Haberler

BeniMTV’m Emre Aydın

Benden Neşeli Şarkı Çıkarsa Çok Çirkin Oluyor.

BENDEN NEŞELİ ŞARKI ÇIKARSA ÇOK ÇİRKİN OLUYOR...

Albümüm naif, depresif değil, zaten benden de neşeli şarkı çıkmaz, çıkınca çok çirkin oluyor gibi samimi açıklamalarda bulunan Emre Aydın BeniMTV'me konuk oldu... Şarkılarını sevenleriyle paylaştıktan sonra "ben ne yaptım" diye tüm duygularımın ve özelimin ayrıntılarını verdiğim için kendime şaşırıyorum dedi.

İlk albümü "Afili Yalnızlık"tan sonra ikinci albümü "Kağıt Evleri" çıkaran Emre Aydın BeniMTV'me konuk oldu. Yeni albümünün "Afili Yalnızlık"tan daha depresif olmadığını söyleyen sanatçı, albüm detaylarını anlattı. Klibinde herkesin dostu kendisidir ve yalnızlık temasına yer verdiklerini söyledi. Yeni albümünün ilk videosunu "Bu Yağmurlar"a çeken Emre Aydın yeni albümünü, şarkılarının yazılış hikayelerini ve yurt dışı projelerine dair açıklamalarda bulundu.

BeniMTV'm 17 Nisan Pazar günü saat 21.30'da MTV Türkiye'de...

MTV Türkiye Emre Aydın Röportaj

Keyfin nasıl, bu yeni albümü eline alınca ne hissediyorsun?

Çok güzel bir duygu. O kadar uğraşıyorsun, her albüm için geçerli. En son somut olarak açıp incelemek en güzel tarafı. Bütün albümün, kayıt sürecinin keyif kısmı o.

Şarkılardan başlayacağız, daha doğrusu kapaktan başlayıp, şarkılara kadar konuşacağız herşeyi. Kapakta ne yapıyorsun burda?

Kapak Yiğit Güner ile Cemil Nacikoğlu'nun tasarımı. Fotoğrafları Cemil Abi çekti. Çok alışılmış bir kapak olsun istemedik, bütün ekip olarak istemedik onu. Yani yapanları eleştirmek adına değil ama bugün bir müzik markete gittiğinizde bütün rafla sadece kafa oluyor. O da bir strateji muhtemelen de o daha rasyonel birşey. Biz biraz farklı olsun istedik. Cemil Abi'nin fikriydi, dedi ki "Ben seni koşarken çekeceğim. Hem sen kendine sahip çıkan birey olarak bir fotoğraf içerisinde figürleşeceksin, hem de isteyen istediği şekilde algılayabilecek." Ama benim algıladığım, senin dostunun sen olduğudur gibi bir temayla, tek başınalık temasıyla devam ettik. Güzel bir kapak oldu, gayet alternatif bir kapak oldu memnunum ben.

Bu A logosunun kızarmasında bir sebep var mı?

O değişik bir renk. Logoyu değiştirmek istemedik ama değişik de bir şey olsun. Tekrar sarıya dönmeyelim; ilk albüm sarıydı " Afilli Yalnızlık" siyah fontu tercih ettik. Biraz daha albümün havasını yansıtıyor. Siyahta kırmızı güzel duruyor. O biraz daha güzel arkasında bir anlam yok.

Kağıt Evler albüme ismini veren şarkı, çok damar şarkı -İsveç Emre şarkısı direkt- bütün kasveti... Peki neden bunun ismi verdin?

