Haberler

Desam Yönetim Kurulu Başkanı Avcı: "Eğitim Olmadan Adalet Olmaz"

Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, “Eğitim olmadan, adalet olmaz. Eğitim ve adalet Türkiye için ekmek, su kadar elzem bir ihtiyaçtır.

Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, "Eğitim olmadan, adalet olmaz. Eğitim ve adalet Türkiye için ekmek, su kadar elzem bir ihtiyaçtır. Piyasacı eğitim sistemimiz adalete giden yolu eğitimde fırsat eşitliği olarak tanımlıyor. Bu çok yanlış bir tanımdır" dedi.

DESAM, Yenilik Stratejisi adıyla gelenekselleştirdiği aylık yuvarlak masa toplantısını Ankara Kavaklıdere'deki merkez ofisinde yaptı. Yönetim Kurulu Başkanı Avcı, DESAM'ın Yenilik Stratejisi perspektifinin tanıtılması, yeni eğitim ve yeni siyaset geribildiriminin anlatılması ve son gelişmeler hakkında yaptığı sunumun ardından akademi, basın, kamu ve özel sektör dünyasından katılımcıların bulunduğu yuvarlak masa toplantısını başlattı. DESAM'ın 'Yeniden büyük ve güçlü Türkiye' idealine rehberlik etmek üzere Yenilik Stratejisi çalışmalarını sürdürdüğünü söyleyen Gürkan Avcı, Türkiye'deki proaktif politika yapıcılara ve ilgili tüm kesimlere Türkiye'nin yenilik odaklı büyümeyi ivmelendirecek eğitim ve siyaset merkezli reformları için öncelikli olarak ele alınması gereken temel konulara dair kapsamlı ve temel bir yol haritası ve sağlamasını oluşturma iddiasına sahip olduklarını söyledi. Ekim ayı yuvarlak masa toplantısıyla ilgili konuşan Avcı, "Eğitim olmadan, adalet olmaz. Eğitim ve adalet Türkiye için ekmek, su kadar elzem bir ihtiyaçtır. Piyasacı eğitim sistemimiz adalete giden yolu eğitimde fırsat eşitliği olarak tanımlıyor. Bu çok yanlış bir tanımdır. Sermaye, bürokrasi ve siyasetin elitleri hariç vatandaş daraltılmış fırsatlar dünyasında yeni fırsatlar yaratamadığı için kendisini suçlu hissediyor ve adaletsizlikler karşısında suskunlaşıyor. Eğitim sistemimiz değil bu duruma çare üretmek, bu derin sorunun farkında dahi değildir" diye konuştu.

Avcı, Türkiye'de adaletin bireysel mücadele ile elde edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını kaydederek, "Türkiye'de sınıf farkındalığı yok ama siyasi kamplaşmaların dayattığı kör bir ideolojik farkındalık var. Türkiye'deki sözde adalet ve eşitliğin nedenlerinden birisi de vatandaşların sınıf çıkarlarına değil bireysel çıkarlara dönük bir bilince sahip olmasından kaynaklanıyor. Milyonlarca işsiz, borçlu, dar ve sabit gelirli vatandaşın sınıf bilincine sahip olmadan adalet ve eşitlik mücadelesi vermesinin hayal olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda Türk eğitim sisteminin bilgi ve farkındalığa hizmet etmediğini belirtmek istiyorum" diye konuştu.

"EDİLGEN BİR KADERCİLİK ÖĞRETİLİYOR"

Avcı, şöyle devam etti:

"Halk adalet, eşitlik, şeffaflık, dürüstlük, onurlu yaşam gibi temel ve elzem taleplere karşı kayıtsız yahut yeterince ısrarcı olamıyor. Çekirdek mantığında kaderciliği öğütleyen eğitim sistemimiz, bunun en önemli sebeplerinden birisidir. Sahte umutlar ve bireycilik pompalayan siyasette ardından gelir. Bugün soydaş ve dindaş ülkeler başta olmak üzere ezilen ve sömürülen halkların kadim ümidi olan Türkiye'de yaşanan piyasacı eğitim merkezli modernleşme ve teknolojileşmenin ahlaki çürüme ve manevi yoksullaşmayı da beraberinde getirdiğini görüyoruz. İşbirlikçi kapitalizm ve acımasız neoliberal ekonomik politikalar manevi yoksullaşmayı da beraberinde getirmiştir. Ahlaki ve etik değerlerimiz uluslararası sermaye ve petrodolarlar tarafından boğularak öldürülmek istenmektedir. Erdem ve değerlerimiz adına ne varsa mali narsisizmin diktatörlüğü altında kalmıştır."

