Haberler

    Assassin's Creed 3 (Pc)

    Yeni Dünya keşfine çıkmışken birkaç tane de suikast yapalım.

    Mahmut Saral - - Oldukça sıcak bir yaz günüydü. Eski evimde, eski odamda ve eski PC'mdeydim. Eskilerin çok özel olarak gösterdiği, ama artık cazibesini yitirmek üzere olan 17" değerdeki monitörümde Assassin's Creed 1'in Rusça beta'sının kuruluşunu izliyordum. Bir şeyler ters gidiyordu hep. Üzerine bir de salondaki komşuların sesleri sinirimi bozmaya yetiyordu doğrusu. Yine de kulak tıkamaya çalışıp, oyunun üzerine üzerine gidiyordum. Ne olduysa başarmıştım ve oyuna, yani beta'ya adım atabilmiştim. Tam sürüm oyunun çıkmasına daha aylar vardı, ama beta'yı oynamadan bekleyemezdim. Oynamış ve bitirmiştim de hem. Ardından gelen orijinal Director's Cut sürümüyle suikast keyfimi de ikiye katlamıştım.

    Sonra ikinci oyun, ofiste saat gece 11'e kadar oynayıp, ardından da sabaha karşı yazısını yazmaya koyulduğum bir intikam mücadelesiydi. Ezio yerine Altair'i tercih ederdim doğrusu. Derken bir oyun daha, Osmanlı Devleti, İstanbul ve bir oyun daha derken 3 numaraya, yani Yeni Dünya'ya adım attık. İlk iki oyunun ardından seriye ilgim azalmıştı. Şimdi ise, tekrar tırmanmaya başladığını hissediyorum.

    Ah o gemide ben de olsaydım. ya da vazgeçtim, iyi ki olmadım!

    Seride yolculuk son hızıyla devam ediyor. Hem zamanda, hem de mekanlarda sürekli bir hareketlilik var. Oldukça gösterişli bir tiyatro sahnesinde ilk idmanlarımızı yaptıktan sonra, Yeni Dünya Amerika'ya ulaşmak için ilk gemiye atlıyor ve yola koyuluyoruz. Gemi personeliyle girdiğimiz diyaloglar, erkeklik gösterileri, kaptanla atışmalar ve denizde ufak çaplı savaşlar derken adım atıyoruz Amerika topraklarına. 18. yüzyılın ayakta kalmaya çalışan ve bunun için sömürgecilikten fırsatçılığa kadar her yolu deneyen insanlarla dolu Amerika'sına. İşe bakın siz! İlk maceramızda adam gibi bir ev bulmakta bile zorlanırken, artık kendi evimizi satın alacak imkanlara bile sahip durumdayız. Zaman nasıl da geçiyor! Neyse efendim, bu oyunda ne Altair'i, ne de Ezio'yu kontrol ediyoruz. Bu sefer adamımız, Connor. Yerli halka mensup, intikam duygusuyla yanıp tutuşan, buna göre hem doğa şartları, hem de silahlarıyla kendini eğiten bir çocuk, genç ve yetişkin bir adam. Her şey sırayla, değil mi...

    Bu intikam olayları ne de çok oluyor Assassin's Creed serisinde? Yoksa suikastın temelinde bu mu var? Kimseye olayı çaktırmadan hedefini belirlemek ve sessizce işini bitirmek (Konuyla alakasız ama, Türk Sineması'nda da böyle bir karakter vardı; Kız İsmet.)

    #Sayfa#

    Ubisoft Montreal, bu yeni oyunda öncekilere nazaran daha detaylı ve daha büyük haritalar tasarlamış. İşin içine mevsim döngüsünü de ekleyerek şimdiye kadar yapılmış en detaylı Assassin's Creed oyununu ortaya çıkarmış. Oyun motoru AnvilNext, yılların fizik motoru Havok physics ile güç birliği yaparak sahneye adım atmış. O ağaç dalları da bastığımızda sallansaydı ya o zaman? Yoksa sallanıyor da ben mi pek etkisini hissedemedim?

