Haberler

Futbol Ne Hoştur Yıldızların Altında

İnceleme: Sedat BALCI sedatb@sporx.

İnceleme: Sedat BALCI

sedatb@sporx.com

Beşiktaş için bu sezon koyulan hedefleri görmek için geçen sezona ve o sezon ortası düzenlenen kongreye gitmek gerekiyor. Murat Aksu'nun önünde açık ara yeniden başkan seçilen Yıldırım Demirören, “3 yıldız” sözü vermişti. Bu planın gerçekleşmesi ise üç açıdan önemliydi. Tribünlerin hedefi olmaktan kurtulmak, yıldız transferleriyle büyük sükse yapan ezeli rakipler Fenerbahçe ve Galatasaray'ın gölgesinde kalmamak ve hem kombine hem de lisanslı ürün satışlarını canlandırmak...

Yaz başı önce Mustafa Denizli ile yollar ayrıldı. Görünen neden sağlık sorunlarıydı ancak bir kıvılcım aranıyorsa teknik direktör değişikliği ile ilk adım atılmalıydı. Kariyerli bir yabancı teknik adam, bazı yıldız futbolcuların da gelişini kolaylaştırabilirdi. Sonunda Bernd Schuster'de karar kılındı. Hali hazırda boşta olan Alman hocanın Real Madrid geçmişi bile heyecan duymak için yeterliydi.

YILDIZ YAĞMURU BAŞLIYOR

Yeni yönetimin transfer politikasında üç nokta dikkat çekiciydi. Az ama öz transfer, bu transferlerin maliyet planlamaları ve Temmuz'da oynanacak UEFA Avrupa Ligi Ön Eleme Turu maçlarına yetişmesi...

Bir önceki sezon bitmeden anlaşılan Stuttgart çıkışlı Roberto Hilbert, aslında Mustafa Denizli'nin istediği bir isimdi. Ancak 6+2 olan yabancı kontenjanı ve çok yönlü oyunu nedeniyle takıma girdi.

Hilbert dışında, yeni yönetimin belirlediği politikalar doğrultusunda ilk önemli adım, Inter'in Portekizli yıldızı Ricardo Quaresma'nın transferi oldu... Önceki yıllarda oyunculara verilen paralara bakıldığında Quaresma'nın maliyeti ve bunun ödeme planı, geçmiş bazı hatalardan ders alındığını gösteriyordu.

Futbola aç olması, benzer kariyerdeki isimlerin de Türkiye'ye geliş zamanlarına kıyasla ziyadesiyle genç denebilecek yaşı ve en önemlisi kendisini aylardır isteyen taraftarla aradaki buzları eritecek bir isimdi 'Q7' lakaplı yıldız...

SCHUSTER FAKTÖRÜ

Demirören'in sözü sözdü... Bu takım, yıldızlarıyla konuşulmalıydı! Bu yolda bir ciddi adım daha atıldı. Schuster'in Real Madrid'den öğrencisi olan ve Jose Mourinho'dan çizik yiyen Guti Hernandez bonservissiz olarak takıma kazandırıldı. 35 yaşında olmasına rağmen son yıllarında çoğunlukla kulübede oturan Guti, eski hocası Schuster'in saha içindeki komutanı olacaktı.

Aslında bir diğer Real efsanesi Raul Gonzalez de Guti ile birlikte gelecekti ancak son anda Almanya'da yaşamak için Schalke'yi tercih etmesi, bombaların üçlenememesine neden oldu.

Taraftar yine de mevcut transferlerle tatmin olmuştu. Bu arada Tomas Zapotocny'nin dönmüş, Ersan Gülüm gibi gelecek vaat eden genç bir stoper, kiralık da olsa takıma kazandırılmış ve kaleye de Cenk Gönen gibi geleceği parlak bir isim gelmişti. Böylece de Rüştü Reçber ile Hakan Arıkan'ın ardından kaleci rotasyonu da sağlama alınmıştı.

Bu isimlere son olarak, sezon açıldıktan sonra Mehmet Aurelio ve Fatih Tekke dahil edildi. Forvet için yabancı adaylarla görüştükten sonra son dakikada iki tecrübeli ve yerli ismin alınması, takımın sezon başından bu yana eleştirilen “Yetersiz kaliteli yerli rotasyonu” eleştirilerinin de azalmasına neden oldu.

HÜCUM FUTBOLU AMA...

UEFA Avrupa Ligi Ön Eleme maçları beklenildiği gibi kolay geçiyordu. Kurduğu kadroyla Beşiktaş, muhtemel rakipleri karşısında kâğıt üstünde açık ara favori görünüyordu.

