Haberler

Türkiye ve Sosyal Medyadaki Gelişmeler Turkiyedeki Durum

Güncelleme:

İş zekası ve veri madenciliği alanında uzman olan Dr. Şadi Evren ŞEKER ile yaptığımız röportajdan çarpıcı başlıklar.

Bilgisayarınızdaki Şifrelere Kadar Erişilebilir / Bebeğinizin Resmini Reklamlarda Görebilirsiniz / Facebook'ta Yorum Yazdı, Okuldan Atıldı / Sosyal Medyaya Devlet Ayarı / Tweetleri Anlayabilen ve Raporlayabilen Zeka

Merhaba Şadi Bey, bize kendinizden ve akademik / mesleki tecrübelerinizden bahsedebilir misiniz?

1996 yılında başladığım Bilgisayar Mühendisliği programından 2000 yılında bölüm birincisi olarak mezun oldum. Okurken bir Microsoft yetkili eğitim merkezinde de eğitmen olarak çalışıyordum. Mezuniyet sonrası ilk firmamı teknik destek alanında açtım ve aynı zamanda mezun olduğum Yeditepe Üniversitesi Bilgisayar mühendisliği bölümünde yüksek lisans eğitimime ve asistan olarak çalışmaya başladım. 2003 yılında yüksek lisansımı tamamladım. Aynı zamanda başlamış olduğum İTÜ'deki ikinci yüksek lisansım olan Bilim Teknoloji ve Toplum programını 2004 yılında bitirerek askere gittim. Bilgisayar mühendisliğindeki yüksek lisansım yapay zekanın bir alt dalı olarak sayılabilecek olan 'doğal dil işleme' üzerineydi. İTÜ'deki yüksek lisans projem ise Türkiye'deki E-Devlet uygulamalarının sosyal yansımaları üzerineydi. Askerliğimi Genel Kurmay'da proje subayı olarak yaptıktan sonra 2005 yılında ikinci firmamı eğitim ve danışmanlık alanlarında açtım. Üçüncü bir girişimimi ise yine 2005 yılında bir restoranı devralarak yaptım. 2007 yılında restoran işinin bana göre olmadığına karar vererek restoranı devrettim. Bunlara paralel olarak yine 2005 yılında Yıldız'da Bilgisayar Mühendisliği doktora programına başladım.

2010 yılına geldiğimde doktoradan mezun oldum. Doktora tezim yine doğal dil işleme ve zamansal mantıklar üzerineydi. 2010 yılına kadar gerek şirketler üzerinden gerek bireysel olarak çok sayıda eğitim ve danışmanlık projesi gerçekleştirdik. Piyasa lideri firmaların bilişim danışmanlığı ve bilişim personeli eğitimi gibi işlerin yanında akademik olarak da İstanbul Ticaret Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Okan Üniversitesi gibi çeşitli vakıf üniversitelerinde ders verdim. Doktora sonrası tamamen akademik hayata kayarak şirketlerimi kapattım. Önce Okan Üniversitesi ve hemen ardından 2011 yılında da Yeditepe Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği Bölümlerinde Yardımcı Doçent kadrosunda çalışmaya başladım. 2013 yılında ise yeni açılan İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nde İşletme Bölümünde, Yönetim Bilişim Sistemleri ana bilim dalında yine yardımcı doçent olarak çalışmaya başladım. Şu anda aktif araştırma konularım iş zekası ve veri madenciliğinden oluşuyor. Ayrıca akademiye geçtikten sonra çeşitli kurumlar tarafından ondan fazla ulusal ve uluslararası projem kabul aldı ve tamamlandı. Halen devam etmekte olan 6 adet projem bulunuyor. Yine son 3 yıllık süreçte 30'un üzerinde uluslararası hakemli dergi ve konferansta da makalelerim yayınlandı. Şu anda yayınlanmış 3 kitabım bulunuyor ve çeşitli internet haber siteleri ve dergilerde yazarlık yapıyorum.

