Haberler

Des Genel Başkanı Avcı'dan Eğitime Eleştiri

DESAM ve Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Milli Piyango kurumunun başındaki ‘Milli’ kelimesinin ruhu ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın başındaki ‘Milli’ arasında nitelik olarak hiçbir fark yok" dedi.

DESAM ve Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Milli Piyango kurumunun başındaki 'Milli' kelimesinin ruhu ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın başındaki 'Milli' arasında nitelik olarak hiçbir fark yok" dedi.

DESAM ve DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, dershanelerin kapatılması, eğitimin güncel problemleri, eğitim bileşenleri ekseninde eğitime erişim, fırsat eşitliği ve niteliksel sorunlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Sendikanın İstanbul temsilciliğinde düzenlediği basın toplantısında öğrencilerin eğitimde geçirdiği sürenin artırılması ve eğitim sisteminde şekilsel-tali reformlar yerine esas unsur olan 'öğrenme' üzerine yoğunlaşılması gerektiğini kaydeden Avcı, " Türkiye'yi 21. yüzyıla uygun ve bu yüzyılda geçerli olan becerilere sahip öğrenci yetiştirmede başarılı bulamıyorum. Orta halli bir demokrasiye, orta halli bir ekonomiye mecburluğumuz tamamen ama tamamen eğitim sistemimizin kalitesinin düşüklüğünden ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamamamızdan kaynaklanmaktadır. 11 yılı aşkın süredir iktidarda olan AK Parti'nin en başarısız olduğu alanların başında gelen 'eğitim politikaları'nı eğitimin tüm paydaşları, bilim insanları ve iş dünyasının öneri ve telkinleri doğrultusunda geliştirerek bu mühim görevi yerine getirmesi, dahası yaptığı hataları telafi etmesi gerekmektedir. Türk eğitim sisteminin okul öncesinden başlanarak hayat boyu öğrenmeyi ve beceri gelişimini teşvik etmek, kazanılan becerilerin küresel iş gücü piyasasında uygun işlerle eşleşmesini sağlamak gibi zorlu bir sorumluluğu yerine getirmesine ihtiyaç vardır" dedi.

Dünyadaki gelişmeler ışığında Türk eğitim sisteminin niteliğinin açıkça tartışılması ve masaya yatırılması gerektiğini belirten Avcı, "21. yüzyılda eğitimde sadece bilgiyi öğretmenin yeterli olmadığını bilmemiz gerekiyor. Bilginin gerçek hayatta ne kadar pratiğe dönüştüğüdür artık önemli olan ve tabi ki bilginin nasıl öğretildiği de. Bu bağlamda sormamız gerekiyor; Türk eğitim sistemi öğrencilere girişimciliği, yaratıcılığı, yenilikçiliği, liderliği ve ahlakı ne kadar verebiliyor? Öte yandan Türkiye'de sürekli gelişen ve değişen bir kavram olarak eğitim sistemi ne kadar sürdürülebilirlik, kalite ve fırsat eşitliğini sağlayabilmektedir?" diye konuştu.

'Dershaneler kapatılsın' tartışmasına bakıldığında eğitimin suni gündemiyle uğraşıldığının görüldüğünü ifade eden Avcı, "Kullanılan dil ve üsluba baktığımız zaman eğitime pedagojik değil, ideolojik ve siyasi pencereden bakıldığını anlamamız daha da kolaylaşacaktır. Dershaneler konusundan tutun eğitimle ilgili hemen her tartışmada amaç üzüm yemekten çıkıp, bağcıyı dövmeye dönüşmektedir. Eğitimle ilgili tartışmaların siyasi mülahazalarla yapılıyor olması nedeniyle bu kavgaların galibi hep siyasi taraflardan birisi olmuş ama öğrenciler, öğretmenler ve veliler hep kaybetmiştir. Fakat bilinmelidir ki eğitim bileşenleri artık kavga istemiyor. İdeolojik tartışmalar istemiyor. Eğitim sisteminin problemlerinin özüne inilmesinin vakti halen gelmedi mi? Sorunlarının objektif ve pozitif bir zeminde tartışılarak çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Siyasi partileri ve eklenti kuruluşlarını sağduyuya davet ediyoruz. Dershane gürültüsü içerisinde eğitimin kronikleşmiş, kangrenleşmiş temel sorunlarının göz ardı edildiğini biliyoruz. Maalesef eğitimin sadece şekliyle ilgili reform ve çalışmalar yapılıyor. Özüne, muhtevasına bakılmıyor, inilmiyor. Bu itibarla dershaneler açık kalsa ne olur? Kapatılsa ne olur?" dedi.