Bu şekilde çıktıkları Vikingur, Viktoria Plzen ve HJK Helsinki takımları rahatça geçildi. Quaresma, Bobo ve diğer isimler beklenildiği gibi ağırlıklarını koymuşlardı.

Ancak bu takımların forvetlerine verilen pozisyonlar “Daha iyi takımlarla karşılaşıldığında ne olacak?” endişesini de ortaya çıkarmıyor değildi.

Sezona erken girip erken form tutan Beşiktaş bu şekilde Spor Toto Süper Lig'e başladı.

İNİŞ ÇIKIŞLI AMA UMUT VEREN OYUN

Sezona deplasmandaki Bucaspor galibiyetiyle başlayan Beşiktaş'a ilk uyarı ikinci haftada, o ana kadar resmi maçlarda karşılaştıkları en sert rakip olan İBB'den geldi. İnönü'de alınan yenilgi biraz moralleri bozsa da taraftar umut doluydu. Bardağın boş tarafına bakanlar ise “Bu kadar pozisyon vererek başarıya ulaşmak çok zor” derken bu mağlubiyetle sesleri daha da gür çıkmaya başlamıştı.

Zorlu Karabükspor deplasmanı ve iç sahada alınan dörder gollü Ankaragücü galibiyetlerinin moraliyle 5. haftada Kadıköy'de sezonun ilk derbisine çıkıldı.

İlk derbide iki farklı Beşiktaş sahada yer alırken alınan bir puana kimsenin itirazı olmadı. Ne de olsa bu puan, evinde yenilmesi çok güç olan bir takımdan alınmıştı.

DÜŞÜŞ TRENDİ

Arada alınan CSKA Sofya ve Rapid Wien galibiyetlerine rağmen oynanan oyunda bazı açıklar baş göstermeye başlamıştı. Bir nevi gemi su alıyordu. Yavaş yavaş baş göstermeye başlayan sakatlıklar da bu durumun güçlenmesini sağlıyordu. Özellikle sezon başında sakatlanıp kontratı yarım sezonluğuna doldurulan Tomas Sivok'un yokluğu aranmaya başladı. Çünkü Matteo Ferrari ve Tomas Zapotocny, Schuster'in düşündüğü stoperler değillerdi.

Bu şekilde Trabzonspor deplasmanına çıkıldı ve sezonun ikinci yenilgisi alındı. Ardından sırasıyla, Manisaspor, Porto ve Kayseri maçlarının da kaybedilmesi, sezon başından bu yana pembe görüntülere aldanmayanların “Biz demiştik” demelerine neden oldu.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

Bundan sonra Beşiktaş bir türlü aradığı galibiyet serilerini elde edemezken takım da ciddi anlamda revire dönüyordu.

Quaresma'nın, deplasmandaki Rapid Wien maçındaki sakatlığı takımı ciddi anlamda sarsarken hücumda da alternatifsizliği bu şekilde ortaya çıkıyordu. Bu duruma Nihat'ın formsuzluğu ve Tabata'nın yetersizliği de eklenince takımın iki maç arka arkaya kazanması zor hale geldi.

Rakipleri kazanırken puan kaybeden ve ligdeki hedefinden uzaklaşmaya başlayan takım, Ziraat Türkiye Kupası ve UEFA Avrupa Ligi'nde hedefinden sapmamıştı. Avrupa arenasında gruptan çıkma başarısı gösterilmişti. Ancak kupadaki ilk grup maçında Gaziantep BŞB. karşısında alınan yenilgi moralleri bozmuştu.

BURSA VE GALATASARAY NEFES ALDIRDI

Ligde ilk yarının sonlarına gelinirken önce Galatasaray deplasmanı ardından da Bursaspor ile İnönü'de karşılaşılacaktı. Özellikle Bursa maçında yaşanacak puan kaybının telafisi pek kolay olmayacaktı. Sonuç olarak Timsah, Beşiktaş'ın aşağı indirmek istediği takımlardandı...

Önce Ali Sami Yen'de Galatasaray, ardından hafta içi CSKA Sofya son olarak da İnönü'de Bursaspor maçları kazanılarak istenen galibiyet serisi yakalanmıştı. Hem de büyük maçlarla...

Ancak hemen her hafta yaşanan sakatlıklar, takımın A2 takviyeli olmasına neden oluyordu ve bu da ister istemez ritmin bozulmasına neden oluyordu.

