TÜM KATEGORİLER
Ezgin: Kürt-Türk İttifakına Engel İçin İŞİD Kullanılıyor
Çözüm-Der Genel Başkanı Av. Ercan Ezgin, İŞİD'in, Müslüman süper güç olma potansiyelindeki Kürt-Türk ittifakına engellemek için kullanıldığını söyledi.
Çözüm-Der Genel Başkanı Av. Ercan Ezgin, Osmanlı'dan sonra tarihteki ilk Müslüman bir süper güç olma potansiyeline sahip olan "Kürt-Türk ittifakını engellemek için İŞİD'in Amerika ve İsrail tarafından kullanıldığını söyledi.
Çözüm-Der Genel Başkanı Av. Ercan Ezgin, Ortadoğu'da bölgesel güç ve dengelerin cebir, şiddet ve tehdit ile değiştirildiğini kaydetti. Yüzyıllardır tarihsel bağ içinde yaşayan halkların, etnik ve mezhepsel temellere göre de ayrıştırılıp, zayıflatılıp birbirine düşmanlaştırma; böl, parçala ve rahat rahat yönet politikaları güdüldüğünü ifade eden Ezgin, başta ABD ve İsrail'in bu politikalarını gerçekleştirmek için kullandıkları en etkili gücün, insanlık adına mücadele edilmesi gerektiği görünümü verdikleri vahşet örgütü İŞİD olduğunu belirtti.
"Büyük Devletler Birer Birer Parçalandı"
İŞİD'in saldırılarında kullandığı ağır silah, tank ve obüs denen topların ABD ve İngiltere menşeili olduklarını anlatan Ezgin, bu silahların Suriye ve Irak askerlerinin tek bir kurşun dahi atmadan, bilerek onlara bırakıp kaçtıkları silahlar olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Ardından merkez bankalarında adeta kendilerine teslim edilen milyarlarca dolar paralar. Başını ABD'nin çektiği uluslararası koalisyonun hedefi IŞİD'i bitirmek değil, zaten IŞİD'i bir yılan gibi ortalığa salanlar da onlardır. Şu anda da mücadele ediyor görüntüsü ile kendilerini kurtarıcı gibi gösterme postuna bürünmüşlerdir. Bunun senatörlerle gizli görüşme görüntüleri ve Wikiliks belgeleri de ortaya çıktı. Sadece eylem ve amaçları zaman zaman başına buyruk hareket eden ve kontrolden çıkan IŞİD'i kontrol altına almaktır. Nasıl olsa ölen de Müslüman, öldüren de Müslüman. İŞİD'in bırakın İsrail'e bir taş atma, bir kurşun atma, bir söz söylediği dahi duyulmamıştır. Aksine israil terörü ile savaşan HAMAS'a nerdeyse terör örgütü deme cürretinde dahi bulunmuştur. Bakın Ortadoğu'da İsrail terörü karşısında tehlike olabilecek büyük devletler birer birer parçalandı. İsrail en az beş yüz yıllık bir hayat öpücüğü almıştır bu kaos ortamıyla. Mısır, Irak, Suriye ve oyunlar Türkiye üzerine kaydı. Her şeyden önemlisi, Batı'nın taşeron örgütü IŞİD'in temel hedefi, 21.yüzyıla ve Ortadoğu'ya damgasını vuracak, bu coğrafyanın ve medeniyetin dünya sahnesine çıkaracağı, Osmanlı'dan sonra tarihteki ilk Müslüman bir süper güç olma potansiyeline sahip "Kürt-Türk ittifakını engellemek"tir.
"Yerlerinden Sürülen Arap, Türkmen ve Hatta Dindar Kürtlerin Olduğu İddiaları Var"
Zalim Esat gitti gidecek denirken birden bire ortaya çıkarılan bir örgüt işlediği vahşi cinayetleriyle dikkatleri bir anda Esat'tan başka yöne çevirtmiştir. Ortaya çıkan belgeler ve bilgilerden Esed'in hem İŞİD'e hem de YPG güçlerine silah verip birbiriyle savaştırdığı da ortaya çıkmıştır. Sözde Suriye rejimine karşı savaşma iradesiyle ortaya çıkan İŞİD, bugün rejime tek bir kurşun dahi atmamaktadır, rejimin kontrolündeki yerlerden de uzak durmaktadır. Tam aksine muhalif güçler, Türkmenler ve Kürtlere savaş açmış görüntüsü vermektedir. Bir yandan böyle bir vahşet ortamı, yüz binleri geçen can kayıpları ve yerinden yurdundan edilen milyonlarca insan ve bunun da yaklaşık iki milyonunun Türkiye devleti sınırlarında bulunduğu, mültecilere edilen yardımın 6 milyar doları aştığı, bunun yarattığı maddi ve sosyal sıkıntıların da had safhada olduğu, her gün onlarca yardım tırlarının başta Kobani ve diğer bölgelere gönderildiği, çatışmalardan dolayı yaralanan başta Kürtlerin ve Arapların Türkiye hastanelerinde tedavi edildiği, düştü düşüyor denen Kobani'ye yardıma giden peşmerge ve ÖSO elemanlarının Türkiye topraklarından geçtiği gerçeği varken, İşıd'in Kobani saldırılarında halen de Türkiye'den yardım aldığını veya Türkiye topraklarından geçtiğini elde bir delil olmadan ileri sürmek ne vicdanla ne de akılla bağdaşmaktadır.PYD'nin baskı ve tehdidiyle yerlerinden sürülen binlerle Arap, Türkmen ve hatta dindar Kürtlerin olduğu iddiaları da yoğun bir şekilde dile getirilmektedir. Kürt nüfusunun çok az olduğu bölgelerin ele geçirilmesi sonucu ortaya çıkan demografik şekli değiştiren Arap ve Türkmen göçleri de bu iddiaları güçlendirmektedir. Suriye'yi ve orta doğuyu büyük oyundan ve fitneden kurtaracak olan, ülkelerin bütünlük içinde halkların hür ve kardeşçe yaşayacağı bir ortamı yaratmağa çalışmaktır. Bölünen ve parçalanan ülkeler küçük küçük lokmalara dönüşüp, tarihten bir bir silinmeye veya kukla yönetimler olmaya mahkum olacaklardır"