    Oyun mekaniğine değinmeden önce görsel konulardan bahsetmek istiyorum. Dediğim gibi, şimdiye kadar yapılmış en gelişmiş Assassin's Creed bu. Ama yine de her şey güllük gülistanlık değil doğrusu. En merak ettiğim konuların başında karakter animasyonları geliyordu. Baktığımızda göze hoş gelen hareketler var. Akıcı ve yumuşak görünüyor genel olarak. Free Running olayı sayesinde parkurumuz üzerinde ne olursa olsun, hız kaybetmeden coğrafi yapıya, binalara ve objelere göre anında kendimizi ayarlayıp, yola devam edebiliyoruz. Gerçi bu kısım, görselliğin yanında, oyun mekaniğine de giriyor. Bu arada, Mirror's Edge'e buradan selamlar.

    Yaklaştırma işte o kamerayı

    Ana karakterlerin tasarımları göze hoş görünüyor. Aynı şeyleri yüz animasyonları, hele de karakter konuşmalarında meydana gelen görsel kalite için söyleyemeyeceğim. Olmamış, olmamış. Bir diğer takıldığım unsur da, kamera açılarının bazen karakter ve objelere fazlasıyla yaklaştırılması. Hayır, ne gerek var ki? Sen o kamerayı yaklaştırdıkça objelerin ne kadar kötü kaplamalara sahip oldukları, detaysızlıkları bir bir ortaya dökülecek. Karakterlerin parmaklarının galetelere benzedikleri, yüzlerinin plastikle kaplı olduğu belli olacak. Ne gerek var o kadar yapmaya yani? Bu konu için de Starcraft 2'ye selam göndermek istiyorum. Aynı derecede onun da kötü kamera açıları olabiliyordu ara videolarda, örneğin yani.

    Genel olarak çevre tasarımları ve mimari yapı gayet güzel görünüyor. Işık efektleri, mevsim döngüsüne göre ayak uyduran bitki örtüsü de güzel görünüyor. Ha unutmadan, ışık efektlerinin ve suyun yansıma olaylarının da katkılarıyla, eh biraz da Havok sayesinde deniz savaşlarının görselliği gerçekten çok başka.

    Grafikleri bir yana bırakır ve sesler, müziklere gelirsek, kısacası genel olarak iyi olduklarını söylemem gerekiyor. Diyaloglar, karakterlerin ses tonları, müzikler ve anlık olaylara göre değişim gösteren tempoları yerinde olmuş.

    #Sayfa#

    Yapay zeka için bir şeyler söylememem gerekirse, ki gerekir... İyi değil gibi görünüyor, ancak yeterli düzeyde. Bu tip aksiyon oyunlarında bir karakterin karşısına aynı anda 5-6 karakter birden gelebiliyor ve böyle olunca biz birini pataklarken diğerleri de bir süre bekleyebiliyor. Buna halk arasında "Otobüs bekleme" de diyoruz. Bazen göze batan ve can sıkan bu durum, Assassin's Creed 3'te o kadar da dert edilecek düzeyde değil. Hepsinin birden üzerimize çullandığını düşünsenize? Biz ne Superman, ne de Hulk'ız. İyi taktiklerimiz olabilir, ama fiziksel olarak bu denli baskıyı kaldıracak güce sahip değiliz. En azından ben öyle düşünüyorum. God of War 3'teki harika dövüş sahnelerini överken iyiydi de, Assassin's Creed 3'ü neden övmeleyelim.

    Ve bu son cümlenin ardından gelelim kısa kısa oyun mekaniğine ve görevlere...

    Yeni Dünya'dayız dedik. Savaşın ortasına adım attık, hem de kendi amaçlarımız doğrultusunda taban tepmeliyiz. Nerelerde mi? Boston ve New York gibi yerlerde mesela. Kasabalar, şehirler ve tabii ki kır alanlar. Ateşli silahlar gözünüzü korkutmasın. Her ne kadar suikast bıçaklarımız ve baltamıza güvenmemiz gerekse de, ateşli silahları biz de bazen kullanabiliyoruz. Peki karşımıza böyle düşmanlar gelirse ne yapacağız? Tabii ki kaçacağız! Adamlar boşuna mı parkur sisteminde daha akıcı detaylar getirmiş? Hem, eğer düşman taraftan birini ele geçirirseniz, bu da kurtuluşunuz olabilir. Evet, onu bir süreliğine canlı kalkan olarak kullanabilir ve zaman kazanabilirsiniz. Bana sorarsanız, hala çatıdan atlayarak birilerini pataklamak benim favorim.