Eskişehir deplasmanındaki kötü futbol ve alınan yenilgi ve son olarak Antalya'daki seyircisiz maçta Gaziantepspor karşısında alınan beraberlikle Kara Kartal ilk yarıyı, 17 maçta 8 galibiyet ve liderin 14 puan gerisinde tamamladı.

İLK YARIDAN AKILDA KALANLAR

İnişli çıkışlı performansıyla Beşiktaş ilk yarıyı tamamlarken Bernd Schuster'in yaptıkları ve söyledikleri sürekli tartışıldı. Rakiplerin savunmaya dayalı futbolunu ve sertliğini eleştirmekten çekinmemesi ve ısrarla rakipleri yakından tanıyan Tayfur Havutçu'yu tribünde oturtup kendisi gibi yeni olan yardımcılarla maçlara çıkması zaman zaman tepki topladı. Ayrıca kulübedeki umutsuz duruşunu görenler Alman teknik adamın aklından geçenleri de rahatlıkla okuyabiliyordu.

Schuster'in bir başka tartışılan uygulaması da Fatih Tekke ile ilgili tutumu oldu. 2-1 kazanılan Sivasspor maçının ardından yaşandığı söylenen tartışmadan sonra Fatih Tekke'nin değil ilk 11, 18 kişilik kadroda bile görülmesi imkansız hale geldi. Öyle ki takımın en fazla forvete ihtiyaç duyduğu dönemlerde Quaresma, A2 takımından Ali Kuçik ve aslında ileri uç oyuncusu olmayan Filip Holosko gibi isimler bu görevi üstlenirken Fatih hiç bir zaman düşünülmedi.

Takımın ağabeyleri Rüştü Reçber ve Yusuf Şimşek'in de ilk yarıda doğru dürüst görev almaması, “Bu takıma Schuster'in oynatabileceği takviyelerin yapılması lazım” gerekliliğini gündeme getirdi.

Zaten yönetim de sezon boyunca “Beşiktaş'ta transfer bitmez” diyerek teknik ekibe bu mesajı sürekli verdi ve Valencia forması giyen orta saha oyuncusu Manuel Fernandes kiralık olarak kadroya dahil edildi.

PLANSIZ BÜYÜME!

İlk yarının bitimiyle birlikte Simao Sabrosa ve Hugo Almeida'nın da gelişiyle adeta bir yıldızlar topluluğu halini alan siyah beyazlılar, savunmadaki alternatifi kıt rotasyonunu, ileri uçtaki bu bolluğuyla örtüp en azından sezonu Devler Ligi'ne katılabilecek bir noktada tamamlamaya çalışacaklar.

Bu noktada yönetime bir olumlu bir de olumsuz eleştirim olacak. Onca yıldız transferine rağmen, ilk yarıda oluşan tabloya gerçekçi olarak bakıp, taraftara pembe sözler vermemek, Yıldırım Demirören ve arkadaşları adına olumlu bir nokta...

Olumsuz nokta ise bu büyümenin plansızlığı ya da geçmiş plansızlıkları açık ve net ortaya çıkartan geç kalmış planlılık... Tomas Sivok'un da gelişiyle yabancı sayısının 14'e yükselmesi, kadrodan 4 yabancının çıkartılmasını gerektiriyor. Ancak Ferrari, Tabata gibi oyuncular, Beşiktaş'ta kazandıkları parayı dünyanın hiç bir kulübünde kazanamayacaklarını biliyor ve bu yüzden oynamasalar bile bu durumu dert etmeden takımda kalmak istiyorlar. Yönetim, geçmişteki bu hatalarının bedelini, belki de üstüne para vererek oyuncuları kiralama yoluyla çözecek. Yani hem oyuncuları başka takıma kiralayacak hem de yıllık ücretlerini aynı tarifeden ödemeyi sürdürecek.

Bu arada, halihazırda devam eden Avrupa Ligi macerasında da bu takviyeli kadroyla önce Dinamo Kiev ardından da, muhtemelen Manchester City devre dışı bırakılmaya çalışılacak.

Üstte belirttiğim nedenlerden ötürü de bu sezon ligde Devler Ligi'ne kalacak bir yerde sezonu bitirmek, Avrupa Ligi'nde ise önce Dinamo Kiev'i ardından da muhtemeLen Manchester City gibi devleri eleyerek gidilebilecek en son noktaya varmak, bu kayıpların telafisi açısından çok önemli...

Ancak, neden oldukları durumlar ve sonuçları nasıl olursa olsun, ikinci yarı öncesi Beşiktaş taraftarı, yeni transferleriyle apayrı bir heyecanla takımlarını destekleyecekler.

Kaynak: Haberler.Com / Spor

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title