Son ana kadar vermemiştim. "Kağıt Evler" de yoktu aslında playlistte. Bir şeyler oldu, bir tane daha şarkıyı albüme koymamız gerekti, bir şarkıyı daha kaydetmemiz gerekti. Kağıt Evler'i de ben daha önce düşünmüştüm. Böyle bir şarkı yazarım diye aklımda bir kaç şey vardı. Orada bir şarkı daha kaydetmemiz gerekti, üç tane alternatifim vardı. Ben de Kağıt Evler'i kayıt ederiz dedim, kaydettik bitti. Sonra isim aramaya başladım hatta o zamana kadar bana devamlı soruluyordu "İsmi ne olacak albümün?" diye. Bu kağıt işleri yalan oluyor, gerekli kağıtlar bir yerlere gidiyor, imzalanıyor, onları çok bilmiyorum ama onlar için lazım albüm ismi. Özellikle şarkının sözlerini dinleyenlerin daha rahat anlayacağı bir şey bu. Ama bütün albümün o naif yapısına depresif demek istemiyorum. Afilli Yalnızlık' tan çok depresif bir albüm değil ama biraz daha naif bir albüm, biraz daha da alternatif. Zaten benden de çok neşeli bir şey çıkmaz. Çıkınca da çok çirkin oluyor. O yüzden onları bir tek ben dinliyorum. "Kağıt Evler" uygundu albümün temasına o yüzden onu seçtik.

Bu albümün çıkış parçası, sence albümün en güçlü şarkısı "Bu Yağmurlar" mıdır?

Değildir, şudur demek istemiyorum. Benim zevkim genelde albümün içinde. En çok sevdiğim şarkı genelde o albümün altıncı, yedinci videosunun sahibi olan şarkılar oluyor ve o biraz daha zaman geçtikten sonra değerleniyor ama çok klasik şey ağzına girmeyelim. Bunların hepsi benim çocuğum demeye gerek yok ama bu şarkıların hepsi benim bir şekilde. Bir şeyini sevdiğim, albümde olmasından mutluluk duyacağım ve hiçkimse beğenmese bile arkasında durabileceğim şarkılar. Dolayısıyla "Bu Yağmurlar"ı plak şirketim Sony seçti. Yasemin Kağa çok sevdi o şarkıyı ve "Biz bununla devam etmeliyiz" dedi. Aslında çok klasik ilk şarkı formatında bir şarkı değil "Bu Yağmurlar". Biraz daha zor bir şarkı ama çok iyi gitti, hala da çok iyi gidiyor. Daha kolay, daha çabuk kabullenilecek bir sürü şarkı var. Hatta belki de "Bu Yağmurlar" Kağıt Evler'den sonraki en zor şarkı olabilir.

Yağmurlar videosunda ne yaptın, ne ettin? Memnun musun bu videodan, beni yansıtıyor diyor musun?

Evet çok memnunum. Çok güzel bir iş oldu. Biz Murat Küçük ile ilk defa çalıştık. Yönetmeni Murat Küçük. Videonun ilk defa üzerinde çalıştık ama tamamen doğru anlamış Murat ve üzerine çok eğildi. Ben o sırada İsveç'teydim, ayrıntılarını telefonla konuştuk bir iki kere ve çok uğraştı onu da biliyorum. Görüntü yönetmeninden oyuncularına kadar özenle seçti ve "Beni de acele ettirmeyin" dedi. Bu benim içime çok sinecek bir iş olacak, dolayısıyla çok da sormayın dedi. Bana bir kere anlattı tamamdır dedim. Çekti, çekerken de baya uzun sürdü. Ama esas ekibin yorgunluğu; bana dedi ki "Şurda dur, şarkıyı söyle, şu tarafa bak" ben de yaptım onun söylediklerini. Onun dışında ben videoyu çok beğeniyorum, bütün videolar ile ilgili bütün alkışlar Murat Küçük için. Gerçekten çok iyi bir iş çıktı.

Video çekerken zorlanıyor musun?

Zorlanıyorum, daha doğrusu artık eskisi kadar çok zorlanmıyorum ama mesela ellerim boşken ne yaparım diye düşündüğüm oluyor. Aslında olmaması lazım. Sekiz sene olmuş ama sahne ayrı bir şey. Yani en son videoda da; kocaman bir pervane kuruldu. Bu tarladaki başakları falan eğmek için kullanılıyormuş. Uçak motoru pervanesi önünde durulmuyor, kar makinesi var, o var, bu var. Çok da soğuk çalıştırdılar ki iki kere falan yapabileceğiz zaten çok soğuk hava, ormandayız ve Murat diyor ki; "Ellerin oynasın, bir şeyler yap, bana bir şeyler ver. Yani bir görüntü ver, bir şeyler ver". Performans istiyor. Bir iki kere denedik, en sonunda görüntü yönetmenimiz Robert var, Robert geldi, "Sen bunu yapmak istemiyorsun değil mi?" dedi. Dedim ki "çok rahat değilim hala". Röportajlarda rahatım artık eskisi gibi değil. Ama video çekiminde, hani şey şarkıcılar var, çok başarılı buluyorum onları o konuda; kamera açılıyor adam önüne geçiyor dans ediyor mimiklerle, hiç öyle değilim yani.