"Windows 8 Güvenli Değildir" başlıklı bir makaleniz var. Çok dikkat çekici. Kısaca niçin Windows 8'in güvenli olmadığını açıklar mısınız?

Gerçekten de güvenli değil.

İlgi alanlarımdan birisi de bilişim güvenliği. Özellikle kriptoloji (şifreleme) konusunda uzun yıllar hem ders verdim hem de araştırma yapma imkanım oldu.

Günümüzde güvenlik için kullanıcılara sunulan yazılımlar var. Anti-virüs, internet güvenlik paketleri, firewall veya sistem monitör yazılımları bunlardan sadece birkaçı.

Ancak güvenlik, yazılım seviyesine gelmeden önce daha aşağılardan başlıyor. Yani bütün bu yazılımlar, kullanıcıların internette yaptığı her şey sonuçta bir işletim sistemi üzerinde çalışıyor. Genelde Windows, Osx, Unix veya Linux gibi işletim sistemleri ülkemizde yaygın olarak kullanılıyor. Şayet bu işletim sisteminde bir güvenlik açığı varsa, sizin yazılım seviyesinde aldığınız önlemlerin hiçbir anlamı kalmıyor, çünkü saldırganlar yazılımlar tarafından fark edilmeden sisteminize sızabiliyor veya en güncel ve kapsamlı güvenlik yazılımlarını kullanmanıza rağmen sisteminize zarar verebiliyorlar.

BİLGİSAYARINIZDAKİ ŞİFRELERE KADAR ERİŞİLEBİLİR!

İşte bu yüzden işletim sistemlerinin güvenliği oldukça önemli. İşletim sistemi üreticileri de sürekli bu konuda yatırım yapıp yeni teknolojiler geliştirmeye çalışıyorlar. Örneğin Windows işletim sistemini geliştiren Microsoft firması, bu konuda bir adım atarak TPM ismi verilen yeni bir teknoloji geliştiriyor. Teknolojinin teknik detayları ve neden güvenlik açığı oluşturduğu yazımda var ancak basitçe şunu söylemek mümkün, dünyadaki bütün Windows 8 kullanıcıları öncelikle Microsoft, ardından da Microsoft'un hiç düşünmeden bilgi paylaşımı yapacağı CIA veya NSA gibi kurumlar tarafından izlenebilir hale gelmiştir. Hatta bilgisayarınızda sakladığınız şifrelere kadar erişilebilir.

Microsoft firması 18 Ekim'de yayınlayacağı Windows 8.1 sürümü ile bu açığı kapatacağını duyurdu. Bu sürümle TPM 2.0 gelecek. Elbette yeni pek çok özellik gelmesi bekleniyor. Örneğin parmak izi desteği, Windows'un ara yüzü olan Metro'da çok sayıda yenilik ve yeni arama özellikleri gibi şimdiden duyulan çok sayıda yeniliği bekliyoruz.

Sosyal ağ ve güvenliği konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Sosyal ağ denince artık internetteki iletişim ortamları kast edilir oldu.

Örneğin Facebook, Twitter gibi ortamlarda insanlar istedikleri gibi iletişimde bulunabiliyorlar.

Bu aslında yeni bir kültür çünkü bugüne kadar hep iki taraflı iletişim veya yaygın iletişim şeklinde işler yürüyordu. Mesela telefon ediyorduk ve sadece muhatabımıza bir şeyler söylüyorduk veya televizyon/radyo yayınları üzerinden herkese açık yayın yapılıyordu, izleyen de yayını yapan da bunu biliyordu.

Şimdi sosyal medya ile çok taraflı iletişime geçildi. Yani isteyen yine iki taraflı veya yaygın olarak kullanabiliyor ama daha çok sadece kendi arkadaş grubu veya kendi takipçileri arasında yayılan mesajlar şeklinde haberleşmek gibi yeni bir kültür hayatımıza girdi.

