2026 Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda... CHP'li Tanrıkulu: Siz Hem Diyorsunuz Ki Seçim Olsun Hem de Sonuç Değişmesin
TBMM Genel Kurulu'nda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Otokrasiye yaklaşmış bu düzen içerisinde bu iktidarı seçimle değiştirecek güç ana muhalefet partisidir. Siz hem diyorsunuz ki seçim olsun hem de sonuç değişmesin. Bunun için bir taraftan yargıyı kullanarak ana muhalefet partisine yargısal baskılar ama diğer taraftan da onun yerel aktörlerine, cumhurbaşkanı adayına baskı yapacaksınız, içeriye alacaksınız. Bunun amacı ne; çünkü bunu seçimden üç ay önce yapamazsınız. İki üç yıl önce başlayıp adım adım gidersiniz. Siz bunu yapıyorsunuz. Sandıkla da seçimle de sonuç değişmesin" dedi.
(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Otokrasiye yaklaşmış bu düzen içerisinde bu iktidarı seçimle değiştirecek güç ana muhalefet partisidir. Siz hem diyorsunuz ki seçim olsun hem de sonuç değişmesin. Bunun için bir taraftan yargıyı kullanarak ana muhalefet partisine yargısal baskılar ama diğer taraftan da onun yerel aktörlerine, cumhurbaşkanı adayına baskı yapacaksınız, içeriye alacaksınız. Bunun amacı ne; çünkü bunu seçimden üç ay önce yapamazsınız. İki üç yıl önce başlayıp adım adım gidersiniz. Siz bunu yapıyorsunuz. Sandıkla da seçimle de sonuç değişmesin" dedi.
TBMM Genel Kurul'nda TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor. Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine CHP grubu adına söz alan Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, şunları söyledi:
"Adaleti bütçe cetvellerinden okuyacak zamanı Türkiye'de artık çoktan geçtik. Bugün burada sadece konuşmak AKP'nin hukuksuzluk zulmü altında ezilen vatandaşa açıkta para konuşmak saygısızlıktır. Kasım ayında AB Komisyonu 2025 Türkiye raporu yayınlandı. Buna göre Türkiye hakkında 69 ihlal kararı verdi, incelenmeyi bekleyen 205 dava dosyası var. 2018'den beri askıda olan AB'ye katılım sürecini aşmaya yönelik hiçbir demokratik ilerleme sağlanmamış. Siyasetçiler, gazeteciler ve muhaliflere yönelik tutuklamalar yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdı. Yargı organları yürütmenin kontrolü altında. Yargı muhalefeti hedef alırken iktidar temsilcilerine karşı sessiz kalındı. AİHM kararları uygulanmıyor. AYM kararlarına uymayı reddeden mahkemeler hukuki güvenliği alt üst etti. AİHM kararlarına rağmen Demirtaş ve Yükseksağ hala tutuklu. Can Atalay'a dair AYM kararının uygulanmaması hukuka açık bir meydan okuma. Türkiye'de demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve temel haklar sürekli geriledi. Üzülerek söylüyorum; cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'nu saf dışı edebilmek için, sırf bir seçim daha kazanmak için kurduğunuz yargı oyunları Türkiye'yi bu hale getirdi."
Gezi davasından tutuklu bulunan Tayfun Kahraman'ın kızı Vera'nın yazdığı mektubu okuyan Bülbül, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a dönerek, "'Her akşam Allah'a eve dönmem için dua ediyorum' diyor Vera. Düşünebiliyor musunuz Sayın bakan" dedi.