Hep şunu merak ederim çoğu kişiye de sorarım. Şimdi yaşadıklarını kağıda birebir döküp onu bir sürü insanla paylaşıyorsun. Tabi ki paylaşmak istediğin için paylaşıyorsun ama özelini açıyorsun aslında, yani bunu sen dinleyince nasıl hissediyorsun sonrasında? Belki evde yazarken farkında olmadığın bir ruh hali sonrasında ve ne yaptım ben dediğin oluyor mu?

Oluyor aynen oluyor. Dediğin gibi özellikle çok kişisel şarkılarda, bir şarkıya başladığınızda aslında tam olarak nereye götüreceğinizi de bilmiyorsunuz. Aslında benim kafamda hep bir şablon oluyor genellikle ama dediğin gibi bittikten sonra bir bakıyorsunuz albüme acayip ayrıntı vermişsiniz. Orada bir oto kontrol durumu var, acaba bu şarkı ile şarkının hikayesine sahip olan insanı, kimden bahsediyorsam o kişiyi, çok rahatsız eder mi veya dinleyiciler açısından acayip bu kadar da bizi ilgilendirmez gibi birşey olur mu diye biraz düşünüyorum. Ama şimdiye kadar hiç yapmadım. Bu da çok kişisel bunu da yapmayalım, bırakayım gibi bir şey düşünmedim. Garip bir şey, orada oturup bir oda içerisinde bir şey yapıyorsunuz, ondan sonra onu bir sürü insan dinliyor. Çok seven oluyor, hiç sevmeyen oluyor, sinirlenen oluyor, bayılan oluyor, ayılan oluyor. Çok garip bir şey...

Bir de cover var albümde Cemali'nin coverı. Sen çok severdin, gidip izin mi istedin?

Aynen öyle, hiç bir özel bir sebebi yok. Bir önceki albümde "Afilli Yalnızlık" ta "Hareket Vakti" vardı acayip severim, barlar şarkısıdır. Umay Umay meşhur etmişti şarkıyı. Bu albüme de düşündüm bir tane cover ne olabilir diye. Çizginin dışına çıkmadan, bütün albümün içerisinde bir şekilde çok ayrı durmayacak ne olabilir. Benim de çok sevdiğim şarkıyı duymak istiyorum. Sonra Cemali ile iletişime geçtik, onlar da sağolsunlar kırmadılar o da albümde yerini almış oldu.

Şimdi ilk üç benim favorim dedim. İkinci video olarak aklınızda bir şeyler var mı?

Belli değil ama benim tahmin ettiğim, videolandırırız dediğim " Alıştım Susmaya" var, "Hoşçakal" var, "Tam Dört Yıl Olmuş" var, "Ayrı Ayrı" diye bir şarkı var; ben çok severim o şarkıyı. "Geniş Zamanlar Yok" biraz fazla gitar şarkısı olmakla beraber benim çok sevdiğim bir şarkı. Benim kafamda birşeyler var ama biri çıktıktan sonra, herhalde beş, altı tane videosu olur bu albümün.

Sen bu albümü Norveç'te yaptın biliyoruz. Daha öncede konuşmuştuk İsveç, kasvet vesaire diye ama sen bu şarkıları nerede yazıyorsun? Ben merak ediyorum, çünkü insanlar bunları dinleyip ya odalara kapanıyor ya depresif hallere giriyor. Sen nasıl hallerde yazarsın bu şarkıları?

