Mülkiyeliler'den Fransa'ya: "Güneşin Batmasını da Yasaklayın"
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu, Fransa Meclisinin İnkar Yasasını Kabul Etmesiyle Rousseau'dan Voltaire'e Kadar Uzayan Entelektüel Birikimine Kara Bir Leke Sürdüğünü Belirtirken, "Bunun Bir Adım Ötesi, Fransa'nın Ulusal Gününde Güneşin Batmasının Yasaklanması Gibi Konularda da Yasa Çıkarılmaya Kalkışılmasıdır" Mesajı Verdi.
Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu oybirliğiyle Fransa’yı çıkarttığı inkar yasası nedeniyle eleştirirken, “Bunun bir adım ötesi, Fransa’nın ulusal gününde güneşin batmasının yasaklanması gibi konularda da yasa çıkarılmaya kalkışılmasıdır” mesajı verdi.
Dün toplanan Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu oybirliğiyle bir bildiri yayınladı. Bildiride, Türkiye'deki düşünce özgürlüğü ve sınırlarına ilişkin eleştirilerin yükseldiği ve bu sınırların genişletilmeye çalışıldığı ortamda, Fransa Ulusal Meclisinin Ermenilere yönelik soykırım olmadığını söylemeyi suç sayan teklifi kabul etmesinin yalnızca Fransa’nın demokratik birikimine değil, Türkiye'deki demokrasi güçlerinin yürüttüğü mücadeleyi zayıflattığı vurgulandı.
GÜNEŞİN BATMASININ YASAKLANMASI
Bu yolla sorunların gerek Türkiye'de gerekse Fransa’da demokratik tartışma ortamı içinde ele alınması olanaklarının kasıtlı olarak ortadan kaldırıldığı ifade edilen bildiri şöyle:
“Geleneğiyle demokrasiyi ve yasa yapma tekniğini en iyi bilmesi gereken ülkelerden biri olan Fransa’nın Ulusal Meclisi bu kararla, toplumsal hayatını bütününü (bilim, sanat, kültür, tarih, vs) yasaların tahakkümü altına alma yoluna girmiştir. Bunun bir adım ötesi, Fransa’nın ulusal gününde güneşin batmasının yasaklanması gibi konularda da yasa çıkarılmaya kalkışılmasıdır.”
ENTELEKTÜEL BİRİKİME SÜRÜLMÜŞ KARA BİR LEKE
Fransa Meclisinin tarihi ve düşünceyi yasalarla sınırlayan, düşünce özgürlüğünü siyasal çıkarlar adına yok eden bu tutumunun “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” sloganıyla anlam kazanan aydınlanma düşüncesinin temeline de aykırı bulunduğu kaydedilen bildiride, “Bu girişimin Türkiye’ye yönelik bir haksızlık olduğu kadar J. J. Rousseau’dan Voltaire’e kadar uzayan Fransız entelektüel birikimine de sürülmüş kara bir leke olarak görüyoruz” denildi.