TBMM'de 23 Nisan Özel Oturumu

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iktidar milletvekilleri ve bakanların kimi Cumhurbaşkanı seçeceği konusunda talimat beklediğini öne sürerek, "Böyle bir tablo, ne 23 Nisan ruhuna ne Meclisimizin onuruna ne de millet meclisi iradesinin üstünlüğü anlayışına yakıştırılamaz. Bu yöntemle, 72 milyonluk Türkiye'ye saygın ve onurlu bir cumhurbaşkanı değil, bir aileye kapıkulu seçilir" dedi.

Baykal'ın bu sözleri Genel Kurul'da tansiyonu yükseltirken, bakanlar ve AK Parti milletvekilleri sıralara vurarak tepkilerini gösterdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu''nda düzenlenen özel oturumda konuşan CHP lideri Baykal, 23 Nisan 1920 tarihinin zorbalıktan hukuka, din sömürüsünden dine saygı, teokratik düzenden demokratik düzene geçişi sağlama mücadelesinin başlangıcı olduğunu söyledi. 23 Nisan'ın temelinin milli irade olduğuna işaret eden Baykal, din ve

siyaset ayrımının demokrasinin temeli olduğunu söyledi. Demokrasinin olanaklarını kullanarak dini siyasete açmaya çalışanlar olabileceğini ancak din ve siyaset ayrımını temel almayan hiçbir rejimin demokratik olamayacağını kaydeden Baykal, "23 Nisan'da yöneldiğimiz rejim içinde kimsenin burnu kanamadan bu gerçeği yaşıyoruz. Laiklik anlayışı devletin tüm dinlere ve mezheplere eşit davranmasını gerektirir, bu doğrudur ama laiklik anlayışı aynı zamanda hiçbir inancın, mezhebin devletin eğitimini, hukukunu

oluşturmasına izin verilmemesi demektir. Türkiye'de demokratik, laiklik ve İslamiyet arasında eşsiz bir uyum vardır. Bu Türkiye'nin altın üçgeni, altın sentezidir. İç barışın ve kalkınmanın altın anahtarıdır. Bunu gözümüz gibi koruyup, sürdürmeyi, bozmak isteyenlere meydanı boş bırakmamayı en öncelikli görev biliyoruz" diye konuştu.

Baykal, demokrasinin 5 yılda bir sandık başına gitmek ve seçilenlerin her istediğini yapmasına göz yummak anlamına gelmediğini vurguladı. Adı yolsuzluğa karışan bir bakanın kendi hakkında 4 kez af çıkarmasının demokrasiyle bağdaşmadığını ifade eden Baykal, 5 yıldır bir kişinin bile dokunulmazlığının kaldırılmamış olmasının milli irade gereği sayılamayacağını bildirdi. TBMM'nin 15 aydır Sayıştay üyelerinin seçimiyle ilgili düzenlemeyi savsaklamasının ne demokrasi anlayışıyla ne de Anayasa ile

bağdaştırılamayacağını belirten Baykal, bir genel yayın yönetmenin Başbakan'ın Basın Sözcüsü'nün Türkiye'nin ikinci büyük gazetesinin hangi manşetle çıkacağını, hangi yazarların ne yazacağına karar verdiğini söylediğini iddia etti. Baykal, bunun demokrasi açısından bir skandal olduğunu söyledi.

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Sezer'e övgüler de yağdıran Baykal, "Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, laik demokratik Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine, bunlara en çok ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde sahip çıkan, ilkeli ve kararlı tutumuyla, alçakgönüllü, ahlaklı, uyumlu kişiliğiyle, milletimiz ve tarih, takdirle anacaktır'' dedi. Cumhurbaşkanı aday gösterme süresinin son iki gününe girildiğini ancak ortada ortada hiçbir ciddi adayın olmadığını ifade eden Baykal, 72 milyon

Türkiye'nin, kimin aday olacağı konusunda tam bir karanlık içinde olduğunu söyledi. Toplumun, muhalefetin, iktidar partilerinin, milletvekillerinin, TBMM'nin bilmediğini ifade eden Baykal, "İktidar milletvekilleri, bakanlar, kimi seçecekleri konusunda talimat bekliyorlar. Talimat verecek olan, cumhurbaşkanı adayının millet tarafından bilinip, değerlendirilmesini istemiyor. Milletten, milletvekillerinden, TBMM'den kaçırılan bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bunun Anayasa, demokrasi, millet ve

cumhurbaşkanlığına saygı anlayışıyla hiçbir ilişkisi yok" tepkisini gösterdi. Baykal, Cumhurbaşkanı seçiminin AK Parti mutfağının değil, aile mutfağının işi haline dönüştüğünü savunarak, şunları söyledi: "AKP milletvekillerinden bile kaçırılan bir cumhurbaşkanı seçimi. Bu bir seçim değil, tebligattır. Tek parti dikta rejimlerinde böyle bir uygulama olmamıştır. Böyle bir tablo, ne 23 Nisan ruhuna ne Meclisimizin onuruna ne de millet meclisi iradesinin üstünlüğü anlayışına yakıştırılamaz. Bu

yöntemle, 72 milyonluk Türkiye'ye saygın ve onurlu bir cumhurbaşkanı değil, bir aileye kapıkulu seçilir".

