Haberler

60. Pugwash Bilim ve Uluslararası Konferansları

Cumhurbaşkanı Gül: (2) "Türkiye olarak parçası olduğumuz coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşıyız ve mevcutların imhasından yanayız" "Kitle imha silahları meselesin...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye olarak parçası olduğumuz coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşıyız ve mevcutların imhasından yanayız" dedi.

"Diyalog, silahsızlanma, bölgesel ve küresel güvenlik" başlığıyla Adile Sultan Sarayı'nda düzenlenen 60. Pugwash Bilim ve Uluslararası Konferansları'nın açılışında konuşan Gül, meseleye devletler açısından yaklaşıldığında, günümüzde kitle imha silahlarına sahip olmaya iten temel faktörün güvensizlik hissi olduğunun görüldüğünü söyledi.

Öngörülebilirliğin giderek azaldığı yeni stratejik tehdit ortamında bazı ülkelerin nükleer silahlardan medet umduğunu anlatan Gül, şunları kaydetti:

"Ülkelerin tek başlarına gelişmeleri yönlendirme kapasitelerinin önemli ölçüde sınırlandırıldığı jeopolitik iklimde, bu tür silahların uluslararası ve bölgesel dengelerde avantaj sağlayacağı hesaplanmaktadır. Kimyasal, biyolojik ve radyolojik silahlarda ise temel mesele, modern silah teknolojisine erişimdeki eşitsizliği telafi etmektir. İleri teknoloji ürünü pahalı harp gereçleri bakımından rekabet edemeyeceğine kanaat getiren bazı ülkeler, daha ucuz ve teknolojiye erişim imkanı daha kolay bu silahlara yönelmektedirler.

Bu noktada açıkçası hepimizin çok samimi düşünmesini ve bir çelişkiye de dikkati çekmek istiyorum. Bir yandan başta nükleer silahlar olmak üzere ölümcül kapasiteleri çok yüksek sofistike silahlara sahip olmak meşru görülürken; diğer yandan bazı ülkelerin ucuz ve kolay olduğu için temin etmeye çalıştıkları kimyasal, biyolojik veya radyolojik silahların gayrımeşru görülmesi özünde bir çelişki teşkil etmektedir. Bu çelişkiyi görmeden bizim bu belalardan kurtulma gayretlerimiz çok sonuç vermeyecektir. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Çünkü herkes kendisine gerekçeler bulur."

"İlkeli yaklaşmak"

Cumhurbaşkanı Gül, bu nedenle nükleer dahil kitle imha silahlarıyla ilgili meseleye ilkeli yaklaşmak ve bu beladan topyekün kurtulmanın elzem olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kitle imha silahları meselesinden, güçlü ülkeler için fiiliyatta ayrı, zayıf ülkeler için ayrı kriterleri uygulayarak kurtulamayız. İşte o zaman demin söylediğim çelişki yaşanır ve demin söylediğim yollara başvurulmaya başlanır. Şu hususun en baştan kabul edilmesi gerekir:  Kitle imha silahlarını bir şekilde meşru gösteren tüm hesaplama ve değerlendirmeler eksik ve hatalıdır. Kitle imha silahlarına sahip olmanın güvenlik ve uluslararası hukuk bakımından da herhangi bir temeli yoktur. İnsanoğlunun geçen asırdaki tecrübesi bizlere kitle imha silahlarına sahip olmanın hiçbir ülkeye güvenlik sağlamadığını, bilakis ilave istikrarsızlıkları ve sorunları beraberinde getirdiğini de göstermiştir."

Gül, geçmişteki acı tecrübeler ve bu tür silahları kullanmaktan çekinmeyecek rejimlerin günümüzde de mevcudiyetinin, meselenin insani maliyetinin nerelere varılabileceği hakkında herkese fikir vermesi gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bizden sonrakilere daha güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek miras bırakmak istiyorsak, kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünya perspektifine güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız. Bu bir hayal peşinde koşmak olarak da görülmemelidir. Hepimizi yakından etkileyen böylesine büyük bir riski bertaraf etmek hepimizin insanlığa ve gelecek kuşaklara bir borcudur. Unutmayalım ki, kitle imha silahlarının kalıcı şekilde kontrolü ve azaltılması ancak ülkelerin tehdit algılamalarında yeni bir anlayışa geçmeleriyle mümkün olabilecektir. Neticede bütün bu silahlara ihtiyaç duyması her ülkenin kendinin kendi tehdit algılamasından dolayıdır. Dolayısıyla buradaki temel bir değişiklik ancak bu belalardan kurtulmamızın yolunu açabilir. Onun için böylesine küresel bir meseleye tek taraflı adımlarla ikili anlaşmalar yoluyla veya benzer görüşleri paylaşan devletler gruplarının tasarruflarıyla çözüm getirilmesini beklemek de pek gerçekci değildir."

