Haberler

Bakan Şener'in Samsun Ziyareti

Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Türkiye'nin Ekonomik Büyümesine Dikkat Çekerken, "Hissetmiyoruz" Diyenleri Esprili Bir Şekilde Eleştirdi. Şener, Petrol Yasası Cumhurbaşkanı'nın İmzasından Geçtikten Sonra Hala "Hiçbir Şey Hissetmedik" Diyenlerin Olup Olmayacağını Merak Ettiğini Söyledi.

Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Türkiye'nin ekonomik büyümesine dikkat çekerken, "Hissetmiyoruz" diyenleri esprili bir şekilde eleştirdi. Şener, Petrol Yasası Cumhurbaşkanı'nın imzasından geçtikten sonra hala "Hiçbir şey hissetmedik" diyenlerin olup olmayacağını merak ettiğini söyledi.

Bir dizi açılış ve toplantıya katılmak üzere karayoluyla Samsun'a gelen Bakan Abdüllatif Şener, Vali Hasan Basri Güzeloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ve AK Parti Samsun İl Başkanı Ali Akyüz tarafından Çakallı mevkiinde karşılandı. Çakallı'nın ünlü menemenini yemek için bir lokantaya giren Şener'le fotoğraf çektiren vatandaşlar, "İnşallah çocuklarımız da sizin gibi örnek bir insan olur" dedi. Yemeğin ardından lokantadan ayrılan Şener, ilk olarak Gazi Belediyesi Sosyal Tesisleri'nde AK Parti Genişletilmiş İl Danışma Kurulu Toplantısı'na katıldı. Burada çok sayıda partiliye hitabeden Bakan Şener, Türkiye'de çok kısa sürede büyük değişim yaşandığını dile getirerek, dünün büyük partilerinin küçüldüğünü, siyaset ustalarının ise hatırlanmaz olduğunu belirterek, "Çünkü dünyadaki gelişmeleri iyi okuyamadılar. Bu milletin asil evlatlarının taleplerini iyi yorumlayamadılar. Beklentilerini karşılayamadılar, onun için bir varmış bir yokmuş hükmünde tarihin geçmiş döneminde kaldılar" dedi.

AK Parti'nin iyi niyet ve 73 milyonu dini, dili, meşrebi, mezhebi ne olursa olsun kucaklayarak, kin ve nefret tohumları ekmeden yaptığı siyaset sayesinde Türkiye'nin kalkınma sürecine girdiğine değinen Şener, ekonomik refahı rakamlarla dile getirdi. Şener, 4 yıl önceki ve bugünkü rakamları kıyaslarken, "Türk ekonomisi biz geldiğimizde dibe vurmuştu. Şimdi ayağa kalktı ve yolumuza devam ediyoruz. 4 yıl önce 182 milyar dolarlık milli gelir, bugün 400 milyar dolar. Kişi başına milli gelir satınalma gücü paritesine göre 6 bin 500 dolardan 9 bin dolara çıktı. Yoksulluk oranı nüfusun yüzde 27'siydi. Bu rakamların düşüşü yavaştır, ama AK Parti'yle birlikte yoksulluk rakamları yüzde 27'den 20'ye düşmüştür. Nüfusun en yoksul kesiminin milli gelirden aldığı pay artarak, yüzde 5 iken yüzde 6.05 olmuştur. Yüzde 30 olan yıllık enflasyon, son 3 yıldır tek rakamdadır. 2006 enflasyonu yüzde 9.7'dir. 36 milyar dolar ihracat 85 milyar dolara çıkmıştır. Bunları söylerken ithalat ve dış ticaret açığımızın arttığını da biliyoruz. Ama umutluyuz. Çünkü artık yatırım yapan ekonomimiz var. Yatırım ve üretim yapan bir ekonomiye sahibiz. 2002 yılında Türkiye'nin tüm kamu ve özel sektör yatırımlarının toplamı sadece 47 milyar YTL idi, şimdi 121 milyar YTL yatırım yapılmıştır. Artık ekonomimiz üretiyor. Bu ekonomi yatırım yapan bir ekonomidir. Bir taraftan devlet Türkiye'nin 4 bir yanında yatırım yaparken, diğer yandan özel sektör yatırımlarını ve ihracatını yapıyor" diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE KAMU DENGESİ İLK KEZ AK PARTİ İKTİDARI DÖNEMİNDE FAZLA VERMİŞTİR"

