Çin-Türkiye Kültürel Bağları 2025'te Porselenle Güçlendi
2025 yılında İstanbul'da açılan Jingdezhen porselen amiral mağazası, Çin ve Türkiye arasındaki kültürel ve ekonomik etkileşimi artırdı. 'Porselen başkenti' Jingdezhen'den getirilen eserler, Türk tüketicilerle buluşarak, bu alanda yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.
İSTANBUL, 31 Aralık (Xinhua) -- 2025 yılında porselen odağında gerçekleşen bir dizi kültürel ve sanatsal temas, Çin ile Türkiye arasındaki kültürel ve ekonomik ilişkilere yeni bir dinamizm kazandırdı. Yüzyıllar boyunca hem ortak bir zanaat geleneği hem de değerli bir ticaret ürünü olarak öne çıkan porselen, iki kadim medeniyet arasında tarihsel bir etkileşimi yeniden canlandıran güçlü bir köprüye dönüştü.
Bu çerçevede mayıs ayında dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Çin'in "porselen başkenti" olarak anılan Jingdezhen, ilk resmi amiral mağazasını İstanbul'da açtı. Song Hanedanlığı'ndan (960-1279) bu yana imparatorluk porselenleriyle ün kazanan Jiangxi eyaletindeki kentten getirilen seçkin sofra takımları ve dekoratif seramikler, Türk tüketicilerle buluştu.
Açılışından bu yana mağazaya gösterilen ilginin büyük bölümünü Türk ziyaretçiler oluştururken, müşterilerin yaklaşık yüzde 90'ını yerli tüketiciler oluşturdu. Müteahhitler, iç mimarlar ve üst segment tüketiciler, mağazanın başlıca ilgi grupları arasında yer aldı.
Yetkililer, İstanbul'daki amiral mağazanın yalnızca Jingdezhen porselenini tanıtmayı değil, aynı zamanda uzun vadeli kültürel etkileşim için kalıcı bir platform oluşturmayı hedeflediğini belirtti. Bu kapsamda 2026 yılında bir Çinli sanatçının İstanbul'da atölye çalışması ve söyleşi düzenlemesi planlanıyor.
Ticari boyutun ötesine geçen bu temaslar, Çinli ve Türk zanaatkarlar ile kültür kurumları arasında da giderek artan bir etkileşimi beraberinde getirdi.
Yüzyıllardır süregelen çini geleneğiyle tanınan İznik'te, kültürel mirasın önde gelen isimlerinden usta sanatçı Adil Can Güven, İznik çiniciliğini koruma ve yaşatma çalışmalarını sürdürüyor.
2023 yılında Jingdezhen'i ziyaret ettiğini belirten Güven, burada restorasyon tekniklerini incelediğini ve yerel ustalarla birlikte çalışma fırsatı bulduğunu ifade ederek, "Teknikler farklı olabilir ama tutku aynı. Bu deneyim bana seramik sanatının sınır tanımadığını ve evrensel bir dil olduğunu bir kez daha gösterdi" dedi.
Güven, Jingdezhen'de edindiği deneyimlerden ilhamla genç İznikli sanatçılara mentorluk yaptığını da vurgulayarak, zanaatın korunmasının yalnızca geçmişe saygı anlamına gelmediğini, aynı zamanda kültürlerarası işbirliğini güçlendirerek seramik sanatının geleceğini güvence altına aldığını söyledi.
2025 yılı, İstanbul'daki Topkapı Sarayı'nın da Çin dışındaki en kapsamlı porselen koleksiyonlarından birini sergileyecek yeni bir müze açma yönündeki yoğun çalışmalarına sahne oldu. Koleksiyonun merkezinde, Yuan ve Ming hanedanlıklarına ait nadide Çin porselenleri yer alıyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun eski darphanesi olan Darphane-i Amire kompleksinde dört yıl süren restorasyonun ardından açılması planlanan müzede, 1.442'si değerli Çin porseleni olmak üzere 4.500'ü aşkın eser ziyaretçilerle buluşacak. Bu durum, Çin porseleninin Osmanlı tarihindeki kültürel ve tarihsel önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, saray envanterinde yaklaşık 22 bin porselen eser bulunduğunu, bunların yaklaşık 12 bininin Çin kökenli olduğunu belirterek, "Bu koleksiyon, Çin dışındaki en seçkin porselen koleksiyonlarından biridir. Eserlerin önemli bir bölümü, Osmanlı İmparatorluğu'nun zirve döneminde diplomatik temaslar ve ticaret yoluyla saraya ulaşmıştır" dedi.
Beijing'deki Saray Müzesi'ne bağlı Seramik Enstitüsü Direktörü Wang Guangyao ise söz konusu rakamların, Çin seramiğinin Türkiye üzerindeki tarihsel etkisini ve Osmanlı sarayı ile toplumunun Çin porselenine duyduğu uzun soluklu hayranlığı yansıttığını ifade etti.
Kasım ayında İstanbul'u ziyaret eden Wang, 2025'te ivme kazanan bu temasların Çin ve Türkiye'deki müzeler arasında seramik alanında daha derin işbirlikleri için sağlam bir zemin oluşturduğunu belirterek, önümüzdeki dönemde ortak sergiler, akademik araştırmalar ve koruma projeleri üzerinde çalışıldığını söyledi.
Ticari girişimlerden zanaatkar buluşmalarına, müze işbirliklerinden akademik temaslara uzanan bu çok katmanlı süreç, 2025 yılında Çin ile Türkiye arasındaki tarihsel bağların daha da güçlendiğini ve karşılıklı anlayışın derinleştiğini ortaya koyarken, kültürel ve medeniyetler arası etkileşimin geleceği için de güçlü bir temel oluşturdu.










