Haberler

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ok Mersin'de (2)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Cumhurbaşkanının Uzlaşı Sağlanarak Seçilmesinin, Demokrat Tavrın Sınavı Olacağını Savunarak, "Sınavdan Başarısız Çıkılması, Cumhurbaşkanını Sürekli Tartışmalı Kılar" Dedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, cumhurbaşkanının uzlaşı sağlanarak seçilmesinin, demokrat tavrın sınavı olacağını savunarak, "Sınavdan başarısız çıkılması, cumhurbaşkanını sürekli tartışmalı kılar" dedi.

Mersin Barosu'nun "Avukatlar Günü" etkinlikleri kapsamında düzenlediği "Ceza Hukuku" konulu panele katılan Ok, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yapısına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. Mersin Barosu hizmet binasında düzenlenen panele Nuri Ok'un yanısıra Yargıtay 2. Ceza Dairesi Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Çınar, Anayasa Mahkemesi Üyesi Ali Güzel, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Doç. Dr. İbrahim Şahbaz, Mersin Valisi Hüseyin Aksoy ve çok sayıda hukukçu katıldı. Panelin açılışında konuşan Ok, hukuk ve yargı sisteminin başarısı için mutlaka görevlerini serbest yapabilen, bağımsız ve özgür avukatlara ihtiyaç olduğunu belirterek, bağımsız ve özgür savunmanın yanısıra hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı mücadelesinin öncü kuruluşu olan baroların, sadece bir meslek kuruluşu değil, aynı zamanda vazgeçilmez bir hukuk kurumu olduğunu söyledi. Yargının, tarafsız ve etkin işlemesine engel olan olumsuzluklardan arındırılması gerektiğine dikkat çeken Ok, tam ve kesintisiz demokrasi, hukuk devleti, aşırı akımlara ve bu kapsamda kökten dinci tehdide, etnik şiddet ve bölücülüğe karşı ilkeli ve yurtsever duruşun, cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkma ve geliştirme faaliyetlerinin övgü ile söz edilecek etkinlikler olduğunu kaydetti.

Savunmanın sorunlarının, yargının sorunları anlamına geldiğini ve ortak sorunlardan en önemlisinin ise, "yargının bağımsızlığı" olduğuna işaret eden Ok, "Gerçekten politik gücün yargı bağımsızlığını benimsememesi, dolayısıyla hukukun üstünlüğünü içselleştirmemesi, sadece yargının değil, demokrasimizin de sorunudur. Bağımsızlık, yargının ve savunmanın tarafsızlığı için olmazsa olmazlardandır. Demokratik toplumlarda halkın ilgisinin özellikle yoğunlaştığı iki alandan biri siyaset, diğeri adalettir. Siyaseti güç, adaleti değer olarak alırsak, güç her zaman ve her yerde değerin üzerinden gelir. Ama adaletten vazgeçilmesi mümkün değildir. O halde adaleti güçlü kılmak zorundayız" dedi.

Ülkemizde yargı bağımsızlığını örseleyen anayasa ve yasa hükümlerinin ayıklanmadığını, ısrarlı ve güçlü taleplere rağmen bu yönde hareket dahi görülmediğini ileri süren Ok, bunun aksine, mevcut durumun korunması gerektiğinin ısrarla söylendiğini ve daha da ileri gidilerek, yargının kendini idareden aciz olduğunun, mutlaka politik gücün yardım ve vesayetine ihtiyacı olduğunun Meclis Komisyonu'nda açıktan dillendirildiğini savundu.

