"CHP, Türkiye-ABD İlişkilerinin Kalıcı Olmasını İstiyor"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz" dedi.
Kılıçdaroğlu, Washington temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde "CHP'nin Türkiye Vizyonu" başlıklı konferansta konuştu.
Partisinin Türkiye vizyonunu "güçlü demokrasi, güçlü ekonomi ve sorumlu dış politika" olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, güçlü demokrasi için güçler ayrılığının önemine dikkati çekti. ABD Başkanı Barack Obama'nın Kahire konuşmasından alıntı yapan Kılıçdaroğlu, "Yasama, yürütme ve yargı arasındaki sınırların belirsizleştiği bir ülkede, demokrasi her geçen gün derin yaralar alır. CHP, iktidara geldiğinde, güçler arasındaki sınırları tekrar belirginleştirecek ve demokrasimizi işler hale getirecek" dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP olarak Türkiye'deki yüzde 10 seçim barajını adil bulmadıklarını, iktidara gelmeleri halinde bunu kaldıracaklarını ve "çoğunlukçu değil çoğulcu" anlayış kuracaklarını kaydetti.
Bağımsız bir yargı sisteminin, demokrasinin teminatları arasında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak yargı sisteminde "siyasi otoriterinin gölgesini" Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) üzerinden kaldıracaklarını ve hukuka güveni yeniden inşa edeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Özel Yetkili Mahkemeleri de Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin devamı ve "demokrasinin ayıbı" olarak tanımlayarak, bu mahkemelerin kaldırılmasını ve onların sonuçlandırdığı davaların hızlı bir şekilde yeniden görülmesi gerektiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, ayrıca, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüşen bir Türkiye istemediklerini söyledi.
-"Dış siyasette yerimiz batıdır"
Kürt sorununun da dini referanslar, seçim yatırımları ve gösterilerle çözülemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "toplumun zihnen ve ruhen bu kadar bölünmüş olduğu bir ülkede böylesine köklü bir sorun çözümü için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu" söyledi.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin "sorumlu dış politika" vizyonuyla ilgili olarak da parti olarak Türkiye'yi Avrupa-Atlantik ailesi içinde yer alan bir ülke olarak gördüğünü ifade ederek, "Dış siyasette yerimiz batıdır" dedi. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini temel hedef olarak benimsediklerini, NATO ittifakını önemsediklerini ve NATO'nun önem, rol ve etkisinin daha da arttığını düşündüklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ittifaklarına sadık bir ülke olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye-ABD ilişkileriyle ilgili vizyonuyla ilgili da şunları kaydetti:
"Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerektiğini değerlendiriyoruz. CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz. CHP'nin Türkiye'si ile ABD'nin paylaştığı birçok ortak değer vardır. Bunların başında, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve özgürlükler gelmektedir. Öte yandan, güvenli ve enerji alanları iki ülkeye yeni işbirliği fırsatları sağlayabilir".
-"Orta çağda bile böyle bir hukuk sistemi yoktur"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de kadınların konumuna yönelik soru üzerine, "Baskıcı otoriter bir yapı içinde çok şeyi kaybettiklerinin farkındalar. O nedenle toplumun en hassas kesimi onlar. Erkeklerden daha cesurlar daha çok şey söyleyip, daha dirençliler" dedi.
Çağdaş demokrasilerde dördüncü gücün medya olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Basının üzerine büyük bir şal örttük, bunun kalkması gerekiyor, medyası özgür olmayan bir toplumun kendisi de özgür olamaz" ifadesini kullandı.
Ergenekon davalarına yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Silivri yargılamalarının doğru olmadığını, büyük ölçüde hukuk ihlallerinin olduğunu her ortamda dile getirdik. Yargısı siyasallaşan bir ülkede adalet dağıtılamaz. Çünkü o ülkede yargı, siyasi otoritenin beklentilerine uygun olarak karar verir. Türkiye'nin yaşadığı temel sorunlardan biri budur. Darbelere karşıyız. Herkes yargılanabilir mi? Evet ama hukukun üstünlüğü ilkesi gözetilerek, ama sahte delillerle olmaz, savunma hakkı kısıtlanarak olmaz. Kurt ile kuzu hikayesi bu. O nedenle biz özellikle özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz, davaların yeniden görülmesini istiyoruz. Gizli kapaklı, sorunlu tanıklarla davanın görülmesini istemiyoruz. Davalar, kamuoyu vicdanını tatmin etmeli, eğer kamuoyu vicdanında derin yaralar açıyorsa yargı, ona yargı denmez. Türkiye'nin hukuka ve adalete ihtiyacı var. Herşey kabul görebilir ama adaletsizlik dünyanın hiçbir toplumunda kabul görmez. O nedenle o yargılamalara mesafeli baktık, kabul etmedik. Bırakın normal sanığı, avukatın tutuklandığı, mahkeme kararıyla avukatın sanığın dosyasını görmesinin engellendiği bir hukuk sistemi yaşıyoruz. Emin olun orta çağda bile böyle bir hukuk sistemi yoktur. Orayı da Silivri toplama kampı olarak nitelendirdik. Silivri'deki yargıçlar çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar".