Bakan Yıldırım Ve Tüsiad'dan Orta Vadeli Program Değerlendirmesi
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım:
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım:
"Orta Vadeli Plan'da büyüme tahminleri, mütevazı ve emniyetli tutulmuş. Yatırımcı bir bakanlık olarak büyüme tahminlerinin, Orta Vadeli Plan'da öngörülenden yüksek olacağını düşünüyoruz"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner:
"Küresel kriz ile birlikte bütün dünyada gemi inşa sanayisi sektöründe bir daralma yaşanmış ve ülkemiz de bu olumsuz dalgalanmadan büyük oranda etkilenmiştir. Kriz döneminde büyük istihdam kaybına uğrayan sektörün kriz öncesi potansiyeline ulaşması için ekonomik ve sosyal politikalar uygulanması gerekmektedir"
?
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen "Gemi İnşa Sanayii: Dünyadaki Eğilimler ve Türkiye" konulu konferansta konuşan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçtiğimiz hafta yayınlanan Orta Vadeli Plan'ı anımsatarak, 2011-2013 yılları arasında uygulanacak söz konusu planın, bir anlamda Türk ekonomisinin, Türkiye'nin, yatırımcıların önünü görmesi ve öngörülebilirlik açısından çok şey ifade ettiğini belirtti. "En azından belirsizliğin ortadan kalkmasının bile tek başına ülkemizin geleceği açısından, uzun vadeli yatırımlar bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Orta Vadeli Plan'da büyüme tahminleri, mütevazı ve emniyetli tutulmuş. Yatırımcı bir bakanlık olarak büyüme tahminlerinin, Orta Vadeli Plan'da öngörülenden yüksek olacağını düşünüyoruz. Son 2 yılda yapılan tahminlerin nasıl değiştiğini hepimiz gördük" dedi.
PARLAMENTODA UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞMESİ GEREK
Türkiye'de, yapısal değişim ve dönüşümü istemeyen kimse olmadığını kaydeden Yıldırım, "Herkes istiyor. Ama bazı şeyler istemekle olmuyor. Türkiye'nin gerçeklerini de göz önüne almamız lazım. Nedir o gerçekler? İş yapma süreçlerimizin demokrasilerde istediğimiz hızda olmamasıdır. Yapısal düzenlemeler bakımından parlamento Borçlar Kanunu'nu, Ticaret Kanunu'nu 3 dönemdir çıkaramadı. Neden? Uzlaşma olmuyor. Uzlaşma olmayınca da bin maddeden fazla olan bu kanunları çıkarmak oldukça zaman alıyor. O bakımdan parlamentomuzda uzlaşma kültürünün
biraz daha gelişmesine ihtiyacımız var. İnşallah bu dönemde ve önümüzdeki dönemde oluşacak parlamentoda bu uzlaşmayı daha daha kolay, daha rahat sağlayabiliriz" diye konuştu.
GÖREVİMİZ ORTA VADELİ PROGRAMIN GEREĞİNİ YAPMAKTIR
Yıldırım, ekonomik, uluslararası ve borsa göstergeleriyle, faiz değerleriyle bir ülkenin sağlıklı büyümesi ve rekabeti sürdürebilir hale getirmesinin mümkün olmadığını söyleyerek, "En basit kural, üreteceğiz. Çok fazla ölçekli üretim yapacağız, ulusal rekabet gücümüzü artıracağız, üretim maliyetlerini azaltacağız. Belki stratejik birkaç sektör belirleyip onun üzerine yoğunlaşarak gideceğiz. Seçmemiz gereken uzun vadeli yok budur. Yoksa 'Reuters'ın göstergeleriyle ekonomimiz iyi gidiyor' diye kendimizi avutmamız bir şey ifade etmez. Bunlar günübirlik değişimlerdir. Portföy yatırımları için, sıcak para için bunlara tabii ki ihtiyaç vardır. Ama uzun vadede ülkenin sürdürülebilirliği önem ifade etmektedir" dedi. Türkiye'nin kalıcı, uzun vadeli yatırımlarına devam etmesi için yol, liman, demiryolu gibi altyapısının yanısıra denizcilikle ilgili altyapısını hazır hale getirmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "1.8 milyar tonun üzerinde bir yük hareketi öngörüyorsak, onu taşıyacak altyapının hazır hale gelmesi lazım. Onun için biz hazırız, biz çalışmalarımızı yapıyoruz, programlarımızı bu yönde belirledik" dedi.
Toplantı sonrasında basın mensuplarının Orta Vadeli Program' ilişkin sorularını da yanıtlayan Yıldırım, "Bizim görevimiz Orta Vadeli Programın kritiğini yapmak değil, gereğini yapmaktır. Hükümet olarak da bunun gereğini yapacağız" dedi.
SEKTÖRÜN ESKİ POTANSİYELİNE ULAŞMASI İÇİN EKONOMİK VE SOSYAL POLİTİKALAR UYGULANMALI
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner de, Türkiye'de gemi inşa sanayisinin, emek ve sermaye yoğun bir sanayi
kolu olarak ekonomiye katkı sağladığını kaydederek, "Gemi inşa sanayimiz, küresel durgunluk öncesinde, bazı ülkelerin on yıllarca gerçekleştirdikleri çalışmalarla ulaşabildikleri seviyede başarılı bir marka olma noktasına gelmiştir. Bu çerçevede, Avrupa'da da birçok rakibini geride bırakarak yeni sipariş adedinde 2008 yılında Almanya'nın ardından 2. sırada yer almıştır. Toplam yerli girdi oranı yüzde 50'nin üzerinde olan gemi inşa sanayisi, yaratılan ana ve yan sanayi istihdamı ile devlete önemli boyutta vergi geliri sağlamıştır. Ancak, 2008 yılında başlayan küresel kriz ile birlikte bütün dünyada gemi inşa sanayisi sektöründe bir daralma yaşanmış ve ülkemiz de bu olumsuz dalgalanmadan büyük oranda etkilenmiştir. Finansman krizinin özellikle denizcilik bankalarını etkilemesi ve gemi değerlerinin düşmesine paralel olarak sektörde bir finansman sorunu baş göstermiştir. Çalışmamızın bulguları, gemi inşa sanayisinin birincil önceliğinin finansman maliyeti sorunlarının çözülmesi olduğunu göstermektedir. Kriz döneminde büyük istihdam kaybına uğrayan sektörün kriz öncesi potansiyeline ulaşması için ekonomik ve sosyal politikalar uygulanması gerekmektedir" diye konuştu.
ORTA VADELİ PROGRAM
Geçitiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program'a da değinen Boyner, "Orta Vadeli Mali Program'ın geçtiğimiz günlerde açıklanmış olması iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet vericidir. Orta Vadeli Mali Program'da 2010 yılı büyüme beklentisinin yüzde 3.5'ten yüzde 6.8'e revize edilmiş olması beklenen bir gelişmedir. 2010 sonrasındaki döneme ilişkin hedeflenen büyüme oranları da üretim fonksiyonlarındaki iyileşmenin devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu kapsamda bütçe açığının bu yıl için 50 milyar TL'den 44 milyar TL'ye revize edilmesi ve 2011 ve sonrası için de azalan bir trend içerisinde ele alınması, bütçe istikrarı yönlü kaygıları hafifletici niteliktedir" dedi.
TÜRKİYE'NİN, YAPISAL REFORMLARIN DEVAMLILIĞI İÇİN KARARLILIKLA ÇALIŞMASI GEREKMEKTEDİR
Boyner, yurt dışı ve yurt içi piyasalarda Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarından biri olarak gösterilen cari açığın 2010'da 39 milyar dolardan 2013'te yaklaşık 48 milyar dolara çıkmasının öngörüldüğünü belirterek şunları kaydetti: "Cari açığın finansmanının büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımları ile gerçekleştiriliyor olması kaygı yaratmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu açığın uzun dönemli bir finansman kaynağı olan doğrudan yabancı yatırım ile finanse edilmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla bu süreçte, doğrudan yabancı yatırımların artırılması için yatırım ortamının iyileştirilmesi yönündeki çalışmalara da hız kesmeden devam edilmelidir. Cari açığın bu derecede yüksek olmasının önüne geçilmesi için ise Türkiye'nin üretim modelinin yapısal reformlarla beslenerek daha rekabetci ve verimlilik tabanli hale gelmesi gerekmektedir. Elbette ki bu, kısa vadede makro politikalar ile çözülemeyecek, yapısal nitelikte bir sorundur. Türkiye ekonomisinin 2001 krizinden sonraki görece başarılı performansının arkasında, hayata geçirilmiş olan yapısal reformlar ve sağlanan makro ekonomik istikrar vardır. Makro politikalar sürdürülebilir yüksek büyümenin sadece bir ön koşuludur. Orta-uzun vadede ise sürdürülebilir büyümenin ve sağlıklı bir dış ticaret dengesinin, verimlilik ve rekabet artırıcı politikalara bağlı olduğunu unutmamalıyız. Özellikle küresel kriz sonrasında, dünya rekabeti kriz öncesi dönemden çok daha zorlu geçecek. Bu doğrultuda Türkiye de bulunduğu yeri muhafaza etmek için dahi büyük çaba göstermek durumunda kalacak. Krizi nispeten daha iyi yöneten bir ülke olarak Türkiye'nin, kriz sonrasındaki dönemde de belirli yapısal reformların devamlılığı için kararlılıkla çalışması gerekmektedir. Bu doğrultuda, hukuk güvenliği ile ilgili olarak, idarenin hak doğuran işlemlerinin sağladığı meşru statüler belirli kurallar içinde korunmalı, gerçek ve tüzel kişiler idari işlemlerdeki değişikliklerin doğuracağı kayıplardan etkilenmemelidir. İşgücü piyasasında, mesleki eğitimle vasıf uyumu sağlanmalı, istihdam üzerindeki yükler hafifletilmeli ve düzenlemeler güvenceli esneklik anlayışıyla ele alınmalıdır. Mevcut destek mekanizmalarının, diğer ülke uygulamalarını da dikkate alarak ülkemizin ihtiyaçlarına uyumlu, şeffaf ve katılımcı bir şekilde zenginleştirilmesi sağlanmalıdır. İş dünyasının yaşam kurallarına yeni bir bakış açısı getiren Türk Ticaret Kanunu (TTK) Tasarısı bir an önce yasalaşmalıdır. Bürokratik işlemlerin azaltılması için işlem süreleri kısatılmalı ve mükerer işlemler birleştirilmelidir. Türkiye'de altyapının kalitesinin arttırılması ve güçlendirilmesi temin edilmelidir."
YATIRIM ORTAMININ DÜZELTİLMESİ İÇİN İŞ DÜNYASI GEREKENİ YAPMAYA HAZIR
Toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Boyner, Orta Vadeli Program'ın öngörülebilirlik adına önemli
bir adım olduğunu, ancak bu süreçte Türkiye'nin mikro reformlarına, yapısal reformlarına devam etmesi gerektiğini, yatırım ortamının düzeltilmesi adına iş dünyası olarak gerekenleri yapmaya hazır olduklarını ifade etti. Boyner, mali kuralın ertelenip, Orta Vadeli Program'la devam edilmesi konusunda da Orta Vadeli Program'da zaten mali bir disiplinin öngörüldüğünü, bunun mutlaka uygulanacağını ümit ettiklerini, bir şekilde kaygıları giderici bir açıklama yapıldığını belirtti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki (HSYK) istifalarla ilgili soruya ise Boyner, "Süreç devam ediyor. Şu anda söyleyecek bir şeyim yok" diye cevap verdi.