"Gelir dağılımı uçurumu, yolsuzluk ve torpil gibi konularda en geri ülkelerle yarışan Türkiye'de bireycil gelecek umutları, kadercilik ve öte dünya vaatleri ile halkın meşru tepkilerinin önü kesilmiştir. Uluslararası egemen sınıflar ve onların yerli işbirlikçileri tarafından sulandırılan, ılımanlaştırılan İslam'da sömürgecilerin çıkarlarına hizmet eder hale getirilmiştir" diyen Avcı, Müslüman halkın egemen sınıfların insafına kaldığını kaydetti. Avcı, "Böyle bir İslam zerk edilmiş fakir ve emekçi halkta sadece egemenlerin siyasetlerine ve lütuflarına uymak zorunda bırakılmıştır. Bugün samimi Müslümanların kendilerini savunacak bir siyasete taşıyacak ne bir bilgisi ne de bu siyaseti oluşturacak zaman ve takati vardır. Medya ve bilim egemenlerin ve siyasilerin çıkarlarını sürdürmesi için vardır. Bunun için Müslüman ülkelerde her geçen gün adalet azalır, sömürü ve kölelik artar" ifadesini kullandı.

İslam ülkelerinde 1900'lerden beter işsizlik, adaletsizlik, eşitsizlik, kayırma ve gelir dağılımı uçurumu felaketinin sürdüğünü vurgulayan Avcı, şöyle devam etti:

"Emperyalist merkezler ya sahte siyasi örgütlenmeler ile halkın örgütlülüğünü engellemiş yahut yarattığı sahte umutlar, sahte gelecek vaatleri, kadercilik ve öte dünyada iyi yaşama vaatleri ile halkın örgütlenmesinin önünü kesmiştir. Yani bugün adaletin önü kesilmiştir. Emperyalizm, sınıf, sınıf çıkarı gibi sözcüklerden korkan ve anlamaya çalışmayan Müslüman, aydın değildir. Haksızlık ve adalet diye üzerinde durduğumuz ve anlamaya çalıştığımız kitlesel haksızlıktır. Bir sınıfın öteki sınıf üzerinde kurduğu tahakkümdür. Bu bağlamda adalet ve eşitlik mücadelesi bir sınıf mücadelesidir" diye konuştu.

"SAVAŞ YAŞAMAYAN İSLAM ÜLKESİ YOK GİBİ"

Avcı, emperyalizmin dünya hakimiyetini sürdürmesinin, bir başka deyişle dünya denetimini elinde tutması için "İslam terörü ile savaş" adı altında İslam ülkelerinde yeni düzen arayışına girdiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

"Batı'nın elindeki büyük savaş stoklarının kazanca, kara, paraya dönüştürmesinin adı terörle savaş olmuştur. Savaş yaşamayan çok az İslam ülkesi kalmıştır. Bazı İslam ülkeleri emperyalizmin tüm kurum ve kuruluşları ile ekonomik ve askeri entegrasyona maruz kaldığı için bu ülkelerde doğrudan savaş yaşanmamaktadır."

Avcı, şunları kaydetti:

"Başka ülkeler sanayileşmesin, kendi kendine yeterli hale gelmesin diye yapılan bir operasyondur bu. Sömürülen ülkelerin ham madde ve enerji kaynaklarına ucuz ya da doğrudan ulaşmak, emperyalist ülke halklarına zenginliği de taşımaktadır. Bu durum, emperyalist ülkelerde göreceli bir demokrasiyi de beraberinde getirmektedir. Göreceli bu demokrasiyi, gelişmemiş ülkelere karşı bir silah gibi kullanarak hemen hemen her kavramı manipüle etme olanağını elde edebilen bir Batı vardır karşımızda. Bazı ülkelerin içinde bu 'demokrasi aracını' kullandırtabilecek taşeron da bulununca manipülasyon Batı için daha da kolaylaşmaktadır. Sahte demokrasi manipülasyonu, İslam ülkelerinde hemen hemen her konuda tartışma konusu haline gelmiştir. İslam ülkelerinde demokrasi sözcüğü ile tartışmaya başlayan her kişi, tartışmaya bir sıfır önde başlamaktadır. Batı'ya önce demokrasi, sonra zenginlik gelmiş değildir. Önce zenginlik, sonra demokrasi gelmiştir. Bugün mali ve ekonomik krizler nedeniyle Batı'da sosyal haklar budanmaya ve demokraside geri gidişler yaşanmaya başlanmıştır, ırkçılık güçlenmiştir. Bu nedenle İslam ülkeleri hem zenginleşmeyi hem de gerçek demokrasi ve özgürlükleri atbaşı götürmek zorundadır." - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Gürkan Avcı Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title