Haberler

Doğu-Batı Düşünce Günleri Başladı

Doğu'nun ve Batı'nın önemli düşünürleri, iki dünyanın buluştuğu İstanbul'da bir araya geldi.

Sultanbeyli Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ev sahipliğini yaptığı organizasyon Sultanbeyli Kültür Merkezi'nde başladı.

"Doğu-Batı Düşünce Günleri" Ortadoğu coğrafyası ile batı coğrafyasından önemli düşünürleri bir araya getirdi. Türkiye, Irak, Pakistan, Bosna Hersek ve ABD'den İslam üzerine çalışmalar yapan düşünürler, 23 Mayıs günü Sultanbeyli Kültür Merkezi'nde buluştu.

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Sultanbeyli Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen düşünce günlerinde konuşan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şinasi Gündüz, "Kuşkusuz doğu ve batı eskiden beri tartışılmaktadır. Bu tartışma, coğrafi alanda olmakla beraber, felsefî düşünce alanında da devam etmiştir. Samuel Huntington, "Medeniyetler Çatışması" makalesinde doğunun Müslüman coğrafyayı kapsadığı, batının ise Hıristiyanları kapsayacağı gibi bir düşünce öngörüsünde bulundu. Bugün görüyoruz ki, bu öngörü gerçekleşmedi" diyerek sözlerine başladı.

"İstanbul farklılıkları bir araya toplayan bir şehir olarak kendini gösterdi." diyen Gündüz, Sultanbeyli'nin gelişimini ve kültüre verdiği önemi çok yakından takip ettiklerini söyledi ve "Kültür çeşitliliği ve yapılan çalışmalar şehrin kendi kimliğini yansıtmaktadır. Dünyanın her tarafı Sultanbeyli'nin de komşusudur. Çünkü yaşanan sıkıntıların ve sorunların hepimizin farkında olması gerekiyor. Çatışma ve şiddet ortamının ortadan kaldırılması için herkesin bir şeyler yapması şart. Bu 3 günlük çalışmada farkındalık bilincinin oluşmasının zemini oluşturulacaktır." dedi.

Belediye Başkanı Hüseyin Keskin ise "Doğu ve batıyı buluşturmak üzere insanlık adına yapmış bulunduğunuz bu çalışmalar için hepinize teşekkür ediyorum." diyerek başladığı konuşmasında "Doğu ve Batı medeniyetleri çatışmaya mahkûm değildir. İki medeniyet arasındaki geçirgenliklerin entelektüel kökeni Endülüs'teki Cordoba şehrinde doğmuş olan İbn Rüşd'e dayanır. 'Doğu da Allah'ındır, Batı da Allah'ındır' ilkesinden hareketle iki kadim medeniyetin tarih boyunca birbiriyle ilişkisinin varlığı bir realitedir. Ne Batı düşüncesi olmadan, Doğu düşüncesi anlatılabilir ve anlaşılabilir; ne de Doğu düşüncesi olmadan Batı düşüncesi anlatılabilir ve anlaşılabilir." dedi.

3 gün sürecek olan düşünce günlerinin açılışını yapmak üzere programa davet edilen Suriye'nin önemli düşünürü Said Ramazan El Buti, gergin günlerin yaşandığı Suriye'den güvenlik gerekçesiyle çıkamadığı için açılışa katılamadı. Buti'nin yerine Teksas'ta Kuzey Amerika İslam Araştırmaları enstitüsünde görev yapan Prof Dr. Yusuf Ziya Kavakçı ve Doç.Dr Abdullah Trabzon ilk sunumu gerçekleştirdi.

Batının İslam algısı üzerine konuşan Kavakçı, "Doğu-Batı buluşması, daha evvel muhterem konuşmacıların işaret ettiği gibi çok büyük bir önem taşıyor. Genel kullanım itibariyle batı, garp, yani Avrupa, bir de batının batısı dediğim Amerika konunun içine giriyor." dedi ve 'Doğu, doğudur, batı batıdır ve onlar asla birleşemezler' fikrinin doğru olmadığını, batıdan Büyük İskender'in doğuya gittiğini ve doğunun batıya seferler düzenlediğini unutmamak gerektiğini söyledi.

11 Eylül saldırılarının Amerika'daki İslam algısı adına büyük öneme sahip olduğunu söyleyen Kavakçı, "11 Eylül'den önce Müslümanlarla çatışmayan ve halkın bir bilgisinin, dolayısıyla önyargısının olmadığı bir Amerika çok farklı. Ancak 11 Eylül'den sonra algı oluşmaya başladı. Önce İslam'a tenkit, ardından Peygamber efendimize, peşinden de Kur'an-ı Kerim'e saldırmaya başladılar.11 Eylül sonrasında bu tepkiler arttı, ancak bu tepkilerin boyutunu da binde birin üzerinde görmüyorum." şeklinde konuştu.

Öğleden sonraki oturumda konuşan Prof. Dr. Yaşar Düzenli'nin konusu, vahiydi. "Vahiy insanın yeniden dirilişidir" diyen Düzenli, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu başlık altında vahiy, insan ve dirilişten bahsetmek istiyorum. Önce şu tespiti yaparak giriş yapmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Tüm peygamberler -gönderildikleri dönem ve ortam itibariyle- insanlığın kaybolduğu döneme tekabül ederler. Sosyal ortama baktığımızda bariz olan husus insan kaybolmuştur. Tam böyle bir noktada Rahman ve Rahim olan Allah tarihe, insanlığa müdahale ediyor. Müdahalenin dışarıdan değil, insanlığın içinden model ve örnek şahsiyetiyle bir peygamber göndererek yapıldığını görüyoruz."

İnsanın kaybolması ifadesindeki maksadının nesne durumuna düşmüş, yani kendi değerinin altına düşen insan olduğunu söyleyen Düzenli, "içerisinde yaşadığımız her şeyi bir ölçüye göre yaratan ve burayı belirli ilkeler, kurallar ve gayeler etrafında yaratan Allah'ın ilahi planın yürümesi için vahiy gelmiştir." dedi.

Vahyi tanımlayan Düzenli, insanın vahyin gereklerine göre yaşamasını, vahiyle birlikte yaşayacağı dirilişin nasıl olacağını anlattı.

Birinci günün son oturumunda ise, İmadüddin Halil İslam'da medeniyet algısına değindi. "Tarihi rivayetleri değerlendirirken dikkatli olmak gerekir." diyen Halil, bir İslam tarih araştırmacısının tarihin genel kurallarını ve İslami bakış açısını birlikte ele alması gerektiğini söyledi.

Tarihin yanlış yöntemlerle yorumlandığını ve yazıldığını söyleyen Halil, temel hataların, yönetici ailelerin yaşantılarının belirleyici olması, siyasi olayların itikada baskın gelmesi, olaylara külli bakışla yaklaşılmaması ve her dönemin tarihinin kendi içerisinde ele alınmaması olduğunu belirtti.

Halil, konuşmasını, rivayet edilen her türlü bilginin doğruluğundan emin olmanın son derece önemli olduğunu ve İslam tarihinin yanlış bilinenlerden arındırılıp yeniden düzenlemesi gerektiğini vurgulayarak tamamladı.

"Doğu Batı Düşünce Günleri" nde ikinci günün konukları, Prof. Dr. Hasan Hanefi, Doç. Dr. Mustafa Karataş ve Prof. Dr. Khalid Zaheer…

Kaynak: Bültenler / Güncel

Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title