İşsizliğin istenilen seviyeye çekilemediğini, ancak dönemlerinde işsizliğin artmayıp azaldığını anlatan Şener, istihdam artışı sağlayan sanayi ve hizmet sektörünün sürekli büyüdüğünü vurguladı. Şener, "2002'nin 3. çeyreğinden 2006'nın 3. çeyreğine kadar sanayi ve hizmetler sektörümüzde 2 milyon 346 bin kişi yeniden işe girmiştir. İstihdam kapasitemiz AK Parti iktidarıyla birlikte sürekli artmıştır" derken, bazı çevrelerin "Borçlarımız artmıyor mu?" atıflarına da cevap verdi. Şener, "Uluslararası standartlar neyi ifade ediyorsa, rakamları ona göre değerlendirebiliriz. Milli gelir oranımız artıyor ve milli gelire oran itibariyle borçlarımız azalıyor. Toplam kamu net borç stokunun milli gelire oranı AK Parti iktidara gelirken yüzde 79'du, şimdi yüzde 48'e düştü. IMF'ye borcumuz 24 milyar dolardı, 10.7 milyar dolara düşmüştür. Altın hariç TC Merkez Bankası rezervlerimiz 26 milyar dolardı, şimdi 60.8 milyar dolardır. Yani 34.8 milyar dolar artmıştır. Hükümetimizin yaptıkları ve parlamentomuzun çalışmalarıyla iyi şeyler ortaya çıkıyor. İki yakası bir araya gelmeyen bir bütçemiz vardı. 15-16 yıldır Meclis'teyim. Bütçenin gelir giderinin birbirine yaklaştığı hiçbir dönem hatırlamıyorum. Giderler artar, gelirler düşer ve bütçe sürekli açık verirdi. AK Parti ile birlikte devletin gelir-gider dengesi kurulmaya başlamıştır. 2002'de toplam 59 milyar YTL vergi topluyorduk, ama bütçemiz 42 milyar YTL açık veriyordu. Vergi gelirlerinin yüzde 70'i kadar açık veren devlet bütçesi vardı. 2006 rakamı 137 milyar YTL vergi gelirimiz var, bütçe açığı sadece 3 milyar YTL. Vergi gelirlerinin yüzde 2'si kadar. Toplam kamuyu ele alalım. Türkiye'de merkezi yönetim, KİT'ler ve yerel yönetimler yani toplam kamunun dengesine bakıyoruz; 2002'de kamunun gelir ve giderleri 35 milyar YTL açık veriyordu, bugün 17 milyar YTL fazla vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nde bu hesapların tutulduğu günden bugüne kadar kamu dengesi ilk kez AK Parti iktidarı döneminde fazla vermiştir" şeklinde konuştu.

Bugün kamunun toplam bütçesinde fazlalık bulunduğuna işaret eden Bakan Şener, "Borsa endeksi 11 bindi, 42 bin oldu. Bankaların verdiği toplam krediler 5 kat arttı. Ben bunları söylerken bazılarının aklına 'Biz hissetmedik' sözleri gelebilir. Öyle mi? Yani tüm bu rakamlar, olumlu, olumsuz tarafıyla bu fotoğrafı verirken acaba bir şeyleri hissetmemek mümkün olabilir mi? 4 yıllık AK Parti iktidarı döneminde memur maaşlarında, kamu işçilerinin maaşlarında, asgari ücrette, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı aylıklarında, özürlü, 65 yaş, muhtar maaşlarında ve hatta öğrenci kredilerinde enflasyonun üzerinde reel artışlar yaşanmış, bu artışlar yüzde 30-480 arasında iken hiçbir şey hissedilmemiştir denilebilir mi? Hislerimizde bir kayıp yoksa 'Bunları hissetmedik' diyebilmenin mümkün olduğunu zannetmiyorum. Bunlar hissedilmiyorsa devlet 4 yıl önce 1 milyar YTL doğrudan sosyal yardım yaparken, bu rakam bugün 5.9 milyar YTL'ye çıkmış. Oda mı hissedilmedi? Tarıma destek 1.8 milyar YTL'den 5 milyar 150 milyon YTL'ye çıkmış, bu da mı hissedilmedi. Ya tüm bunlar hissedilmiyor da şu petrol fiyatlarının artışı niye hissediliyor?" dedi.

