Haberler

İstanbul Sözleşmesinin Feshi

Av. Begüm Gürel

Av. Begüm Gürel

Kurucu Avukat / BG Hukuk Bürosu
22.03.2021 03:11

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi'nin en önemli özelliği, biyolojik, hukuki veya ailevi bağı olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.

Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve Kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili iş birliği içeren politikaların hayata geçirilmesi gibi amaçlar taşıyan sözleşme 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 20 Mart 2021 tarihinde ise Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti bakımından sözleşmenin feshedilmesine karar verilmiştir. İstanbul Sözleşmesi'nin 80. maddesi uyarınca taraflardan herhangi biri bu sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla sözleşme halihazırda henüz tamamen yürürlükten kalkmış değildir.

Milletlerarası Sözleşmelerin Türk Hukukundaki hiyerarşik yerini doğrudan doğruya düzenleyen tek hüküm Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasıdır. Bu hükme göre, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine de başvurulamaz.'' denilmektedir. Uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi'nin de cumhurbaşkanı kararıyla feshedilip feshedilemeyeceği hukuk camiasında tartışmakla beraber kimi hukukçular anayasanın 87.maddesinde belirtilen ''Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkisi, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; (…) milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak.''Hükmüne istinaden akabinde ise usulde paralellik ilkesi gereğince, meclis tarafından onaylanması kanunla uygun bulunan bir milletlerarası sözleşmenin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceğini belirtirken, kimi hukukçular ise söz konusu kararda Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesini fesih yetkisinin, 15 Temmuz 2018'de yürürlüğe giren "Milletlerarası Antlaşmaların onaylanmasına ilişkin usul ve esaslar hakkındaki 9 no'lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin" 3. Maddesine dayandığını ve söz konusu maddede "Milletlerarası antlaşmaların (…) hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur."Hükmü yer aldığından bahisle feshin mümkün olduğu görüşündedir.

Feshedilen İstanbul Sözleşmesinin yanı sıra kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla oluşturulmuş birtakım düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu düzenlemeler arasında tarafı olduğumuz uluslararası bir anlaşma olan CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlamaktadır. Bir diğer düzenleme ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesiyle birlikte önemi daha da artmış olan 6284 Sayılı Yasadır. 6284 sayılı kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Ayrıca 6284 sayılı kanun, kadının beyanını esas alması, ek delil aranmaksızın korunmasını sağlaması ve kadının beyanını tedbir ve soruşturmaya esas alarak şiddeti daha doğmadan önleyebilmesi bakımından da önemli düzenlemeler içermektedir. Buna ek olarak, Türk Medeni Kanunu'nda ve Türk Ceza Kanunu'nda şiddet mağdurunu korumak ve faili cezalandırmak için getirilmiş düzenlemeler de mevcuttur.

Şiddetin bir insanlık suçu ve ağır bir insan hakları ihlali olması sebebiyle her ne şekilde olursa olsun şiddetin bertaraf edilmesi ve toplumdan silinmesi gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki şiddetle mücadelede en etkili yöntem eğitimdir. Her türlü şiddeti, uzlaşma kültürü esaslarına bağlı olarak ve bu konuda toplumun her tabakasını sistemli ve programlı bir şekilde bilinçlendirerek önleyebilir ve şiddetle mücadele konusunda kayda değer bir yol kat edebiliriz. Akabinde ise şiddet mağdurlarını korumak için oluşturulmuş diğer düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması gerekmekte ve gerekirse bütüncül, kapsamlı, pro-aktif ve uygulanabilirliği yüksek yeni bir model oluşturulmalıdır.

İşbu yazıda emeği geçen hukuk fakültesi öğrencisi değerli Meltem Kılıç'a teşekkür ederim.

title