Yani şarkının teması, neden bahsedeceğin, çok yalnız olmamı gerektirecek bir durumu yok. Şimdi otururken de, acayip kalabalıkken de aklıma bir şarkı teması gelebiliyor. Ama genellikle bütün sözlerini vesairesini tam şekillendireceğim zaman,

en son yazacağım zaman, bir dakika bana bir izin verin gideyim, biraz yalnız kalayım. O da yalnız kalayım, şurda mumu yakayım öyle bir durum yok. Ama bir ses falan olmaması lazım öyle bir durumum var. En azından bir yarım saat bütün ne anlatacağımı ve teknik şeyleri, hece sayısı şudur budur, o tip şeylerle uğraşmak, ilgilenmek için biraz yalnız kalmam gerekiyor.

"Teşekkürler"de atladığın kimse yoktu pek. Ama sonunda bu albümü dedene ithaf ettiğini söylüyorsun. Peki mesela ailede kime dinletirsin şarkılarını? Var mı böyle bir şey veya onay alır mısın?

Dinletiyorum ama bende şöyle bir durum var. Aslında o pek iyi bir şey değil. Kendim ilk önce emin oluyorum, bu şarkı başarılı olur olmaz anlamında değil, bu iyi şarkı mı diye emin oluyorum. Oldu mu, olmadı mı? Olmadıysa zaten albüme girmiyor. Olduğunu düşünürsem albüme koyuyorum ondan sonra istediğim kadar insana dinleteyim, istediğim kadar insanlar çok güzel olmuş, süper olmuş, hiç evet tamam yada herkes çok kötü dediğinde de çok kötü olmuyorum. Atıyorum on kişi dinleyip "Bu nasıl albüm abi, ne yaptın, bu kadar da kötü albüm olmaz." derse o zaman etkilenirim. Ama aileme gönderiyorum, annem çok merak ediyor, babam da çok merak ediyor, dinliyorlar. Ama onlar alternatif şarkıları ben albüm yapınca dinlemeye başladıkları için... Babamın tahminleri iyidir, annem de konser şarkılarını iyi tahmin eder "bak bu konserde iyi gider" diye. Ama direk yönlendiren birisi yok beni. Mutlaka fikirlerini alıyorum. Mesela "Bu Yağmurlar"ın içinde duduk kullandık, çok geride, çok hafif tat veriyor. Çok önde değil, bir kullandık çıkardık. Sonra babam "Bak o çok güzeldi" dedi.

Şimdi kimlerle çalıştığına bakınca bir sürü İsveçli adam görüyoruz, kim bu adamlar?

O adamların başındaki adam Mats Valentin, asıl Bert Mayer var, yurtdışındaki işlerde bana çok yardım ediyor. A&R'ım benim. Şemsettin Göktaş ile beraber o organize etti. Mr Radar Music Company diye bir şirket var İsveçli, onların beraber çalıştıkları bir sürü prodüktör var. Böyle adım adım devam etti. Albümün prodüktörü ve herşeyi düşünüp herşeye koşturmaya çalışan Mats Valentindir. Yedi, sekiz tane şarkıyı da kendisi düzenledi. Mixlerini de yaptı, acayip yetenekli bir prodüktör. Onun dışında Svante Halldin var iki şarkıda emeği var onun. Hugo var, Björk onun yine iki şarkıda emeği var. Bir Kanada'ya gitti iki şarkı için mix geldi. Sonradan birkaç kere daha gönderdik çok memnun kalmadık. Sonra Mats onlara da el attı falan. Ercan Irmak var çok teşekkür ederim kendisine. "Hoşçakal"'da ney üfledi ve inanılmaz bir hava kattı şarkıya. Onun yorumudur direkt. Efe Bahadır var, Ercan albümlerde ney üflemekten hoşlanmıyor, Efe Bahadır Ercan Irmak'ı ikna etti. Ney prodüksyonunu Efe yaptı, Efe'ye çok teşekkür ederim. Cemali'nin şarkısı var dediğim gibi Cemali'ye de çok teşekkürler. Kadro böyle.

Peki bu mesela ney dinleyince İsveçliler ne dediler, şaşırma durumları oldu mu?

