Birleşik Kamu-İş'e Bağlı Sendikalardan İş Bırakma Eylemi
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı sendikalar, 19 Aralık'ta Türkiye genelinde eş zamanlı olarak iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Eylemde, kamu emekçilerinin ekonomik ve sosyal talepleri dile getirildi. Sinop'taki basın açıklamasında, mevcut ekonomi politikaları eleştirildi.
Haber: Mustafa USTA
(SİNOP) - Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı sendikalar, 19 Aralık'ta hakça ve halkça bir bütçe talebiyle Türkiye genelinde eş zamanlı iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Kamu emekçilerinin ekonomik ve sosyal taleplerini dile getirmek amacıyla yapılan eylem kapsamında Uğur Mumcu Meydanı'nda basın açıklaması düzenlendi.
Birleşik Kamu-İş Sinop İl Başkanı Celal Şahbenderoğlu tarafından okunan açıklamada, mevcut ekonomi politikalarının emekçileri yoksullaştırdığı, sermayeyi koruyan bütçe anlayışının ise toplumsal adaletsizliği derinleştirdiği savunuldu. Kamu emekçilerinin insanca yaşam, adil ücret ve hakça paylaşım taleplerinin karşılıksız bırakıldığı vurgulandı. Birleşik Kamu-İş Sinop İl Başkanı Celal Şahbenderoğlu, şöyle konuştu:
"Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı sendikalar olarak AKP iktidarının emekçiyi yoksullaştıran, sermayeyi koruyan ekonomi politikalarına karşı insanca yaşam, adil ücret ve hakça paylaşım talebiyle 19 Aralık'ta üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, iş bırakıyoruz. Bugün Türkiye'nin en büyük üçüncü kamu emekçileri konfederasyonu Birleşik Kamu-İş olarak işyerlerimizde değil meydanlardayız. Neden işyerlerimizde değil meydanlardayız? Adına Toplu Sözleşme dedikleri rezil tiyatroda emeğimizin hakkını gasp edenler, şimdi biz emekçilerin durumunu gözetmeden bütçe yaptıkları için tükeniyoruz. Nasıl bir yoksulluk sarmalına atıldığımızı, göz göre göre nasıl nefes alamaz hale getirildiğimizi doğruca anlatabilmek için yakın geçmişe bir bakalım, Halk olarak içine düştüğümüz ağır ekonomik krizin temelleri mevcut iktidar tarafından atıldı. Özelleştirme eliyle Cumhuriyet yadigarı olan fabrikalar, sadece arsalarının bedeli kadar düşük fiyatlara yandaşlara peşkeş çekildi. Ülkemiz üretmeden tüketen bir ülke haline getirildi. 'Dolarla mı maaş alıyorsunuz, size ne dolardan' denirken ülkede toplu iğne almak için bile dolar kuru takip edilir hale geldi. Üstüne bir de 'faiz sebep, enflasyon sonuç' gibi, kabul gören tüm ekonomi doktrinleriyle çelişen bir zihniyette yıllardır sürdürülen ısrar, ülkede yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu, ekonominin orta direği denen orta sınıfın yok olduğu bu karanlık ekonomik iklimi getirdi.
"Birileri kendi yarattığı krizin faturasını utanmadan emekçilere ödetmeye çalışıyor"
Düzenli olarak, TÜİK'in hayal aleminden bildirdiği rakamların aksine çalışmalar yaparak açlık ve yoksulluk sınırının ulaştığı boyutu ortaya koyduk. Bu gerçekleri yetkililere duyurmaya çalıştık. Bakın Konfederasyonumuzun Ar-Ge birimi KAMU-AR'a göre Kasım 2025 itibarıyla açlık sınırı 30 bin 327 lira, yoksulluk sınırı ise 93 bin 697 lira düzeyinde. Bu ne demek? Bu kamu emekçilerinin ezici bir çoğunluğunun yoksulluk sınırının çok çok altında yaşadığı ve alım gücünün günden güne erimesi nedeniyle açlık sınırına her gün biraz daha yaklaştığı görülüyor demek. Bu gelen daha da rezil ve sefil günlerin ayak sesleri demek. Birileri kendi yarattığı krizin faturasını utanmadan emekçilere ödetmeye çalışıyor demek. Toplu sözleşme masasında memurun haline kulak vermediler, asgari ücretin belirleneceği masada işçi bile yok, şimdi de halktan alınan vergilerle oluşan bütçeyi, biz emekçileri, halkı görmezden gelerek şekillendiriyorlar. Bu pişkinliğe artık yeter diyoruz. Bakın üst düzey kamu yöneticilerine vicdanlara sığmayan bir seyyanen zam önerdiler. Ağır tepki verdik, her yerde bunun nasıl bir rezillik ve adaletsizlik olduğunu anlattık. Bir iyileştirme yapılacaksa bunun tüm kamu emekçilerini kapsaması gerektiğini, aksi bir durumun kamu çalışma yaşamındaki gelir adaletsizliğini daha da büyüteceğini, bunu asla kabul etmeyeceğimizi söyledik."