Bazı durumlarda güvenlik sebebiyle bazı durumlarda ise ilgi ve alaka olmaması sebebiyle kişilerin yazdıkları sadece belirli bir çevrede kalıyor.

BEBEĞİNİZİN RESMİNİ REKLAMLARDA GÖREBİLİRSİNİZ!

Ancak iş burada bitmiyor. Bu bilgiler internet üzerinden erişilebilir bir şekilde sosyal ağ merkezlerinde saklanıyor. Şayet gerekli önlemleri almazsanız da artık kimin eline geçtiğini hayal bile edemezsiniz.

Hatta bazı durumlarda güvenlik önlemleri bile yeterli olmuyor. Örneğin İnstagram isimli bir resim paylaşım sitesinin son kullanıcı sözleşmesinde açıkça İnstagram'ın bu sitede yayınlanan bilgileri farklı kişilerle istediği gibi paylaşma hakkı olduğu yazıyor. Yani biraz kötümser bir yorumla, örneğin bebeğinizin resmini bu sitede paylaşıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz bir bebek maması reklamında sizin bebeğinizin resmi kullanılmış. Üstelik size sorulmadan, haber verilmeden ve tek ücret ödenmeden bunu yapma hakları var.

ACİLEN BİLİNÇLENMELİYİZ!

Kısacası sosyal ağlardaki güvenlik, kişisel bilinçlendirme ve eğitimden geçer. Çok sayıda ülke bu konuda toplumsal bilinçlendirici yayınlara başladı bile. Hatta Amerika'da bir ara Facebook kullanıcılarının sayısında hızlı düşüşler yaşanmıştı. İnsanlar hesaplarını kapatıyorlardı. Ülkemizde de biz dilimiz döndüğünce halkımızı bilinçlendirici yazılar yazmaya çalışıyoruz ancak devlet düzeyinde de konuya ilgi gösterilmesi şart.

Facebook ve Twitter için uluslararası hukukta yeni düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılacak mı? Bu kanunlar ne derece vatandaşın lehine olacak?

Elbette yapılacak. Sosyal medya henüz 5-6 yaşında bir çocuk ve hayatı yeni tanıyor. Aslında o hayatı çok iyi biliyor da biz onu yeni tanıyoruz. Her davranışı bize bir şekilde maliyet olarak dönüyor.

Örneğin, Amerika'da yeni başlayan bir sektör, firmalara iş görüşmesi yaptıkları çalışanları hakkında sosyal medya araştırması yaparak sunuyor. Kişinin ne kadar şirket sırlarına sadık olduğu, siyasi açıklamalara ne kadar yatkın olduğu veya dini, doğum tarihi, daha önce yaşadığı şehirler gibi katalog bilgilerini araştırarak rapor halinde sunan firmalar var.

Yine sosyal medyada yapılan her açıklama aslında bir anlamda basın açıklaması gibi görülebilir.

FACEBOOK'TA YORUM YAZDI, OKULDAN ATILDI!

Yine yaşanmış bir olay:

Amerika'daki bir Katolik Rahibe Okulu.

Öğrencilerinden birisi Facebook sayfasında doğum kontrol ve kürtajı savunan bir iki satırlık yorum yazıyor.

Olayın fark edilmesi ile, Katoliklerin ve okulun anlayışına ters açıklamalarda bulunduğu için disiplin suçu kapsamında okuldan atılıyor.

Yani Facebook'ta yapılan bu açıklama bir anlamda basına yapılmış açıklama gibi değerlendiriliyor.

Mesela basında yalan haber yaymak ciddi bir suç. Herhangi bir gazete çıkıp 'Avrupa Birliği, Başbakanı görevinden alacak' gibi yalan ve saçma bir haber yapsa bunun cezası olur. Ancak son Gezi olaylarında da gördük ki bunun gibi haberleri yapanlar ve hatta bu haberlere inanarak sokaklara dökülenler oldu. Çok sayıdaki yalan haber sonradan yayınlandı. Mesela İstanbul'da bile olmayan bir hastanedeki yangın tatbikatının görüntülerini 'Alman Hastanesine gaz bombası atıldı' diye verenler oldu.