"İnsanlar adaleti adalet saraylarında değil sosyal medya adaletinde arıyor"
CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez şunları söyledi:
"Elbette ki adalet saraylarının, mahkemelerin ve hakim, savcı sayılarının artması önemlidir ancak burada konuşmamız gereken konu bunlar artarken ters orantılı olarak ülkemizin her tarafından 'adalet istiyoruz' seslerinin niye yükseldiği, adalete duyulan güvenin neden hızla gerilediği, yargının siyaseti dizayn etmek için niye kullanıldığı yargının bağımsız ve tarafsızlığının neden ortadan kaldırıldığıdır. Sorunun temel nedeni AKP'nin 24 yılda demokrasiden, hukuk devleti ilkesinden, evrensel hukuk kurallarından uzaklaşarak tek adam rejimini tahkim etmiş olmasıdır. o nedenle iktidarda olduğunuz bu süreçte 4 yargı reformu strateji planı ve 11 yargı paketi açıklamanıza rağmen artık adaleti adalet saraylarında değil sosyal medya adaletinde arıyor. O nedenle artık halk, hakim ve savcıların değil, adalet sistemiyle sorunlu olan kişilerin adaleti gerçekleştireceğine inanıyor. O nedenle Sayın Adalet Bakanı sık sık 'Türkiye bir hukuk devletidir' diyor. Vatandaşlarımız hızlı, tarafsız, öngörülebilir ve bağımsız bir yargı beklentisi içindedir. Bu beklentiyi karşılamanın yolu da HSK'nın güçlü, şeffaf ve liyakat esaslı bir yapıya kavuşmasından geçmektedir.
HSK, ülke ağır bir hukuk krizi yaşarken hiçbir şey yokmuş gibi davranıp üç maymunu oynamaktadır. HSK olması gerektiği gibi hakimler ve savcılar için bir güvence kurumu olmaktan çıkmış, siyasi talimatlara uymayan hakim ve savcıların sürgün edildiği, soruşturmalarla baskı altına alındığı, terfi ve atamaların siyasal sadakat kriterleriyle belirlendiği bir yapıya dönüşmüştür."
"Adalet Bakanlığı bütçesinin nesini konuşalım bilmiyorum"
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şu ifadelere yer verdi:
"Adalet Bakanlığı bütçesinin nesini konuşalım bilmiyorum. Bütün kamuoyu yoklamalarında halkımızın en fazla dertlendiği ikinci konu adalet haline gelmiş. Birincisi ekonomi, ikincisi adalet. ve yargıya güven cumhuriyet tarihinin en dip noktasında. Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıktı başka bir devlete dönüştü ve bunun başında Adalet Bakanı olarak siz varsınız. Yargının bu kadar diplerde dolaştığı, adaletin olmadığı bir döneme ben rastlamadım. Şimdi bir savcıya işkence iddiasını iletemeyen bir yargı ortamı var. Bunun sorumlusu da sizsiniz. Bütün endekslerde Türkiye tarihinin en kötü durumunda. Bu nedenle cezaevlerinde bu kadar çok insan var. Bu nedenle hergün hepimize en çok gelen talep af ve infazla ilgili düzenlemeler. Yüzde yüz suç işlediği kesinleşen insanlar bile adil yargılanmadığına inanıyor. Bu anayasal düzende eğer bir mahkeme 'ben AYM kararına uymuyorum' diyorsa bunun yargı bağımsızlığı ile ilgisi yok. Bu doğrudan doğruya anayasal düzene karşı bir suç.
Otokrasiye yaklaşmış bu düzen içerisinde bu iktidarı seçimle değiştirecek güç ana muhalefet partisidir. Siz hem diyorsunuz ki seçim olsun hem de sonuç değişmesin. Bunun için bir taraftan yargıyı kullanarak ana muhalefet partisine yargısal baskılar ama diğer taraftan da onun yerel aktörlerine, cumhurbaşkanı adayına baskı yapacaksınız, içeriye alacaksınız. Bunun amacı ne; çünkü bunu seçimden üç ay önce yapamazsınız. İki üç yıl önce başlayıp adım adım gidersiniz. Siz bunu yapıyorsunuz. Sandıkla da seçimle de sonuç değişmesin."


















