Haberler

Gaziantep'te Para Politikaları Konferansı (2)

Merkez Bankası (Tcmb) Başkanı Durmuş Yılmaz, Gerekli Şartlar Oluşmadan Yapacakları Faiz İndiriminin, Hazine'nin Piyasada Daha Fazla Faiz Ödemesine Neden Olabileceğini Söyledi.

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, gerekli şartlar oluşmadan yapacakları faiz indiriminin, Hazine'nin piyasada daha fazla faiz ödemesine neden olabileceğini söyledi.

Yılmaz, Tuğcan Otel'de düzenlenen "Para Politikaları" konulu konferansta, kısa vadeli faiz oranlarına ilişkin kararların temelindeki sinyal etkisiyle enflasyon hedeflerine ulaşmanın amaçlandığını belirterek şöyle konuştu: "Merkez Bankası faizleri indirirse ekonomide faiz yükünün azalacağı, dolayısıyla da Merkez Bankası'nın faizleri indirmesinin iyi olacağı söyleniyor. Bunu zaman zaman basından da okuyoruz. Sizin aranızda da böyle düşünenler vardır. Elbette Merkez Bankası'nın kısa vadeli faiz oranlarının

diğer faiz oranlarının üzerinde bir etkisi var. Fakat bu ilişkinin ne kadar güçlü olduğu ekonominin gelişmişlik düzeyiyle ilgilidir. Geçen yılın nisan ayında Merkez Bankası faiz oranlarını indirdiğinde Hazine'nin borçlanma faiz oranı Merkez Bankası'nın faiz oranının altındaydı. Fakat Merkez Bankası faiz oranlarını uzun süre yatay götürmesine rağmen değişen şartlardan ve güven unsurunun zedelenmesinden dolayı Hazine'nin faiz oranları, Merkez Bankası faiz oranlarının yatay gitmesine rağmen hızla yükseldi.

Arkasından Merkez Bankası buna tepki verdi, Hazine'nin faizleri tekrar düşmeye başladı. Faiz düşürme şartları oluşmadan, enflasyon kontrol altına alınmadan, sizler enflasyonun düşeceğine inanmadan Merkez Bankası olarak bizim yapacağımız bir faiz indirimi, Hazine'nin daha fazla faiz ödemesine neden olabilir."

Merkez Bankası faiz oranlarıyla döviz kuru arasında çok karmaşık bir ilişki olduğunu, döviz piyasasında ani hareketler yaşandığını ancak güçlenen makro-ekonomik yapı sayesinde dalgalanmaların şiddetinin azaldığını kaydeden Yılmaz, "En son yaşadığımız kurdaki dalgalanma ne ilk ne de sondur, bundan sonra da dalgalanma olacaktır. 2001'den bu yana 8 dalgalanma oldu. Bunların boyutları 106 gün ile 8 gün arasında değişti. Her defasında kur ve faiz oranları arttı. Ama her defasında da ekonominin makro dengeleri

ve ileriye dönük beklenti güçlü olduğundan, istikrara olan güven sağlam olduğundan, kur ve faiz eski seviyelerine döndü" dedi.

Türkiye'de bundan sonra da dalgalanmalar olabileceğini, kurun iniş çıkış gösterebileceğini ifade eden Yılmaz, "Bizim kesinlikle söylediğimiz şey şudur. Biz 'Dövizle borçlanmayın' derken; illa döviz yükselecektir demiyoruz. Diyoruz ki, döviz fiyatını piyasa belirliyor, döviz yükselebilir de düşebilir de. Geliriniz yoksa mümkün olduğu kadar dövizle borçlanmayın. Her an için risk olabilir" diye konuştu.

Aldıkları kararlarla, yaptıkları icraatlarla kamuoyunu Merkez Bankası'nın taviz vermeden yıl sonu hedeflerine ulaşacağını inandırmayı hedeflediklerini dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "İstediğimiz, sizin de buna inanarak ürettiğiniz mal ve hizmetlere uyguladığınız fiyatlama davranışlarını buna göre ayarlamanızdır. Yıl başından bu yana ilk 3 ayda enflasyonda artış olacağını ve sonra düşüş yaşanacağını söyledik. Bu görüşümüzü muhafaza ediyoruz ama beklenmedik bir durum olduğunda bu resim

değişebilir. Bizim yaptığımız bir takım varsayımlar var. Bu varsayımlarda; enerji fiyatları ne olacak, Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki risk primi ne olacak sorularının cevabını arıyoruz. Son yaptığımız analizlerde ve açıkladığımız enflasyon rakamlarında bu varsayımlarımız doğru çıktı."

Yılmaz, 2006 yılı büyüme hızının beklentilerin biraz üzerinde çıktığını ve para politikalarını sıkı tuttuklarını anlatarak, "2007 yılı sonunda enflasyon rakamları bizi 5.8'e götürüyor. 2008 yılı sonunda da aynı verilerden hareketle enflasyonun yüzde 3'ün üzerinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz ama bu bir taahhüt değildir. Defalarca söylüyoruz ama kamuoyunda yanlış anlaşılıyor. Bu bir model çıktısıdır. Koşullar değiştiğinde, veriler değiştiğinde bu rakamlar da değişecektir" şeklinde konuştu.

Kararlı para politikasının yatırımları uzun vadeye yönlendireceğini belirten Yılmaz, sıcak para politikasının sıcak parayı yani kısa vadeli sermayeyi yurt içine çektiği iddiasının hem teorik olarak eksik, hem de veriler tarafından doğrulanmayan bir görüş olduğunu söyledi. Sıkı para politikasının, yerinde uygulanması halinde enflasyonun ve dolayısıyla kısa vadeli faizlerin ileride düşeceğine olan güveni artıracağını, böylece kısa vadeli değil uzun vadeli yatırımları cazip hale getireceğini kaydeden

Yılmaz, "Mayıs 2006'da enflasyon yükseliş eğiliminde ve politika faizleri yüzde 13,25 düzeyinde iken son 12 aylık sıcak para girişi 11,8 milyar dolar düzeyindeydi. 2007 yılının mart ayı itibarıyla gecelik faizler yüzde 17,5 seviyesindeyken son 12 aylık sıcak para girişi sadece 1,4 milyar dolar olmuştur. Yabancı yatırımlar, artan güven sonucunda uzun vadeye ve doğrudan yatırıma yönelmiştir. Küresel likidite ve finansman koşulları önemlidir ancak asıl belirleyici unsur ülkelerin ekonomik temellerindeki

iyileşmedir. Bunu gözlemek için ABD ve Avrupa Merkez Bankaları'nın politika faizlerini yüzde 1 ve yüzde 2 seviyelerinde tuttukları dönemde, Türkiye dahil tüm gelişmekte olan ülkelerin varlıklarının çok daha düşük düzeyde fiyatlandığını hatırlamak gerekir" açıklamasını yaptı.

(OÇ-ST-ERÖ-GS-E)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Ekonomi

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title