Haberler

"Kardeşliğe Can Feda" Oruç Açma Etkinliği

TBMM Başkanı Çiçek: "Haklar ve özgürlükler bağlamında Türkiye belli bir olgunluğa erişmiştir. Artık inanç gruplarının sorunları da çözülmelidir. Bunu da çözecek olan biziz, bizleriz. Türkiy...

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, haklar ve özgürlükler bağlamında Türkiye'nin belli bir olgunluğa eriştiğini belirterek, "Artık inanç gruplarının sorunları da çözülmelidir. Bunu da çözecek olan biziz, bizleriz. Türkiye'nin böyle bir olgunluğu var, böyle de bir beklenti var. Bunun gecikmesinin doğru olmayacağını, hepimiz biraz daha yüreğimizde fark ederek, bir an evvel çözüm noktasına odaklanmamız lazım" dedi.

Çiçek, Alevi-Sünni Kardeşlik Platformu'nun, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlediği, "Kardeşliğe Can Feda" adlı oruç açma etkinliğinde yaptığı konuşmada, konuklara ve organizasyonun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, sofranın hayırlı ve bereketli olmasını diledi.

Muharrem ayının sadece ibadet ayı olmadığını, ayın ilk günün aynı zamanda Hazreti Muhammed'in "karanlığı terk edip, aydınlığa hicret edişinin" yıl dönümü olduğunu kaydeden Çiçek, "O kutlu göçle birlikte insanlığa barış ve esenlik mesajları getiren İslam dini, özgürce ifade edilme imkanı bulmuştur. Bu gün vesilesiyle bütün İslam aleminin Hicri yılbaşını kutluyorum. Muharrem ayı, barış ve bereket ayı olduğu gibi savaşmanın ve kan dökmenin yasaklandığı aylardandır. Yani bu ay küskünlerin barışması, kırgınlıkların affedilmesi için bir fırsat ayıdır" diye konuştu.

İslam dünyasının, bugün muharrem ayının anlamından da mesajından da çok uzak olduğunu kaydeden Çiçek, kan dökülmeye devam edildiğini, İslam adına işlenen bu cinayetlerle bütün Müslümanların töhmet altında olduğunu anlattı.

Çiçek, aklı hırsına yenilen insanların neler yapabileceğinin örneklerinin günümüzde de görülmeye devam edildiğini ifade ederek, İslam'ın sevgi ve hoşgörülü yüzünün maalesef bu vahşet, cinnet ve cinayetlerle perdelendiğini söyledi.

"İslam dünyasında yeni kanlar dökülmekte ve yeni Kerbelalar yaşanmaktadır"

TBMM Başkanı Çiçek, Kerbela olayının sızısının bugün de kültürel hafızalarda canlı olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Maalesef günümüzde de İslam dünyasının başka coğrafyalarında yeni kanlar dökülmekte ve yeni Kerbelalar yaşanmaktadır. Dün yine Irak'ın bir kentinde, bu türlü bir matem gününde, yine 50'ye yakın insan hayatını kaybetti. Kardeşin kardeşe sıktığı kurşunlar sebebiyle Müslümanların kalpleri birbirine her geçen gün soğumaktadır. Güçlünün hukukunu, haklının hukukundan üstün tutan bu katliamın (Kerbela olayının) failleri, o gün olduğu gibi bugün de nefretle anılmaktadır. Ben de nefretle anıyorum. İslam toplumlarında tarihsel husumetin kaynağı olan biat etmeyi iradi olmaktan çıkartan bu feci olayla birlikte Ehl-i Beyt'e duyulan yakınlık hissi ve muhabbet daha da derinleşmiştir."

Kerbela olayının, İslam dünyasında büyük ayrışmaya neden olduğuna işaret eden Çiçek, siyasi yorum farkından kaynaklı bu ayrışma nedeniyle Müslümanların bütün enerjilerini, yıllar ve asırlar boyu birbirlerine karşı harcamak zorunda bırakıldığını, insanlığın kurtuluşu için harcanması gereken mesailerin, iktidara sahip olmak için harcandığını anlattı.