Bölgeleşme eğilimindeki artış

Bölgeleşme eğiliminin giderek arttığı bir dönemden geçildiğini vurgulayan Gül, artık sorunların herşeyden önce bölgesel aktörler tarafından sahiplenildiğini ve kalıcı çözümlerin öncelikle bölgesel düzeyde arandığını dile getirdi.

Bu gelişmenin kitle imha silahlarının nihai tasfiyesiyle ilgili çalışmaların da bölgesel düzeyde güvenlik mimarileri oluşturulmasıyla başarılı olunabileceğini işaret ettiğini anlatan Gül, konuşmasını şöyle devam ettirdi:

"Türkiye olarak parçası olduğumuz coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşıyız ve mevcutların imhasından yanayız. Bu tür silahlara sahip olunmasının ve yeni silah geliştirme çabalarının bölgesel bir yarışa sebebiyet vereceğine böylelikle uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edeceğine de inanıyoruz. Zira bölge ülkelerinden herhangi biri kitle imha silahlarına sahip olmayı başardığında komşuları da yemezler, içmezler refahlarından ayrılırlar ve neticede gelişmişlik seviyeleri ne olursa olsun bu silahı yapmak için uğraşırlar. Bunun aslında örnekleri de vardır."

Gül, böyle bir yarışın bölgede kısır döngüyü başlatacağına değinerek, "Ülkelerin halklarının refahına, ekonomik kalkınmalarına ayıracağı kaynaklar bu silahlara ayrılmaya başlar ve bu kaçınılmaz bir yanlış olur" diye konuştu.

"AGİT benzeri bir güvenlik mimarisinin oluşturulması"

Kitle imha silahlarının mevcudiyetinin bölgesel manada "güvenlik dilemması"nın en şiddetli haliyle yaşanmasına sebep olabileceğine vurgu yapan Gül, şöyle devam etti:

"Ortaya çıkan güvensizlik girdabı da en tehlikeli sonuçları yaratır. Sancılı bir dönüşüm sürecinden geçen Orta Doğu'da bazı ülkelerin bu tür silahlara 'de facto' sahip olmasına müsamaha gösterilmesinin zaten bir çok sorunla mücadele verilen bu bölgeye ilave bir yük getirdiğini de açıkça görüyoruz. 1980'li yıllardaki İran- Irak savaşında, 1998'deki Halepçe'de ve son olarak da ağustos ayında Şam yakınlarında kimyasal silah kullanılmasının Orta Doğu'daki kitle imha silahları sorununun ciddiyet ve aciliyet işaret ettiğinin açık bir delilidir."

Cumhurbaşkanı Gül, bu bakımdan Orta Doğu'nun nükleer dahil kitle imha silahlarından arındırılmasını sağlayacak AGİT benzeri yeni bir güvenlik mimarisi oluşturulması gerektiğini uzun süredir birçok platformda savunduğunu ve takibini yaptığını ifade etti.

Esasen böyle bir bölgesel rejimin oluşturulması için uluslararası hukuk bakımından gerekli ahdi temelin oluştuğu kanaatinde olduğunu anlatan Gül, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu bağlamda BM Güvenlik Konseyi'ni 1991'de Irak konusunda aldığı 687 sayılı karar gerekli hukuki zemini oluşturmaktadır. O günleri, o günkü gerginliği, o günkü Irak'ı ve bütün körfezi düşündüğünüzde, 1991 yılındaki 687 sayılı kararın ne kadar anlamlı ve önemli bir adım olduğu hatırlanacaktır. Ayrıca bu yıl eylül ayında Suriye ile ilgili alınan BM Güvenlik Konseyi'nin 2118 sayılı kararı da söz konusu hukuki zemini güçlendiren bir karar olarak değerlendirilmelidir. 2010 yılında New York'ta yapılan NPT İzleme Konferansı'nda, ABD Başkanı Obama tarafından destek verilen bu fikrin Orta Doğu'nun tüm kitle imha silahlarından arındırılması konsundaki diğer büyük aktörleri de harekete geçirmesini diliyorum."

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Abdullah Gül Orta Doğu Türkiye Irak Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title