"EKONOMİDEKİ KALKINMA HİSSEDİLMİYORSA, PROPAGANDAYI İYİ YAPAMIYORUZ DEMEKTİR"

Dünyada ham petrolün varilinin 4 yıl önce 23 dolar olduğunu, 2006'da bir ara 70 doların üzerine çıktığını, şimdi 50-60 dolar arasında değiştiğini dile getiren Şener, 1999-2000-2001 yıllarında 3 yıl boyunca ham petrolün varilinin 8-10 dolar arasında olduğuna değinerek, "Bunun fiyatını biz belirlemiyoruz. Petrol üreticisi ülke değiliz. İhtiyacımızı dışardan karşılıyoruz. 10 dolarlık petrolü 70 dolara kadar çıkan fiyatlarla alıyoruz. Sadece uluslararası piyasalardaki petrol fiyatlarındaki artışı hissediyoruz da, başka hiçbir şeyi hissetmiyor muyuz? Ne varsa onu birlikte hissedelim, yorumlayalım. Elbette vatandaşların her gelen hükümete karne doldurma hakkı vardır. Buna göre doldurmasına imkan sağlayalım. Tek bir olumsuzluk hissediliyor ve başka bir şey hissedilmiyorsa, bu adaletsiz bir hissediştir. Ziraat Bankası'nın çiftçiye verdiği krediler 4 yıl önce 600 milyon YTL, bugün 3.5 milyar YTL. Faizler yüzde 59'dan 7'ye kadar düşmüş. Halk Bankası'nın esnafa verdiği krediler 154 milyon YTL'den 2.3 milyar YTL'ye çıkmış. Yani esnafın Halk Bankası'ndan aldığı krediler 15 kat artmış, faizler de yüzde 55'ten yüzde 13'e düşmüş. KOBİ kredileri 5 milyar YTL iken şimdi 50 milyar YTL. Tüm bunların, piyasaya akan bu kaynakların ve performansın dikkatli bir şekilde ölçüldüğü takdirde, mutlaka yürekten hissedilir. Bu hissedilmiyor diye yorumlar varsa, bilelim ki, biz yaptıklarımızı iyi anlatamıyoruz. Propaganda gücümüz zayıf demektir. O halde seçime doğru giderken tanıtımı nasıl yapacağımızı çözmeliyiz ve yolumuza devam etmeliyiz" diye konuştu.

Hava uçuşlarında, iç hatlardaki yolcu sayısının 4 sene önce 8.5 milyon iken, 2006'da 28.5 milyona çıktığını, hava trafiğinde bu kadar artış olmasının da ekonomideki gelişmeden kaynaklandığını vurgulayan Şener, AK Parti öncesinde birçok havaalanının kapatıldığını, diğerlerinin de kapatılacağını hatırlatarak, şimdi ise hepsinin tek tek açıldığını belirtti.

