Haberler

Göktürk - Köktürk sanat izleri

Tülay Çağlar Kadı

Tülay Çağlar Kadı

Eğitimci - Yazar
20.09.2022 01:39

Göktürk sanatı ileri dönemde yansıma bulan Hun sanatının izleri niteliğindedir. Hun atalarının aslında Göktürk ataları da olduğunu anımsadığımızda sanatın evrenselliği ve sürekliliği ilkesiyle buluşuruz. Kaynaklarda bahsi geçen "Ötüken" ve yurt mahiyeti geniş perspektifte yaşamın tüm alanlarını kapsayan "yuva" ile ilişkili olduğundan, vatan kapsamında ifade alanı bulabilmiştir. Ötüken yalnızca bir şehir değildir aynı zamanda bir başkent oluşu itibariyle dönemin kutsalıdır da…

Göktürklerde en yaygın mesken olan "yurt" olarak ifade edilen ileri dönemlerde ak – öy ve boz –öy olarak anılan çadırlar kutlama ve askeri konaklama alanı ile ayrıca ilişkilidir. Tarihte "Bo Çadırı" olarak bilinen, Türk mavisi renginde meskenler aynı dönemde Çin devlet adamlarının saray avlularında yer bulmaktaydı.

Göktürk sanatına dair köprü vazifesi gören izleri taşıyan unsurlardan biri de yazıtlar ve yazılardır.

Heykeller, dikilitaşlar ve antik eserler üzerinde mevcut yazıların hepsi Türk sanat tarihini anlayabilmek açısından kıymetlidir. Ölümsüzlük ve ebedilik kavramları ile yeryüzü planında mekan bulan Kultigin kitabesine ilişkin Bilge Kağan" ben ölümsüz bir taş diktim" ifadesine yer vermiştir. Kökeni kaya yazıtları itibariyle Proto – Türk dönemine uzanan im, iz, işaret ve kaya yazıları ilerleyen dönemlerde Türk sanatında "hat yazıları" etkisini oluşturacak kadar gelişmiştir. Kimi araştırmacılar hat sanatının ilk izlerine Göktürk döneminde yansıma bulduğunu aktarmaktadır.

Göktürklerde kimi steller üzerinde insan figürü tasvirine rastlanmaktadır. İnsan biçiminde baş ve ruh ilişkisi sembolik aktarımlardan boynuz tarihin her döneminde olduğu gibi Göktürk sanat izlerinde de bizleri karşılamaktadır.

Göktürk – Kök Türk sanatındaki damga ve runikler, tarihsel geçiş ve farklılığımıza rağmen bizlere insanoğlunun evrensel ve bir olduğunu anımsatmaktadır. Önceki yazılarımda ifade etmek istediğim sembollerin zamansız ve mekansız oluşu, Göktürk döneminde damga ve runikler aracılığıyla realite bulmaktadır.

Türk yazı biçiminin ilk ifadeleri sayılan runikler kültürel ve tarihsel olduğu kadar sanatsal aktarımlardır. Önceki yazımda kaya yazıtlarında mevcut olan insan tasvir ve kompozisyonlarından bahsetmiştim. Evrensel sanatsal aktarımlarına, Göktürk döneminde "on ve ok" kavramları köprü niteliğinde eklenmiştir. Damga ve runikler hemen hemen yaşamın her alanında yer bulabilmiştir. Madeni paralar, kaya yazıtları, kişisel eşyalardan ayna, mask ve tılsımlı taşlarda, dikili taş ve heykellerde hatta dönemin izlerini taşıyan fal kitaplarında…

Geçmiş ve geleceğin aynı anda olduğunun idrakinde ki bilincin yansıması olan insan, günümüzün holistik olarak bilinen kavramıyla antik dönemde bu tür aktarımlar aracılığıyla geçiş sağlamıştır. İnsan, hayvan ve bitki, gezegen kompozisyonları ile desteklenen runik aktarımlar bizlere ait oldukları dönemlerin inanç ve anlayış biçimini tasvir ederek yansıtabilmektedir. Damgalar, Türk runik yazısının başlangıcı niteliğinde semboller aracılığıyla devlet, kabile, ata ve boy kavramlarına dair maddi, sanatsal ve kültürel yansımalardır.

Kök Türk dönemini yansıtan bengü taşları runik aktarımları, günümüz ile tarihi dönemin edebiyat, tarih, dil ve kutsal kavramlarını bütünleştirmektedir böylelikle Eski Türklerin okur yazar olduğuna inanlardanım…

title