Bugün yargının içinde bulunduğu olumsuzluklarda, yargının yönetimine hakim politik gücün ağır sorumluluk taşıdığını gösteren talihsiz söylem ve itiraflar olduğunun altını çizen Ok, "Daha dün Yüksek Mahkemeler üye seçimini, dolayısıyla Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu çalışmalarını kilitleyen, görev yapamaz duruma düşüren engelleyici tavır, sayılarının Yüksek Kurul kararlarını etkilemesine izin vermediği söyleminin doğru olmadığını ortaya koyan en yeni ve çarpıcı örnektir. Bu olay, politik gücün emrindeki bir üyenin, Yüksek Kurul'daki gücünü, dolayısıyla yargının her şeyi olan Yüksek Kurul'un siyasi gücün vesayeti altında olduğunu göstermektedir. Yüksek Kurul'a vesayet, tüm yargıya vesayettir. Bu olay ayrıca, Yüksek Kurul'un Yüksek Mahkemeler üye seçiminde hakim ve savcı atama ve yer değiştirmesinde seçici değil, bencil, pazarlıkçı, paylaşıcı bir usulü takip ettiği, liyakatı ortaya çıkaran objektif ölçütlerin iyi niyete tevlii edildiğinin bir itirafıdır. Seçimler, yüksek mahkemelerin içtihat üretme kapasitesini artırmalı, hiç olmazsa geriletmemelidir. Bu amaca hizmet etmeyen seçimlerin, kuruma ve adalete zarar verdiği görülmüştür ve görülmektedir" diye konuştu.

"Objektif kriterlere uyulmadan, liyakat ve ehliyet tespit etmenin imkansızlığı ortadadır. Bu konuda kurulun ortak sorumluluğu olduğunu önemle ifade etmek isterim" diyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, şunları kaydetti:

"Demokraside kontrolsüz güç olmaz, varsa 'demokrasi yok' demektir. Bu nedenle demokratik sistem tek hakim güç öngörmemiştir. Erklerin dengeleme ve frenleme işlevi, demokrasiye yaşam veren ana mekanizmadır. Ülkemizde yürütme erki, yasama erkine hakimdir. Yargı erkine de hakimiyetinin sürmesi, ciddi demokrasi sorunlarına yol açar. Yargı erkinin bağımsızlığı, demokrasinin yaşaması ve içtenliği için zorunludur. Hem demokrasi hem de tarafsızlık için uzun soluklu da olsa, sabırla ve kararlılıkla yargının bağımsızlığı mücadelesinin sonuç alınıncaya kadar sürdürülmesi, bu maksatla yargı içi ve dinamiklerinin sürdürülmesi gerekir."

Türkiye'nin, çoğu sorunlarını açık rejim ve bunun temeli olan ifade özgürlüğü ile aşacağını dile getiren Ok, çok sesliliğin olmadığı yerde, demokrasinin de olmayacağını vurguladı.

"Elbette ülke sorunları, gündemdeki konularla ilgili konuşmalar, fikir açıklamaları ve tartışmalar yapılacak, öneriler sunulacaktır. Bu, demokratik rejimin gereği ve faziletidir" diyen Nuri Ok, ancak, ülkemiz ve insanımız üzerinde gizli açık projelere, toplumsal barışı bozmaya yönelik hareketlere destek mahiyetindeki sözler, eylemler ve etkinliklerden kesinlikle kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.

Kurumların karşı karşıya getirilmesi, çatıştırılması ya da doğrudan hedef alınıp yıpratılmasının, sonuçta devleti zayıf düşüreceğini belirten Ok, kurumlar için saygınlık, dolayısıyla güvenilirliğin ilk planda düşünülmesi gereken özellik ve amaç olduğunu, hukuka uygun ilkeli ve dürüst duruşun, "saynumun korunması gerektiğinin gınlık" anlamına geldiğini kaydetti.

Demokrasi kültürü ve felsefesinde hoşgörü ve uzlaşının önemli yer tuttuğuna vurgu yapan Nuri Ok, "Özellikle sayısal çoğunluğa sahip kesimin, bu erdemlere sahip olması, demokrasinin işlerliği gerilim ve çatışmalara meydan verilmemesi için çok gereklidir. Dayatmaya demokraside yer yoktur. Uzlaşı kültürü gelişmemişse, demokartik olgunluk kazanılmamış demektir. Demokratik sistemde sayısal çoğunluğun her şey olmadığı, aksine anlayışın demokratik olmayacağı, demokrasinin içinin mutlaka evrensel değerlerle, ilkelerle, hukukla, özgürlüklerle doldurulması gerekeceği, bunlar olmadığı takdirde demokrasinin sözde kalacağı herkesçe bilinmektedir. Demokrasilerde halkın eğilim ve tercihi kadar, devlet kurumları, muhalafet, sivil toplum örgütü ve basının görüşlerine açık olmak, onlardan esinlenmek, uzlaşı kültürünün sonucudur. Aksi tavır dayatma işaretidir, sıkıntıların ve gerginliklerin kaynağı bu tavırdır" şeklinde konuştu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, cumhurbaşkanının uzlaşı sağlanarak seçilmesinin de, demokrat tavrın sınavı olacağını savunarak, "Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk ulusunu temsil eden bu yüce ve saygın makama layık, işlevine ve temsil görevine uygun, anayasada yer verilen yemininde öngörülen nitelikler değer ve kültüre sahip ismin geniş alanda ve saydamlık içinde uzlaşı sağlanarak seçilmesi, demokrat tavrın sınavı olacağı bilinmelidir" ifadelerini kullandı.