1980-2000 yılları arasındaki 20 yılda Türkiye'ye 10 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım gelirken, sadece 2006'da bunun 2 katı tutarında doğrudan yatırımcı geldiğine dikkat çekerek, "Her şeye kabul. Hissetmeyenlere itirazım yok. Banka hortumları vardı, bunu da mı hissetmediler?" diye soran Şener, şöyle devam etti:

"AK Parti gelmeden önce çok sayıda banka hortumlandı, bankalar battı, borçlarını devlet kesesinden ödedi. 21 banka fona devredildi, hazineden 26 milyar dolar para verildi. Bu para milletin parasıydı. Devlet malı milletin tamamınındır. Ödendiği tarihten bugüne kadar kanuni faizle bu rakam 50 milyar doları devirir. Peki ne oldu? Bu kadar parayı devletin, milletin kesesinden ödediler de bankaların içini boşaltanlardan ne tahsis edebildiler. Biz gelmeden önce bankalardan yapılan tahsilat 1-1.5 milyar dolardı. Son 2 yıl içinde hortumlanan bankaların hortumlayıcılarından ve diğer varlıklarından dolayı yapılan tahsilat miktarı 12.5 milyar dolardır. Yolsuzluklarla mücadele kararlılığımızın da ifadesi olarak bunları teker teker tahsil ettik. Bu da mı hissedilmedi?"

"DÜRÜST VE NAMUSLU VATANDAŞIN HAKKINI KORUMAK HÜKÜMET EDEN HERKESİN GÖREVİDİR"

Akaryakıt kaçakçılığına son noktayı koyacak Petrol Yasası'nın Cumhurbaşkanı'nın imzasını beklediğini vurgulayan Şener, bu yasa imzadan geçtikten sonra "Hiçbir şey hissetmedik" diyenlerin yine olup olmayacağını merak ettiğini kaydederek, şunları söyledi:

"Akaryakıt kaçakçılığını bitireceğiz. AK Parti gelir gelmez, Meclis'te araştırma komisyonu kurdu. Komisyon rapor yayınladı. 2 yılda akaryakıt kaçakçılığından devletin zararı 10 milyar dolar. Bunun üzerine bu kaçak piyasanın ortadan kaldırılmasına karar verdik. 1990'da Türkiye'de 1.6 milyon adet benzinli araç var. 2005'te araç sayısı 4.1 milyona çıkmış, 1990'daki resmi benzin satışıyla 2005'teki kullanılan benzin miktarı aynı. Kaçak piyasaya sürdüğünüz zaman vergisi ödenmediği halde, vatandaştan vergisini de tahsil ediyor. Katmerli kazanç kapısı. Bir kurul oluşturuldu ve başkanlığına ben getirildim. Başbakanımız 'Bu iş bitecek' dedi. 8 bakandan oluşan kurul. Bir genelge çıkarıldı. Yaptığımız toplantılar sonrasında şöyle düşündük; eşit ve herkesi eş zamanlı etkileyecek ama bir daha kimsenin kaçak petrol satamayacağı bir sistemi bu memlekete getirelim. Çünkü dürüst ve namuslu insan korunmadığı takdirde, dürüst insanlar aleyhine ilkeleri olmayanlar kazanmaya başladığı zaman o ülkedeki toplumsal kültür iyiye, güzele, doğruya izin vermez. Parti içi kültür de toplumsal kültür de iyiye doğruya ve güzele prim versin. Bir insan dürüst ve namusluysa, tüm AK Partililer de toplum da onu takdir etsin. İlke yok, etik kavramlar yok ama arkasında büyük varlıklar varsa ve toplum buna prim veriyorsa, o ülkede doğru şeyler öne çıkamaz ve o toplum iyiye gidemez. Gelecekte iyi günler de göremez. Çocuklarımızın, torunlarımızın yaşadığı bu ülkenin mamur olması için değer yargılarımızla iyi şeylere prim vermeli, haksız kazancı ortadan kaldırmalıyız. Yaptığımız çalışmalar sırasında, merak ettim. Dedim ki; Türkiye'nin petrol ithalatı yaptığı tüm ülkelere ('Türkiye'ye gidiyor' diye o ülkeden çıkışı yapılan petrol miktarı ne kadar?') diye 50 ülkeye yazı yazdırttım. İthalat yapıyoruz ya. 36 ülkeye ait rakamlar geldi. Geçen hafta rakamları toplayıp, değerlendirdik. 36 ülkeden 2.5 yıl içinde 'Bu mal Türkiye'ye gidiyor' diye çıkan petrol ve petrol ürünü miktarı 28 milyar dolar, bu ülkelerden Türkiye'ye resmi giriş yapan petrolün değeri ise 9 milyar dolar. Peki 'bu böyle devam etsin, iyidir', diyebilir miyiz? 'Bizden önceki hükümetler bu konuyla ilgilenmedi biz de ilgilenmeyelim' diyebilir miyiz? Hayır. Dürüst ve namuslu vatandaşın hakkını korumak hükümet eden herkesin görevi ve sorumluluğudur. Daha önce 4 kez ihale edilip iptal edilen Marker konusu vardı. Biz Marker üretimini TÜBİTAK'a verdirdik. TÜBİTAK 6-7 ay önce üretimi tamamladı. Bir doz bir kimyasal bileşim. 25 ton petrolün içersinden 1 gram döktüğünde, o petrolün içersinde kimyasal formül oluşuyor. Bunun için 10 bin dolarlık küçük bir çanta gerekiyor. O petrolden 1-2 damla damlattığında birkaç dakika içinde o petrolün içinde marker formülü var mı çözüyorsun. Dedik ki; Türkiye'de Marker Uygulaması başlayacak. 1 Ocak'tan itibaren ana bayilerden başladı. Türkiye'ye hızla yayılıyor. 300-350 civarında o küçük çantadan dağıtılacak. İlgili görevli herhangi bir benzin istasyonunda petrole damlattığında o petrol 'Resmi girmiş petrol müdür?' hemen ortaya çıkacak"