SOSYAL MEDYAYA DEVLET AYARI!

Demek ki sosyal medyada bir kontrolsüzlük var.

Hem basın kurumları, gazeteler, televizyonlar kadar etkili olabiliyor, bir haber en çok satan gazeteden bile fazla kişiye ulaşabiliyor hem de hiçbir yaptırım yok.

Mantıklı düşününce çok yakında sosyal medya ile ilgili de yaptırımların geleceğini söyleyebilirim.

Yapay zeka ne demektir? Sosyal medya açısından öneminden kısaca bahseder misiniz?

Elbette. Yapay zeka basitçe insanı taklit ederek, insan gibi düşünen ve hayatımızdaki işleri bizim için yapan yazılımların geliştirilmesidir.

Örneğin bir arabanın bilgisayar tarafından kullanılması mümkün. Aslında çoğu insan bile tam olarak kafasını trafiğe vermeden çoğu hareketi otomatik olarak yaparak araba kullanıyor. Demek ki bir bilgisayar bu otomatik kararları öğrenip daha sonra insan gibi uygulayabilir.

KENDİSİNİN İNSAN OLDUĞUNA SİZİ İNANDIRAN YAZILIM!

Aslında yapay zekanın tanımı İkinci Dünya Savaşına kadar gidiyor. İngiliz bir bilim adamı olan Alan Turing tarafından ortaya atılan bir test var. Şayet bir bilgisayar insan gibi davranarak bir insanı, insan olduğuna inandırabilirse bu testi geçmiş oluyor. Mesela önünüzde iki monitör ve klavye var, birisinin arkasında bilgisayar yazılımı diğerinde ise insan cevap veriyor. Ancak siz hangisinin insan, hangisinin yazılım olduğunu bilmiyorsunuz.

Soracağınız sorularla hangisinin insan olduğunu veya hangisinin yazılım olduğunu bulabilir misiniz?

İşte bir yazılım hiç ipucu vermeden sizinle klavye ve monitör aracılığı ile konuşup kendisinin insan olduğuna sizi inandırabilirse bu testi geçmiş sayılıyor.

Henüz bu testi geçen bir yazılım yazılamadı. Ben kişisel olarak geçilebileceğine de inanmıyorum. Ancak yine de bu alanda çok ilerlemeler kat edildi.

TWEETLERİ ANLAYAN VE RAPORLAYABİLEN ZEKA

Örneğin sorunuzun ikinci kısmı olan sosyal medyadaki yapay zeka kullanımları oldukça ilginç. Bir insanın birkaç ömrünü harcayarak toplayamayacağı bilgileri bilgisayarlar birkaç dakika gibi kısa sürelerde toparlıyor, inceliyor, analiz edip size çok çeşitli raporlar sunabiliyor.

Mesela bir siyasetçinin konuşma yaptığını ve televizyonlardan bu konuşmanın canlı olarak verildiğini düşünelim. O sırada atılan bütün tweetleri anlayıp konuşma ile ilgili olanlarını eleyip bu tweet'in olumlu mu olumsuz mu olduğunu tespit edebiliyor ve politikacının konuşmasının kaçıncı dakikasında olumlu bir algı, kaçıncı dakikasında olumsuz bir algı oluştuğunu saniyeler mertebesindeki gecikmelerle rapor olarak sunabiliyor.

Yine gelişmiş veri madenciliği teknikleri kullanılarak örneğin Türkiye'de bir salgın hastalık çıkarsa ilk hangi ülke etkilenir veya tam tersine Türkiye en çok hangi komşusundaki salgın hastalıktan etkilenir veya hangi ülkedeki işsizlik oranının artması, ekonomik kriz en çok Türkiye'yi etkiler gibi çok sayıdaki gelişmiş sorguya artık cevap bulmamız mümkün.

Kaynak: Bültenler / Güncel

Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title