Çiçek, bu katliamın bir nedeninin siyasi iktidar hırsı, diğer nedeninin de küllerinden yeniden doğan kabilecilik ve ırkçılık olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Maalesef bu katliamla birlikte İslam tarihinde kötü bir çığır açılmış ve dönemin hanedanlık geleneği hortlatılmıştır. Halkın, liyakat sahibi kişileri, demokratik yollarla devlet başkanlığı görevine getirmesinin önü tamamen kapanmıştır. Böylece Hazreti Peygamber'in kardeşlik bağlarıyla birbirlerine bağladığı insanların arasına, vefatının üzerinden yarım asır geçmeden, geleneksel alışkanlıklar, cahiliye dönemi zihniyeti ve kabile asabiyesi girmiştir. Böylesi bir tarihi olayda, Türk milleti olarak, kendi izanımızla, kendi irfanımızla, kendi aklımızla ve kendi vicdanımızla, İslam dünyasının başka ülkeleri ne düşünür ayrı bir konu, biz millet olarak, bu tarihi olayda duruşumuz bellidir, durduğumuz yer bellidir. Biz Ehl-i Beyt'in yanındayız, öyle olmuştur. Çünkü bugün Anadolu'da hepimizin ailesinde bir Ali, bir Hasan, bir Hüseyin, bir Zehra, bir Zeynep vardır ama Anadolu Müslümanlarında, hiçbir Türk ailesinde Yezid yoktur, onun soyundan gelenlerin ismi yoktur. Dolayısıyla bizim duruşumuz belli. Başkaları ne yapar ne eder, bizim dışımızda. Bu dahi, bizim bir ve beraber olmamız bakımından en önemli sebeptir, en önemli tarihi yorumdur. O masumiyet, bizlerin ortak noktasına dönmüştür. 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyerek bilginin değerini bizlere hatırlatan Hazreti Ali'ye ve evlatlarına duyduğumuz muhabbeti, Kerbela'da işlenen vahşet daha da derinleştirmiştir."

"Ayrıldığımızda hiçbir şey ama beraberken çok şeyiz"

TBMM Başkanı Çiçek, Kerbela olayının toplumsal bir kırılmaya neden olduğunu ve bunun yok saymanın mümkün olmadığını kaydederek, bu olaydan çıkarılacak çok derslerin bulunduğunu aktardı.

Muharrem ayının, gönüller arasında bir köprü olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birbirimize duyduğumuz sevginin pekişmesine vesile olmalıdır. İlk ve derhal yapmamız gereken şey, yeni acılara sebebiyet vermemektir. Çünkü çok acılar yaşadık. Daha yakın tarihimizde... Ben kendi hayatımın içinde... Kahramanmaraş'ta yaşadık, Sivas'ta yaşadık, Çorum'da yaşadık... Demek ki yapılacak iş, bundan sonra yeni acılar yaşamamaktır, yaşatmamaktır. Herkesin sorumlu olması lazım. Bizlere birlikte bir gelecek hayali kurdurmalıdır bu acılar. Ayrıldığımızda hiçbir şey ama beraberken çok şeyiz. Bunu asla unutmamalıyız. Biz bir millet olduğumuz zaman, aynı zamanda büyük bir de devletiz. Bugün bizim bir millet olmamamız için oynanan oyunlar vardır ve bunun da farkında olmalıyız. Tarih boyunca uğrunda çok cefa çekilen Alevi-Sünni ayrışmasını tekrar, yeni baştan tarihin bize öğrettiği dersler ışığında göz önüne getirmeliyiz. Aramızda kin ve nefret tohumları ekmeye çalışanlara, şüpheyle bakmamız gerekiyor. İçeride ve dışarıda birtakım odaklar, bizim parça parça olmamızdan büyük bir haz duyacaklardır. Bunlara fırsat vermemek gerekir." .....

Dayanışmanın tam zamanı olduğunu kaydeden Çiçek, "Arap Baharı" adı verilen sürecin bugün İslam dünyasında kaosa dönüştüğünü, temeli insan hak ve hürriyetlerinin genişletilmesi talebiyle başlayan sürecin, giderek mezhep çatışmasına, bir etnik kavgaya her geçen gün biraz daha sürüklendiğini anlattı.