"CUMHURBAŞKANI, PETROL YASASI'NI ONAYLADIKTAN SONRA KİMSE PETROL KAÇAKÇILIĞI YAPAMAZ"

Kaçak akaryakıt konusunda daha da önemlisinin Petrol Yasası olduğunu vurgulayan Şener, Meclis'ten geçen yasayı Cumhurbaşkanı'nın henüz onaylamadığını açıkladı. Şener, "Onaylandığı anda bir daha Türkiye'de kimse petrol kaçakçılığı yapamaz. Tarihe karışacak. Neden? Çünkü kaçak petrol yakalandığı an, (zaten markerla mühürlenmiş vaziyette olacak) o petrol müsadere edilir, petrolün değerinin 3 katı ceza verilir, lisansı iptal edilir. Kıyamete kadar o işi yapamaz, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir. İhbar edene de kaçak petrolü yakalayan kamu görevlilerine de ikramiye. Bu nasıl iş? Kaçak petrolü ihbar edene o petrolün değerinin yüzde 10'u verilecek. Mahkeme falan beklenmeyecek. 5 senede bitmez. Yakalattırıp teslim edilip tahlili yapıldıktan sonra yüzde 10'unu alacak. Kamu görevlileri de yüzde 10 alacak. Ben sordum, ortalama seyrü sefer yapan bir tankerde 50 milyon dolarlık petrol olur. İhbar eden hemen 5 milyon dolar. Piyangoda bile böyle bir ikramiye yok. Operasyona katılan kamu görevlileri de bir o kadarını bölüşecekler. Mahkeme kararıyla da kesinleşince 15-15 ilave alacaklar. Neden böyle biliyor musunuz? Bu kaçakçılığı yapanlar bir yerlerde birilerini ayarlıyor. Güvenlik, gümrük olabilir. Yani işbirliği yapılmadan bu kadar kaçak malın Türkiye'ye girmesi mümkün değil. Bu işi kaçak yürütenler kimseyle işbirliği kuramayacak. Birileriyle fiskosa başladıkları an ihbar başlar. Çünkü onun vereceği rüşvettense devletin belirlediği helal para daha sağlamdır. Bakalım bu kanun onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek, çıktıktan sonra hala 'hiçbir şey hissetmedik' diyenler olacak mı olmayacak mı merak ediyorum" şeklinde konuştu.