Aynen öyle oldu. O sesi biliyorlar ama hangisi ney, hangisi duduk çok bilmiyorlar. Bir de ara sesler kullanıyoruz ya biz Türk müziğinde, dudukta ve neydeki sesler biraz adamları huzursuz etti. Çünkü ton dışı gibi geliyor, hafif detone gibi geliyor. Kavratmak için baya örnekleştirmem gerekti ama uzlaştık. Anlattıktan sonra zaten kendileri tanıdılar, anladılar. En büyük sıkıntı, İsveçli olmasından kaynaklanan, şarkıyı mesela altı tane akor kullanarak bir tane şarkı yapıyoruz. Bütün toplam akor sayısı altı, hatta altı bile çoktur, orada prodüktörün işi, akorları renklendirmek. Türkiye marketini bilmedikleri için, direkt Avrupa kafasıyla içine bir sürü benim başka birinde duysam seveceğim, yabancı bir grupta duyarsam hoşlanacağım muhtemel bir yere gitmeye başladı. Tam marketin o tadı ve tınısını anlatmak bir hafta on gün sürdü.

Peki Falling Down ne oldu?

Falling Down çıktı, dağıtıldı. Sony Avrupa ve Afrika'nın başında bulunan CEO, Sony Müzik Türkiye Genel Müdürü Şemsettin Göktaş'ı bir toplantıda tanıtıyor ama o toplantılar şöyle; 20 tane Sony var, her ülkeden birileri bir şey dinletiyor bizde de bu var diye. Dolayısıyla bana da söyledi Şemsettin Bey. Böyle bir şey var, iyi bir yere gidebilir diye. Tabii ki iyi olsun istedim ama çok bir şey beklemiyordum. Sonra İsveç'te bir kayıt yaptım, gece otele gittim uyuyacağım. "Mailini aç çabuk!" diye bir telefon geldi. Açtım Afrika ve Avrupa'nın başındaki şahıs diğer Sony'lere Youtube linkini göndererek diyor ki böyle bir şarkı var ve o şarkının yakın zamanda, çok önemli bir dizide çalma ihtimali var. Ama şu an kesin bir şey yok.

Peki oradaki farklardan birtanesi oldun. Şunu öğrenmek istiyorum elbette ki güçlü bir şirkettesin. Uluslararası arenadada söz sahibi olan bir şirketsin. Bunun çok büyük katkısı oldu mu? Mesela "Ben MTV Avrupa Müzik Ödülleri'nde bir ödül aldım" dediğinde nasıl karşılıyorlar?

Zaten albümümün A&R'lığını yapan Bert Mayerle tanışmamın başlangıç noktası orası. Tabii direkt orijin noktası MTV Avrupa Müzik Ödülleridir. Mesela herhangi bir şirketin, herhangi bir yetkilisi ile görüşebilirsiniz, şanslıysanız bulursunuz, şanslıysanız dinletirsiniz yaptığınız işi. Ama ödüllü olduğunuz zaman, gerçekten dinliyorlar, bakıyorlar. Ondan sonra her ülke sizi biliyor. Şu anda plakçılardan bahsediyorum. Bir şey yapıyoruz bakın şu da olabilir, şu futuring işe yarıyor veya şu pazara girelim önce diye konuşulduğu zaman, en başta zaten MTV ödülü deniyor, sonra virgül konuyor sonra devam ediliyor. Yani o bütün bu albümün ekibi de, çalıştığım ekip de o ödülden sonra tanışabildim. Yoksa Hollandalı A&R'ı buradan çok rahat bulamayabilirsiniz. Yani telefon açıp "Ben Hollandalı bir tane A&R istiyorum." dediğimizde pek kolay olmayabilir.

BeniMTV'min sonuna geldik, eklemek istediğin bir şey var mı?

Teşekkür ederim, gayet keyifli geçti. Fanlarıma da çok teşekkür ederim. Single çıktığından beri, "Bu yağmurlar" çıktığından beri her yeri afişlediler. 8-9 tane şehrin her yerine afiş yaptılar. Onu yaptırmak isterseniz yaptıramazsınız. emreaydın.org tayfasına çok teşekkür ederim her zamankinden daha çok arkasında duruyorlar. Canla başla mücadele ediyorlar. Çok teşekkür ederim destekleyenlere...

Kaynak: Bültenler / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title