. Hatta bunun kabulünün Evren'in cumhurbaşkanı olması şartına bağlayan maddeler vardı."

-"Birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa"-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, mevcut anayasanın "hükümsüz ve geçersiz" olduğunu vurgulayarak, "Artık bu Anayasa'nın temeli, ruhu ve kalbi 12 Eylül 2010 referandumuyla tamamen yok oldu, boş, içi boşalmış. 75 maddesi zaten değişmiş, birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa, ama yenisini yapamadığımız için halen yürürlükte. Onu halen yürürlükte tutmak ve içi boş bir anayasayı meşru olarak kabul edip, yeni anayasa yapmaktan kaçmak bence çok büyük bir ayıp, bu ayıbı devam ettirmememiz gerekiyor. Bunu bütün siyasi partiler temel olarak benimsemeli" ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa yapım sürecinde "vatandaşlık" tanımının yer aldığı 66. maddenin tartışıldığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Biz, temelde çok önemli bir iş yaptık. Dedik ki; parlamenter sistem bugüne kadar Türkiye'de devam ediyor, bunun yasamayla, yürütmeyle, yargıyla, Meclis ile bağlantısı var, ama Türkiye'de siyasi iktidarı daha güçlü kılabilmek, daha güçlü yönetim sergileyebilmek için başkanlık veya yarı başkanlık sistemini de tartışmaya açalım. Prensip olarak hepsi ayağa kalktılar, hepsi derken MHP ve CHP'yi saymalıyım. Biz, onlara 'her şeyi konuşabilecektik nasıl olsa burada, kabul etmezseniz de konuştuktan sonra kabul etmeyin. Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi dediğimiz bu yöntemler antidemokratik yöntemler değil, cumhuriyet karşıtı değil, parlamenter sistemin sadece karşıtı veya daha güçlü olanı, bunu peşinen reddetmeyin. Biz, bunu teklif ediyoruz. Bu konuda henüz bir mutabakat veya ret ortaya çıkmadı."

-"Halkın seçeceği cumhurbaşkanı 104, 103'teki yetkilerini kullanacak"-

Arınç, "güçlü bir cumhurbaşkanı ve parlamenter rejimin güçleriyle donatılmış bir başbakanın siyasi krizlere neden olup olmayacağı" sorusuna "Halkın seçeceği cumhurbaşkanı 104, 103'teki yetkilerini kullanacak. Bence çok da iyi kullanır, bunda bir eksiklik olmaz, ama ileride siyasi iktidar bu kadar güçlü olmayabilir veya parlamentodaki güç ile cumhurbaşkanı arasında çelişkiler çıkabilir. O ihtimalleri de başkaları düşünsün. Biz, mevcut sistem içerisinde bunu çok güzel yönetiriz diye düşünüyorum" yanıtını verdi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, AK Parti'nin içtüzüğünde yer alan 3 dönem üst üste milletvekilliği yapmış kişilerin gelecek dönem milletvekili adayı olamamalarını düzenleyen hükümden dönüş olup olmadığı sorusuna da şöyle yanıt verdi:

"Bu konu görüşüldü, üzerinde zannediyorum bir tartışma yok artık. 3 dönem üst üste milletvekilliği yapanlar bu dönem aday olamayacaklar, en azından bir dönem ara verecekler. Ben, şüphesiz içlerindeyim ve bunu memnuniyetle karşılıyorum. Ben bu tüzük konulurken Meclis başkanıydım, parti içerisinde ne oldu, ne bitti çok farkında değilim, ama yapılanı doğru bulduk. Bu parti içi demokrasi açısından önemli, partinin hayatiyet kazanması bakınından da önemli.

Bir parti kendi içindeki dönüşümü, gençleşmeyi, görev alanlarında daha fazla insanların katılımını sağlarsa kalıcı olur. Yoksa belli kişilerin üzerinde başarılara endeksli bir siyasi hayat o kadar geçerli olmaz. Her şey Tayyip Erdoğan'dan, Bülent Arınç'tan, Ahmet'ten, Mehmet'ten ibaret görülmemeli. Biz çok zengin, insan kalitesiyle güçlü bir partiyiz. 'Şu kadar başbakan çıkabilir, şu kadar hükümetler kurabiliriz, şu kadar güçlü insanlar bu partiyi yönetebilir' diye düşünüyoruz. Aksi takdirde bir marjinal parti hüviyetinde kalırız. Kişilere dayalı bir siyaset yapmak yerine kurumsallaşmış bir AK Parti'nin daha güçlü olacağını düşünüyoruz. Bir fleksibilite olur mu, olmaz mı noktasında benim kararım; bu çok doğru bir karardır, uygulanmalıdır."