Çiçek, bunun bölge için çok kötü bir gidiş olduğuna dikkati çekerek, "İnsanlar birbirlerini öldürüyor. Öldüren sözüm ona, Allah adına öldürüyor ve bununla cennete gireceği kanaatinde. Arabasına dinamiti, patlayıcıyı yüklüyor, camiden, mescitten, mabetten nereden çıkıyorsa masum insanların üzerine sürüyor. Bunu yaparak Allah rızasını kazandığını zannedecek kadar, dinden, imandan, insanlıktan uzak. Böyle bir İslam dünyası olamaz. Bu ne Allah'ın söylediği dindir ne Peygamberin tavsiye ettiği dindir ne Hazreti Ali efendimizin bize tavsiye ettiği, örnek olduğu bir anlayıştır. Bunların hepsinden Türkiye uzaktır ve uzak kalmalıdır. Haklar ve özgürlükler bağlamında Türkiye belli bir olgunluğa erişmiştir. Artık inanç gruplarının sorunları da çözülmelidir. Bunu da çözecek olan biziz, bizleriz. Türkiye'nin böyle bir olgunluğu var, böyle de bir beklenti var. Bunun gecikmesinin doğru olmayacağını, hepimiz biraz daha yüreğimizde fark ederek, bir an evvel çözüm noktasına odaklanmamız lazım."

"O kadar çok ortak yönümüz var ki..."

"Tarih boyunca bizi içten kemiren iki fitne var, biri mezhepçilik, diğeri etnikçiliktir" diyen Çiçek, bir millet olup, iri devlet olmak varken, düşman olarak komşu kapısını işaret eden bu iki fitnenin, günümüzde yine hortlatılmaya çalışıldığını söyledi.

Çiçek, ortak değerler yerine, doğuştan gelen özelliklerde üstünlük arama hastalığının yaygınlaştığına işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Halbuki o kadar çok ortak yönümüz var ki... Ahmet Yesevi bizim, Mevlana bizim, Hacı Bektaş-ı Veli bizim, Aşık Veysel bizim, Pir Sultan Abdal bizim. Hiç tereddüt yok. Daha başka bizim olan şeyler var. Bağımsızlığımızı birlikte kazandık. Bugün Türkiye'de yaşayan 76 milyonun, babaları, dedeleri, nineleri milli mücadeleyi birlikte yürüttü, bağımsızlığımızı böyle kazandık. Bu 76 milyonun babaları, dedeleri, nineleri, kız kardeşleri cumhuriyeti birlikte kurduk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin devleti. Bu bayrak hepimizin, bu millet hepimizin, bu İstiklal Marşı hepimizin. Demokrasiye birlikte vardık. Bunları bize kazandıranlara, bu anlamlı gecede rahmet ve şükran duygularımı ifade etmek istiyorum. Dünyanın hiçbir toplumunda, bunların hepsi bizimdir diyeceği bu kadar çok ortak paydası yok. Bunun farkında olmamız lazım. Biz böyle bir milletiz. Onun için bizi geçmişte, içimizi kemiren ve bizi karşı karşıya getiren bu fitnelere karşı daha soğukkanlı, daha duyarlı olmamız gerektiği açıktır. Başkalarının gösterdiği hedeflerin peşinde koşmak yerine, kendi tarihsel hedeflerimize ulaşmaya çalıştığımız takdirde, çatımızın hep güçlü kalacağına inanıyorum."

"TBMM Başkanımıza, yeni anayasa konusundaki gayretleri için teşekkür ediyoruz"

Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Cengiz Hortoğlu, konuşmasının ardınan TBMM Başkanı Çiçek'e günün anısına "aşure kazanı" takdim etti.

Hortoğlu, "Sayın TBMM Başkanımıza, bu yasama döneminde yeni bir anayasa yapma konusundaki gayretlerinden dolayı şükranlarımı arz etmek istiyorum" dedi.

Aleviler için, özgürlükçü, çağdaş, demokrat ve adil bir anayasanın yapılmasının elzem ve olmazsa olmaz bir sonuç olduğunu aktaran Hortoğlu, "Dolayısıyla yeni anayasanın yapılabilmesi, bizim için çok önemlidir. Bir aşure kazanı veriyoruz. TBMM'deki partileri, aşure gibi birleştirip yeni bir anayasaya geçmemiz temennisiyle" ifadelerini kullandı. - İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Cemil Çiçek İstanbul Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title