    Vahşi yaşama daha yakın olduğumuz kırsallarda, suikastçılık özelliklerimizi daha bir ön plana çıkarmamız gerekiyor. Zira insanların yapacağı hata oranları, mesela vahşi bir ayının hata oranına göre daha yüksektir. Bu da, en ufak bir yanılgıda ayı yemi olabileceğiniz anlamına geliyor. Taşların ardında saklanın, her ağaca çıkın, daldan dala zıplayın ve avınızı ister baltanızla, ister okunuzla ürkütmeden, isterseniz de bıçağınızla öldürün. Öldürdüğünüz hayvanlardan aldığınız et ve deri gibi ganimetleri paraya dönüştürebiliyorsunuz. Yeni silah ve eşyalar için paraya ihtiyacınız olacak. Bunun için bir diğer yöntem de kuryelik yapmak mesela. ve bu tip görevler, oyunun senaryosundan bağımsız, ikincil görevler. Ana görevler zaten 15 saat civarı bir oyun deneyimi sunuyor, ki bu da yeterli. Yine belirteyim, deniz görevleri bayağı hayati görünüyor.

    Ve biraz da multiplayer

    Assassin's Creed 3, sabır seviyesi üst düzey oyuncular için güzel multiplayer deneyimler sunuyor. Dakikalarca avınızı kovalamak gerçekten beceri isteyen bir iş. Hata yaparak görünür hale gelebilir, bunun sonucunda da avcıyken av olabilirsiniz. Mesela yeni Co-Op modu Wolfpack'te 4 oyuncuya kadar bir araya geliyor ve size verilen zamanı iyi değerlendirerek hedefleri bir bir ortadan kaldırıyorsunuz. Birlikte hareket eder ve özel bitirişler yaparsanız, ekstra zaman da kazanabiliyorsunuz (Belki Crazy Taxi gelmiştir yapımcıların aklına? Her aldığımız yolcuyu gitmesi gereken yere teslim ettiğimizde ek süre kazanıyorduk, hatırlarsanız.). Tabii ki kostümlerden kullanabileceğimiz silahlara kadar birçok seçenek mevcut.

    Sonuç olarak, Assassin's Creed'in önceki oyunlarını oynadıysanız, bunu da oynamanız gerekiyor. Zaten şimdiye kadar beklediğinizi de sanmıyorum. Ubisoft'tan yine güzel bir iş çıkmış, ama ne yalan söyleyeyim, ben hala ilk oyunun etkisindeyim...

    İyi oyunlar.

    Mahmut Saral - Teknokulis : http: //www.teknokulis.com

    Kaynak: Teknokulis / Teknoloji

    Amerika Birleşik Devletleri Mahmut Saral İstanbul Teknoloji Haberler

    Fidan'dan Hamas için 'Terör örgütü' ifadesini kullanan Avusturyalı mevkidaşına canlı yayında sert yanıt

    Fidan'dan Hamas için "Terör örgütü" ifadesini kullanan Avusturyalı mevkidaşına canlı yayında sert yanıt

    Nihat Doğan'dan boşanma kararı alan Arzu Doğan'dan çok konuşulacak itiraflar

    Nihat Doğan'dan boşanma kararı alan Arzu Doğan'dan çok konuşulacak itiraflar

    CHP lideri Özel, sözünü kesen çiftçiye kızdı: Arkadaşların sana hesap sorsun

    CHP lideri Özel, sözünü kesen çiftçiye kızdı: Arkadaşların sana hesap sorsun

    Müge Anlı'nın programında kan donduran anlar! Muhabir, canlı yayında ceset buldu

    Müge Anlı'nın programında kan donduran anlar! Muhabir, canlı yayında ceset buldu

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title