Ekonominin düzeldiğini ve daha iyiye gittiğini hissetmeyenlere "Parayı sorun" diyen Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ya ülkemizde para para oldu. Türk Lirası AK Parti'yle beraber Türk Lirası oldu. Daha önce bir şey alırken dolar, euro soruluyordu. Bankalarda TL kalmamıştı. İnsanlar malını döviz cinsinden biriktiriyordu. Ama AK Parti'yle birlikte paramız bütün fonksiyonlarını yeniden kazandı. Para bir ülkenin bağımsızlığıdır. Para bir ülkenin milli bir değeridir. Parayı pul edeceksin, ondan sonra milliyetçilikten söz edeceksin. Gerçek milliyetçilik, bu ülkeyi gerçekten sevmek, parasını para haline getirmekle olur. AK Parti'nin milliyetçiliği işte budur. Ayrıca, AK Parti gelene kadar vitrinlerdeki fiyatlar yerinde durmuyordu? Duruyor muymuş, bunu da sorun. Yıllarca bunu yaşayan Türkiye'de piyasada 4 yıl önceki fiyatından daha düşük satılan mallar var; buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makineleri, fırınlı ocaklar, televizyonlar, süpürge vs. Bunu nasıl hissetmezsin? Tişört, havlu, bebek bezi, etekler, pantolonlar, terlikler ve benzerleri. Bunların fiyatları da 4 yıl öncekinden daha ucuz. Sağlıkla ilgili araç-gereçler, antibiyotik içeren ilaçlar, bunların fiyatları da 4 yıl öncesinden daha ucuz. Sıhhi tesisatta kullanılan tüm eşyalar, margarinler, yakacak odun, kurşun kalem, 4 yıl öncekinden daha ucuz. Bunları hissetmemek mümkün değildir? Türkiye'de bu gelişmeler yaşanırken, 2002'de Samsun'a toplam devlet yatırımı 60 milyon YTL idi. Köye gelen Köy Hizmetleri yatırımları da dahil. 2006 yatırımlarının tamamı ise 278 milyon YTL'dir. Samsun Kalkınma Ajansı'nı da 2007'de inşallah kuracağız. AK Parti'nin 4 yıllık iktidarı döneminde güzel şeyler yapılıyor. Niyetimiz, çabamız iyi şeylerin ortaya çıkmasına yöneliktir."

Şener, AK Parti'nin Kıbrıs konusunda milli politika izlediğine ve Kıbrıs'ın Türkiye'nin milli davası olduğuna, bu hassasiyeti yürekten ve derinden koruyan bir iktidar olarak var olduklarına işaret etti. AK Parti iktidarına kadar uluslararası arenada, KKTC'nin ambargoya tabi tutulduğunu, dünyadan tecrit edildiğini hatırlatan Şener, "KKTC'ye bir ülkeden mal gönderemez, mal ihraç edemezsiniz. Bir yabancı ülkeyle futbol müsabakası yaptıramaz, bilimsel toplantı düzenleyemezsiniz. Rum propagandasının etkisiyle böylesine katı bir ambargo vardı. Böylesine katı bir izolasyon dünyanın en güçlü ekonomisine uygulansa çökerdi. KKTC, Türkiye'nin desteğiyle güçlü bir ekonomidir. Son 4 yıldır KKTC'deki büyüme oranı yüzde 11'dir. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin'den daha fazladır. Milli politika budur. Kişi başına satın alma gücü paritesine göre 22 bin dolardır ve gelişmiş ülkeler seviyesindedir. AK Parti'nin izlediği milli politika sayesinde şimdiye kadar yok sayılan KKTC artık var sayılıyor. AB'de da, ABD'de de, İslam ülkelerinde de KKTC kurumları dünya tarafından dikkate alınıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kendisine gelen bin 500 dosyayı Rumlar'ın açtığı davaları iade etmiş, 'Gidin bu dosyaları KKTC'deki Mal Komisyonu'na götürün. Oranın kararını alın' demiştir. Böylesine önemli bir gelişmenin yaşandığı bir ortamda gerçekten AK Parti'nin izlediği politika millidir ve duruşu da millidir. Bu mesafeyi gölgelemek isteyenlerin bir takım olmadık yorumları ise ciddiye alınabilecek nitelikte değildir" diye konuştu.

(AG-SA-CC-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title