Sınavdan başarısız çıkılmasının, parlamenter sistemle bağdaşmayan, çok fazla yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanını sürekli tartışmalı kılacağına ileri süren Ok, "Sınavda başarısız olunması, hem halkımızı hem cumhurbaşkanını hem de demokratik anlayışı rahatsız edecektir. Bu yüce makamın saygınlığının korunmasının birinci planda tutulacağı umudu, herkesin ve her kesimin beklentisidir. Sayısal çoğunluğun bu sınavdan başarıyla çıkması, bir anlamda demokratlığın, demokrasiye inancın bir göstergesi olacaktır" diye konuştu.

Çoktandır uygarlık ve çağdaşlık değerlendirmesinde dinsel ölçütün yer almadığına vurgu yapan Ok, konuşmasının devamında ise şu ifadelere yer verdi:

"Cumhuriyetin temel taşlarından olan laikliğin iki temel işlevinden ilki, din ve vicdan özgürlüğünü güvenceye almak, ikincisi devletin din kurallarından masum tutmaktır. Özgürlükler ancak demokrasi ortamında gelişebilir. Demokrasi geliştirmeden özgürlükleri genişletmek mümkün değildir. Demokrat kafa yapısı, demokrasi kültürü ve demokratik olgunluk, çağdaşlığın belirleyici unsurudur. Demokrasiye inanmayanların özgürlükçü olmaları mümkün değildir. Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı, laikliğe inanmayanların da demokrat olmaları mümkün değildir. Laik, demokratik rejimi koruma ve geliştirmede herkesin görev ve sorumluluğu vardır. Duyarlılık, demokratik yöntemlerle eylemini korumaya kadar giden yoldur. Mücadeleyi halkın sahiplenmesi başarılı olmak için şarttır. Bu nedenle, demokrasi mücadelesini halka maletmeliyiz. Bu yapıldığında demokrasinin güçlendiği, demokrasi dışı hareketlerin zayıfladığı görülecektir. Etnik, bölücü, ayrılıkçı teröraynumun korunması gerektiğinin ün süldürüldüğü, demokratik laik Cumhuriyeti hedef alan sinsi kökten dinci oluşumların gerçek olduğu, bunların diğer etkenlerle birlikte yol açtığı toplumsal ve siyasal gerginliklerin had safhaya çıktığı günümüzde, her şeyden önce barış ve uzlaşıya ihtiyacımız vardır. Bunun için ön şart; demokrasinin ve insani değerlerin öne çıkarılması ve paylaşılmasıdır. Gerçekte bu değerler hoşgörü toplumuna götüren, bu ortamı hazırlayan değerlerdir."

"Teröre karşı çıkmak, bırakın Türk insanını, milliyet ayrımı yapılmaksızın tüm insanların başta gelen görevidir. Teröre göz yummak, yarar beklemek terör kadar ağır insanlık suçudur" diyen Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok, "Marjinellerin ve köktencilerin başarı şansının hiç bulunmadığı açıkça ortada. Buna rağmen, antidemokratik hareketlere karşı tavizkar olmamak, sağlam ve kararlı duruş sergilemek ve her türli tedbiri almak, geleceği güvenle bakılmasını sağlayacak, kor, kaygı ve kuşkuları dağıtacaktır" ifadelerini kullandı.

(ÖT-MT-OK-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title