Avcı, çocuklara yüz yıldır yalan yanlış bir tarih talim ettirildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Dil eğitimi politikamız, çocuklarımıza adeta dil öğretmemek üzerine kurgulanmış. Baştan savma, ezberci, kalitesiz, sınavcı ve kopyacı bir eğitim sistemimiz var. Gelişmiş ülkelerin çoktan tedavülden kaldırdığı müfredatlarla, eğitim yöntem, metot, teknik ve felsefesiyle, antidemokratik eğitim yönetimi anlayışıyla havanda su dövüyoruz. Kocaman bir millet kandırılmaya devam ediliyor. Tarih yazan bu toprakların çocukları oyuncak haline getirildi. Kişiliksiz, kimliksiz, ruhsuz ve şuursuz bir robota dönüştürüldü. Kendisini muhafazakar diye takdim eden 12 yıllık AKP iktidarı döneminde milli ve manevi tahribat tavan yapmıştır. Kendi kadim medeniyetinin müktesebatı yerine yozlaştıran, kozmopolitleştiren, milleti köklerinden ve derin mecrasından daha da uzaklaştırıp koparan genetiği bozulmuş bir müktesebat dayatılıyor. 'Milli Piyango' kurumunun başındaki 'Milli' kelimesinin ruhu ile 'Milli Eğitim Bakanlığı'nın başındaki 'Milli' arasında nitelik olarak hiçbir fark yok. Bu dönemde izlenen eğitim, kültür, sanat, edebiyat politikalarına baktığımızda gençlerimizi kendi değerlerimize yabancılaştırdığını çok sarih bir şekilde görebiliriz. Batı hayranı, kendi kültür ve medeniyetine uzak, dahası milli manevi değerlerini hor gören bir gençlik yetiştirilmek için her türlü ortam hazırlanıyor. Televizyonlardan, her türlü medya organlarından yapılan etik, manevi ve cinsel içerikli tahribat had safhaya varmıştır. Televizyonlardan, radyo ve her türlü medya organlarından bangır bangır pompalanan çarpıtılmış dini programlar ve bu anlayıştaki din eğitimi milletimize değil emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmektedir. Ülkemizin geleceği ve gençliğimiz adeta bu politikalarla feda edilmiş, kayıp nesiller hanesine eklenmiştir. Tarihi kendisinden saklanan bir millet, büyük hedeflere erişemez. Kasıtlı olarak fakir ve cahil bırakılmış bu millet ancak birilerinin senaryosunu yazdığı filmin figüranı olur. 17 Aralık operasyonu sonrasında yalan yanlışlarla, narkoz, aldatma ve hamasetle kamplaşan milletimizin fotoğrafı bu tespitlerimi doğrulayan en son ve en bariz örnektir. Bunun aksini iddia etmek en büyük yalan ve körlüktür. Bu vesileyle dershaneleri özel okula dönüştürmek için çalışma başlatan ilgili paydaşların görüşlerini isteyen Milli Eğitim Bakanlığı'na ne yapması gerektiği yönünde sendika olarak bir takım tespit, telkin ve tavsiyelerimizi özetle anlatmak istiyorum. Dershaneleri kapatma sürecini siyasi kaygılara kurban etmeden daha önce de defalarca dile getirdiğimiz dershaneleri doğuran sebeplerin ortadan kaldırılmasına öncelikle başvurulmalıdır. Çocuklarımızı onursuz bir yarışa sevkeden sınavcı eğitim sistemini sonlandıracak demokratik düzenlemeler yapılmalıdır. Meslek liseleri sözde değil özde cazipleştirilerek henüz ilkokuldan itibaren çocuklarımız pedagojik esaslar dahilinde mesleki yönlendirmeleri yapılmalıdır."

Türkiye'deki temel sorunun dershanelerin okulun önüne geçmiş olmasından kaynaklandığını ifade eden Avcı, "Eğitimde fırsat eşitliği ve kalite standardı politikası planlanmalıdır. Ezberci eğitim sisteminden vazgeçilmeli, uygulama öncelenmelidir. Altyapısı eksiz, donanımsız, personeli eksik, öğretmeni yetersiz okullar derhal rehabilite edilmelidir. Okullar doğru, gerekli ve gerçek hayatta karşılığı olan nitelikli bilgiyi öğreterek mezunlarını donanımlı ve birikimli hale getirecek keyfiyette olmalıdır. Atanamayan öğretmenler atanarak öğretmen açığı kapatılmalıdır. Okullarda güvenlik ve temizlik başta olmak üzere personel açığı giderilmelidir. Öğretmenlerin mesleki formasyonları güçlendirilmeli ve nitelikli hizmet içi kurslarla kendilerini geliştirmeleri teşvik edilmelidir. Öğretmenlerin ve tabidir ki tüm eğitim çalışanlarının mesleki, özlük, demokratik ve ekonomik hakları iyileştirilerek saygınlığı artırılmalıdır. Malumu ilandır ki kimi dershanelerde öğretmenlerimiz sigortasız, güvencesiz, zor ve sıkıntılı şartlarda veyahut asgari ücretle çalıştırılıyor. Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlığı dershane ve özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerimizin sömürülmesini önlemelidir" dedi. - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Gürkan Avcı Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title