AK Parti'nin gücünü gelecek seçimlerde de göstereceğine inandığını aktaran Arınç, AK Parti'nin 3 milletvekilinin 25-30 yaş, 16 milletvekilinin de 30-35 yaş arasında olduğuna, kayıtlı 8 milyon üyesinin 3 milyona yakınının kadın, 2 milyona yakının genç ve sadece il, ilçe yönetimlerinde görevli sayılarının da 1 milyona yaklaştığına dikkati çekti.

Arınç, "Böyle bir partinin siyaseti bir yarışmacı siyaset haline koyması ve sürekli yenilenmesi çok önemli" diye konuştu.

-Avrupa'daki ırkçı söylemler-

Arınç, "Fransa'da aşırı sağcı lider Marine Le Pen, 'Müslümanlar çok görünür oldu' dedi. Türkiye'de biraz görünür olmaları dönem dönem problem olmuştu, ne diyeceksiniz-" sorusu üzerine de şunları söyledi:

"Bunlar belli isimler, Almanya'da bir başkası söyleyebilir, İtalya'da bir başkası, ama aşırı ırkçı yaklaşımlar, nefret söylemleri, belli klasik şablonlar içerisinde olaylara bakanlar her ülkede olacak. Televizyonda bir reklam vardı,

'çok oluyorlar' diye bizim bir markamızı tartışıyorlar kendi aralarında. Biz, çizmenin üzerine çıktık, çok oluyoruz Türkiye olarak, bir defa güçlü bir devlet olduk, güçlü bir ekonomi kurduk, ses getiren dış politikamız var. Bütün dünyayı kapsayan küresel bir bakışımız var. Bizim hükümetimiz 11 yıldan beri tek başına iktidarda, 10 yılı geçen bir başbakanımız var, rahmetli Menderes'in rekorunu kırdı, oy oranını yüzde 50'ye getiren..."

2008'den beri bu yana gelen küresel ekonomik krizin Avro Bölgesi'ni perişan ettiğini, Avrupa'da 7 hükümetin değiştiğin işaret eden Arınç, "İtalya hala hükümet kuramıyor. Portekiz'e, İspanya'ya, İrlanda'ya, İzlanda'ya, Güney Kıbrıs'a, Yunanistan'a bakın, borçlarını ödeyemiyor. Onlar bu noktadayken biz bu noktadayız. 152 milyar dolar ihracatımız var, dünyanın her yerinde karşılarına çıkıyoruz. Moğolistan'a mal satar hale geldik, Uganda ile ticaret bağlantısı yapıyoruz, nereye adaylığımızı koysak kazanıyoruz, herkesin başı Türkiye'ye doğru çevrilmiş durumda. Bir de düşünün burada 600 bin yurttaşımız var, bunun 300 bini Fransız vatandaşı, Almanya'da 3 milyon var, yarısı Alman vatandaşı. Siyasette güçlüler, ekonomi de güçlüler, kendi aralarında kaynaşma noktasında güçlüler, her biri Türkiye'nin bir yurttaşı olmaktan dolayı gurur duyuyor. Bu güçlenme birilerini rahatsız ediyordur mutlaka, ama bu rahatsızlıktan dolayı, bir yeri yaparken ilanı asarlar ya hani 'geçici rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz' diye. Kusura bakmasınlar biz böyleyiz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Paris'e 3. Avrupa Medya Buluşması için geldiklerini anımsatarak, Anadolu Ajansı, TRT ve Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Türkiye'den gelen gazete, dergi ve televizyon temsilcilerinin de katıldığı toplantılar gerçekleştirdiklerini, yarın da resmi temaslarına devam edeceğini söyledi. - ANKARA

Kaynak: AA / Güncel

Tbmm Anayasa Uzlaşma Komisyonu Bülent Arınç Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title