Baykal'ın bu sözleri AK Parti milletvekilleri tarafından tepkiyle karşılandı. Bakanlar ve milletvekilleri sıralara vurarak tepki gösterdiler. Milletvekillerinin tepkilerinin sürmesi üzerine devreye giren TBMM Başkanı Arınç, "Sayın genel başkanlar, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı üzerinde konuşmalar yapıyor, yapacaklar. Konuşmalarımızda özellikle milletimizi kucaklayan, gelecek hedeflere götüren konuşmalar yapılır. İç politikaya yönelik konuşmalar yapılır mı yapılmaz mı bilmem. Ama kürsü hakkı, söz hakkı

mukaddestir. Konuşmanıza saygı duyuyorum. Ancak son kullandığınız cümleler, milletvekillerimizi tahrik edecek, belirli kişilere yönelik aşağılayıcı ifadeledir" uyarısında bulundu. Baykal, böyle bir seçimin, TBMM'nin şeref ve onuruna yakışmayacağını, cumhurbaşkanlığı makamının önemini ve değerini büyük ölçüde kaybettireceğini vurguladı. Son dönemde toplumsal barış ve hoşgörü ortamının hızla zedelenmekte olduğuna tanık olduklarının altını çizen Baykal, gerilim ve çatışma unsurlarının eğitim ve kültür

yaşamında, devlet kurumlarında yer yer etkin olmaya başladığını savundu. Saldırıların içinde yer alan gençlerin kimler tarafından eğitildiğini soran Baykal, "Anayasamızın, laiklik başta olmak üzere temel değerlerini içine sindiremeyen bir yönetim anlayışının, toplumumuzu da devlet kurumlarımızı da bir çatışma ortamına sürüklemesi kaçınılmazdır" dedi.

Türkiye Cumhuriyeti'ni, hiçbir etnik projenin, ırk ayırımcılığının tehdit etmesine izin vermeyeceklerini dile getiren Baykal, milliyetçilik anlayışlarının, bir ırk, kan ve kafatası milliyetçiliği olmadığını açıkladı. Baykal, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu topraklarda el ele vererek, tam bir eşitlik içinde, kardeşçe yaşamayı içine sindiren insanlar olarak bir millet oluşturuyoruz. 150 yıllık acılarla dolu bir tarihin içinde şekillenmiş bir ulusal kimliği, hiçbir etnik hevesin, hiçbir ırkçı yönelişin

dağıtmasına izin veremeyiz. Bizim milliyetçiliğimiz, kimseye karşı değil, kendimiz için bir milliyetçiliktir. Bizim milliyetçiliğimiz, şiddete, teröre yönelen bir milliyetçilik değildir ama şiddete, teröre boyun eğecek bir milliyetçilik de değildir. Aşiretlere, kavimlere, etnik kimliklere, mezheplere, ırk ayrımlarına dayanan, dağınık, parçalanmış bir toplumsal yapıdan, ulusal düzeyde bir bütünlük çıkarmaya yönelen, bütünleştirici, yükseltici, çağdaş bir milliyetçiliktir, ayrılıktan bütünlüğe,

yerellikten ulusallığa yöneliktir. Herkesin etnik kimliği, kendi özel dünyasının bir parçasıdır, ona hep beraber saygı duyarız ama kimsenin, etnik kimliğini devlete bir damga gibi vurmasına, devleti belli etnik kimliklerin lehine ya da aleyhine kullanmasına göz yumamayız. Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, eşitlik ve kardeşlik içinde hep beraber yaşayacağız. Ülkemize hep birlikte sahip çıkacağız, bayrağımıza hep birlikte saygı duyacağız. Ayrı bayrak arayışlarına girenler, onları insan hakları, demokrasi

adına kanatları altına alanlar sanmasınlar ki Türkiye buna göz yumar. Herkes aklına çok iyi yerleştirsin, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünü parçalama gücü, ne içeride ne de dışarıda kimsede yoktur. Çünkü biz, ulusal bütünlüğümüzü kimsenin lütfuyla sağlamadık. Türkiye'yi bize kimse iyilik diye vermedi. Türkiye'yi tarihin içinden, büyük acılar çekerek, fedakarlıklar yaparak alnımızın teriyle, canımızın, tenimizin katkısıyla hep birlikte çekip çıkardık''.

(DA-MAY-ÖK-Y)

Haberler