Haberler

    Bazen hedefe giden yolun kendisi de tıkalıdır

    Askerde bir devrem vardı.

    Askerde bir devrem vardı. Mütemadiyen "Bu İstanbullular para için her şeyi yapar, bu İstanbulluların dini imanı paradır, bunlar zaten çakal" cümlelerini tekrara almış döndürüp duruyordu. Bölükteki iki İstanbullu bir gün dellenip "O öyle değil, ayrı da, sen bunlara ek olarak bu İstanbullulara kafana göre ileri geri saydırırsın; onlar da her seferinde ses çıkarmadan dinler zannediyorsan asıl orada büyük yanılıyorsun" demek suretiyle susturduyduk.

    O gün bu gün birisi "Bu İstanbullular..." diye lafa girdi mi parmağımı dudaklarına dokundurup "Sus, hiç devam etme" yapmak isterim. Ama şu anda şehre giriş kuyruğundan darlanıp girdiğim mola tesisinde otobana kadar uzanan tuvalet sırasına ve üst üste yığılmış 34 plakalara bakarken ben de içimden "Bu İstanbullular..." diye lafa girip duruyorum.

    Giderken biraz daha iyiydi. Evet şehirden üç saatte çıktık ve o kontağı çevirdiğimiz ana lanet ettik ama en azından yol yorgunluğuyla vardığımız yerde  evine varmaya çalışan İstanbulluların tatlı telaşı yoktu.

    'Zombi Apokalips' ortamı

    Birbirini sollayan kamyonlar, sağdan soldan gelen makaslar, şunlar bunlar derken valla insan geldiği yolun iki katı yoruluyor. Yoldan gözümü kazara bir saniye ayırırsam anında biri gelir çarpar duygusuyla ful konsantrasyon yola bakmaya çalışıyorsun.

    Bu tabii ilerleyebildiğimiz kısım. Yolun hatırı sayılır bir kısmında haberlerde bahsedilen uzun kuyruklardan oluşturduk, beraber arabalarımızın içinde tıkılıp kalarak kaliteli saatler geçirdik. Zombi Apokalips gibi bir ortam. Bol bol da "Ya siz niye böyle araba kullanıyorsunuz deli manyaklar" diyorsun.

    ***Yolun hatırı sayılır kısmında kuyruklarda beraber arabalarımızın içinde tıkılıp kalarak kaliteli saatler geçirdik.***

    Yanlış güzergah ve saat seçmenin sonuçları

    Bayramda İstanbul girişi, insanın ne kadar deneyimlerse deneyimlesin yine de aynı şoku tekrar tekrar yaşadığı bir şey. Tabelalardan kilometre saya saya geliyorsun, tam "hah vardık" bitti sayılır dediğin noktada yolun en zor etabı başlıyor.

    Arabamın içinde oturmuş bunları düşünürken yanımdaki emniyet şeridinden Allah'ın akıllısı arkadaşlarımız fıtır fıtır akmakta. Birazdan şu anda onlara küfretmekte olan sürücülerin de hatırı sayılır bir kısmı "E madem öyle biz de" yöntemiyle kendilerini meşrulaştıracak ve emniyet şeridine girecek. Dört dakikaya o şeridi de hakkıyla tıkayıp işi iyice sevimsizleştirmeyi başaracağız. Bunlar işte hep yanlış güzergah ve saat seçmenin sonuçları.

    Mecbur birikimime kıydım, İzmir otoyolunu deneyimledim. Herkesin karşılayamayacağı seçkin bir ulaşım metodu ile trafiğin ortadan kaldırılması hedeflenmiş sanırsam. Bodrum'daki bazı mekanların savunması da "Evet pahalı ama herkes gelemesin, böylece kafa dinleyebilin diye pahalı" ya. Bu hattımız da o hesap sanırsam. Yıldönümlerinde, özel günlerde falan felekten bir karayolu çalmak olarak denenebilir.

    Tabii ben İstanbulluyu gömerim de başkasına öyle harala gürele gömdürmem. Nitekim evet; şehre giriş-çıkışta hemşerilerime bol bol salladım. Ama tatilde uğradığım beldelerde "İstanbullular geldi her şey kötü oldu" diyenlere hep burun kıvırdım, denk gelirse karşılarına dikildim. Adamın bütün yılda kalçasını denize sokabilecek, oturup günbatımına bakacak bir haftası var. Bu vatandaş arabasına atlayıp çılgınca o günbatımına ulaşmaya çalışmasın da ne yapsın?

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    İstanbul Bodrum Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title